Üzgün hissederiz, mutlu hissederiz, kaygılı hissederiz. Bin bir çeşit ruh haline girer çıkarız. Gün içinde bile bir ruh halinden diğerine geçeriz. İnsan hisseden bir varlıktır.
Siz savaşla ilgili ve bana dair skeçler yazın, teoriler üretin. Senaryoları ihmal etmeyin. İyi bir rol verin bana. Nasıl öleceğimi ayrıntılarıyla açıklayın. Ben gideyim artık.
Batı’nın vicdanı yoktur. Çünkü kandan ve sömürüden besleniyor. İnsanın bir değeri yoktur. Bütün değerler sadece kendilerinin belirlediği sınırlar içinde yer alıyor.
Filistin’de yaşayan birilerinin geçmişte topraklarını İsrail’e satıp satmadıkları ile ilgili spekülatif tartışmalar da bundan farklı değildir. Tarihte pek çok şey olmuştur ama her
Sadece inançlı olmak yetmiyor, inandırıcı da olmak zorundayız. Uzun sözün kısası: Halis niyet, salih amel ve hayırlı emek bahsini, samimi bir şekilde yeniden düşünmemiz gerekiyor.
Sokaktaki adamın anlayacağı dilde belirtelim. Modern yaşamı doğuran sanayidir. Sanayi doğal yaşamın baş düşmanıdır. Ondan vazgeçmeksizin “doğa dostu” olunamaz.
İzlenimlerimi “köşe yazısı ebadıyla” sınırlasam da, dikkatli okurlar, Ürdün’den aktardığım her bir anekdotun, aslında ayrı birer yazı konusu olduğunu gözden kaçırmamıştır.
Türkçe’yi ve Türk kültürünü dünyaya tanıtan Yunus Emre Enstitüsü (YEE), 2009’dan beri Asya’dan Amerika’ya birçok coğrafyada milyonlarca kişiye Türkçe’yi ve Türk kültürün�
Yapabileceğimiz her şeyi yaptığımızdan emin olamıyoruz ya bir türlü. Üzgünlüğümüz ve yılgın öfkemiz en çok ondan. Yapabileceğimiz her şeyi yaptığımızdan emin olabilsek üzgün
Yalnızca güçlülerin işine gelen bu haksız, adaletsiz ekonomik sistemde bizi ‘Homoekonomikus’a dönüştürmek isteyenlere inat, her ortamda insan kalmak mümkündür.
İçinde yaşadığımız şiddetin kültürel kodlarını doğru okuduğumuzda ondan kurtulmanın imkânlarını da konuşabilir hale geliriz.
“Her gün içimde kendini peydahlayan isyanları bastırmak için” dedi beyaz saçlı adam, “cephe cephe yalın kılıç savaşmaktan yorgun düşüyorum!”
Bize ferahlık veren, daima güzel şeyler hatırlatan, yanında kendimizi kıymetli hissettiğimiz, huzur bulduğumuz ve her şart altında güven duyduğumuz insanları daha çok sevmeliyiz. Onları
Çürümeyen, umudu, yaşamayı, yaşamanın anlamını yitirmeyen, dokunduklarından, seslendiklerinden ötürü bereketi beraberinde getiren inanmış yürekler var olduğunu bilmek umudun kendisidi
Peki bunca şehri inşa edip, içinde vazgeçilmesi neredeyse imkansız alışkanlıklar edinerek yaşarken, bir patikada yürür gibi yaşamayı neden isteyelim?