Makale
Politik Mizah Gitti, Sıra
Mizahın hem politik olanı hem de sosyal olanı eleştirinin konusu yapabilmesi ancak siyasal ve sosyal olanın kendisinin de yozlaşmayı aşma potansiyeli üretebilecek kültürel bir dinamizm süreci ile yenilenmesine bağlıdır. Sosyal yapıyı apolitik olarak dizayn edip tüketim pornografisinin deneysel alanı haline getirmek, mizahın da eleştirel aklını yok edip onu hazzı besleyen bir aparata dönüştürüyor.
Sanat, toplumsal yapıda çeÅŸitli iÅŸlevler üstlenen kültürün önemli bir parçasıdır. ÇeÅŸitli alanlarda deÄŸiÅŸik ifade biçimleri ile farklı bireylerin ifadeleri, sanatın geniÅŸ bir söylem yelpazesine sahip olmasını saÄŸlar. Mizah da o yelpazeyi zenginleÅŸtiren önemli alanlardan biridir. Sanatın hem eleÅŸtirel yönünü hem de inÅŸacı gücünü temsil etme kabiliyetine sahip olan mizah, bazen politik doÄŸruculuÄŸun adresi bazen ise toplumsal motivasyonun ya da tabanın konsolidasyonunun enstrümanı haline gelebilir. Siyasal, sosyal veya ekonomik iktidar biçimlerine yapılacak bir eleÅŸtiriyi tüm toplumsal düzeylerde anlaşılabilir ve hatta sahiplenilir hale getirmek için de mizah etkili bir yoldur. Türkçeye Arapçadan geçen hiciv kelimesi yergi anlamına gelir. Halk edebiyatında taÅŸlama olarak karşımıza çıkan hiciv geleneÄŸi mizahla tarih boyunca iç içe geçmiÅŸtir. İslam Ansiklopedisi’nde Orhan Okay: “Batı geleneÄŸinde hiciv genellikle çirkin, yanlış ve gülünç âdetlerin ve hadiselerin mahiyetini zarafet ve maharetle ortaya koymak olarak anlaşılmış ve böylece hiciv edebî bir tür olmanın yanında sosyal bir fonksiyon da yüklenmiÅŸtir. DoÄŸu edebiyatlarında ise sosyal karakteri genellikle bulunmayan hiciv, daha ziyade gerçek kiÅŸilerin yerilmesine dayandığından ÅŸahsî kinlerin ortaya döküldüğü bir tür olarak görülür ve çok defa müstehcen ve küfürlü hicivler akla gelir” ÅŸeklinde tanımlar hicvi. Hiciv geleneÄŸinin en meÅŸhur ÅŸairi olan Nef’i, kaynaklara göre saray bürokrasisini oldukça kızdırdığı için idam edilmiÅŸtir. Bu anlamıyla tarihsel olarak da genellikle mizahın dili iktidar alanlarının karşısında konumlanmıştır.
Mizah, gündelik hayatın görünmez olan ama aÅŸina olunan her türlü iktidar biçimine bazen mikro bazen de makro düzeyde itiraz veya eleÅŸtiri getirebilir. “Gülme” ise bu direnmenin ilk biçimidir.¹ Gülme, korkuyu tahammül edilebilir kılarken korku da gülmeyi belli sınırlar içinde tutar; gülme, dünün korkularını atlatmak ve yarının korkularını göğüslemeyi saÄŸlayacak gücü toplamak için zorunlu olan mühleti tanır.² Gülme hem bir isyan biçimi hem de mutluluk göstergesi olabilir. Hobbes, Leviathan’da gülmeyi üstün gelmenin ödülü ‘yücelme’ eylemi olarak görür. Aslında geçmiÅŸten bugüne birçok düşünür gülme eylemini farklı olaylara tepki veya duygusal deÄŸiÅŸimlerin yansıması olarak tanımladılar.³ Mizah eÄŸer siyasal süreçlere dahil oluyorsa toplumsal aktivasyonun bir ayağıdır. Gülme, mutluluÄŸu hedeflemeden önce asabi bir isyanı tetikler. Yahudi toplumunun İkinci Dünya Savaşı sonrası hem toplumsal bütünleÅŸme motivasyonunun hem de siyasal süreçlerinin bir boyutu da mizahtı. Hem sempatik görünmenin hem de düşmanını gülünç durumuna düşürmenin bir enstrümanı olarak mizah zıt kutupları bir arada barındırabilme potansiyeline sahiptir. Özellikle sinemada Almanları ve Yahudilere düşman gördükleri ulusları gülmenin konusu haline getirip maÄŸduriyet hikâyelerini de üste koyunca geniÅŸ bir coÄŸrafyada sempati kazandılar. 1997 yapımı Hayat Güzeldir ve 2009 yapımı Soysuzlar Çetesi filmleri mizah ile dramanın bir arada sunumun en meÅŸhur sinema örneklerinden. Dramı mizahın içine gizlemek düşmanı yok etmenin bir yolundan ziyade kendini kabul ettirmenin stratejisi olarak okunabilir.
Şiddeti Gülünç Hale Getirmek
7 Ekim sonrası komedyen Bassem Youssef’in Pierce Morgan’a verdiÄŸi kara mizahla dolu röportaj, Gazze’deki soykırımı dünyaya duyurmada birçok eylemden daha fazla etkili oldu denilebilir. Çünkü Bassem mizahı hakikatin bir ifadesi olarak yeniden üretti. Aslında onun konuÅŸması tarih boyunca hakikatin inÅŸacısı ve sözcüsü olagelmiÅŸ filozofların bugünkü temsilcilerinin suskunluÄŸunun ifÅŸası olarak da deÄŸerlendirilebilir. İsrail’in orantısız ÅŸiddeti karşısında Bruno veya Sokrates olabilmeyi beceremeyen Zizek, Habermas ve diÄŸerlerinin karşısında Bassem komedyen olarak mizahı hakikatin savunucusu haline getirmeyi baÅŸarabildi. ÇoÄŸu çocuk on binlerce sivili katleden bir ülkeyi kınarken dahi araya onlarca “ama” ile baÅŸlayan cümle koyan düşünürler bu çağın hakikatine ne kadar katkı sunabilirler? Bu, sadece vicdanlarımızla cevap verebileceÄŸimiz bir soru deÄŸildir. Etik olarak yargılanması gereken İsrail deÄŸilmiÅŸ gibi öncesindeki ÅŸiddet olaylarını kopuk ve anlamsız gösterme çabası, bugünün düşünürlerinin çoÄŸunu sınıfta bırakmış gibi görünüyor. Siyonizm’in en önemli propaganda aracı olan sinemada oluÅŸan “ezilmiÅŸ bir halk olarak Yahudi” kimliÄŸi “komik, beceriksiz, cahil düşman”ın esaretine karşı hep barışın ve mutluluÄŸu sembolize eden mizahın temsili oldu. 7 Ekim tüm dünyada bir kırılma noktası oldu diyebiliriz. Filistin halkının iÅŸgale ve soykırıma karşı haklı mücadelesi devletler ve halklar arasında belirgin bir ayrışma ortaya çıkardı. Yahudi kimliÄŸinin arkasına saklanıp ideolojik bir ulus yaratan Siyonizm’in sempatik İsrailli ve kara komik Arap/Müslüman tiplemeleri ciddi bir darbe aldı. Bassem, Morgan’ın Filistin halkının direniÅŸ kanadını terörist olarak gösterme çabasını aklın almayacağı ‘kara komik’ bir uç noktaya götürerek inandırıcılığını yitirmesine neden oldu.
Dünyadaki bu süreç Türkiye’de sanatçı ve toplum arasında kurulamayan bağın da etkisiyle farklı bir yöne evriliyor. Filistin baÅŸta olmak üzere emperyalizmin kurban ettiÄŸi toplumların acılarını, hatta soykırımlarını görmezden gelme noktasında ülkemiz popüler kültür figürleri ilginç bir kararlılık gösteriyor. Hemen yanı başında Kürt halkının yüzlerce yıllık acısını, sürgününü ve asimilasyonunu görmezden gelmek şöyle dursun yıllarca ÅŸive baÅŸta olmak üzere kitsch bir ÅŸekilde ele alan kurgularla onları aÅŸağılamayı marifet bildiler. Öte yandan toplumun siyasal bilinci ile paralel ilerleyen mizah algısı son dönemlerde medyada boy gösteren çeÅŸitli örnekleri ile bir deÄŸiÅŸikliÄŸi de önümüze koyuyor: Toplumsal ya da politik olan yerine kültürel yapıyı ya da ‘sıradan’ bireylerin hayatlarını inÅŸa eden dramatik veya mahrem hikâyeleri mizahın konusu yapmak!
Mizahı güçlü kılan en önemli ÅŸey bir anlamda “konu”sunun olmasıdır. Toplumsal sorunlar çeÅŸitli baÅŸlıklar altında tanımlanır. Siyasal, ekonomik, sosyal vs. gibi tanımlamalar mizahın her alana sızmasını kolaylaÅŸtırır, çünkü tüm bu kategoriler aynı zamanda iktidar alanları inÅŸa eder. Mizah bu iktidar alanlarının karşısında konumlanır ve amacı, onların sorunlu yönlerini ortaya koymaktır. SavaÅŸa karşı durup barışı yüceltmek için ÅŸiddeti gülünç hale getirmek mizahın önemli bir politik iÅŸlevidir mesela. Antik Yunan’ın komedyasının en büyük ustası kabul edilen Aristophanes, Pelepones savaÅŸlarının etkilerini oyunlarının konusu yapmıştı. “Barış”ı savunan oyunlarının önemli yanı, savaşın ve ölümün karşısına doÄŸal yaÅŸamı koyan ve onu kutsayan, yaÅŸamın ölüm karşısındaki zaferini yücelten yanlarıydı.?
Kara Mizah
Barışı savunmak ve hayatı kutsamak bir deÄŸerdir. Politik mizahın, yaratılan iktidarlara karşı muhalefetin/direniÅŸin ve toplumu savunmanın en önemli argümanlarından biri barış gibi birtakım ‘deÄŸer’lerdir. Politik olanı söyleme biçimlerinden biri olan mizah, deÄŸeri hem kullanır hem de inÅŸa eder. Kara mizah olarak tanımlanan, özellikle sinemada Hollywood’un gösteriÅŸli yapıtları ile alay etme üzerine kurgulanan filmler benzeri bir itirazın sonucudur. Çünkü Hollywood Amerikan kültürünü hem ÅŸekillendiren hem de ihracını hızlandıran ana sektörlerdendir. Oradaki kültürel inÅŸaya karşı yıkıcı eleÅŸtiri aynı zamanda baÅŸka bir kültürün inÅŸasına da alan açma imkânı tanır. Bu anlamıyla kara mizah politik olarak baÅŸkaldırıyı sembolize eder. Bunu da yaratılan tanrısal iktidarın sembollerini gülmenin konusu haline getirerek yapar. Türkiye’de de çeÅŸitli örneklerine rastladığımız kara komedi bir kültürel baÅŸkaldırı olarak tanımlanabilir. Bu yapıtlarda gülme bir eylem biçimi olarak baÅŸlı başına odağın kendisi deÄŸildir. Gülme bir araçtır ve baÅŸka bir alana taşır sizi. Gülmenin amaç haline geldiÄŸi yapıtlar ise politik veya sosyal olandan uzaklaÅŸarak hegemonik iktidar alanlarının bir parçası kılar toplumu.
2020 yılından itibaren çeÅŸitli sosyal medya mecralarında önümüze çıkan KonuÅŸanlar isimli program ve ondan ilham alarak üretilen içerikler mizahın politik inÅŸasının ortadan kalktığını gösteren belirgin örneklerden, belki de en meÅŸhuru. Buradaki en temel mesele mizahı yaratacak baÄŸlam olan ‘konu’nun ortadan kalkması. Sinemada “konu”suzluk Lucas’ın 1960’larda deneysel filmlerini bir kenara koyarsak hazzı merkeze alan pornografik filmler için yapılan bir isimlendirme. Çünkü bu filmler bedensel eÄŸilimleri merkeze alarak insan zihnini devre dışı bırakır. Böylece beden insan zihni tarafından kontrol edilemeyen haz dünyasına ait kılınır. Konusuz komedi de tıpkı pornografi gibi zihinsel iÅŸlevi devre dışı bırakır. Oysa mizah zihin-beden ikileminde zihinsel süreçlere tekabül eder. Zihin, etik ve erdemin argümanları hem sosyal hem de politik alan inÅŸa etme potansiyeline sahiptir. Bu da estetiÄŸi ortaya çıkarır. Bugün mizaha ait kavramlardan biri olan ve Türkçede nükte anlamında kullanılan espri kavramı, aslında hem ruh (spiritüel) hem de zihin yerine kullanılabiliyor. Anlamdan yoksunluk mizahın zihinle olan bağını yok ettiÄŸinde ‘saçma’ ortaya çıkar. Sıradan hayatların kendi içinde yaÅŸadığı tutarsızlıkları mizahın konusu yapmak eski bir gelenek ve Türkiye’de son dönemde oldukça iyi örnekleri var. Gibi, Ayak İşleri gibi yeni örnekler olduÄŸu gibi Kaygısızlar, Sıdıka vs. gibi çeÅŸitli örnekler dizi sektörünü domine eden “özel” insanların dünyasından ‘bizim’ gibi olanların sıradan alışkanlıklarına bir dönüşü simgeliyor. Haliyle bu örnekler sıradan hayatların günlük alışkanlıklarında politik ve sosyal inÅŸa için mizahı açığa çıkarabiliyorlar. Bir eleÅŸtirel kültür olarak mizah politik ve sosyal olanı inÅŸa ederken aynı zamanda bireylerin toplum içinde var olmasını saÄŸlayacak özgüveni de ortaya çıkarır. Hem gülme hem de güldürme bu anlamıyla özsaygının da ispatıdır.
Gülmek Toplumsal Bir Eylemdir
Bergson, komiÄŸin arı bir zekâya seslendiÄŸini söyler.? Ona göre insan komiÄŸin tadınıtek başına alamaz. Topluluk halinde üretilmiÅŸ bir eylemdir. Gülmek, toplumsallığı sadece kullanmaz aynı zamanda inÅŸa eder. Buradan hareketle Bergson, gülmenin birlikte yaÅŸamanın kimi gerekliliklerine yanıt verdiÄŸini, yani toplumsal bir anlam taşıdığını iddia eder. Elbette mizahın politik olanla iliÅŸkisinin zayıflayıp zihinsel iÅŸlevi devre dışı bırakmasında toplumsal yapının zayıflaması, hatta onun inÅŸa ettiÄŸi siyasi ve sosyal alana duyulan güvensizlik de etkili olmuÅŸ olabilir. Politik söylemi tamamıyla çatışma zemininde kurgulayıp insanları ideolojik kamplara bölme çabası, bu alanla bireyler arasında kurulan bağın zayıflamasında önemli bir etken. Ama mizah, çatışma ya da daha ötesi savaÅŸ zamanlarında dahi halkın eleÅŸtirel düşünmesine katkı saÄŸlayabilmeyi becerebilmiÅŸ bir zemine sahip. Haliyle bugün yaÅŸanan durumu çeÅŸitli ÅŸekillerde sorunsallaÅŸtırabiliriz.
KonuÅŸanlar programı çoÄŸu zaman bireylerin kurgusal yaratıcılığı ile ÅŸekillense de anlatılan olayların yaÅŸanmışlığı üzerinden güldürmeyi hedefler. Buradaki kurgusal durum belirli bir soruna odaklanmaz, hatta günlük olayları da merkeze almaz. O an komik olan, kiÅŸinin varlığı ve kendini/hikâyesini sunma biçimidir. Bu anlamda stand-up gösterisine benzese de aslında anlatım bittiÄŸi an özel olma gereksinimi bitmiÅŸ tekil olaylara odaklıdır. Stand-up, konusu toplumsal olaylar olan baÅŸka bir mekân veya zamanda vuku bulma ihtimali yüksek hikâyeleri konu edindiÄŸi için sosyal yapıda karşılığı vardır. KonuÅŸanlar tarzı programların bu gösterilerden ziyade son yıllarda kitsch örneklerle sinemayı domine etmeye çalışan filmlerden ilham aldığını söyleyebiliriz. Toplumsal yapıdaki kültürel gerilemenin etkisini, bireylerin hayatlarını kurgulama ve kurguyu dışarı aktarma biçimini ortaya çıkaran bu tarz örnekler üzerinden gözlemleyebiliriz. DeÄŸinilen kültürel gerileme elbette sadece mizahın sorunu da deÄŸil. Haliyle bu gözlem yaÅŸama dair tüm parametrelerdeki bir yozlaÅŸmayı önümüze koyacaktır. Mizahın hem politik olanı hem de sosyal olanı eleÅŸtirinin konusu yapabilmesi ancak siyasal ve sosyal olanın kendisinin de yozlaÅŸmayı aÅŸma potansiyeli üretebilecek kültürel bir dinamizm süreci ile yenilenmesine baÄŸlıdır. Sosyal yapıyı apolitik olarak dizayn edip tüketim pornografisinin deneysel alanı haline getirmek, mizahın da eleÅŸtirel aklını yok edip onu hazzı besleyen bir aparata dönüştürüyor.
__
1Aksoy, A. Ö. (2019). Gülmenin Mikropolitikası: Ademler ve Havvalar Neye Direnir. Ed. Mustafa Demirtaş. Direnişin Mikropolitikası. Pinhan Felsefe. Sf 205-232.
2Bauman, Z. (2018). Siyaset Arayışı. Çev. Tuncay Birkan. Metis Yayınları
3Morreall, J. (1997). Gülmeyi Ciddiye Almak. Çev. Kubilay Aysevener & Şenay Soyer. İris Yayıncılık.
4Avcı, Artun, Toplumsal Eleştiri Söylemi Olarak Mizah ve Gülmece.
https://birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-166-subat-2003/2354/toplumsal-elestiri-soylemi-olarak-mizah-ve-gulmece/3891
5Bergson, H. (2011). Gülme: Komiğin AnlamıÜzerine Bir Deneme. Çev. Yaşar Avunç. AyrıntıYayınları.
https://www.perspektif.online/politik-mizah-gitti-sira-konusanlarda/
Henüz yorum yapılmamış.