Türkiye, son Azerbaycan-Ermenistan geriliminde tarafsız kalsaydı veya sözlü tepkilerle yetinseydi, Amerikan yönetimi Ermeni tezlerine böyle açıktan destek verir miydi?
İstanbul İslamlaşma fikriyatının bir neferiydi Akif. Bu bağlamda ittihadı İslam siyasetini savunuyordu. İslam toplumlarını bir bütün olarak sahipleniyordu. Bütün Müslümanları kucakla
Görünürde yoğun bir dindarlık vardır fakat insan sahih duruşunu kaybettiği anda, kendi iktidar arzusu olmak üzere dini hizmetine almanın bir yolunu bulur. 1928 yılındaki din reformu böyle
İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nin, Türkiye Cumhuriyeti için sona
Kırgızistan-Tacikistan sınırında bulunan su dağıtım şebekesini kontrol etme nedeniyle yaşanan silahlı çatışmada her iki taraftan toplam 6 kişinin yaşamını yitirdiği ve 115 kişinin
İsrail'in kuzeyinde, Safed kenti yakınlarında bulunan Meron Dağı'nda Lag BaOmer Bayramı'nın kutlandığı alandaki izdiham nedeniyle 44 kişi hayatını kaybetti, 103 kişi yaralandı.
ABD Başkanı Joe Biden’ın 1915 olayları hakkında ‘soykırım’ ifadesini kullanması Türkiye ile ilişkilerinde onarılmaz bir yara açarken, Karabağ Savaşı’nda Ermenistan’a istediği
Tanıdık müşterilerinin gözünün içine bakarak “bu sabah da almıyor musunuz” baskısından kaçınmanın bir yolu olduğunu düşündüm. Selam verdiğinizde sessiz bir nezaketle alır ama
Amerika bir devlet değil kaynakları tekeline alma tutkusuyla dünyayı yeyip bitiren bir virüs. Ayağa kalkmak isteyenin ayağına dolanan bir yılan. Değerleri safsatayla, politikası riyakarlık
Oysa ne “eski normal” normaldi, ne de bu yeni normal denen zıkkım zannettiğimiz kadar “yeni.”
'Ermenici silâhlı mücadele' teşkilatları da, eylemlerini tırmandırarak dikkatleri üzerinde toplamakta, Osmanlı'yı içerden çökertmekte hizmet edebilecekleri ümidiyle, başta Fransa ve Rus
İsrail polisi, Doğu Kudüs'te teravih namazı sonrası Filistinlilere plastik mermi ve ses bombası ile müdahale etti.
Rusya Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill, Osmanlı İmparatorluğu’nda hiç kimsenin Hıristiyan azınlıkları yok etmediğini belirtti.
Bakın fotoğraflardan taşan derin hikayelerine... Şaşaalı, iddialı, değişken, büyük harflerle yaşanmış hayatların boşluğuna, kofluğuna, gürültülü hikayesizliğine nazaran onların
Tabiata, eşyaya egemen olarak tasarruf etmekle ondan sadece istifade etmenin arasındaki farkı, çevrenin insan eliyle ne hâle getirildiğini gözlemlemek yeteri kadar ortaya koyar. Havanın, suyun