Konuşurken, yazarken anlamı ıskalamak, tam mânasıyla dil perişanlığına yol açıyor. Ne demek istiyoruz? Bu soruya cevap vermek zorundayız. Yoksa kastettiğimizin tam tersini söyleriz, ki b
Daha önce çeşitli vesilelerle yazmıştım. Bir kere daha o konudaki görüşlerimi kısaca hatırlatayım istiyorum. Ardından da içinde Suavi ve Musa Eroğlu olan o çok kırıcı meseleye gelme
Yağız Gönüler; “Plazalar, bir Müslümanın maneviyatını oldukça zorlayan yapılardan biridir. Bu yapılar dışarıdan bakıldığında her ne kadar haşmetli, heybetli, göz alıcı gözük
Savaşa katılan güçler ve onların gerisindeki destek güçleri böylesine bir derin nefretle harekete geçmezlerse, savaş, ‘Hele biraz savaşalım da, karşı taraf belki geri çekilir veya biz
Dünya, baş döndürücü bir hızla gelişen yüksek teknoloji üretimine yöneliyor. Gelişmiş ülkelerle dünyanın geri kalanı arasındaki makas hızla açılırken geleceği ıskalamak istemey
Suriye’de varız, evet. Hala şehitlerin geldiği ve milyonlarca mültecinin nasıl bir çözümle yurtlarına dönmesini kestiremediğimiz bir varlık bu. Libya’ya gittik, daha da gideceğiz. Ke�
Dün Libya’da ateşkesin sağlanması ve siyasi çözüme katkı sunmak üzere Almanya’nın girişimiyle toplanan Berlin Konferansı beklendiği gibi tam katılımla gerçekleşti. Bu toplantını
Sözlerin bir ağırlığı, bir kalıcılığı, dokunaklılığı kalmamış gibi sanki, ağzımızdan çıkıyor, önemsendiğine dair jest ve mimiklerin sergilenmesinin ardından, belki bunu bile
Entelektüel vicdanı, aydın namusu vs. Bunların nasıl bir şey olduğunu düşünürken, aklıma, İsmail Kara hocamızın dört yıl önce yaptığı bir konuşma geldi. Kara"ya göre, "Batı Avr
Elma olgunlaşınca düşer. Peki ama niçin? Bir güç onu toprağa doğru çektiği için mi? Sapı kuruduğu için mi? Güneşte kurumaya başladığı için mi? Ağırlaştığı için mi? R
Şurada bir garib ölmüş diyeler, 3 gün sonra duyalar, soğuk su ile yuyalar, şöyle garib, bencileyin....Yunus Emre
5000 yıllık insanlık tarihine baktığımda gördüğüm şey: Kocaman bir kan banyosu. İnsanlık, 3421 yıllık kaydedilmiş tarihin sadece 268 yılı savaşmadan durabilmiş.
Osmanlı’yı, Rumeli ve Anadolu üzerinde iki ayağı üstünde duran bir insana benzetirsek, 1913’te Rumeli anavatanının kaybıyla devlet daha fazla yaşayamamış ve 1922’de yıkılmıştı.
Unutma evladım! Faiz, kırk çeşit belanın mikrobudur. Bir kuruş faiz, aklına ve hayaline bile gelmeyecek bela ve musibetleri çeker üstüne. Faiz rızıkta bereket, evde huzur bırakmayan, sür
“Acı, üzüntü, hayal kırıklığı ve başarısızlık yoksa bir hayatın içinde, o hayattan bir hikaye çıkmaz. Bunlar genellikle, patron çocuklarının özellikleridir. İnsan değeri bi