Gülmekle hem kendimizin oyuncu bir halde olduğumuzu gösterir hem de karşımızdakini bu oyuna katılmaya çağırırız. Kahkaha bizi olumlu bir duygu haline çağırır, gülmeye sıklıkla, gül
Âkif, 63 yıllık hayatında, hep hüznün içinde umudun; mütevazilik içinde dik duruşun; kimsesizlik içinde “sessiz kahraman” olmanın temsilcisi olmuştur.
Bizimkiler dünya malı için başka vadilere savrulurken, ötekiler bu durumdan ders alıp tevbe etmezler mi? Kim bilir, belki.. Firavun sarayındaki Hz. Musa’ların sayısı, Hz. Lut’un evindek
Bugün sizlere kadim dostum İsmail Kara’nın anlattığı bir çocukluk hatırasını nakledeceğim.
Kimsenin kimseye laf söyleyemediği, yanlışların hatırlatılmasının rahatlıkla kişisel saldırı olarak algılanabildiği bir ortamda emri bil maruf ve nehyi anil münker sorumluluğu hem ço
Sokullu Mehmed Paşa’nın gündeme getirdiği “çılgın kanal projeleri” hayata geçirilmemişti. Asıl sorulması gereken soru ise, bu projelerin tartışıldığı dönemde dünyanın büyük
Eski İngiliz Başbakan Winston Churchill’in 1936’da sarf ettiği şu sözler, aslında işgal ve sömürge zihniyetinin odak noktasını net olarak açıklıyor; “Bir damla petrol, bir damla ka
Marx, hakikatin yarısını söylemiştir: Kimse insanların hiç olmazsa yan yarıya maddi şartlara tabi olduğunu kimse inkâr edemez. Fakat bu hakikatin ancak yarısıdır. Öbür yarısı, insa
Karaköy'de başörtülü kadına saldırdığı iddiasıyla yargılanan Semahat Y. adlı sanık ilk kez hakim karşısına çıktı. Görüntülerdeki kişinin kendisi olmadığını iddia eden zanl�
Mevcut düzende sağlıklı olarak kimi kavramların ve durumların tartışılması başlı başına sorun. Mevcut düzenin kabulleri İslâmî düşünüş ve inanç üzerine değil. İslâmî belir
Müslümanlar bütün dünyada ya kamplara tıkılıyor ya da bombalara tutuluyor. . Dışlanıyorlar, ötekileştiriliyorlar, toplama kamplarına dolduruluyor, yurttaşlık kimlikleri yırtılıyor,
Osmanlı bu topraklardan ayrılalı beri aradan uzun yıllar geçmesine ve çok şiddetli bir iç savaş yaşanmasına rağmen Travnik hâlâ müslüman şehir kimliğini koruyan bir yer. Yapısı, mi
Tanzimat sonrasındaki tecrübeler de gösteriyor ki, bütün bu işi yapacak olan yetişmiş, kaliteli hukukçulardır. Değişebilir hükümleri de güncellemek basit ve sıradan bir iş değildir.
Kim derdi ki Türkçe bir eser bir başka bir dile çevrildi diye birileri tantana çıkaracak? Gazetelerde hep görmez miydik, filan şairimizin şiirinin, filan hikâyecimizin hikâyesinin, romanın
Türkiye’de İslamcılık cereyanının harekete dönüşmesi 1908’li yıllarda gerçekleşse de cereyanın ‘‘fikri’’ yansıması Islahat Fermanı ile başlamaktadır.[5] Hatta bu süreç,