Ankara’nın daha genel ve daha esaslı bir dış politika muhasebesini yapmaya ihtiyacı var. Doğmakta olan ‘alternatif veya yeni dünyada’ yer alma söylemi ve bunu yapma şekli başta olmak �
Çin ve Hindistan’ın bugünlerde uluslararası toplumun gündemini en çok meşgul eden politikaları, kendi azınlıklarına reva gördükleri muamele.
Türkiye’nin dış politikada kurduğu altın dengenin bozulmasına destek olanlar, Rusya’nın kriz anlarında ne kadar “pisleşebildiğini”, böyle bir Rusya ve Putin’le Türkiye’yi Suri
İdlib saldırısı, beraberinde başta Türk dış politikası olmak üzere, bölgesel-küresel bazda ciddi jeopolitik kırılmalara yol açacak bir süreci tetiklemiş görünüyor.
Bir veliaht prensin, samimi niyet ve gayretlerle temellerini attığı bir teşkilât, şimdi bir başka veliaht prens eliyle, İslâm ülkeleri arasında ayrışma, düşmanlık ve dargınlıkların
Kudüs İslam’ındır. Telaviv de işgal edilmiş bir İslam toprağıdır. Siyonist İsrail’in başkenti de cehennemin dibidir… O halde yıkılsın dengeler, kahrolsun uzlaşmacı ve iş birlik
Filistin ve İsrail arasındaki çatışma görece küçük bir coğrafi alanda gerçekleşmesine rağmen çok sayıda uluslararası grubun ve büyük ülkelerin dahil olması nedeniyle hem politik an
Osmanlı’nın parçalanması doktrininin Rus dış politikasının değişmeyen hedefi olduğu pek sorgulanmayan bir kabuldür. Oysa Petersburg’un İstanbul’a yaklaşımı siyasî konjonktüre g
Çarlık Rusya’sından bu yana Rusya’nın insan hakları karnesi katliamlarla dolu: “Din ile mücadele sosyalizm için mücadele” ilkesinden hareketle on binlerce din adamının katledilmesi,
ABD ve Çin arasındaki ticaret “savaşları” olarak isimlendirilen söz konusu ticaret görüşmeleri ya da yeniden düzenlemesi, içinde bulunduğumuz dönemde hem Ortadoğu coğrafyasını hem
Amerikanın İran’a kitlenmiş yeni dış politikasında, daha da genel olarak, bu politikanın Ortadoğu’ya, Doğu Akdeniz’e ve Kuzey Afrika’ya bakışında, Türkiye artık eskisi kadar mer
Ne yapsanız, ne söyleseniz “politik olan” üzerinden okunuyor artık Türkiye’de. Bu şekilde olmayacak, olmaz da. Başka bir dil, başka bir pencere lazım bize.
Soğuk Savaş döneminin dünya ekonomi-politiğini anlamak nispeten kolaydı. Bir yanda ‘Batı’ alemi vardı: ABD’nin liderliğinde hiyerarşik olarak hizaya dizilmiş emperyalist ülkeler ve o
Ölümle, sürgünle, asimileyle, tecavüzle neticelenen Hristiyan politikasının getirdiği yıkım, şüphesiz hâlâ acı bir hâdise olarak hatırlanmaya devam ediyor. Endülüs’te sürgüne gi
İran’daki krizlerin yönetilebilmesi İran devlet aklının rasyonel yönünün ve bu yöndeki kadroların etkinlik kazanmasına bağlıdır. İran’ın bölgede yürüttüğü vekalet savaşları