Başörtüsü serbestiyeti bugün elbette devlete daha demokratik bir nitelik kazandırmaktadır. Seküler, Aydınlanmacı totalitarizme karşı olması gereken zaten budur. Fakat başörtüsü mücad
“Taliban” sözcüğü Arapça “talebe” kelimesinin isim-i faili olan “talib” kelimesine Farsça çoğul eki olan “an” ekinin eklenmesiyle ortaya çıkan ve “talebeler, öğrenciler,
Şöyle başlayalım: Kendisinden ve etrafındakilerden üstün, muktedir ve görünmeyen bir varlığa inanma duygusu her insanın fıtratında, belki de genlerinde mevcuttur. En azından insandaki a
Biz CoVID’i insanlara anlatamadan, bu kez iklim değişikliği bahanesi ile sahnedeler. Ve Türkiye iklim değişikliği konusunda uluslararası sistemin tüm kararlarına uymak konusunda kararlı.
Dünya, âlemler korosu içinde, ışığı, ısıyı, yaşama ve gelişme gücünü borçlu olduğu, sayısız bağlarla bağlandığı güneşle birlikte anlam kazanmıştır. Sosyal ve siyasal sist
Soruna müdahil olan aktörler nüfuz alanlarını güvence altına almayı ve krizin Afganistan sınırları dışına çıkmasını önlemeyi hedefliyor.
Tunus'ta ve Arap dünyasında sadece 17 Aralık 2010'da bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla patlak veren olayları değil aynı zamanda daha öncesindeki gelişmeleri anlamak ve değerlendir
İklim değişimi Türkiye’nin tüm projelerinde “ihmal edilmeyecek” en büyük etken olmalı. Sağlıktan çevreye, eğitime tüm planlamaların içine iklim değişimi faktörü girmeli.
Muhammed İqbâl merhûm da bu mânâya uygun olarak, 'Hz. Peygamber arab kavmindendi, onun için Arap kavmini sevmek gerekir..' diye düşünenlerin İslâm'ı anlamadıklarını söylemişti. Çünk
Şam, Halep, Humus, Hama… Buralar öylesine güzel şehirlerdi ki, “Ne oldu da kaçtılar?” sorusunu mantıklı ve tutarlı şekilde cevaplamadan, meseleyi anlamak zor.
Müslüman olmanın ne demek olduğunu ve bununla beraber modern dünyanın da ne olduğunu konuşmamız önemli bence. Bilindiği gibi Müslüman’ın birincil anlamı, saf barış anlamına gelen �
Herhangi bir biçim ancak kendisine yüklenilen bir anlam üzerinden değerini izaha kavuşturur. Ruh ise kendi güzelliğini ancak dışsallaştıracak bir biçim üzerinden gösteriye sunabilir.
Bazen tek boyuta kadar indirgiyoruz insanlığımızı. Basit, süflî, yüzeysel anlamlara, anlamlandırmalara kadar geriletiyoruz idrakimizi. Buharlaşıp gidecek gündelik lakırdılarla örtüyor,
'Hac'da ev sahibi Tanrı olduğu için, O'na takdim edilecek en değerli şey bizatihi in-sanın kendisi, yani nefsidir; insan da bu takdimi nefsini temsil eden bir kurbanla gerçekleştirir; bu neden
Şuşa beyannamesinin içerdiği maddelerin anlamına bakıldığında, özellikle 1921 Kars antlaşması ile kıyaslanarak tanımlanması ise, kendi başına tarihi derin sürecin bir parçası olayd