Makale
Hayatla kör döğüşü yapmak
Kör döğüşü; yumruğu nereye attığını görmemek, yumruğun nereden geldiğini bilmemek halidir.
Oysaki insanın yeryüzüne halife kılınması, sahip kılındığı iradesini; bilerek, görerek, planlayarak, bilinçle, hikmetle, sorumlulukla kullanmasını mecbur kılar. Çünkü her kararının ve davranışının; sahibi, bütün insanlar ve varlıklar için bir sonucu, bir bedeli vardır.
İnsanlar, bunun gerçekleÅŸtirilebilmesini mümkün kılacak, gerekli bütün imkân ve donanıma sahiptirler. İnsanların çoÄŸunluÄŸu "anlayamazlar, bilemezler, yapamazlar" yargıları yalandır, yanlıştır. Çünkü bu yargılar; imkân, yetenek ve potansiyeli ilzam etmektedir. İnsanların anlamak, bilmek, yapabilmek imkânları, yetenekleri ve potansiyelleri vardır. EÄŸer çoÄŸunluk; anlamazlar, bilmezler ve yapmazlar denilse, belki de bunda doÄŸruluk ihtimali olabilir. Çünkü bu yargılar, iradi tercihlerin neticelerine iliÅŸkindir.
Hayat temel bağlam, baş değerdir. Çünkü insanların, hayatın bu boyutunda; anlamlarına erişmeleri, aradıklarını bulmaları, mutlu, dingin, tatmin içerisinde olmaları, adalet, üretim ve özgürlük halinde bulunmalarıyla mümkün olabilir. Aldanmamaları, aldatmamaları, hüsranlarda yaşayıp yeryüzünü cehenneme çevirmemeleri, nihai hayatta iyi bir hal için liyakat kazanmaları, ancak ve bizatihi herkesin; hayatı, her şeyin temel bağlamı ve baş değeri olarak bilmesi ile mümkün olabilir.
Bu nedenle bütün olgular ve oluşlar, yani; din, devlet, bilgi, teknoloji, okumalar, öğrenmeler, meslekler, ilişkiler, tercihler, eylemler vb.leri, sadece hayatın inşası, yaşanması ve korunması için vardır. Hepsinin temel mahiyeti de hayatın varlık nedenine ve orijinal varoluş özelliklerine göre yaşanmasını sağlamak olmak zorundadır. Yani bu olguların tamamı teknik olarak hayatı inşa etmek ve korumak yeteneğine; bunu da mahiyet olarak insanın doğasına uygun olarak yapmak özelliğine sahip olmak mecburiyetindedir.
Allah, hayatın varlık nedenini; Mülk Suresi 2. ayette; “O, hanginizin ahsen-u amel iÅŸleyeceÄŸini sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” hükmünde belirlemiÅŸtir.
Ahsen-u amel, hayatın anlarında, o anda alınması gereken en doÄŸru kararı alıp, en doÄŸru davranışı, en doÄŸru ÅŸekilde gerçekleÅŸtirmeyi ifade eder. Karar ve davranışın ahsen olabilmesi için, hayatın anlamını gerçekleÅŸtirebilmek imkânına sahip olması gerekir. Sonucunda hayat inÅŸa olur, anlamına uygun yaÅŸanır ve korunur.
İnsanların, hayatı, bütün süreçlerin temel bağlamı olarak görmesinin yanı sıra, bilmek ve yapabilmek zorunda olduğu temel olgular da vardır. Mesela "fıtrat" kavramının içeriklerini ve fonksiyonlarını bilmek zorundadırlar. Yani öncelikle insanın fıtratını yani orijinal varoluş özelliklerini, bütüncül olarak bilmelidirler. Yanı sıra ihtiyaç ve önem durumuna göre; olguların, oluşların ve ilişkilerin de fıtratını öğrenmek mecburiyetindedir. Ayrıca "inşa" olgusunun anlamını ve fonksiyonlarını bilmek ve inşa becerisi kazanmak zorundadırlar. Bunlar gibi hayatın inşasını, yaşanmasını, korunmasını kökten belirleyen kavramlardan birisi olan "din" olgusunun, orijinal doğasına uygun anlamını, içeriklerini ve fonksiyonlarını da bilmeleri, olmazsa olmazlardandır.
Bunlarla birlikte bir de diriltici bir ruha sahip olmak zorundadırlar. Ruh anlamdır, varlık sebebidir, hayat verendir, karar verendir, idraktir, iradedir, sorumluluktur, bilinçtir. Balçığa, ruh üflenince insan olmuştur. Ruhunu kaybedince tekrar balçık olur ve hayatı pis kokulu bir balçık haline getirir.
Hayata bu perspektiften yaklaşmazsa, insanlar hüsranlar içerisinde yaşamak durumunda kalırlar. Hüsranlar; sorunlar, anlamsızlıklar, bunalımlar, eziklikler, zayıflıklar, kölelikler, mutsuzluklar, başarısızlıklar, istismarlar ve kaybetmek anlamlarına gelir. Kendilerinin, hayatı inşaya ve muhafazaya bizatihi katılamadığı durumlarda, başkalarının, belki de hukuklarını hiç dikkate almadan kurdukları hayat içerisinde yaşamak, sonuçlarına katlanmak ve bedellerini ödemek zorunda kalabilirler.
Hayatla kör düğüşü yapmamak lazımdır. Bütün karar, tavır ve tercihlerin, insanların kendi şakilesine ve doğasına uygun bir hayatın inşasını, yaşanmasını ve korunmasını esas alacak bir niyet ve yaklaşımla; baş değer ve temel bağlam olarak kabul edilmiş bir bilinçle belirlenmesi gerekmektedir. Yani rastgele, gelişine yaşanan bir hayatı kabul edenler, hayatlarının öznesi olamazlar.
Ayrıca temel baÄŸlam ve baÅŸ deÄŸer kabul edilen hayata, bütüncül bakış ve yaklaşım da esastır. Ne hayatın kesitleri ve parçaları, yaklaşım ve ele alış sınırlarını belirler ne de nefse, zihne, romantizme, edilgenliÄŸe, temel ihtiyaçlara, sahip olmaya, beÄŸenilmeye, güce, korkulara, cari imkânlara, sorunlara, arzulara, zaaflara vb.lerine indirgenmiÅŸ bir tercih doÄŸru yaklaşımı belirler.
Bu keyfiyete uymayan olguların yani; din, devlet, bilgi, ilişkiler, meslek, okumalar, sistemler, kararlar, tercihler vb.nin hayata olan etkileri ve ödettikleri bedeller gözden geçirilirse; hayata, bilinç ve sorumluluk düzeyinde, özne olarak yaklaşmak için önemli bir motivasyon elde edilebilir.

Henüz yorum yapılmamış.