Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Azerbaycan'ın sahadaki kazanımları Ermenistan'ın stratejisini bozdu

Azerbaycan uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkını kullanmak suretiyle elde ettiği başarıyı, artık sorunun nedenlerini izah etme yerine, sonuçlarını müzakere etmeye dönüştürmek suretiyle Ermenistan'ın savunma stratejisini bozdu.



On dokuzuncu yüzyılın ilk çeyreÄŸinde Gülistan AnlaÅŸmasıyla KarabaÄŸ bölgesine yerleÅŸen Rusya, 1828 yılında Ä°ran ile yaptığı Türkmençay AnlaÅŸması ile bölge devletlerinden getirdiÄŸi Ermenileri buraya yerleÅŸtirmek suretiyle Ermenistan devletinin temellerini atmış oldu. Kudüs gibi sonradan gelen yerleÅŸimcilerle doldurulan DaÄŸlık KarabaÄŸ, 200 yıllık bir sorun olarak uluslararası gündemdeki çözümsüzlüÄŸünü korumakta.

Ermenilerce iÅŸgal edilen DaÄŸlık KarabaÄŸ Azeriler tarafından hukuki, Ermeniler tarafından ise siyasi bir sorun olarak telakki edilmekte. Kendisine ait bir toprağın Ermeniler tarafından iÅŸgal edilmiÅŸ olmasına vurgu yapan Azerbaycan, savunmasını uluslararası hukuk gereÄŸi bu toprakların iÅŸgal öncesi durumuna döndürülmesi gerektiÄŸi tezi üzerinden sürdürüyor. Ermeniler ise Türkmençay AnlaÅŸması’na kadar giden bu fiili durumu dikkate alarak, konunun siyasi ve tarihi bir gerçeklik olarak ele alınmasını istiyor

Hukuki boyut

BirleÅŸmiÅŸ Milletlerin (BM) 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararlarında Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını iÅŸgal ettiÄŸi kabul edilmekte. Lakin BM ve Avrupa Güvenlik ve Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı (AGÄ°T) Minsk Grubu usul olarak, her iki ülkenin bakış açısını uzlaÅŸtırmak gibi bir imkânsızlığı benimsedikleri için, bu zamana kadar çözüme yönelik kayda deÄŸer hiçbir giriÅŸimde bulunamadılar. Bu fiili durumun ÅŸimdiye kadar Ermenistan’ın yaklaşımını destekler mahiyette geliÅŸtiÄŸini söyleyebiliriz.

BM, sorunu net bir ÅŸekilde tanımlamasına raÄŸmen, uluslararası hukuka göre iÅŸgalci bir devlet olan Ermenistan’a uygulanacak hukuki yaptırımlara yönelik hiçbir giriÅŸimi bu zamana kadar gündeme getirmedi. Hâlbuki BM ÅŸartnamesinin 41 ve 42. maddeleri silahsız ve silahlı kuvvetleri kullanmak suretiyle alınacak önlemleri açıkça belirtmekte. BM böyle bir uygulamaya girmediÄŸi gibi 51. maddede belirtilen “meÅŸru müdafaa” hakkının Azerbaycan tarafından kullanılmasına da müsaade edilmedi.

EÅŸbaÅŸkanlığını ABD, Rusya ve Fransa’nın yaptığı Minsk Grubu ise olaya tamamen siyasi boyuttan yaklaşıp, sorunun diplomatik ve barışçıl yollardan çözümü için iyi niyetlerini beyan etmekten öteye geçen bir giriÅŸimde bulunmadı. Belki de en önemli giriÅŸim 29 Kasım 2007’de Ä°spanya’da yapılan toplantıda “Madrid Ä°lkeleri” baÅŸlıklı bir süreçle baÅŸlatıldı. Ermenistan’ın iÅŸgal ettiÄŸi yedi bölgeyi boÅŸaltması temeline dayanan bu giriÅŸim, Ermenistan tarafından kabul edilmedi. 2008’de imzalanan “Moskova Deklarasyonu” da bir sonuca varılmasına vesile olamadı.
Siyasi boyut

Peki, mevcut hukuki çözümsüzlük ve siyasi oyalamalar gölgesinde Ermenistan neye ve kime güvenerek Azerbaycan’a karşı silahlı bir saldırıda bulundu? Otuz yılı aÅŸkındır uluslararası hukuka konu olmayan bu sorunun periyodik olarak çatışmaya dönmesi elbette ki sadece Ermenistan’ın takdirinde olan bir husus deÄŸil. Rusya ve Batılı ülkeleri ilgilendiren bu konunun siyasi boyutunun daha güncel hale gelmesi, sadece bölgede çıkarları olan ülkeler için deÄŸil, statükoyu saÄŸlamlaÅŸtıracağı düÅŸüncesiyle Ermenistan’ı da ziyadesiyle mutlu etmektedir. Lakin bu sefer ABD ve Rusya diplomasisi arasında sıkışan Ermenistan beklediÄŸi siyasi desteÄŸi bulamadı.

Ermenistan’da 2018 yılında yapılan seçimlerde Batı yanlısı Nikol PaÅŸinyan’ın liderlik ettiÄŸi “Benim Adımım” ittifakı yüzde yetmiÅŸlere varan oy alırken, Rus yanlısı eski BaÅŸbakan Serj Sarkisyan'ın Cumhuriyetçi Partisi barajı dahi geçemedi. Ülke içindeki bu radikal siyasi deÄŸiÅŸimden en büyük rahatsızlığı doÄŸal olarak Rusya hissetti.

Ermenistan devletinin tarihsel tasarımcısı olan Rusya’nın, bu ülkeyle 1995 tarihli “Kolektif Güvenlik AnlaÅŸması” baÅŸta olmak üzere birçok askeri ve ekonomik anlaÅŸması bulunuyor. Rusya Ermenistan’da bulunan askeri güçleri ve savunma yardımlarıyla burayı Kafkasya’daki bir üssü olarak telakki ediyor. Bununla birlikte, ülkede meydana gelen eksen kaymasının telafisi mümkün olmayan sonuçları beraberinde getirebileceÄŸi düÅŸüncesi Rusya’yı yeni politik oyunlara yöneltmiÅŸ durumda.

Çatışma ve ateÅŸkes süreci

Esasında Ermenistan’ın yapacağı saldırı bölge ve Minsk Grubu ülkeleri tarafından beklenmekteydi. Satrançtaki maharetine güvenen Ruslar hamleleri tasarlamak suretiyle baÅŸlattığı oyun sayesinde hem Ermenilere bir ders verecek hem de Azerbaycan ile olan iliÅŸkilerinde bir güven tazelemeye gidecekti.

Azerbaycan’ın donanımlı ve düzenli askeri birliklerinin iÅŸgal edilmiÅŸ bölgelerdeki baÅŸarılı operasyonlarına karşı, uluslararası camianın itidali koruyarak barış görüÅŸmelerini tavsiye eden açıklamaları, Ermenileri ziyadesiyle ÅŸaşırttı. Bu temkinli açıklamalar Azerbaycanlılara siyasi bir güç verirken Ermenistan’ın ÅŸaÅŸkın yalnızlığını ortaya çıkardı ve PaÅŸinyan ateÅŸkes için masaya oturabileceÄŸini açıklamak zorunda kaldı.

Azerbaycan’ın tahammül edilebilir askeri üstünlüÄŸü saÄŸlamasını müteakip, Ruslar devreye girerek olaÄŸan istikrarlı çözümsüzlük sürecinin bir yenisini baÅŸlattı. Zira Azerbaycan ordularının iÅŸgal edilmiÅŸ bölgelerin tamamını ele geçirmesi sadece Rusya’nın deÄŸil Minsk grubu üyesi ülkelerin de arzu ettiÄŸi bir durum deÄŸildi. Petrol ve doÄŸalgaz boru hatlarının güvenliÄŸi, bölgedeki güç unsurlarının teyidi, baÅŸka bölgelerdeki pazarlık unsurları bu çatışmaları uluslararası bir niteliÄŸe dönüÅŸtürmekteydi. Sorun her ne kadar Azerbaycanlıları ve Ermenistanlıları ilgilendirse de burada yaÅŸananları Libya’dan, Suriye’den, DoÄŸu Akdeniz’den, Belarus ve Kırgızistan’daki olaylardan bağımsız deÄŸerlendirmek mümkün deÄŸil.

Bakiyesi olarak gördüÄŸü ülkelerde yaÅŸadığı ardışık sorunların, Rusya’nın tahammül sınırlarını aÅŸmaması için, Azerbaycan-Ermenistan sorununda aktif arabulucu olarak kabul görmesi doÄŸal karşılanmalı. Bir gün bu tahammül sınırlarının zorlanması da beklenebilir ama en azından bugün deÄŸil. Rusya’nın, dışiÅŸleri bakanı seviyesinde yürüttüÄŸü bu ateÅŸkes süreci, beklenildiÄŸi üzere mutlak bir kabulle devam etmese de uluslararası camianın mutabık kaldığı bir seviyeye gelindiÄŸine ÅŸüphe yok.

AteÅŸkese yönelik beyanların ifade edildiÄŸi toplantı akabinde, Minsk Grubu eÅŸ baÅŸkanlarının arabuluculuÄŸuyla çözüm odaklı barışçıl müzakereler baÅŸlatılacağı ifade edildi. Soruna hiçbir zaman uluslararası hukuk boyutundan yaklaÅŸmayan Minsk Grubu’nun diplomatik bir yaklaşımla sorunları “öteleyici” ve çatışmayı “önleyici” giriÅŸimleri devam edeceÄŸe benziyor. Bu ÅŸekliyle ateÅŸkesin, sorunun çözümüne yönelik giriÅŸimleri baÅŸlatacağını düÅŸünmek gerçekçi olmayacaktır. Halihazırda Ermenistan’ın ateÅŸkese uymadığı dikkate alınırsa, detayları önümüzdeki günlerde masada ÅŸekillenecek olan görüÅŸmelerde, yeni sınırların kabulünün asgari ÅŸart olarak sunulması Azerbaycan açısından bir baÅŸarı olarak düÅŸünülebilir.

Peki, bu ateÅŸkes görüÅŸmesi taraflar için ne anlam ifade ediyor? Ermenistan, sorunun siyasi çözümsüzlüÄŸünden beslenen bir ülke olarak, her defasında statükonun korunması yönünde bir gayret içinde olmuÅŸtu. Ancak bu defa Ermenistan'ın, Azerbaycan tarafından ele geçirilen toprakları kaybetme pahasına bir statükoya razı olması, izahı zor bir kabullenme olacak.

Azerbaycan ise uluslararası müdahale olmadığı takdirde, iÅŸgal edilmiÅŸ topraklarını ele geçirme hususundaki askeri yeterliliÄŸini göstermiÅŸ oldu. Hukuki alandaki haklılığını, askeri alanda elde ettiÄŸi baÅŸarılarla diplomasi masasına taşıyabilirse, gelecek günlerde daha rahat olacağı ÅŸüphesiz. Azerbaycan bundan sonraki süreçte Minsk Grubu eÅŸ baÅŸkanlığına Türkiye’nin de dâhil edilmesini, sorunun tarafsız uluslararası hukuk uzmanlarınca BM ÅŸartnamesi ve ilgili uluslararası hukuk mevzuatları çerçevesinde deÄŸerlendirilmesini talep edebilir. Ayrıca Azerbaycan’ın ele geçireceÄŸi bölgeleri Türkiye’nin askeri desteÄŸi ile tahkim etmesi bölgedeki bütün dengeleri deÄŸiÅŸtirecektir. Ayrıca bu süreçte Azerbaycan’ın uluslararası hukuktan kaynaklanan meÅŸru müdafaa hakkını, uluslararası hukuka ve insan haklarına saygı çerçevesinde kullanması takdire ÅŸayan bir baÅŸarı olmuÅŸtur.

Rusya baÅŸtaki sessizliÄŸi ve akabindeki sorun çözücü aktif pozisyonuyla bir taraftan Ermenistan’a gözdağı verirken diÄŸer taraftan Azerbaycan’ın haklı taleplerine göz yummak suretiyle en azından sürecin kısmen de olsa farklı bir boyuttan deÄŸerlendirilebileceÄŸini ortaya koydu. Yeni haritada güvenliÄŸi saÄŸlamak amacıyla askeri varlığında bir düzenleme yapmak, Rusları bölgede biraz daha güçlendirecektir.

ABD, yakında yapılacak seçimlerinde Ermenileri memnun edecek giriÅŸimlerde bulunmayı arzu etse de bölgede Rusya’dan bağımsız enerji politikalarının izlenmesi ve Kafkasya’da yeni dengelerin kurulmasına katkı saÄŸlayacak giriÅŸimler her zaman önceliÄŸi olacaktır. DiÄŸer taraftan bu ateÅŸkes süreci, ABD’nin Ermenistan toplumu üzerindeki mahfuz siyasi kazanımlarında da bir kayba yol açmayacaktır.

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kadim dostluk her zamankinden daha güçlü hale gelmiÅŸ ve bu tek millet aklı bölgenin stratejik yapılanmasına yeni bir boyut kazandırmıştır.

Sonuç

Sonuç olarak, iki yüz yıldır kangren olmuÅŸ tarihsel bir gerçekliÄŸin sihirli bir sopayla çözülmesi mümkün deÄŸil. Kaldı ki sorun sadece iki ülkeyi deÄŸil, bölgede menfaati olan birçok ülkeyi içine almıştır. Uluslararası hukuku kendi lehine iÅŸletemeyen Azerbaycan’ın, bu çatışmadaki üstünlüÄŸü ve Türkiye ile iÅŸbirliÄŸi Rusya, ABD, Fransa ve Ä°ran’ı bazı hususları yeniden düÅŸünmeye sevk edecektir.

Azerbaycan uluslararası hukuktan kaynaklanan meÅŸru müdafaa hakkını kullanmak suretiyle elde ettiÄŸi baÅŸarıyı, artık sorunun nedenlerini izah etme yerine, sonuçlarını müzakere etmeye dönüÅŸtürmek suretiyle Ermenistan'ın elindeki savunma stratejisini bozdu. Bu çatışma ve ateÅŸkes Azerbaycan’a “nedenleri” ve “sonuçları” aynı anda müzakere gücü verdi. Ermeniler ateÅŸkese riayet etmese de gelinen bu aÅŸama Azeriler için önemli bir kazanım olmuÅŸtur.

“Kafkasların Kudüs’ü”nde çözümsüzlüÄŸü temel alan uzlaÅŸma giriÅŸimlerinin, esasında yeni bir çatışmanın da temellerini attığını aklımızın bir köÅŸesinde tutalım.

 

Analiz: Ali Maskan (“Korsanlıktan Siyasal Ä°slam'a: Cezayir'de Sosyal ve Toplumsal DeÄŸiÅŸim” ve “Kalanlara Gurbet Gidenlere Memleket Rumeli (Makedonya Türkleri)” kitaplarının yazarı olan Ali Maskan çalışmalarını sömürgecilik ve Afrika ile Balkanlar alanlarında sürdürmektedir)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.