Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Dar ulusçu siyaset, fanatik cüret ve anlam erozyonu

Türkiye’de olduğu gibi zaman zaman oluşan boşluklardan boyun uzatan, büyük partilerin içine sızan, siyaseti küçük fırsatlarla zehirlemeye kalkışan Türkiye’deki sol veya sağ azgın fanatiklerin sokakta hükmü kalmamıştır. İslam coğrafyası bir bütün olarak ete kemiğe bürünen, yüz yıllık sömürgeciliğin bütün tezgahlarının bozulduğu yeni bir sürece girmiş bulunmaktadır.



“Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu, yöre, din, aÅŸiret veya dile dayalı çok sayıda farklı gruptan oluÅŸuyordu. Genelde gruplar dışa kapalı cemaatlerdi. Her biri, kendi kendine yeten ve mensuplarından mutlak sadakat talep eden birer dünya idi. Yan yana yaÅŸamalarına raÄŸmen bu farklı dünyalar birbirleriyle kaynaÅŸmadılar. Her biri diÄŸerine kuÅŸkuyla, hatta nefretle bakardı. Hemen hepsi duraÄŸan, deÄŸiÅŸmeyen ve sınırlıydı. Ancak Sünni alemi, her türlü iç çekiÅŸmeyle bölünmüÅŸ olmasına karşın, evrensel bir ÅŸeye, diÄŸerlerinde eksik olan özgüven ve sorumluluk duygusuna sahipti. DiÄŸer herkes marjinaldi, iktidarın ve tarihi kararların dışındaydılar.”
 
Albert Hourani
 
CoÄŸrafyamızın her yeri muazzam deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸümler geçiriyor. Nefesi kesilmiÅŸ eski siyasetler ve onların arkaik aktörleri, ellerinde kalmış kırık dökük mekanizmaları ve güçleri ile arzı endam etseler de yaklaÅŸmakta olan muazzam geliÅŸmeler karşısında kayda deÄŸer bir varlık göstermeleri güç. Yüzyılın başında, güçten düÅŸmüÅŸ Ä°slam milletini ağır bir sömürü çarkı içine hapsetmek için kurulan denklemler bir bir yıkılıyor. Tarihte yeni bir sayfa açılıyor ve biz faniler içinden geçmekte olduÄŸumuz sürecin neler doÄŸuracağına dair belki sadece kırık dökük bazı fikirlere sahip olabiliyoruz. Küresel pandemiye yol açan virüs ile onun tetiklediÄŸi ekonomik geliÅŸmeler, emperyalist güçlerin mazlum milletler üzerine kurduÄŸu sömürü tezgahlarını belki de beklenmedik hızlarla hükümsüz kılacak. Denebilir ki stratejistlerin geleceÄŸi öngörmek için kullanabilecekleri her malzeme daha gün bitmeden anlamını yitiriyor.
 
Irak daha çok gündem olacak
 
Libya’da olan bitenler, aylar deÄŸil bir iki hafta evvel yapılan öngörüleri bile tarumar etmiÅŸtir. Çok yakın zamanda benzer geliÅŸmeleri Suriye’de görmemiz artık kimseyi ÅŸaşırtmayacak. Ve Irak. Irak önümüzdeki süreçte daha çok gündemimizde olacak. Sadece bir Hasan Sabbah kalesi iÅŸlevi gören Kandil vesilesi ile deÄŸil, ondan çok daha önemli ve çaplı meseleler dolayısı ile tekrar ve tekrar konuÅŸacağız Irak’ı.
 
Alamut Kalesi’nin reenkarnasyonu olan Irak’taki Kandil, temel olarak Kürt halkının, Kemalist ve ulusçu kadro ve siyasanın dayattığı zulümler, yol açtığı maÄŸduriyetleri üzerinden taban bulup geliÅŸmiÅŸ fanatik bir sol nasyonalist siyasanın hem fiziki hem de sembolik merkezidir. Temel olarak Türkiye içinde kanlı bir terör ağı yedeÄŸinde siyasi faaliyetlerde bulunan PKK, Irak’ı ve Suriye’yi uzun zaman lojistik merkezler ve sığınaklar olarak kullandı. Özellikle Suriye’deki mezhepçi azınlık diktatörlüÄŸünün nerdeyse hesapsız desteÄŸini de arkasına alan örgüt bir zaman Türkiye içinde kurtarılmış bölgeler ilan edecek kadar güçlenmiÅŸti. Zaman geçti, Türkiye içindeki Batıcı ve ayrıştırıcı, zorba ve darbeci azınlık iktidarlarının arkası kesildi ve ortaya çıkan çoÄŸunluk halk iktidarları, PKK nasyonalizmini derin bir anlam krizinin içine sürükledi. Çünkü süreç, Kandil siyasetinin temel olarak Kürt’ün dayatılmış maÄŸduriyetini kanlı bir tecimde, oldukça da ucuza alıp satması ÅŸeklinde kurgulanmış bir azınlık oyunu olduÄŸunu acı biçimde orta yere çıkardı. Evet, aslında yüz yıl evvel baÅŸarılamayan, yani Hourani’nin bahsettiÄŸi ve süreÄŸen bir istikrarı ve iktidarı mümkün kılan çoÄŸunluk özgüven ve sorumluluÄŸunun sarsılması.
 
Kürt evindeki Kandil tortusu
 
Nitekim 40 yıllık siyasetinin ardından Kandilin Kürt evinde bıraktığı tortu ÅŸudur; Nihilist ve sorumsuz gençler, Kürt akıl ve düÅŸünüÅŸünden tamamen kopmuÅŸ Fransız/Alman/Ä°sveçli kadar yabancı insanlar, Ä°slam dinine ama özellikle de Sünni ontolojiye tarifsiz bir kin ile dopdolu ateistler, ne için savaÅŸtıklarını asla kestiremeyen, 70’li yaÅŸlardaki tekaüt Kandil aÄŸalarının her hafta deÄŸiÅŸen siyasi pozisyonları ile ‘La havle’ çeken silahlı gruplar, bu pozisyonlara ‘Kürdistani’ bir tefsir için akıl zorlayan siyasiler, fanatik feministler, lgbt grupları, iyice bulanıklaÅŸan bu siyasetin ağırlığı ile Kandil zenginlerinin Diyarbakır caddelerindeki lüks barlarında kafayı çeken kızlı erkekli yorgun demokratlar. Tarih bu tür siyasi cemaatlerin çöplüÄŸüdür bir anlamda.Türkiye’de görünür vasatta gidilecek yer kalmadığını görüyor Kürt nasyonalizmi.
 
Bu yüzden büyük bir iÅŸtahla Suriye’de açılan iktidar boÅŸluÄŸuna sarıldı, tarihimizdeki bütün azınlık hareketleri gibi emperyalistlerin uzatacağı ele uzandı, ama o eller hiç de ucuz deÄŸil. Ve gün bitmeden, gitmesin diye önüne yattıkları tanklar, askeri araçlar teker teker çekildi, daha da çekilecekler. Çok daha eskiden süregelen benzer bir boÅŸluk Irak’ta da var olageldi; Kandil ve ovada Mahmur kampı, IKBY’de bazısı siyasi zorlamalardan kaynaklı, bazısı gönüllü desteklerle varlığını sürdüren üstü kapalı bir nüfuz alanı saÄŸladı Kürt nasyonalizmine. ABD, Ä°ran ve Batı baÅŸkentlerinin sıklıkla IKBY’nin kulaklarına fısıldaması ile süreÄŸenlik kazanan bu hormonlu nüfuz, 17 Temmuz 2019’da Kandil’den talimat, Mahmur’dan destek alan bir grup teröristin BaÅŸkonsolosluk görevlisi Osman Köse’yi ÅŸehit etmesi ile Erbil için artık taşınması zor bir yüke dönüÅŸtü. O gün bugündür Mahmurlular için yaÅŸam her gün biraz daha zorlaşıyor, Erbil gibi Mahmurlular için de Kandil taşınması zor bir yüke dönüÅŸmüÅŸ durumda. Ama iÅŸler bununla kalmadı. Kürtlere dayatılan azgın azınlık siyasetinin Kürtleri bir yere götüremeyeceÄŸini, sömürgeci emperyalistlerin elinde Ä°slam coÄŸrafyasına ve Müslümanlara karşı ucuz bir sopadan baÅŸka bir hükümlerinin kalmayacağını makul çoÄŸunluk fark etti çoktandır. IKBY’de olan biten sadece iki yerleÅŸik partinin Kandil ile girdikleri bir çıkar kavgası deÄŸil, tersine Kürt sokağında uzun zamandır konuÅŸulan, derinden hissedilenin siyasete taşınmasından ibarettir. Bu geliÅŸmeyi kronolojik olarak kısaca derc edelim: TSK’nın15 Nisan’da Kandil yakınlarındaki Zine Werte bölgesine düzenlediÄŸi bir operasyonda 8 PKK’lının öldürülmesi sonrası Kandil ile IKYB arasında ciddi bir gerilim doÄŸdu. TSK’nın bölgede yaptığı operasyonlar ve kurduÄŸu karakollar nedeniyle hareket kabiliyeti iyice daralan PKK, Kandil ile Kuzey Irak’taki yerleÅŸim birimleri arasında bir geçiÅŸ noktası olan, Erbil’e 120 kilometre uzaklıktaki Rewanduz’a baÄŸlı Zine Werte bölgesinde üs kurmaya giriÅŸti. GeçmiÅŸte KDP ile KYB arasında meydana gelen çatışmalarda tampon olarak kullanılan bu bölge zamanla Kandil’in nüfuz alanına girmiÅŸti. Lojistik ve geçiÅŸ güzergahı olarak stratejik önemde olan Zine Werte’ye PKK’nın üs kurma giriÅŸimi sadece Türkiye’yi deÄŸil, belli ki IKBY’yi ama özellikle KDP’yi rahatsız etmiÅŸ görünüyor. KYB’nin muhtemelen Tahran’dan kaynaklı tazyikler ve siyasi müktesebat gereÄŸi daha yakın durduÄŸu Kandil’in Türkiye ve IKBY operasyonları ile sıkışması, belli ki KYB’yi de sıkıştırıyor. Ama baÅŸtan itibaren söylediÄŸimiz gibi Kürt sokağının, Kürt’ü Ä°slam coÄŸrafyasında ucuz bir emperyalist sopaya indirgeyen azgın azınlıklara karşı yükselen itirazına direnecek her siyasayı aynı son beklemektedir.
 
Rezil ayrışma
 
20 Mart 2003’te, dünyanın en büyük ordusuna sahip ABD’nin hemen bütün imkanları ile saldırdığı Irak 17 yıldan beri halktan kopuk azgın azınlık siyasetlerinin ellerinde acı çekiyor. Kürtlerin kendi içinde bölünmüÅŸlüÄŸü ve her birinin halktan çok, kulak kabarttıkları sömürgeci Batı baÅŸkentlerinin telkinlerine göre pozisyon almaları, Åžiilerin mezhepçi kinlerle ötekileÅŸtirdikleri Sünnilerin yine kendi içlerindeki azgın azınlıklar eliyle paralize edilmiÅŸ olması, Åžiilerin bir yandan Ä°ran diÄŸer yandan Batı baÅŸkentlerinin tazyiki ile her gün daha da artan bölünmeleri, Irak siyasetini içinden çıkılması zor bir puzzle’a çevirmiÅŸtir. 29 Kasım’da istifa etmek zorunda kalan BaÅŸbakan Adil Abdul Mehdi’nin yerine ÅŸimdiye kadar kaç baÅŸbakan adayı çıktığının hesabını tutmak bile ciddi bir iÅŸ artık. Irak sokağı da bu rezil ayrışmadan, bu ayrıştırıcı fanatik siyasetlerden bıkmış usanmıştır. Sadece geçen yıl hükümeti protesto gösterilerinde 700’ü aÅŸkın genç hayatını kaybetti. Bu azgın azınlık siyasetlerinin dayattığı kötü yönetim ülkeyi baÅŸta Ä°ran olmak üzere birçok sömürgeci gücün nüfuz alanı haline getirmiÅŸ, yine bu kötü yönetimin yarattığı iktidar boÅŸluklarında paralel ordular, paralel bakanlıklar, paralel istihbaratlar kurulmuÅŸ, rüÅŸvet ve israf almış başını gitmiÅŸtir.
 
Dar ulusçu siyasa
 
Bütün bu rezil manzaranın ortaya çıkışında ve sürgit devam etmesinde sorumsuz fanatik siyasetler, her biri bir emperyalist gücün oyuncağı gruplar, örgütler sömürgecilerle birlikte en baÅŸat sorumlulardır. Bunun Kürt de farkındadır, Åžii de Sünni de farkındadır. Dayatılan dar ulusçu, dar mezhepçi, dar örgütçü siyasetlerin tamamı sokak nezdinde çöpe dönüÅŸmüÅŸ durumdadır. Bunun doÄŸuracağı sonuç makul çoÄŸunlukların hızla birbirlerine yanaÅŸmasının üreteceÄŸi, toplumu bu fanatik grupların tasallutundan kurtaracağı yeni bir siyaset dilidir. Kürdün kaderi Sünni Arap’ın kaderi ile birdir, Åžii Türkmen’in kaderi Åžii Arap’ın kaderi ile bir. Bugün birbirine küçük parti ve grup çıkarları ile diÅŸ bileyen, her biri bir sömürgeci güce yaslanan bu siyasa için bölgede bir gelecek kalmamıştır. Son BaÅŸbakan adayı, Irak Ä°stihbarat örgütü baÅŸkanı Mustafa Kazimi’nin ifadeleri bu konuda umut vaat ediyor: ‘Irak’ı bölgesel çatışmalardan uzak tutmak için çalışacağım, Erbil-BaÄŸdat iliÅŸkilerinin güçlenmesi için çalışacağım. Irak’taki varlıklarının doÄŸası hakkında ABD ile ciddi bir diyalog kuracağım, Irak’ın dış güçlerin çatışmaları için bir arena olasına karşı çıkacağım, Arap ve Ä°slam dünyası ile ciddi iliÅŸkiler ve açılımlar için çalışacağım.’
 
Tıpkı son 20 yıla yakın süredir Türkiye’de olduÄŸu gibi. Zaman zaman oluÅŸan boÅŸluklardan boyun uzatan, büyük partilerin içine sızan, siyaseti küçük fırsatlarla zehirlemeye kalkışan Türkiye’deki sol veya saÄŸ azgın fanatiklerin sokakta hükmü kalmamıştır. Ä°slam coÄŸrafyası bir bütün olarak ete kemiÄŸe bürünen, yüz yıllık sömürgeciliÄŸin bütün tezgahlarının bozulduÄŸu yeni bir sürece girmiÅŸ bulunmaktadır. Türkiye’nin tarihsel imkân ve sorumlulukları ile merkezinde yer aldığı bu süreç mezhepçi azınlıkların, Batı’nın etki ajanlarının ve eski güzel günlerin hayali ile yanıp tutuÅŸan bürokratik oligarÅŸinin rayından çıkarabileceÄŸi dönemeci çoktan aÅŸmıştır. Libya’da, Suriye’de, Somali’de, Balkanlarda ve tarihsel coÄŸrafyamızın her yerinde sisin içinde beliren daÄŸ gibi orta yere çıkan bu gerçeklik, artık Batı baÅŸkentlerinin sopa olarak kullandığı siyaset ve aktörlerin oyun sahası olmaktan çıkmıştır.
 
Daha çok iÅŸ birliÄŸi
 
Bu süreç belki Batı’da kurulu büyük paktların dağılmasına yol açacak ve ulus devletleri öne çıkaracaktır ama Ä°slam coÄŸrafyasında tam tersi bir yolun kavÅŸağındayız: Daha çok iÅŸ birliÄŸi, daha çok dayanışma, daha çok bütünleÅŸme.
 
Hourani Osmanlı ve genel olarak Ä°slam coÄŸrafyasında süreÄŸen bir istikrar ve iktidarın mümkün ÅŸartı olarak Sünni çoÄŸunluktaki özgüven ve sorumluluÄŸu iÅŸaret ediyordu. Çünkü özgüven baÅŸkalarını yok edilmesi gereken düÅŸman olarak görmek gibi bir basitlikten ve sorumluluk baÅŸkaları ne yaparsa yapsın evinizin de zarar göreceÄŸi fanatikliklerden uzak durmaktır. Nitekim yakın tarihimizde farklı saiklerle meydana gelmiÅŸ olan nice provokasyona raÄŸmen toplum çoÄŸunluÄŸu çocuÄŸunun elinden tutup evine kapanmış ve fanatik çevre ve siyasetlerin alet olduÄŸu bu tür kirli planlara yüz vermemiÅŸtir. FanatiÄŸin cüreti çoÄŸu kimseye özgüven gibi görünür. Hayır, fanatik cüret bir korku ve telaÅŸ, satılmış olmanın getirdiÄŸi bir umutsuzluk ve dışlanmışlığın dışa vurumudur. Fanatik evi yakmaya hazırdır, gezide, hendek rezaletinde, 6/8 Ekim olaylarında ve benzeri her olayda fanatiÄŸin cüreti ve çoÄŸunluÄŸun özgüven ve sorumluluÄŸu gözlenmiÅŸ, test edilmiÅŸtir.
 
Müellif: Mustafa Ekici / Kaynak: Açık GörüÅŸ Sayfası

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.