Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Dücane Cündioğlu: Put kırmak mı, yorgan silkmek mi?

Madonna Sistina. Rafael''in en ünlü tablolarından.



1512-1514 tarihleri arasında yapıldığı kabulleniliyor.
 
Hz. Meryem, kucağında çocuk Ä°sa (bambino) ile birlikte, bulutların üzerindedir. Yüzünde biricik oÄŸlunun başına gelecekleri bilen bir annenin endiÅŸesi okunmaktadır. GeleceÄŸi görür gibi korkuyla bakar.
 
Hz. Meryem''in önüne doÄŸru, saÄŸ tarafında Aziz Sixtus, sol tarafındaysa Azize Barbara durmaktadır. Azize Barbara''nın —Papa II. Sixtus''un tam da aksine—önüne eÄŸdiÄŸi tedirgin bakışları, ve anneyle oÄŸluna bakmaya bile dayanamayan o naif ve gergin duruÅŸu, tablonun ihsas ettiÄŸi ürpertiyi daha da hissedilir hâle getirmektedir.
 
Resmin en altında ise nur topu gibi iki sevimli çocuk melek (cherub) bulunmaktadır, ki tablo en çok bu detayıyla tanınır ve sevilir. Nitekim "Rafael''in Melekleri" olarak bilinen bu detayın, Madonna Sistina''nın bütününden bağımsız surette basılmış sayısız reprodüksiyonu da vardır.
 
* * *
Bu ünlü tabloya —asırlardır— Dresden ÅŸehri evsahipliÄŸi yapmaktadır. Åžehir müzesinde. "Gemäldegalerie Alte Meister"da.
 
Ruslar II. Dünya Savaşı''ndan sonra bu tabloyu Moskova''ya götürmüÅŸlerse de Stalin''in ölümünden sonra tablo tekrar Dresden''e dönmüÅŸtür.
 
Madonna Sistina ile Dresden''in siyasî tarihi arasında çok sıkı bir irtibat vardır; efsaneler üreten bir irtibat... En ilginçlerinden biri de Dresden ayaklanmasıyla ilgili olanıdır.
 
19. yüzyılın ortalarına gidiyoruz. Devrim Çağı''nın hemen ertesine... Yeni bir çaÄŸ umuduyla 1849 mayısının başında gerçekleÅŸen o baÅŸarısız Dresden ayaklanmasının olduÄŸu günlere...
 
Tarih 3 Mayıs 1849. Dresden''de barikatlar kurulmuÅŸtur. Askerler kalabalığa ateÅŸ açarlar ve o hengâmede 15 kiÅŸi ölür. Pek tabii ki bu sırada geçici bir hükümet bile kurulacak, Kral''ın güçlerine direnmek için birtakım tedbirlere baÅŸvurulacaktır.
 
Hikâyeye revnakını veren isim, ünlü anarÅŸist Bakunin de oradadır. Ayaklanmanın baÅŸlarında biraz kayıtsız gibi görünür ama devrimin kokusunu alır almaz hemen isyancıların akıl hocalığını üstlenir. Prusya ordusu ÅŸehre girmek üzeredir ve fakat isyancıların ÅŸehri savunabilecek gücü yoktur. Ä°ÅŸte bu tam da bu sırada Bakunin''in aklına parlak bir fikir gelir ve arkadaÅŸlarına ÅŸöyle bir teklifte bulunur:
 
— "Åžehir müzesinde duran, Rafael''in Madonna Sistina tablosunu barikatın üzerine asalım!"
 
Bu Rus devrimcinin hesabınca, Prusyalılar kültürlü insanlardır ve bu yüzden kesinlikle Rafael''in tablosuna ateÅŸ açmayacaklardır.
 
Rafail''in melekleri, manevî güçleriyle olmasa bile belki maddî deÄŸerleriyle devrimcilere yardım edebilirdi, ancak bu yardımın gerçekliÄŸini sınamak aslâ mümkün olmadı, çünkü Bakunin''in teklifi kabul edilmedi. Ä°syancılar, sadece, 6 Mayıs''ta, birkaç hafta evvel Bakunin''in sermest bir hâlde Beethoven''ın Dokuzuncu Senfoni''sini dinlediÄŸi Opera Binası''nı ateÅŸe vermekle yetindiler.
 
Ne var ki bu çırpınmaların bir yararı olmadı ve müteakib birkaç gün içinde ayaklanma bütünüyle bastırıldı.
 
Madonna Sistina yerinde duruyordu.
 
* * *
Tarihçiler bu hikâyenin gerçekliÄŸini reddederler. Meselâ E.H. Carr, çok açık bir biçimde bu hikâyenin "pitoresk efsane âleminden çıktığını" söyler.
 
Hikâye hakikat deÄŸil, bir hurafedir yani.
 
Peki aradaki fark nedir?
 
Hiç!
 
Evet, koskocaman bir hiç.
 
Tarihin kendisi bir hurafedir çünkü. Bazen iÅŸimize gelen, bazen gelmeyen bir hurafe!
 
* * *
Bu hurafe meselesiyle ilgili kendi tarihimizden bir misâl verelim ve bizden bir tarihçinin görüÅŸlerine de baÅŸvuralım.
 
Osmanlı Devleti''nin Yalova''da kurulduÄŸu ÅŸeklindeki tezine gösterilen tepkiler hakkında ne düÅŸündüÄŸü sorulunca, deÄŸerli tarihçimiz Halil Ä°nalcık ÅŸöyle demiÅŸ:
 
— "Eski tarihçilerimiz birisinin naklettiÄŸi rivayeti aynen alır kitabına koyar ve bu sahte bir rivayet midir, yanlışlıklar var mıdır, sorgulamadan, aynen, kaynağının söylediÄŸi gibi alır. Bunun asıl sebebi "Müslüman yalan söylemez!" inancı olabilir. Halbuki bir tarihi olay ve kiÅŸi hakkında söylenen rivayeti tarihçi kullanırken bunu süzgeçten geçirmek zorundadır. Buna ''text-kritik'' metodu denir.
 
Bir misal vereyim: Sözde, Osman''a rüyasında dünya hâkimiyeti müjdelenmiÅŸ. Bunu da Åžeyh Edebâli yorumlamış.
 
Bunu modern bir tarihçi kabul edebilir mi? 15. yüzyılda AşıkpaÅŸazâde''de, NeÅŸrî bunu gerçek gibi kaydederler.
 
Kaynaklarımız bunun gibi hurafeler içerir." (Sabah, 23 AÄŸustos 2009)
 
* * *
SaÄŸolsunlar, deÄŸerli tarihçimiz bizi bir hurafemizden daha arındırmış; ve eski tarihçilerimizin "gerçek gibi" kabul ettikleri eski ustureler yerine, bizlere, "ustûre gibi" yeni gerçekler armaÄŸan etmiÅŸ.
 
Lâkin bilmek gerekir ki Osman Bey''in rüyasını 2000''li yıllarda hurdeye çıkarmak marifet deÄŸildir. Buna put kırmak deÄŸil, yorgan silkmek denir. Yorgan silkmenin adı ne zamandan beri text-kiritik oldu?
 
Ä°nsan düÅŸünmeden edemiyor, acaba eski tarihçilerimiz, hakikaten, Ä°nalcık''ın dediÄŸi gibi, "Müslüman yalan söylemez!" deyû her rivayeti hiç sorgulamaksızın aynen kitaplarına alıp nakledecek kadar safdil âdemler miydiler?
 
Ä°nalcık Hoca da gayet iyi bilir, bu iddia bir hakikati dile getirmiyor. Üstelik sadece Osmanlı tarihçiliÄŸi açısından deÄŸil, Ä°slâm tarihçiliÄŸi açısından da.
 
Modern tarihçiye gelince, o, bırakınız Osmanlı''nın kuruluÅŸunu, Cumhuriyet''in kuruluÅŸunu bile hurafesiz yazmayı beceremez. Hurafesiz bir Cumhuriyet kimsenin iÅŸine gelmez çünkü. Öyle olsaydı, Ä°nalcık Hoca, önce Ziya Gökalp''in başının üzerine yerleÅŸtirdiÄŸi sahte aura''yı çıkarmakla baÅŸlar, böylelikle bize modern bir tarihçinin hurafesiz bir Cumhuriyet tarihi yazmaya muktedir olabileceÄŸini de gösterirdi.
 
Bunu yap(a)macaktır; zira hakikatler gibi, hurafelerin de tarihçinin iÅŸine geleni vardır, gelmeyeni vardır.
 
 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.