Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Bugünkü programda mevzu-bahis olan o yazı: Davutoglu'nun ben idraki

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bugünkü toplantısına konu olan Akif Beki'nin 2010 yılında yazdığı yazının tam metni.



DışiÅŸleri Bakanı'nın diplomatik zafer hırsı üzerine konuÅŸmanın vakti geldi.
 
DışiÅŸleri Baka-nı’nın diplomatik zafer hırsı üzerine konuÅŸmanın vakti geldi.
El attığı her iÅŸi, illa büyük bir baÅŸarı hikayesine çevirmek zorunda.
Manşet atar gibi takdim ediyor dosyalarını.
Her vesileyi zorluyor, her fotoÄŸrafta boy gösterme ihtiyacı hissediyor.
Sonuç; gösteri odaklı bir dış politika.
Stratejik derinlik, stratejik endama bırakıyor yerini.
Son örnek, Türk-Arap Ä°ÅŸ Forumu’ndan.
“Yakında Kudüs baÅŸkent 
olacak” demiÅŸ.
Ve hep birlikte gidip 
Mescid-i Aksa’da namaz kılacağımızı söylemiÅŸ.
Arap dinleyicileri coÅŸturmak için kafi.
DoÄŸrusu, beni de heyecanlandırıyor bu sözler.
Ama çok sorunlu buluyorum.
Sözün kendisinde deÄŸil sorun, söyleyenin kimliÄŸinde!
Ya o coÅŸku ters dalgasını da üretirse...Ä°kisi birlikte sel olup taÅŸarsa...
Ya, ‘pan-Ä°slamizm hortladı’ derlerse... 
***
Dış politikanın popülizme tahammülü yoktur.
Kim ne veriyorsa, bir fazlasını veremezsiniz.
Her ‘one minute’ çıkışına ‘two minutes’ eklemek, her yangına benzin dökmek demektir.
Diplomatik baÅŸarı hırsı, bakarsınız diplomatik felakete sürüklemiÅŸ sizi.
Alın size bundan evvelki örnek;
El-Cezire televizyonunda bir Türkiye belgeseli yayınlanmış.
Sözümona, Türkiye’nin modern yüzünü tanıtacaklarmış.
DavutoÄŸlu ve aile efradı görülmüÅŸ orada, bir de Pakistan’ı andıran arka sokak manzaraları.
Türkiye’yi, gerikalmış bir 
3. dünya ülkesi ÅŸeklinde 
gösteren o belgeselin mesuliyetini bakalım kim üstlenecek?
Merak ediyorum; acaba dışiÅŸlerinde self-promosyon 
bütçesi mi var?
Masrafları hangi ödenekten ve ‘ben’ davası  uÄŸruna mı karşılandı?
Ä°ran’la uranyum takası 
anlaşması, aynı misal.
DavutoÄŸlu’nun, imza törenindeki aşırı sevinç gösterisinin karşılığı, Güvenlik Konseyi’nde çekimser kalamamak oldu.
ABD ile ters düÅŸtük.
Bu iÅŸlerin hepsi, uhuletle suhuletle götürülemez miydi?
Yani ÅŸova dönüÅŸtürülmeden, yani fazla uçmadan, yani en son söylenecekler en baÅŸta sarf edilmeden, yani hayal ile vizyonu karıştırmadan...
***
Hakkını yemeyelim; hükümetin dış politikasını görülmemiÅŸ ölçüde baÅŸarılı buluyorum.
İran politikasını da, Filistin yaklaşımını da esasta destekleyenler arasındayım.
Gereksiz fazlalıklardan söz ediyorum.
Ä°tirazım, fazladan söylenmiÅŸ sözlere, ayarı kaçmış kahramanlık hikayelerine, kıvamı tutturulamamış tavırlara...
Giderek kabaran ‘derin benlik’ idrakine...
‘Bir ben vardır bende, benden içeru’ edasına...
***
DavutoÄŸlu’nun ‘stratejik derinlik’ öÄŸretisi kadar revaçta bir çalışması daha var.
BaÅŸlığı, ‘Medeniyetlerin ben idraki.’
Tavsiye ederim, muhakkak temin edip okuyun.
Medeniyetlerin ‘ben’ idraklerini mukayeseli olarak tahlile tabi tutuyor.
Çok aydınlatıcı, istifade edeceksiniz.
Ben okudum ÅŸahsen ve iÅŸte çıkardığım netice; Medeniyetleri bilmem ama, Ahmet DavutoÄŸlu’nun ‘ben’ idrakinde sorun görüyorum.
Gösteri merakı baldan tatlıdır nefse, anlarım.
Fakat derler ki, balın bile fazlası zehir...
‘Ben’ idrakindeki en ufak bir maraza, çok gaileler açar baÅŸa.
DavutoÄŸlu’nun birikimini ve Türk dış siyasetine katkısını önemsiyorum elbette.
Lakin dost acı söyler.
Övgülerin çoÄŸaldığı bir zamanda, acizane hatırlatmak geldi içimden.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.