Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Turan Kışlakçı: Müslümanların dünyaya sunacakları bir projeleri var mı?

Müslüman cemaatlerin, grupların, tasavvufçuların, davetçilerin ve siyasetçilerin halklarına yönelik bugün gerçek manada bir projeye sahip olduklarını söylemek hakikaten zor. Bu cemaatlerin hemen hepsi İslam’ın kapsamlı olmayan bir dünya görüşünü temsil ediyor. Kimisi tebliği, kimisi daveti, kimisi eğitimi, kimisi siyaseti, kimisi ekonomiyi, kimisi başka bir işi önceliklemiş durumda… Demokratik yöntemlere karşı olduğunu söyleyen gruplar ise şiddet ve tekfir içinde boğuşup duruyor.



18. ve 19. yüzyılda Mısır, Hindistan, Türkiye, Kuzey Afrika ve Orta Asya’da zuhur eden dini uyanış hareketleri doÄŸru yönde bir ilerleme gösterdi. Bu hareketler, hem iÅŸgalcilere karşı amansız bir mücadele yürüttü, hem de ıslah çalışmalarına aralıksız devam etti. Geçen asırda harici saldırılara karşı en büyük mücadeleyi veren bu hareketler çok büyük kayıplar verdi.
 
Ancak bugün gelinen noktada geriye baktığımızda günümüz dini grupların liderlerinin geçmiÅŸ bir ya da iki asır önceki Müslüman mütefekkirlerden fersah fersah ilmi bakımdan geri olduÄŸunu görüyoruz. Bunun yanı sıra dini cemaatlerin durumu ise geçmiÅŸle kıyasladığımızda maddi olarak iyi gibi görünüyor olabilir ancak dini yaÅŸam bakımından ahvalleri hiç iç açıcı deÄŸil.
 
Takvayı, ihsanı, zühdü, ibadeti, ahlâkı ve bereketi kendilerine örnek edinen tasavvufi gruplara baktığımızda, bunların ticari bir holdingden farksız olduÄŸunu göreceksiniz. Çağımızın ÅŸeyhlerinin kadim ÅŸeyhlerine kıyasla artık son model arabaları, lüks evleri ve modern dergâhları var. BiÅŸr-i Hafileri, Ä°brahim Edhemleri, Ä°mam Rabbanileri, Veysel Karanileri, Maruf Kerhileri, Abdulkadir Geylanileri ve Ä°bni Arabileri kendilerine örnek edinenlerin bugün hem ilimden hem de dillerine pelesenk ettikleri takva ve zühdden çok çok uzak oldukları ortada. Hatta kimisi tasavvuf ile modernizmi mezcetmiÅŸ durumda; modern kıyafetler giyerler, ibadeti fazla önemsemez lakin bazen sözde ÅŸeyhleri ile sazlı–cehri zikirler yapıp sözde çaÄŸdaÅŸ sufiliÄŸi temsil ederler… Hele akademisyenlik kisvesi altında tasavvuf müdafiliÄŸi yapanlar var ki bunlar da iÅŸin cabası…
 
Tevhid, ilim, Kur’an ve Sünnet gibi kavramları dillerine dolayanların ise durumları daha içler acısı. Bırakın geçmiÅŸ ulemayı daha bir iki asır önceki Cemalettin Kasımi, Hasan el Benna, Mevdudi, Seyyid Kutup, Tahir bin AÅŸur, Said Halim PaÅŸa, Åžibli Numani, Muhammed Ä°kbal, Ali Åžeriati, Malik bin Nebi, Mutahhari, Nedvi, Ä°mam Humeyni, Musa Carullah, Mehmed Akif Ersoy, Bababanzade Ahmed Naim, Filipeli Ahmed Hilmi, Ä°zmirli Ä°smail Hakkı ve benzeri daha birçok âlimi kendine örnek edindiklerini söyleyenlerin sahip oldukları ilmi seviye ise herkesi ÅŸaşırtacak bir seviyede… Bu çevrelerin yetiÅŸtirdiÄŸi birkaç akademisyenin ise ilmi bakımdan kötü bir taklitçilikten öte yaptıkları bir baÅŸarıları yok…
 
Ä°slami siyaseti, eÄŸitimi veya ekonomiyi kendilerine örnek edinenlere baktığınızda ise zahiren iyi ÅŸeyler görünse de dini temsilden çok uzak bir güruh göreceksiniz. Bu alanlara sözde yatırım yapanlar Müslüman bir ÅŸahsiyet yerine kapitalist ve pragmatist bir ÅŸahsiyetin en alasının yetiÅŸmesine öncülük ediyorlar. Modern parlamentolarda Ä°slami siyaseti kendilerine örnek edindiklerini ifade edenler maalesef dini siyasetin Ä°slam ahlâkı ile iç içe olduÄŸunu fark edemiyorlar. Ä°slami eÄŸitimi kendilerine örnek edinenler ise, pragmatizme kurban edilmiÅŸ koca bir nesilden baÅŸka bir nesil yetiÅŸtiremiyor… Bir zamanlar Müslüman tacirler sayesinde dünyanın dört bir yanına Ä°slam yayılırken bugün Müslüman iÅŸ adamlarının ortaya koydukları ahlâk ise utanç verici… Bunun üzerinde konuÅŸulmaya bile deÄŸmez…
 
Ä°lmi, fıkhı, tefsiri, kelamı, mantıkı ve felsefeyi kendilerine yol edinenlere baktığımızda ise geçmiÅŸi kötü kopyadan ya da kadim ilmi anlamak için ömrünü harcayanlardan baÅŸkasını göremezsiniz… Bu uÄŸraÅŸları, ne Ä°mam Ebu Hanifeleri, ne Ä°mam Åžafileri, ne Ä°mam Åžatibileri, Ne imam Razileri, ne Ä°mam Kurtubileri, ne Ä°mam Gazalileri, ne Ä°mam Teymiyeleri ne Ä°mam Tahavileri, ne Ä°mam Maturidileri, ne Ä°bni Sinaları ve ne de baÅŸkalarının yetiÅŸmesine bir türlü zemin hazırlayamaz… Bunun için bu zatların ömürleri geçmiÅŸe koca bir medhiye düzerek geçer…
 
Bu düÅŸünsel ve teorik iflasın yanı sıra Müslümanların dünya genelindeki pratik tecrübelerine baktığınız da durumun hiç iç açıcı olmadığını göreceksiniz. Afganistan, Sudan, Somali ve Ä°ran örnekleri ayan beyan ortada… Afganistan’da cihad sonrası Allah için daÄŸlara çıkanların birbirlerini katlettiklerine ÅŸahid olduk, Sudan’da darbe ile iktidara gelenlerin ilk günlerinde kısmî bir baÅŸarı gösterseler de ortaya gerçek manada bir medeniyet projesi koyamadıklarına tanıklık ettik. Bugün Sudan iç sorunlarını çözmekte bile aciz bir durumda artık… Somali’deki durum ise vahimin de ötesinde. Yıllar süren iÅŸgal ve savaşın ardından iktidara gelen Ä°slami Mahkemeler BirliÄŸi bölündü ve bugün birbirleriyle “Allah” adına savaşıyorlar… Yani Afganistan’da ümmeti yaralayan durum burada da tekerrür ediyor. Ä°ran’daki durum ise ortada. Ne bölgesel sorunlarını çözebildi ne de iç meselelerini… Ä°slam devriminin ilk dönemindeki medeniyet perspektifini yakalayamadıkları gibi çok çok gerilediler… Mezhebi bakış açısını aÅŸamaması, özgürlükler konusundaki kısıtlamaları ve muhaliflere hatta devrimin evlatlarına dâhil yönelik sert baskılar…
 
Tüm bunlara raÄŸmen Ä°slami cemaatlerin modern toplumlardaki rolünü inkâr etmek istemiyoruz. Ancak gelinen noktada varolan durum hüzün verici. Bunun üzerine ciddi manada kafa yorulması gerekiyor. Çünkü bugün tüm dünyanın konuÅŸtuÄŸu kiÅŸiler Müslümanlar ve Ä°slam dünyasının hâlâ en önemli muhalifleri dini cemaatler… EÄŸer bunun farkına varılmaz ve bu hâl üzere devam edilirse tüm dünyanın gözünü kurtuluÅŸ için çevirdiÄŸi Müslümanlar âleme koca bir kaostan ve bunalımdan öte miras bırakmayacaklardır. Zaten cemaatlerin varolmayan imajları “Ilımlı ve Radikal” kavramları arasında alt üst olmuÅŸ durumda.
 
Ä°slam dünyası artık içinde bulunduÄŸu krizlerden kurtulmak istiyorsa önce dini cemaatlerin kendilerini alelacele yenilemesi gerekiyor. Çünkü dünyanın merhamete, kardeÅŸliÄŸe, adalete ve özgürlüÄŸe aç olduÄŸu böyle bir dönem görülmedi. O halde ilk yapılması gereken ÅŸey, acil bir ıslah hareketidir. Unutulmamalı ki, Avrupa’da Islah (reform) hareketi devletin dinin otoritesinden kurtulması ile baÅŸladı, fakat bizde Islah hareketi dinin devlet otoritesinden kurtulması ile baÅŸlamalıdır. Yine bilinmeli ki, vicdan özgürlüÄŸü tüm ahlâki yükümlülüklerin esasıdır, fikir hürriyeti ise tüm yaratıcılığın temelini teÅŸkil eder.
 
Peki, ne yapmalı? Bu sorunun cevabını da bir sonraki yazımızda tahlil etmeye çalışacağız.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.