Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Sivil bir topluluğa karşı girişilen en büyük kimyasal saldırı: Halepçe Katliamı

Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak, 1980’li yılların ortalarında, bir yandan İran’la savaşırken, diğer yandan da Kürt isyancılarla mücadele ediyordu. Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi ile Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği, Saddam Hüseyin yönetimine karşıydılar. İki rakip örgütün ‘Kürdistani Cephe’ adı altında birleşmesi ve Süleymaniye çevresini kontrol altına almaya başlaması Saddam Hüseyin’i çileden çıkardı.



DERLEYEN: MEHMED MAZLUM ÇELÄ°K
 
Katliam Ä°çin Kuzenini Gönderdi
 
Önce kuzeni Hasan Ali Mecid’i (Kimyasal saldırıları operasyonları yönettiÄŸi için Kimyasal Ali olarak tanındı) Baas Partisi’nin Kuzey Bürosu (Kürtlerin yaÅŸadığı bölge) Genel Sekreteri olarak atadı. 27 Mart 1987’de de Mecid’e kuzeydeki tüm devlet birimlerini yönetme yetkisi verdi. Yani kendisiyle eÅŸdeÄŸer yetkilerle donattı. Saddam Hüseyin ve Mecid, 'Kürt sorunundan sonsuza kadar kurtulmak' için 'Enfal' ismini verdiÄŸi  ülke tarihinin en kanlı operasyonuna giriÅŸti. Kara harekatları, havadan bombalamalar, yerleÅŸim yerlerinin sistematik bir ÅŸekilde yıkılması, toplu zorunlu göçler, idam mangaları ve kimyasal saldırılar Enfal operasyonunun baÅŸlıca yöntemleriydi.
Kimyasal bombalar ilk olarak Balisan Vadisi'nde kullanıldı. Bu saldırıda kaç kiÅŸinin öldüÄŸü hâlâ tam bilinmiyor. Balisan’ı, ÅžanexÅŸê köyü takip etti. Rejim güçleri burada toplanan Talabani’ye baÄŸlı güçlere ve ailelerine saldırdı. 28 kiÅŸi öldü, 300 kiÅŸi yaralandı. Kimyasal saldırıların üçüncü ve en büyüÄŸü ise Halepçe’ye yapıldı.
 
 
Irak Kürdistanı’nın Ä°ran sınırına çok yakın kasabası Halepçe’de yaklaşık 76 bin kiÅŸi yaşıyordu. Hemen yukarısında, Ä°ran sınırına oldukça yakın Hurmal kasabası vardı. Her iki yerleÅŸim merkezi de Irak için stratejik öneme sahipti.
 
Ä°ran-Irak savaşı tüm ÅŸiddetiyle sürerken, 1988’in 15 Mart’ında Ä°ran ordusu ‘Zafer-7’ adıyla, Irak’ın içlerine doÄŸru bir taarruz baÅŸlattı. Celal Talabani’ye baÄŸlı güçler de, Ä°ran askerleriyle birlikte hareket ediyordu. Ä°ran ordusu ve Talabani’nin peÅŸmergeleri Halepçe’yi geçerek, gece botlarla Derbendikan Gölü’nün güneyine çıktı ve Süleymaniye karayolunu tuttular.
 
Tüm iletiÅŸim hatları kesilmiÅŸ ve bölgenin Irak’la bağı kopmuÅŸtu. Bu bölgede dört bin Irak askeri de vardı. Ä°ran ordusunun bu kadar yaklaÅŸması ve bölgenin Kürtlerin denetimine girmesi Baas rejiminde panik yarattı. Saddam Hüseyin Ä°ran Ordusu’nun ilerlemesini durdurmak için Mecid’e bir kez daha kimyasal saldırı emri verdi.
Mecid’in komuta ettiÄŸi Irak birlikleri 16 Mart’ta Enfal’in en acımasız saldırısı için düÄŸmeye bastı. Önce hava bombardımanı, ardından topçu atışı baÅŸladı. Ancak Halepçe sakinleri çok korkmadı. Saldırıyı, yıllardır süren savaÅŸ nedeniyle, artık yaÅŸamlarının bir parçası olarak algıladı. Evlerine ve sığınaklara girdiler. Ancak Irak Ordusunun taktiÄŸinden haberdar deÄŸillerdi.
 
Irak ordusu önce bölgeyi konvansiyonel silahlarla bombalayarak camların kırılmasını saÄŸladı. Bununla ikinci harekatın önünü açtı. Sonra da kimyasal bombalar devreye girdi. Camlar kırıldığı için içeri kaçanlar da zehirli gazlardan kurtulmadı.
Ä°kinci bombardıman baÅŸladığında ortaya kesif bir koku yayıldı. Hayatta kalanların çoÄŸunun “elma kokusu” dediÄŸi kokuya kimse anlam veremedi. Verecek zaman da kalmadı zaten. Kokuyu genizlerinde hisedenler birer birer ölmeye baÅŸladı. Hem insanlar, hem hayvanlar…
Bombardımanda hardal, sarin ve VX gibi gazlar içeren bombalar kullanılmıştı. Gazı soluyanların derisi yanmaya baÅŸladı, solunum sistemleri çöktü. Kimisi evinin kapısının eÅŸiÄŸinde, kimisi bahçesinde, kimisi duvar dibinde, kimisi ise ‘kurtulurum’ umuduyla kaçtığı daÄŸ yolundu ölüme yakalandı.
17 Mart’a kadar aralıklarla süren saldırılarda ölenlerin sayısı hâlâ bile net deÄŸil. Bir çok kesiminin kabul ettiÄŸi ortak sonuç, çoÄŸu kadın ve çocuk en az 5 bin kiÅŸinin öldüÄŸü, 14 bin 765 kiÅŸinin yaralandığı. Ancak savaÅŸtan sonra kasabaya giden yabancı gözlemciler, sayının çok daha fazla olduÄŸu görüÅŸünde.
 
Katliam Elma Kokusuyla GelmiÅŸti
 
"Me gotî Hîtlerî miriy, carê ÅŸîn na bitin.
 
Me nizanî dê kurê wî Bexda mezin bitin..."
 
(Biz Hitler öldü, bir daha doÄŸmaz diyorduk,
 
OÄŸlunun BaÄŸdat’ta büyüdüÄŸünü bilmiyorduk.)
 
Eyaz Yusif bu sözlerle anlatmıştı Halepçe Katliamını. Elma kokusuyla gelmiÅŸti ölüm. Bir karabasan, bir ahir zamandı Halepçe’yi bir anda teslim alan
 
 
Tanıklar Anlatıyor

 

Kendi köyünde sığınak olmadığı için çocuklarıyla birlikte Halepçe’ye kaçan Süheyla Muhammet Sait, kimyasal saldırıya burada yakalanmış. 5 gün sığınakta kalan Sait, ailesiyle birlikte kaçmaya karar vermiÅŸ. Kaçarken yol boyunca saldırılara tanık olmuÅŸ. Kimyasal bombalar sığındıkları bir köyde onu ve ailesini bulmuÅŸ. Anında gözlerini kaybeden Sait, yaralıların ve ölülerin arasında iki gün boyunca yardım beklemiÅŸ, beklerken de 5 çocuÄŸunu birer birer kaybetmiÅŸ.
 
Sait "Oradayken babam bir oÄŸlumun öldüÄŸünü söyledi. Bunu duyunca daha kötüleÅŸtim. DiÄŸerleri ölmesin diye dua ettim. Büyük kızım sol tarafımda oturmuÅŸ, küçük kızım onun sırtındaydı. Åžehadet getirdi ve 'Anne ben de ölüyorum' dedi ve son nefesini verdi. Bir ÅŸey yapacak gücüm kalmadı. DiÄŸer kız da aynı orada öldü. 5 çocuÄŸum orada öldü. O gün mahÅŸer günüydü, ben ÅŸanssızdım ölmedim” diye konuÅŸtu.
 
Erivan radyosunun parazitlerinden
O zamanlar daha yedi sekiz yaÅŸlarındaydım. Yüksekova'daki köyümüzde, dedemin emektar, sürekli parazit sesi çıkaran koca radyosundan dinliyorduk Halepçe katliamı haberlerini. Erivan radyosuydu galiba.
 
Ä°htiyar dedem dinledikçe aÄŸlıyor, bir yandan da Kürtler için dua, Saddam Hüseyin'e de beddualar ediyordu. Katliamdan bir kaç ay sora da, içinde Halepçe yarasını taşıyarak bu dünyadan göçüp gitti...
 
Katliamdan sonra, zehirli gazın elma koktuÄŸunu bize defalarca hatırlatır, "elma kokusu alınca (söylentilere göre Saddam'ın kullandığı zehirli gaz elma kokuyordu. Gazın kokusu hoÅŸ olduÄŸu için, havayı daha derin soluyormuÅŸ insanlar. Ve gaz etkisini daha erken gösteriyormuÅŸ) hemen eve koÅŸun, kapıları, pencereleri kapatıp naylon torbalara girin" diye öÄŸütler verirdi.
 
Güzel koku alırsan, nefesini tut!
Saddam Hüseyin ve "elma kokusu" korkusu kısa zamanda yayıldı sınır bölgelerindeki her yere. Herkes naylon torbalar yaptırmaya baÅŸlamış, "elma kokusu" bekliyordu adeta.
 
Oyuncakların girmediÄŸi evlere gaz maskeleri girmeye baÅŸlamış, elektrikten bihaber köylüler, uzun geceler boyu, çocuklarına masal yerine "elma kokusundan korunmak için" ne yapacaklarını öÄŸütler olmuÅŸtu; "dışarıda güzel bir koku alır almaz nefesinizi tutun ve eve kaçıp naylon torbalara saklanın..."
 
Kimileri sığınak yapılmasından yanaydı ama, operasyonların sıklaÅŸmaya, askerlerin peynir kuyularından bile "terörist" aramaya baÅŸladığı o yıllarda, kimse " elma kokusundan" korunmak için sığınak yapmayı göze alamamıştı. Tek çıkar yol dışarıdan hava almayan naylon torbaları ve silah gibi saklanan maskelerdi. Galiba onlar da kaçaktı...
 
 
'Halepçe'de özürlü doÄŸum oranının HiroÅŸima ve Nagasaki'nin 4-5 katı'
 
Süleymaniye Üniversitesi Tıp Fakültesi öÄŸretim üyesi Prof. Fuat Baban, 7 Aralık 2002 tarihli 'The Sydney Morning Herald' gazetesinde yayımlanan 'Experiment in Evil' baÅŸlıklı makalesinde, Halepçe'de özürlü doÄŸum oranının HiroÅŸima ve Nagasaki'nin 4-5 katı olduÄŸunu iddia etti. 
 
Saddam Hüseyin, Halepçe katliamı'nda Kürtlere karşı soykırım yaptığı suçlamasıyla da yargılanırken, baÅŸka bir katliam suçundan Duceyil Katliamı’nda, insanlığa karşı iÅŸlenen suçlardan mahkûm edildi ve asılarak idamına karar verildi. (5 Kasım 2006)
 
1 Mart 2010'da Irak Yüksek Ceza Mahkemesi Halepçe Katliamı'nı soykırım olarak tanıdı
 
1 Mart 2010'da Irak Yüksek Ceza Mahkemesi Halepçe Katliamı'nı soykırım olarak tanıdı. Bazı Avrupa ülkeleri de benzer kararlar aldı. Son yıllarda ise, Baas rejimine silah satan ülke ve ÅŸirketler aleyhine de davalar açılıyor. Kürt yöntemi de Enfal’den dolayı, merkezi hükümetten tazminat talep ediyor.
 
kaynak: Al Jazzera, Haksöz, Islah Haber
 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.