Sosyal Medya

Makale

Peygamberi Yeniden Hayatımıza Katmayı Düşünmeliyiz

Peygamber, insanlığın Allah tarafından ‘seçilmiÅŸliÄŸini’ gösteren bir göstergedir. Peygamber ve insanlık aynı zeminde iÅŸ görmekte ve insanlığın yol pusulası Peygamber aracılığı ile kendisine gönderilmektedir. Bu temel gerçeklik, vahiyde Hakk kavramı ile ifade edilmektedir. “Bu size indirilmiÅŸ hak bir kitaptır.” Hakk, kavramı doÄŸru ile gerçekliÄŸin aynı zeminde buluÅŸtuÄŸu bir kavramsallaÅŸtırmadır. Çünkü Allah sıfat olarak Hakk kavramını kullanmaktadır. Eylem ile doÄŸruluÄŸun birlikte var olduÄŸu bir zemine iÅŸaret edilmektedir. Çünkü Allah haktır ve gerisi batıl, yok hükmündedir. Varlığı ancak Allah’ın varlığına baÄŸlıdır. Vahiy ve peygamberlikte bu düzlemde ele alınmalıdır.

Peygamber, yol göstericidir. Bu yol gösterici aynı zamanda diÄŸer insanlar için bir mürebbiye görevi görmektedir. O yüzden peygamber örnek/temsiliyet ile teÅŸmil edilmektedir. Yani peygamber as için övgüler dizmek baÅŸka bir ÅŸey O’na ait bir sünneti ihya etmek bambaÅŸka bir ÅŸeydir. Ayrıca bugün gelinen noktada gerçek ve doÄŸru arasındaki bağıntının kopması, doÄŸrunun bambaÅŸka bir ÅŸekle bürünmesi… Yani farklı biliÅŸsel süreçlerin kullanımını dikkate alan bir yaklaşım üzerinden belirleyici bir pozisyon taşıması, reel politik diyerek politikada doÄŸru olan ile gerçek olanı ayrıştırmak ve süreçte gerçeÄŸin doÄŸrunun yerine ikame edilmesi, peygamberin doÄŸru anlaşılması zeminini yaralamıştır.

GeçmiÅŸte, anılan, adı üzerinde durulan, kendisinin menkıbeleri aktarılan kiÅŸilere yönelik bir sevgi ve saygı ile birlikte ona benzeme, onun gibi olma ve onu takip ederek ona dönüÅŸme arzusu belirgindi… Bugün ise tam tersi bir durum söz konusu… Sanki anılan kiÅŸi üzerinden kiÅŸi kendisini kurtardığını düÅŸünmekte ve kendi egosunu tatminden öteye bir noktaya taşıyamamaktadır. Daha üzücü olanı ise kahır ekseriyet, bir gün olarak peygamberi andık, görevimizi yaptık edasında anma bittikten sonra normal yaÅŸamın rutin akışına geri dönmekte ve sanki hiç olmamış gibi davranabilmektedir. Benzer bir durum namaz/salat içinde geçerlidir. Camiden çıkar çıkmaz, namazı bitirir bitirmez, normal hayatına dönerek o namazı niye kıldığını, ne amaçla kıldığını, ona namaz neyi hatırlatması gerektiÄŸi üzerine ise hiç düÅŸünmeden hayata bıraktığı yerden devam eder. Bu durum müslüman için günah ile barışık bir yaÅŸamı mümkün hale getirmektedir. İşte peygamber as’ı anmak, konuÅŸmak ve sonra normal yaÅŸama dönmek de benzer bir durumu çaÄŸrıştırıyor.

Bütün bu olup bitenlerden sonra yeniden meseleye geri dönüÅŸ saÄŸlamalı ve daha derinlikli bir tefekkür için hazırlık yapılmalıdır. İlk temel ÅŸart ise; modern düÅŸünce kültürün bilinçaltına zerk ettiÄŸi reel/gerçek ile doÄŸru/hakk olan arasındaki farkı idrak etmeye yönelmektir. Hakk, gerçek ile doÄŸruyu; hakikati bütünlüÄŸü içinde anlamak ve idrak etmek anlamını taşır. Modern düÅŸünce ve episteme/bilgi yöntemi ise reel/gerçeÄŸin; olanın doÄŸruluÄŸuna yönelik bir dikte taşımaktadır. Bu dikteden kurtulmadan yeni bir düÅŸünme zemini yakalamak mümkün görülmemektedir.

Peygamber hem gerçek ve hem doÄŸru olandır. Hakikatin temsilini yeterlilikle yerine getiren kiÅŸidir. Peygamber ümmeti olmayı düÅŸünen mümin kiÅŸi de bu özelliÄŸi taşıma liyakatine sahip olma cehdine haiz olmalıdır. Elbette ki insan peygamber olamaz, ama ona benzeme imkan ve ihtimalini sonuna kadar kovalamalıdır. Onun yediÄŸi gibi yemeli, içtiÄŸi gibi içmeli, iliÅŸki kurduÄŸu gibi kurmalı, ibadet ettiÄŸi gibi etmeli, bir bela ve musibet ile karşı karşıya kaldığı zaman onun gibi sabırla davranmalı ve insanlara yönelik gösterdiÄŸi merhamet, alicenaplığı o da göstermelidir. Ayrıca ve en önemlisi, Peygamber, Allah ile ne yaÅŸadı ise ona yaklaÅŸan bir iliÅŸki içine girmeli mümin ki Allah ile bağını güçlendirmeli ve birebir bir iliÅŸki kurma deneyimine sahip olmalı ki kulluÄŸu anlam kazansın.

Peygamberin sosyal iliÅŸkilerdeki tavrını aynen benimsemeli, hak, hukuk, adalet ve iyi niyet üzerinden olumsal bir bakışa sahip olmalıdır. Yani her alanda, yaÅŸamın her kılcal damarında peygamber ne yapmış ise onu yapmayı kendine rehber edinmelidir. İşte bunun içinde peygamberini çok iyi tanımalı, üzerine düÅŸünmeli, tefekkürüne konu edinmeli ve ona dönüÅŸme istidadını sürekli geliÅŸtirmeyi bir sorumluluk olarak addetmelidir kiÅŸi…

Taha Abdurrahman’ın yerinde tespiti ile bilgi ve eylem arasındaki kopukluÄŸun peygamber ve ümmeti arasındaki kopukluÄŸun taşıyıcısı olduÄŸunu bilerek hareket etmeli, peygamber ile müslüman ÅŸahsiyet arasında bir kopukluÄŸun oluÅŸmaması için gereken hassasiyet ortaya konulmalıdır. ÖrneÄŸin, suçlamaya öncelikle baÅŸkasına yönelmekten kurtularak kendisine yönelmesi kiÅŸinin kendini yeniden bir baÅŸlangıca yönelmesi için elzem oluÅŸunu idrak ederek baÅŸlamalıdır. Yani baÅŸkasını suçlamak, aslında kendi suçunu örtbas etme giriÅŸiminden öte bir ÅŸey deÄŸildir. Bugün ise siyasi, sosyal, iktisadi her zeminde suçu hep baÅŸkasına atmak temel bir tutum olarak belirginlik kazanmıştır.  Her konuda kimse suçu kendinde arama gibi bir lükse giriÅŸmemektedir. Ama baÅŸkasına en ağır suçlamayı yapmak ise bir rahatlama aracına dönüÅŸtürülmüÅŸtür. Bu durumun devamı saÄŸlandığı sürece ne din ve ne peygamberin anlaşılması mümkün görünmemektedir.

ÅžaÅŸaalı kutlamalar eÅŸliÄŸinde peygamberin doÄŸum gününü kutlamak sadece hakikati örtmekten öte bir gerçekliÄŸe sahip deÄŸildir. Tabi ki anma yapılabilir. Ama temel fonksiyonunu yerine getirmesi saÄŸlanarak gerçekleÅŸtirildiÄŸinde anlamlı yerini alabilir. Dün gittiÄŸim yatsı namazında anma dolayısıyla camii de hoca vaaz veriyordu. Vaazda temel konu Müslümanların yetersizliÄŸi ve basiretsizliÄŸiydi. Özellikle Gazze özelinde Müslümanların çok yetersiz kaldıklarını yüksek sesle dile getirdi. Dua edildi vesaire. Bu suçlama dili de ayrıca üzerinde durulması gereken bir olguya dönüÅŸmek üzere; demem o ki, suçlayıcı süreç içinde bir rehabilitasyon iÅŸlevi görerek, hatta cemaat oraya yönelerek kendisini rahatlatacak bir zemine sahih olmakta ve böylece camii çıkışında ise rahatlamış, görevini yapmış ama normal hayatına geri dönmüÅŸ olmaktan öte bir iÅŸleve sahip olamamaktadır.

İşte bu yüzden, bugün sahip olduÄŸumuz ÅŸeylerin bizi bu halden dışarı çıkaramadığını görerek, kabul ederek yeni bir çıkış kapısını aralamanın yolunu, yordamını, yöntemini bulmalıyız… Bunu yapabilmenin yolu ise yaptıklarımızın iÅŸlevsizliÄŸini görerek yeni bir yol, yordam ve yöntem arayışına yönelmeyi baÅŸarmaktan geçmekte olduÄŸunu idrak etmeliyiz…

Mesele, sadece bize dayatılan düÅŸünce kalıplarını kırarak yeni bir düÅŸünce kalıbını inÅŸa etmeye yönelmek ve bu iradeye sahip çıkmaktır. Elimizde yeterli bilgi vardır. GeçmiÅŸten ders çıkarmak her akıllı insanın sorumluluÄŸudur. Peygamber gibi temel bir örnekliÄŸin/temsiliyetin daha hakiki bir zeminde idrak edilmesi ve her alanda örnek alınması ise kaçınılamaz olandır. O zaman hakiki müslüman olma, gerçek iman sahibi mümin olarak dünyaya selamı yayma imtiyazı kazanabiliriz.

İlk adım, bugüne yaptığımız ÅŸeyleri ikiye ayırmak; doÄŸru olanı sürdürmek ve yanlış olanı ayrıştırarak ondan vazgeçmektir. Bu vesile ile din ile sahici ve sahih bir iliÅŸki kurmanın yolunu, yordamını ve yöntemini de dikkate alarak yeni bir iliÅŸki kurmayı denemektir…

Yola çıkan, yolunu inÅŸa ederek yolunu sürdürür…

 

Abdulaziz Tantik

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.