Sosyal Medya

Makale

Gazze, Ekmek, Su ve Ölüm

"Müminler, sakın müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah ile irtibatı tamamen kopmuş olur." (Al-i İmran /28)

AkÅŸam yemeÄŸi için ev halkıyla sofraya oturuyoruz. Masadaki sofraya göz gezdiriyorum. ÇeÅŸit çeÅŸit yemeklerin yer aldığı sofra oldukça güzel görünüyor. Televizyon açık, arada haber bültenine gözüm iliÅŸiyor. Bismillah deyip sofrada ki yemeklerden birer kaşık alıyorum. Yemeklerin tadı, lezzeti keyif veriyor. Böyle bir sofrada, güzel bir ziyafete kurulmuÅŸken, ekrana Gazze’den görüntüler geliyor. Bombalanan bir çadırda ölen bebeÄŸine sarılarak can vermiÅŸ bir annenin fotoÄŸrafını görünce kaşık elimden düşüyor. YemeÄŸi bırakıp, oturduÄŸum yerden görüntüleri izliyorum. Kameralar baÅŸka bir çadırın içine tutuluyor, anne kucağında açlıktan gözleri kaymış iki, üç yaÅŸlarında bir çocuk var. Annenin çaresizliÄŸi gelip yüreÄŸime konuyor. Yan tarafında beÅŸ altı yaÅŸlarında baÅŸka bir çocuÄŸa odaklanıyor kamera. ÇocuÄŸun üzerinde gömlek yok, kemikleri görünüyor derisinin altında. Gözlerimi televizyondan kaçırıyorum, sofraya dönünce irkiliyorum. Sofrada yemekler yok, Gazze’de, anne kucağındaki çocuÄŸun cesedi sofranın ortasında yatırılmış. Elimi yüzümü yıkamak için banyoya gidiyorum. MusluÄŸu açıp bir avuç su yüzüme götürüyorum. Yüzüm kırmızıya boyanıyor, musluÄŸa bakıyorum kırmızı bir sıvı akıyor. MusluÄŸu açtığımda ağır bir koku evi kaplıyor, musluÄŸu kapatıp diÄŸer odaya geçiyorum.

Odanın içinde bir baÅŸtan diÄŸerine gidip geliyorum, ev üzerime geliyor, daralıyorum. Nefes alabilmek için pencerenin önüne gelip dışarıyı izliyorum. Dışarısı karanlık, az ilerde arabayı parkın önündeki kaldırıma çıkarmış, son sesle müzik dinleyen gençlere takılıyor gözüm. Arabanın farlarını yakmış, müziÄŸin ritmine tempo tutmuÅŸlar ÅŸarkıyı tekrar ediyorlar. Birkaçı da halay ve dans karışımı garip bir oyun oynuyor. Gençlerin yüzü seçilemiyor, dikkatlice bakıyorum yüzleri belirsiz. Pencereyi açıyorum sokağı ağır bir koku kaplamış. Gençler hiçbir ÅŸeye aldırmadan çılgınca eÄŸleniyorlar. Hayıflanıyorum, gönül coÄŸrafyamıza ölüm yağıyorken, bu kadar büyük acılar yaÅŸanıyorken nasıl bu kadar kayıtsız kalabiliyoruz diye düşünüyorum.  Karanlık bu ÅŸehri tutsak almış, hatta bütün dünyayı… Karanlık, insanların aklını da ruhunu da esir almış. Göğüs kafesim ÅŸiÅŸiyor, nefes alamıyorum, mutfaÄŸa geçip bir bardak su içiyorum. Su boÄŸazımda kalıyor, yutkunamıyorum, boÄŸulacak gibi oluyorum. Hızla kendimi dışarı atıyorum. “Hiçbir ÅŸey yapmadan öylece beklemek olmaz” diye söylenerek yürümeye baÅŸlıyorum.  

Dışarısı zifiri karanlık, insan burnunun ucunu göremiyor. Gecenin karanlığında ÅŸehrin arka sokaklarında yürüyorum. Sokak lambalarının olmadığı karanlık bir mahallede ilerliyorum. Sokağın birinden çıkıp diÄŸerine dalıyorum. Bir süre amaçsızca, başıboÅŸ dolaşıyorum sonra gelip geçen insanlar dikkatimi çekiyor. Yaklaşıp insanlara dikkatlice bakıyorum ancak hiçbirisinin yüzünü göremiyorum. Bütün insanların yüzleri belirsizleÅŸmiÅŸ. İrkiliyorum, olduÄŸum yerde durup daha dikkatli bakıyorum nafile ÅŸehrin de insanların da yüzü kaybolmuÅŸ. EndiÅŸeyle elimi yüzüme götürüyorum, elim boÅŸlukta kalıyor…  Korkuyla uzaklaşıyorum bulunduÄŸum yerden. GirdiÄŸim sokakta kesif bir koku yükseliyor. Åžehri ağır bir koku kaplamış, mide bulandıran kötü bir koku. Burnumdan beynime girerek bütün bedenimi teslim alıyor, midem aÄŸzıma geliyor. Çürümüş sebze ve eskimiÅŸ yiyecek kokusu. Etrafa bakıyorum herhangi bir çöp noktası da yok. Karanlıkta göremediÄŸim bir çukur var diye düşünüyorum. Sonra insanlar gelip geçerken kokunun daha da ağırlaÅŸtığını anlıyorum. Hızla yürüyorum sokağın sonunda sola sapıyorum. Attığım her adımda bu ağır koku benimle yol alıyor.

Daha geniÅŸ bir sokaÄŸa giriyorum, bu sokakta da kötü koku var, sanki kanalizasyon patlamış da kokusu ortalığı kaplamış. SaÄŸa sola bakıyorum görünürde patlayan boru göremiyorum. Evlerin bahçesine bakıyorum tek tek, ancak karanlıkta bir ÅŸey göremiyorum. Pencerelerden sızan ışıkların aydınlattığı kadar küçük alanları görebiliyorum. Yarı açık bir pencereden evin içini görüyorum. Aile bir masa etrafında toplanmış lakin hiç birisinin yüzü görünmüyor. Masada yatırılmış ve bedenine çatalların saplandığı bir çocuk bedeninin sülieti gözüme iliÅŸiyor. Biraz dikkatlice bakıyorum, bu ağır koku evlerden dışarı sızıyor sanırım. Koku nefes almamı zorluyor, ÅŸehrin merkezine doÄŸru hızlanıyorum. Karanlıkta oturan bir kalabalığa denk geliyorum. İnsanlara yaklaÅŸtıkça koku artıyor, bu kez kokunun kaynağı insanlar diye düşünüyorum. Dikkatlice bakıyorum, bu kalabalıkta da her kesin yüzü belirsiz. Neden böyle olmuÅŸ bilemiyorum, insanların yüzü niçin seçilemiyor. Caddeye iniyorum etrafa kan kokusu sinmiÅŸ, günlerce sokaklarda çürümüş ceset ve ağır kan kokusu.  Nasıl oluyor böyle anlamıyorum ne bir ceset var ne de bir damla kan. Oradan hemen uzaklaÅŸmak için koÅŸmaya baÅŸlıyorum.

Bir süre sonra geliÅŸi güzel yürümeye baÅŸlıyorum. Daha sonra birçok yolun kesiÅŸtiÄŸi büyük bir kavÅŸaÄŸa gelince duruyorum. Nereye gideceÄŸimi, hangi yöne doÄŸru yol alacağımı bilemiyorum. Sahi ben nereye gidecektim, hatırlamıyorum. Karşıdan gelenlerden birini durdurmak için önlerine çıkıyorum ancak kimse durmuyor. Yüzü belirsiz insanlar tam bana yaklaşırken saÄŸa, sola saparak benden uzaklaşıyorlar. Bir müddet daha bekliyorum sonra gelen baÅŸka bir adama doÄŸru yürüyorum tam yaklaÅŸtığımda, belirsiz yüzünde aÄŸzını kocaman açıp büyük bir kahkaha atarak sola sapıyor. İyice kesifleÅŸen koku beynime ulaşıyor oradan yavaÅŸ yavaÅŸ bütün bedenime yerleÅŸiyor. Bu yüzden hiçbir ÅŸey hatırlamıyorum, nereye gideceÄŸimi kestiremiyorum. OlduÄŸum yerde çaresizce bekliyorum, karşıdan aylak aylak yürüyen, ara da bir yalpalayarak ayakta kalmaya çalışan biri geliyor bana doÄŸru. Adama yol tarifi sormak için önünde duvar gibi duruyorum aÄŸzımı açıyorum “ekmek” diyorum. Adam olduÄŸu yerde hiç kımıldamadan durup sonra tek kelime etmeden bir kahkaha atarak uzaklaşıyor. Bir baÅŸkasına doÄŸru adım atıyorum, adam duruyor, gideceÄŸim yönü sormak istiyorum ama dilimden “Gazze” kelimesi düşüyor. Adam duymuyor bana bakmadan uzaklaşıyor. Niçin ekmek ve Gazze dedim, bilemiyorum. GeçtiÄŸim sokaklardaki bütün kokular birleÅŸmiÅŸ benimle yol alıyor. BulunduÄŸum caddeyi kaplayan kokulardan duramıyorum lakin gideceÄŸim yönü de bulamıyorum. Biraz aÅŸağı doÄŸru yürüyorum gelenlere yöneliyorum “ölen bebekler…”  diye bağırıyorum avazım çıktığı kadar. Kimse dönüp bakmıyor bana. KonuÅŸmayı mı unuttum ben acaba diye düşünüyorum. Zira kimse beni duymuyor, acaba sesim mi kısılmış diye endiÅŸeleniyorum. Elim kaldırıyorum birinde ekmek diÄŸer elimde bir ÅŸiÅŸe süt, ÅŸaşırıyorum. Sadece ekmek ve sütte kötü koku gelmiyor. Bu büyük kavÅŸakta duruyorum lakin nereye, hangi yöne gideceÄŸimi bilmiyorum ve öylece kalakalıyorum...

Unutuyorum, her ÅŸeyi ama her ÅŸeyi unutuyorum. Dünü, bugünü ve daha önceki zamanları unutuyorum. Mesela Sıffın’i, Cemel’i unutuyorum. Bu yüzden diÄŸer Müslümanlara yönelik suçlamalarım artıyor. Hem de acımasızca yapıyorum her türlü suçlamayı. Haçlı ordularının Kudüs’ü iÅŸgal ederek bütün Müslümanları boÄŸazlarken, İslam beldelerinden hiçbir yardımın gitmediÄŸini unutuyorum. Endülüs’ün kendi içinde tefrikaya düşüp birçok emirliÄŸe bölündüğünü. Her emirliÄŸin tek tek yok edilirlerken diÄŸerlerinin onlar için bir ÅŸey yapmadıklarını, kardeÅŸlerinin katlediÅŸini seyrettiklerini unutuyorum, Granada’nın doksan yıl muhasara altında bırakıldığında hiçbir Müslümanın yardımlarına gitmediÄŸini unuttum. Yakın zaman da yalnız bırakılan, küffarın elinde ölüme terk edilen Bosna’yı dahi unuttum. Artık çok fazla unutmaya baÅŸladığımı da unutuyorum, eskilerinde dediÄŸi gibi “Hafızayı beÅŸer nisyan ile maluldür.” Sanırım ÅŸimdi de Gazze’yi unutuyorum.  Lakin Gazze vicdanlarda açılan derin bir yara, unutulacak gibi deÄŸil...

“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini kurumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduÄŸu zaman, diÄŸer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluÄŸa ve ateÅŸli hastalığa tutulurlar” (Buhari, Edep 27 Müslim, Birr 66)

Musab Aydın

2 Yorum

  1. Yasin Aydın

    Eylül 02, 2025 Salı 13:38

    Tam yemeğe başlarken okudum ve yemek boğazımdan geçmedi. Ağzımda hamur oldu. Sakız gibi çiğnedim durdum. Hepimiz yüzsüz olduk.

  2. Åževket Menek

    Eylül 02, 2025 Salı 12:14

    Selamünaleyküm dayı, başta kaleme aldığın bu dizeleri, Filistin için verdiğin bu çaba bu gayret İnşallah hak yolunda yerini bulur uğraşlarınız için Allah sizden razı olsun

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.