Makale
İslami Doğruların Gerçeklik Zemini Var Mı?
DoÄŸruyu hakikatin yaÅŸamımızdaki anlamını taşıyan bir içerik ile düÅŸünüyorum. Farklı doÄŸrular olduÄŸu açık. Ancak bizim için gerekli olan insanın yaÅŸam serüvenindeki anlamını ve bu anlamı inÅŸa edecek hakikatin tezahürüdür. Ä°nsanlık tarihi boyunca bu temel çerçevesi içinde doÄŸrular varlık kazanmışlar ve insanın etrafını sararak ona anlam katmışlardır. Fakat tarihin akışı içinde yeni durumların varlığı ve yeni bakışlar, yeni güçlerin sahneyi alması üzerine o doÄŸruların uygulanma ÅŸansı kalmamıştır. Ä°ÅŸte bu kaybolan ÅŸansın tekrar hayat bulması için tarihte büyük filozoflar ve özellikle de Peygamberler gönderilerek tarihe müdahale edilmiÅŸ ve doÄŸruların tekrar insanın hayatındaki anlamlı yerini almaları saÄŸlanmıştır.
DoÄŸru hakikat ile bağını kopardığı andan itibaren veya kopartıldığı andan itibaren yeni doÄŸrular inÅŸa eder ve gerçeklik bu doÄŸrulara göre biçimlenir. Gerçeklik ile doÄŸru arasında kopmaz bir baÄŸ vardır. Her gerçeklik kendi doÄŸrusunu oluÅŸturduÄŸu gibi her doÄŸru da kendi gerçekliÄŸini oluÅŸturma istidadına sahiptir. Bu noktada neyin belirleyici olacağını ise doÄŸru veya gerçeklik hangi güç veya güçler tarafından desteklendiÄŸi ile ortaya çıkar.
Tarihsel seyir, güçlerin sürekli el deÄŸiÅŸtirdiÄŸini göstermektedir. Bu deÄŸiÅŸim esnasında yeni gerçeklik zeminleri inÅŸa edilir ve bunlar yeni doÄŸruların hedefi olarak ortaya konulur. Hangisi öncelikli sorusu, gücün kimin lehinde oluÅŸuna göre deÄŸiÅŸim gösterir. Her peygamber gönderildikten sonra; peygamberin getirdiÄŸi doÄŸru öne çıkartılır ve bir avuç inanan tarafından yeni bir gerçeklik zemini kurularak mevcut gerçeklikle çatışma baÅŸlar. Eski gerçekliÄŸin doÄŸruları yeni doÄŸrular tarafından tahtından indirilir. Zaten o doÄŸrular, eski doÄŸruların içinin boÅŸaltılmış veya yanlış yorumlanmış biçimleriydiler. Bu yüzden yeni doÄŸrular karşısında bir varlık gösteremezler. Ancak gerçekliÄŸi belli bir süre daha sürer. O gerçeklik ile yeni doÄŸruların varlık kazanmasına direnç kazandırılır. Gücü elinde bulunduran gerçeklik yeni doÄŸru için hayatı dar kılar. Sürekli tehdit ve ÅŸantajlara baÅŸvurur. Hakaret ve her türlü hile, desise ve oyunlar devreye girer. Ancak o yeni doÄŸrulara inanan elit bir topluluk, hem eski doÄŸruları tarihin çöplüÄŸüne ait kılar hem de onun gerçekliÄŸinin bütün dirençlerine raÄŸmen yeni bir gerçeklik inÅŸa ederek doÄŸruya hayatiyet kazandırır. Sonuçta doÄŸru az bir insan tarafından da inanca dönüÅŸtürüldüÄŸünde ve bu konuda yeterli bir çaba ortaya çıktığında deÄŸiÅŸim kaçınılmaz olur. Bu tek yönlü deÄŸil, bilakis çift yönlü iÅŸler…
Ä°slam kendi doÄŸrularını ortaya koyarak Peygamberinin ‘emin’ sıfatının da saÄŸladığı güven ile birer ikiÅŸer kiÅŸiler bu doÄŸrulara iman etmeye baÅŸlar. O dönemde Yahudiler, Hıristiyanlar ve MüÅŸrikler var… Her birinin kendisine has doÄŸruları da vardı. Ancak yeni doÄŸrular, hem eski doÄŸruların içeriklerini düzeltti, hem atılması gerekenleri attı, hem ıslah edilmesi gerekli olanları da ıslah ederek mevcut bütün yapıların ortak doÄŸrularını ortaya çıkartarak yeni bir doÄŸruluk inÅŸa etti. Aynı zamanda ilk andan itibaren bu doÄŸruların bir gerçeklik zemininde var olması içinde inananların gerekli olan fedakârlığı yaptıkları bilinmektedir. Böylece yeni bir doÄŸru ve yeni bir gerçeklik zemini kuruldu.
Ä°nsanın siyasal karakteri ve sosyal yaÅŸamını belirleyen ortaklaÅŸa doÄŸrular iktidar el deÄŸiÅŸtirdiÄŸinde belirli bir deÄŸiÅŸim geçirmekten kurtulamıyor. Daha ilk yüz yılda meydana gelen iktidar deÄŸiÅŸimi, yeni doÄŸrular eklemeye ve yeni gerçeklikler kurmaya yöneldi. Bu iktidar mücadelesi, aynı zamanda kültürel iktidar denilen bir gerçeklik zemini ile yüzleÅŸme mecburiyetinde kaldı. Önce, felsefi miras ile yüzleÅŸme, sonra mistik tecrübe ve onun düÅŸünsel mirası ile hesaplaÅŸma mecburiyeti ortaya çıktı. Ayrıca yeni iktidar, iktidarını süreklileÅŸtirirken, yeni mecburiyetler karşısında kaldı. ÅžehirleÅŸme, ticaret ve yönetim tekniÄŸi açısından eski bakiyelerden destekler alındı. Bu da doÄŸru üzerine yeni bir yaklaşımın varlığını kaçınılmaz kıldı. Ä°ÅŸin en güzel tarafı, siyasal iktidar alanı toplumsal iktidar alanı ile eÅŸleÅŸtirildiÄŸinde az bir alana tekabül eder. Ve böylece Ä°slam’ın öne çıkardığı doÄŸrulardan uzaklaÅŸma söz konusu olduÄŸunda ulema eleÅŸtiri oklarını yöneltti. Aynı zamanda âlimler de dinin doÄŸrularının yeni zeminde yeniden neÅŸvünema bulması adına sürekli bir düÅŸünsel hareketlilik üzerinde varlık kazandı. GeçmiÅŸ bilimsel tecrübenin devri de dâhil olmak üzere kendi doÄŸruları üzerinden oluÅŸan düÅŸünsel ve epistemik yapısını saÄŸlamlaÅŸtırarak varlığını orta çağın sonlarına ve yakın çağın ilk zamanlarına kadar taşıdı. Sürekli kan kaybetmenin doÄŸal sonucu ve düÅŸünsel serüvenin yeni kapısının deÄŸiÅŸmesi yeni doÄŸruları ve yeni gerçeklikleri açığa çıkardı.
Bu yeni doÄŸrular ve kurulan yeni gerçeklik, yeni bir iddia ile yola çıktı: Ä°nsan merkezli bir dünya kurma… Tarihsel süreklilik baÄŸlamında bu görüÅŸ ara sıra ortaya çıkmıştır. Ancak dünya ölçeÄŸinde bir deÄŸiÅŸime kapı aralamamıştı. Ancak bu sefer adına ‘aydınlanma’ denilen olgu ‘hümanist çaÄŸ’ olarak tesmiye edilen ÅŸeyin doÄŸru ve gerçekliÄŸini inÅŸa etti. Hem de öyle bir inÅŸa ki kendi dışındaki bütün kültürlerin de bu bakışa mahkûm edici bir güç ortaya çıkardı. Bu güc; hem siyasal, hem teknolojik, hem bilimsel, hem felsefi ve hem de iktisadi olarak yeni bir sistem kurdu. Ve bu sistem her ÅŸeyi salt baÅŸtan kurdu.
Her güç gibi bu yeni güç de tarihsel sürekliliÄŸi baÄŸlamında yeni kırılmalara kapı araladı. Önce rasyonel, sonra pozitivist, ardından idealist, varoluÅŸçu yorumlar, merkezde pragmatizm olarak öne çıktı. Aydınlanma salt tek boyutlu bir insan tipi üretse de düÅŸünce sürecinde sürekli yenilik arayışları devam etti. Modernlik post modernliÄŸe evrilirken, dinler tamamen etkisiz iken son çeyrekte din tekrar tarihe geri döndü. Tam bir kaos ve çatışma ortamı oluÅŸtu. Sürekli insanlar bölündü. Patron -iÅŸçi, yönetici- yönetilen, bürokrat- halk, sanatçı, sıradan vatandaÅŸ vesaire bölünerek çatışma derinleÅŸtirildi. Her seferinde yeni gerçeklikler inÅŸa edildi. Demokrasi, sürekli yeni sıfatlar alarak varlık sahasını iÅŸgal etmeye devam etti. Komünizm üzerinden iÅŸçi sınıfı diktatoryası hayalleri kuruldu ancak yirminci yüz yılın son yıllarında berhava oldu. Ama modern çaÄŸ; yeni bir doÄŸru ve yeni bir gerçeklik inÅŸa ettiÄŸi gibi kendisinden sonra meydana gelen fikri yapıları da belirleyici bir pozisyonu hiç kaybetmedi. Kültürel hegemonya üzerinden de dünya insanlarının büyük çoÄŸunluÄŸunun zihniyetini kendi isteÄŸine uygun bir ÅŸekilde inÅŸa edebildi. Hatta farklı kültürlerin yeni düÅŸünce çabalarının içine sızarak onların modernliÄŸin temel kabullerine uyumlu olmalarına özenle dikkat edildi.
Ama insan varsa arayış devam edecektir. Ve bu arayış, ruhun ve kalbin itminanı saÄŸlanana kadar da sürecektir. Ä°slam dünyası, kendi ayakları üzerine kalkma çabalarına yöneldi. Ancak çoÄŸu yerde kendi doÄŸrularını yaÅŸayacağı bir gerçeklik zemini bulamadı. Bu temel sorunu göz ardı ederek modernliÄŸin ürettiÄŸi gerçeklik içinde kendi doÄŸrularını yaÅŸama çabaları ise sonuçsuz kaldığı gözlenmektedir. Bu gerçeÄŸi dikkatle düÅŸünmek ve yeni çıkışlara zemin aranırken bu temel gerçekliÄŸi dikkate alarak hamle yapmak kaçınılmazdır. Çünkü bir doÄŸru kendi gerçekliÄŸi içinde anlamlı olur. Yoksa bir baÅŸka gerçeklik zemininde var olmaya çabalarsa kendisinden ödün vermek ve yeni gerçekliÄŸe uygu bir karakter alma zorunluluÄŸunu aÅŸamaz.
Åžunu kabul etmeliyiz artık; modern doÄŸru ve onun kurguladığı bir gerçeklik zemini dünya çapında yürürlüktedir. Ä°slam’ın kendi doÄŸrularını yaÅŸayabileceÄŸi kendisine ait bir gerçeklik zemini kalmamıştır. Kendilerine Ä°slam devleti denilen devletlere raÄŸmen bu gerçeklik deÄŸiÅŸmemektedir. Ä°slami hareketlerin bütün çabaları iktidara sahip olmak ve iktidar üzerinden doÄŸrularını yaÅŸamaya çalışmaktı. Ancak, iktidara geldikleri her yerde kendi gerçeklik zeminleri olmadıkları için baÅŸka doÄŸrulara yaslanmak ve kendi doÄŸrularının yaÅŸamda bir karşılığının olmadığı tezine katkı sundular. Bu durum dikkate deÄŸerdir. Yani iktidar tecrübeleri büyük bir fiyasko ile neticelenmiÅŸtir. Ä°ran devrimi, Sudan devrimi, Pakistan Devletinin kuruluÅŸu ve sonucu, Cezayir FÄ°S hareketinin iktidara gelmesi ve sonuçları, Lübnan Hizbullah’ının iktidara gelmesi ve bugün geldiÄŸi nokta ile Ä°hvan hareketinin tarihsel süreçte iktidar ile imtihanı ve sonuçları, ayrıca Türkiye tecrübesi ve Ak Parti iktidarı ve bugün gelinen noktayı doÄŸru üzerinden deÄŸerlendirdiÄŸimizde bambaÅŸka doÄŸruların varlığına ve gerçekliÄŸin hiç deÄŸiÅŸmediÄŸini söylemek bir vicdan muhasebesinin gereÄŸidir.
Ä°slamcılığın bütünsel olarak ele alındığında yaÅŸadığı tarihsel seyri ve yaÅŸadığı dönüÅŸümleri de dikkatle düÅŸünmeliyiz. Bugün yeni bir harekete olan ihtiyaç açık iken, yeni bir düÅŸünce ve o düÅŸünceye dayalı doÄŸrular ile birlikte bu doÄŸruların hangi gerçeklik zemininde var olacakları sorusu her ÅŸeyden daha önemli hale gelmektedir. Yani açık bir ÅŸekilde ÅŸu tespiti yapalım: Ä°slam dini kendi doÄŸrularını bugün yaÅŸayacağı bir vasat bulamamaktadır. Camilerin içi bile dinin temel doÄŸrularının uygulama bulacağı bir zemini vermemektedir. Bu temel doÄŸruların sosyal yaÅŸantıda ise zaten bir karşılıkları olmamaktadır. Hangi doÄŸruyu veya ahlaki edimi dillendirirseniz, ÅŸimdi vakti deÄŸil veya ÅŸu an ÅŸartlar müsait deÄŸil, aman ha kurbaÄŸaları ürkütmeyelim gibi onlarca ÅŸey zikredilerek daha doÄŸmadan ölüme terk edilmektedir. Bu yüzden doÄŸru ile gerçeklik zeminini dikkate alan bir hareketin varlığı doÄŸrunun yaÅŸama dönük varlığı için kaçınılmaz olmalıdır. Bir avuç insan dinin doÄŸrularını yaÅŸamak için kendi gerçeklik zeminlerini kurarak yaÅŸamaya baÅŸlasa sorun çözülecektir.
Bu durumu geciktiren en önemli amil ise; kiÅŸilerin doÄŸruları savunması ve ahlaki olana yaptıkları vurgunun dünyevi bir karşılığı ve meÅŸruiyet zeminini kurarken kendisini o deÄŸerlerden müstaÄŸni saymasıdır. Bu yepyeni bir durumdur. Ve dini doÄŸruların gerçeklik zemini ile buluÅŸmasını engellemektedir.
Artık korkuları bir tarafa bırakarak insanlığın içinde bulunduÄŸu bu anlamsızlık ve hiçlik dünyasında bir anlam verebilmek için bu dünyayı yok saymak ve hem onun doÄŸrularını hem de onun gerçeklik zeminini de yok sayarak yeni bir gerçeklik zeminini kuracak bir iradeye ve inanca sahip olmaktan geçmektedir. Bu irade ise ancak gerçek bir yüzleÅŸme ile saÄŸlanabilecek bir ÅŸeydir. Her ÅŸey ile yüzleÅŸme; tarihsel seyri içinde bugüne kadar gelen ve bugünün oluÅŸumunda etkisi bulunan her ÅŸey ile bir hesaplaÅŸma olmadan inanç ve irade iÅŸe yaramayacaktır.
Tarihte her zaman istisnai insanlar deÄŸiÅŸimi baÅŸlatmışlardır. Bugünde bu deÄŸiÅŸimi yine istisnai olan ve olmaya çabalayanlar gerçekleÅŸtirebilir. Soru; istisnai olan kimdir? Kim, bu istisnai olmaya güç ve takat getirecektir?
Sorular cevaplarını beklemektedir.
Henüz yorum yapılmamış.