Sosyal Medya

Makale

Düşüncede uyum ve bütünlük

Bir düşüncede uyum ve bütünlük o düşüncenin sağlıklı oluşunu ve gerçekçi bir yapıya sahip oluşunu garanti eder.

Bütünlük her parçanın uyumu çerçevesinde kendini yenileyerek varlığını idame eder. Uyum ise bütünün dinamikliÄŸini kendisi için enerjiye dönüştürerek varlığını sürdürmenin zeminini kurar. Uyum olmadan bir bütünlük yapısı kurmanın zorluÄŸu ortada… Bütünlük yapısı kurulmadan da bir uyuma gönderme yapmanın zorluÄŸu ise bilinen bir gerçekliÄŸe iÅŸaret eder. Her iki tutumun birbirini besleyerek düşüncenin hem dinamikliÄŸini hem de dayanıklılığını saÄŸlamada birbirine olan ihtiyaçları aÅŸikârdır.

Bir düşüncenin pozitif gelişim çizgisinin devamı açısından bütün ile parça arasında bulunan uyumun varlığı kaçınılmazı işaret eder. Uyum, sessiz ve derinlemesine bir dinamiğin hareketinin deveranına zemin oluşturur. Uyum, sağlıklı ve sahih bir yapının kurulmasında etken varlıktır. Parçanın parça ile ve parçanın bütün ile ilişkisinin niteliğini belirlediği gibi niceliğinin de nasıl olması gerektiği konusunda öncü rolü oynar.

Uyum, düşüncede belirli bir disiplini var kılar. Bu disiplin üzerinden parçaların iÅŸlevselliklerini belirler. Bu iÅŸlevsellik üzerinden her parçanın ömrünü bereketlendirir. Böylece bir düşüncenin daha uzun ömürlü bir yapıya sahip olmasının gerekliliÄŸini aÅŸikâr kılar. Uyum, rastgeleliÄŸi devre dışı tutar. Negatif anlamda tahmin veya ÅŸansa iÅŸ bırakmaz. Uyum, aynı zamanda pozitif olarak tahminin güçlü olmasına imkân tanırken yapısı gereÄŸi ÅŸansın oranını da artıran bir zemini de içinde tutar. Uyum, farklılığı çatışmaya dönüştürmeden birbirini besleyen bir enerjiye dönüştürür.

Düşüncede uyum, kaos yerine kozmosu, çatışma yerine diyalektiği esas kılar. Uyum, bir kaosu kozmosa dönüştürürken düşüncenin en yararlı elemanı olarak öne çıkar. Kaostaki her elemanı birbirleri ile ilişkiye geçirip bağ kurdurarak birlikte var olmanın zeminini kurdurur ve onu diğeri için yararlı hale dönüştürürken bütün açısından önemini de ortaya çıkartır. Uyum, elemanlar arasındaki çatışma zeminini dinginliğe dönüştürerek her nesnenin kendisi olabildiği ve içinde taşıdığı bir diğeri ile olan bağının dışa çıkarılmasına yardım ederek kendisi olarak var olmanın bir başkası için var olmak anlamına geldiğini ona hatırlatır. Böylece düşüncenin farklı yapıları arasında derinlikli bir ilişki kurarak her parçanın özel oluşunu bağlı olduğu bütünü güçlendirmekten aldığı idrakini de sağlar. Böylece parçalar oluşturduğu bütünün senkronik özelliği sayesinde müthiş bir senfoni oluştururlar. Artık her parça bir parçadan daha fazlası olur. Bu çerçevede her parçanın farklılığı senfoninin güçlülüğünü artırır.

Bir uyumu sağlayacak şey; varolandan daha fazla bir şey olduğu hissi ve bakışıdır. Eğer bir parça göründüğü ile sınırlı bir tutuma tabi tutulursa onu uyuma taşımak zorlaşır. Ve her parça kendi savaşımını verdiğinde ise çatışma kaçınılmaz olacaktır. O zaman kendisi için olmak, kendisi için yaşamak ve kendisi için var olmak gibi parçayı uyumsuzluğa davet eden yaklaşım öne çıkacaktır. Bu düşüncenin her parçasının varlık oluşunu hatırda tutmamıza neden olmalıdır. Daha açıkçası düşüncenin her parçasının varlık özelliği taşıdığı gibi temel bir gerçekliğe de dikkat kesilmek esas kabul edilmelidir. Yoksa parça ile bütün arasındaki ilişkiyi salt insan zihnine indirgemiş oluruz ki bu da insanı modern bilginin tasallutuna yeniden taşımak anlamına gelecektir. Bu bakış, insana tanrısallık yükleme anlamına da gelecektir.

Varlığın, yaratıcısı ile iliÅŸkisi baÄŸlamında her zaman var olandan fazlası olduÄŸu gerçeÄŸini unutmamalıyız. Bu varlıkta olup bitenin neliÄŸini anlamamıza da yardımcı olacak bir bakışı içerir. Varlık, ÅŸartlar muvacehesinde sürekli kendini yenileme ve geliÅŸtirme özelliÄŸine sahiptir. Tabii ki bu durum, insan zihninin onu gözetlemesi ve ona iradesi üzerinden bir ÅŸeyler dikte etmesinin zeminini de oluÅŸturur. Ancak insanın onu etkilemesi onda var olan özelliÄŸi sayesindedir. Ä°ÅŸte bu özellik, aynı zamanda daha çok parçanın bir araya gelerek bir bütün oluÅŸturmasına yarayabiliyor. Ä°nsan zihni burada sadece bu potansiyeli harekete geçirmek ve varlıkla iliÅŸki kurarken onun bu potansiyelinin farkına varmasıdır. Ä°ster bu, bilgi ile ister tecrübe ile olsun…

Bütünlük, parçanın insan zihninde yeniden kurgulanmasının önemli etkenlerinden biridir. Tek, tek parçalardan oluÅŸan birlikten fazlası olan bütünlüğün, aynı zamanda parçaların toplamından azade yeni bir varlık oluÅŸturduÄŸunu gözlemlemek önemli… Bütün dediÄŸimizde artık parçaların toplamı deÄŸil, farklı bir varlığın tezahürü ve bu yeni varlığın parçaya yeni bir kimlik ve aidiyet kazandıran yeni bir anlam zemini olduÄŸudur. Bütün parça iliÅŸkisinde parçanın oluÅŸturduÄŸu birliÄŸin sahiciliÄŸi ile yeni kazanılan kimliÄŸin aynı emin ortamda buluÅŸması sayesinde oluÅŸan tanışıklığı dikkate almalıyız. Bu o bütünlüğün sahiciliÄŸini gösterir. Ä°liÅŸkinin niteliÄŸi sahici olunca parçanın kazandığı aidiyet ve kimlik de sahici bir zemine sahip olarak bütünü güçlendiren bir özelliÄŸe dönüşür.

Parça her zeminde var olma istidadı taşıdığı için sürekli yeni anlamlar peşinde koşar, siz buna yeni hayatlar peşinde koşmak da diyebilirsiniz. Ancak her parça aradığı tamlığı içinde yer aldığı bütünün sağlamlığı ve anlamlılığı ile kemale erdirir. Bütün ise her parçanın tamlığı sayesinde hem güçlü hem daha uzun erimli ve sürekliliğini garanti eden bir yapıya sahip olarak yeni bir varlığın şen şakrak seslerini hayatın neşesi olarak yayar.

Bütün, yeni bir varoluş sürecinin adıdır. Bütünlük, yeni bir varlığın hayata çıkışı ve hayatı çeşitlendiren bir özelliği işaret eder. Her bütün yeni bir anlam kümesi oluşturur ve kaosu kozmosa taşır. Çünkü bütünlük hissi varoluşsaldır. Her varlık zerresinde varlığını idame edecek bir potansiyele sahiptir. Yani her varlığın ikili bir tabiata sahip olduğu düşüncesine açık olmalıyız. Her zerrenin kendisi ve gölgesi olduğu savı madde altı fiziğin öne çıkardığı bir bilgidir. Ancak insan veya varlık üzerine düşündüğümüzde de bu temel gerçekliği kavrarız: Her varlık kendisi olarak var olmayı sürdürürken yeni bir var olma tarzına da açık ve hemen ona uyum sağlamaya hazırdır. Bu yüzden hayat deveranına devam edebiliyor. Sürekli yeni varlık katmanlarının oluşumuna zemin ortaya çıkıyor. Dinamik ve canlı bir hareketliliğin varlığı süreklileşebiliyor. Bütün bu gerçekliği dikkate aldığımızda düşünce, insan zihninin sürekli yeni yaşam kodlarını üreterek yeni varoluşların varlığa çıkışına kaynaklık ettiğini bize göstermektedir. İşte her parça, hem kendisi hem de bir başkası olabilecek ikiliği içinde taşıdığı için uyum ve bütünlük üzerinden yeni bir varoluşa da kaynaklık edebiliyor. İnsan zihni de bu yeni varoluşların sahiciliğini ve sıhhati üzerinden sorumluluk üstlenme durumunu taşıyor.

Varlık denizi müthiş bir akışın içinde dinamik bir şekilde akışını sürdürüyor. Düşünce, bu akışa müdahil olarak bu denizden bir şeyler kaparak yeni şeyler üretmeye zemin kazanıyor. Uyum ve bütünlük ise ele alınan şeyleri bir araya getirme ve bir arada tutmayı kolaylaştırırken aynı zamanda yeni şeylerin katılımına da açık bir pozisyon tutmayı garanti ediyor. Bu halin kendisi ise sürekli bir değişimi içinde taşıyor. İşte bu değişimin istikameti aynı zamanda insanın sorumluluğunun da zeminini gösteriyor. Düşünce, insan için vazgeçilmez bir özellik kazanırken, sorumluluğunun da kaynağını işaret eder.

Bütünlük, kendisine ait olmuş her parçayı yeniden anlamlandırarak ona yeni bir karakter verir. Böylece parça eski ile bağını sürdürürken yeni bir oluşa da kaynaklık eder. Artık o parça eski parça değil yeni bir parça ama eski parçayı içinde taşıyan bir karakteri de eşliğinde taşıyarak bunu sağlar. Bütünlüğün parçadan fazlası olduğunu dile getirmiştik, o yüzden parçaların oluşturduğu birlikten de fazlasını elde ettiği için bir düşünce bütünlüğü dikkate alınarak eleştiriye tabi tutulur.

Bir düşünceye yöneltilecek en önemli eleştirilerden biride parça ile bütün arasındaki uyum ve bağın niteliğidir. Ama temel eleştiri bütünün hem hayata dair hem parçasına dair önerdiği anlam ve karakteristik yapıyadır. Düşünceler arasında mukayese yaparken de ortaya koyduğu tutarlılığı ve kapsayıcılığı yine bütünlüğü üzerinden dikkate alınır. Uyum ve bütünlük düşüncenin ana özelliğini oluşturur. Bu iki temel özelliği sayesinde diğer düşüncelere göre artı ve eksisi ortaya konur. Gücü ve yenilenme yetisi de yine bu iki özelliğinin niteliğine dayandırılarak ortaya konulur.

Bir düşüncenin ağırlığı, sahip olduğu parçaların çokluğu ve insicamı değil o parçaların birbirleri ile ilişkisinin niteliği, uyumu ve bütünlüğü sağlarken oluşturduğu işlevselliğidir. Bütünlükten kasıt, daha büyük olan değil, daha işlevsel olan ve daha güçlü anlam üretebilen mekanizma demektir.

Mesele düşüncenin insan zihninde oluÅŸturduÄŸu koordinatları bütünlük içinde anlamlı bir birleÅŸik yapıya dönüştürerek ona varlığı anlama, anlamlandırma ve isimlendirme gücü kazandırmasıdır. Uyum ve bütünlük birbirini besleyen ve birbirini tamamlayan özelliklerdir. Birisi eksik olduÄŸunda düşünce tamlığa ulaÅŸamaz. Bu yüzden bütünlükten söz edildiÄŸinde uyum, uyumdan söz edildiÄŸinde ise bütünlük hissi oluÅŸur. Bu temel gerçekliÄŸi unutmadan yeni düşüncelere yelken açmalıyız. Tabii ki her düşünce uyum ve bütünlük sürecinde her parçanın bazı atıl taraflarını dışarıda bırakır veya parçanın bazı hususiyetlerini de atıl hale getirir. Bu kaçınılmaz bir sonucu iÅŸaret eder. O yüzden her düşünce bütünlüğünü saÄŸlarken neyi atıl hale getirdiÄŸi sorusuna da cevap üretmek durumundadır. Ki bu düşüncenin diÄŸer düşünceler karşısındaki üstünlüğüne veya eksikliÄŸine tekabül ettiÄŸi gerçeÄŸini bize gösterir…

Åžarkul Avsat

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.