Sosyal Medya

Makale

Yeni Bir Dünya Mümkün mü?

Son üç yüzyılın Dünya'ya nizam verme iddiası, nihayetinde kaotik bir duruma savrularak tek kutuplu bir düzenin mümkün olamayacağını bir kez daha ispat etti. Batı merkezli meydan okuma girişimlerinin 'tek merkezlilik' politik entegrasyonu hemen her alanda yenilgi üzerine yenilgi yaşamaktadır.

Üç yüzyılının iki yüzyılı bu tek merkezin “lideri kim olacak” savaşı ile geçmiş; Fransa, İngiltere, Almanya merkezin liderliği bağlamında ölümcül bir rekabete girişmiş, nihayetinde bitkin düştüklerinde zinde kuvvet ABD bu tek merkez iddiasının hem sahibi hem de hamisi olarak çatışan güçleri belirli bir entegrasyon fikrine ikna etmiştir.

Diğer taraftan Komünist Rusya (SSCB) yine Batı çıkışlı ideolojik bir ayrımdan hareketle farklı bir merkez inşa etmeye çalışmış, ABD liderliğindeki Batı ittifakı bu merkezi şeytan ilan ederek “Demir Perde” kavramsallaştırması ile görünür olmasını engellemeye çalışmıştır. Dünya’ya nizam verme iddiasını Batı ittifakından farklı bir politik angajmanla uygulamaya çalışan SSCB daha bir yüzyılını dolduramadan çökmüş, ama alternatif bir merkez olabilme iddiasını bir miras olarak güncel Rusya’ya intikal ettirmiştir. 

ABD, tek kutuplu bir dünya düzeni ağını (network) inşa, sevk ve idare edebilecek yetenek ve güç kapasitesi olmadığı için “düzenleyici güç” yoksunluğunu “kaos politikaları” ile örtmeye girişmiştir. ABD’nin yetenek ve güç kapasitesini sınırlayan birçok etmen var. Bu etmenlerin başında Çin gelmektedir. 

Kadim Çin siyasası güncelde bütün canlılığı ile devam etmektedir. Çin’de politik hükümranlığın meşruiyeti pirinç tarlalarının selamette olmasından geçmektedir. Halkını doyurabilen bir yönetim ancak Çin’in sahip olduğu büyük insan kütlesini hareketsiz tutabilir. Çin’in devasa ekonomik faaliyeti devasa nüfusunu doyurabilmek için hareket halindedir. 

Çin’in devasa ekonomik faaliyetlerinin oluşturduğu dolaysız ekonomik faaliyet istilası Çin politik varlığının temelini oluşturmakta olup ABD ile temel çatışma alanı tam bu noktada ortaya çıkmaktadır. Çin Hindistan ile birlikte düşünüldüğünde Batı ittifakının meydan okuma girişimlerinin temelini oluşturan “teknoloji bilgisi ve üretim organizasyon tekelini” kıran bir güç bloğu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün bir Pasifik’i ve Asya’yı ekonomik temelli siyasal bir kutup haline çevirebilecek Çin ağırlığı ABD’nin kaos politikalarının hedefindedir.  

Ortadoğu’da dizayn edilen yapay devletlerin meşruiyet ve beka krizi, kadim toplumsallıkların gelecek arayışlarının mevcut kaos politikaları vasıtasıyla iğdiş edilmesi, Afrika gibi bir devin uyanışının yol açtığı politik, ekonomik, toplumsal ve kültürel sarsıntıları, Orta Asya’nın bir tarafta Rusya’nın bir tarafta Çin’in politik çekişme ve çatışma alanında kalıyor olması, ABD’nin kaos politikalarına eşlik eden ve etkileri küresel çapta hissedilen bölgesel belirsizlikler çatışma ve travmalar ile yüklü.

Bu kaotik ortamda savrulmaların tahrip edici sonuçlarından korunmak kadar ‘Yeni Bir Dünya” mümkün mü sorusu ve cevapları ön plana çıkmalıdır. Zira kaosu oluşturan her türden yapının eleştiriye ve yargılamaya tabi tutmadan daha doğru bir ifade ile hükümran güçlerin meydan okumalarına karşılık özgün bir meydan okuma gerçekleştirmeden bu sorunun sorulması ve tutarlı cevapların alınması pek mümkün görülmüyor. 

Kaos, mevcut yapı ve düzenin bir sonucudur. Kaosun kaynağı olan yapı ve düzenin mimarisine ve ağına dahil olmak kaosa teslim olmaktır. Bunun yerine özgün bir yapı ve düzen mimarisinin düşünsel alt yapısını oluşturmak gereklidir. Teorisi olmayanın pratiği de olamaz. Teorisi olmayan pratik ancak pragmatik bir tutuma karşılık gelmektedir. Pragmatik tutum an ile kayıtlı olduğu için pragmatizmin ne bir geçmişi ne de bir geleceği vardır. 

Dünya çok kutuplu bir sisteme doğru yol almaktadır. Çok kutuplu bir sistemin getireceği yapı ve düzen esnekliği, teorisi ve teoriden hareketle pratiğe dökülmüş belirli düzen fikri sistematiği olmayan politik ve toplumsal yapılarda yeniden bir savrulmaya, önemlisi “seçenek yozlaşmasına” yol açacaktır. Bu bağlamda;

1-Türkiye’de Devlet, İktidar, Siyasal Yapı ve Siyasal aktörlerinin;

a)Kaos politikalarını yürürlüğe koyan mevcut düzene ve bu düzenin mimarisine, eylem ve söylem ağına itiraz edebilecek tutarlı bir siyasa geliştirmeleri, kaostan beslenmeye çalışan siyasal emelleri deşifre edebilecek birleştirici bir farkındalık bilinci oluşturmaları,  

b)Kamu imkanlarına el koyan ve kamu kaynaklarını yönlendiren “kasaba siyaseti” ile bağlarını kesmeleri, 

c)“Lider Kültü” yerine kurumsallığı, 

d) “Hikmet-i Hükümet” yerine teknik kamu hizmeti anlayışını, şeffaf, denetlenebilir, hesap verebilir bir icra, ifa ve ita anlayışını, 

e)Ulusalcı ve popülist ekonomi politikalarından vaz geçerek kaynak üretkenliğini ve tasarrufları arttırması, endüstriyel tarım anlayışını ekosistem dahilinde yerleştirilmesi, nicel kalkınma yerine nitel gelişme politikalarına yönelmesi,

f)Sıfır dışa bağımlı güçlü, etkin ve sürdürülebilir bir savunma sanayinin ana politika haline getirilmesi,  

g)Dış politikamın iç politikaya endekslenmemesi, 

h)Üniversitelerin ve akademik kurumların siyasal meşruluk arayışları ve iktidar tahkimi araçsallaştırılması alanları olmaktan çıkarılmasına destek vermeleri,

i)Kamu yönetimi aygıtı kadrolarının oluşumu, “fırsat eşitliği” ilkesi çerçevesinde yerine getirilmesi, devlet ve hükümet mekanizmasının “ele geçirmeci” mantıktan uzak inşa edilmesi,

j)Dini anlayışı inşa etmek, devlet-din-birey ilişkisinin yönünü belirlemek gibi bir görev ve yetkilerinin olmadığını,  

Gerçeğini ve gerekliliğini görmeleri, eylemeleri gerekmektedir.      

2-Türkiye’de Sivil Toplum, Etnik, Dini Cemaat ve Kanaat Aktörlerinin;

k)Kamu imkanlarına el koyan ve kamu kaynaklarını yönlendiren “kasaba siyaseti” ile politik bir güç bloğu oluşturma ve payandalık ahlaksızlığından vazgeçmeleri,  

l)Kamu kaynaklarından beslenerek devletleşmemeleri, organizma olarak salt kendi hayatiyetlerini önceleyerek ait olduğu ekosistemi zehirlememeleri,

m)Makro planda siyaset yapmak yerine mikro planda özeleştiriden hareket ederek eleştirel bir tutumu tercih etmeleri, 

n)Fikirden önce “ahlakı” gözetmeleri,

o)Söylemden önce “hakkı” gözetmeleri,

p)Eylemden önce “maslahatı” gözetmeleri,

Gerekmektedir.

3-   Üniversite ve Akademik Kurum ve Aktörlerinin: 

q)Siyasetten arındırılmış,

r)Kul hakkını önceleyen,

s)Memleket ihtiyaçlarına müdrik,

t)Toplumsallıkların ekosistemi içinde toplumu ile barışık,

u)Teorisi olmayanın pratiğinin de olamayacağına kanaat getirmiş,

v)Bilgi sahibi olmadan önce “irfan” sahibi,

w)Bilgi sahibi olduktan sonra “vicdan” sahibi,

x)Eyleme kudretine eriştiğinde “merhamet” sahibi,

Olmaları gerekmektedir.

“Yeni bir Dünya mümkün mü?” Sorusuna verilebilecek cevapların niteliğinin ne olduklarına dair tartışmalardan önce lazım gelen şartların neler olduğunu sormak ve tartışmak gerekmiyor mu? Ne dersiniz?

 

 

1 Yorum

  1. Bülent akkuç

    Nisan 01, 2019 Pazartesi 15:49

    Teorisi olmayanın pratiği de olamaz. Teorisi olmayan pratik ancak pragmatik bir tutuma karşılık gelmektedir. Pragmatik tutum an ile kayıtlı olduğu için pragmatizmin ne bir geçmişi ne de bir geleceği vardır. Taraf olgumumuzü sandığımız taraf, bu tataraf mi? Arif kardeşim. Ama yukardaki ifaden gerçekci bir ifade. :)

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.