Makale
Arapça ilahiyatlar
Üniversite ve bölüm tercihi yapacak gençleri ve velilerini heyecan sarmış durumda. Bu meyanda bize sorulan Arapça ilahiyat meselesine topluca bir cevap yazmak şart oldu.
Birkaç yıl önce ülkemizde başta Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi ve Yalova Üniversitesi olmak üzere bazı ilahiyat fakülteleri eğitim dilini Arapça olarak benimsediler. Sessiz sedasız devrim niteliğinde bir karardı bu.
Bu projeye bizzat câmia ve bahusus ilahiyat kadroları içerisinden şüpheyle yaklaşanlar oldu. Türkiye bunu başaracak alt yapıya ve kadrolara sahip değil denildi. Ülkemizde İngilizce, Fransızca ve Almanca eğitim veren üniversitelerin önüne konmayan itirazlar konuldu vs.
Ancak önümüzdeki Haziran ayı itibarıyla ülkemizde Arapça eğitimi veren fakülteler ilk mezunlarını verecekler. Projeye inanan yöneticiler, eğitim kadroları, veliler ve talebeler hakikaten içten bir teşekkürü hakkediyorlar. Zira her şeyin ilki aynı zamanda büyük zorluklar ve riskler de taşır. Bu işe girişenler yüzlerinin akıyla bu imtihanı geçmişlerdir.
Eksiklikler yok mudur? Arzulanan tamamen elde edilmiÅŸ midir? Şüphesiz eksiklikler vardır ve arzulananın tamamen elde edildiÄŸini söyleyen de yoktur. Anadil Türkçe’de eÄŸitim veren üniversitelerimizin o kadar eksikliklerinin olduÄŸu bir vasatta Arapça gibi köklü, zengin ve geniÅŸ kapsamı olan bir dilde yapılacak eÄŸitimin de önünde birçok engeller olacaktır. Önemli olan bu engelleri ve karşılaşılacak sorunları aÅŸma iradesi gösterebilmektir.
Kanaatime göre karşılaşılan en büyük engel, zihinlerdeki, “Biz yapamayız” engeliydi. Oysa Arap olmayan Pakistan, Malezya gibi ülkeler bunu baÅŸarmışsa derin bir ilmi geleneÄŸi olan Türkiye coÄŸrafyası bunu neden baÅŸaramasındı? Gelinen aÅŸamada sergilenen gayret ve gösterilen baÅŸarılar sebebiyle zihinlerdeki şüphelerin önemli ölçüde aşıldığını söyleyebiliriz.
Kelamı kadimden dilimizde “Kahırdan lütuf doÄŸar” diye bir söz vardır. BaÅŸta Suriyeli olmak üzere Irak, Mısır ve Yemen gibi ülkelerden ülkemize yerleÅŸmek zorunda kalmış çok deÄŸerli ilim adamlarının ülkemizdeki varlığı Arapça diliyle İslâmî eÄŸitim geleneÄŸini oluÅŸturmada ve önündeki engellerin aşılmasında büyük rol oynamıştır. Onların ülkelerini terk etmek zorunda kalmaları onlar adına kahır iken yeni kurulan bu ilahiyat fakültelerinde görev almaları da ülkemiz ve Ümmet adına bir lütuf olmuÅŸtur.
Ayrıca ülkemizden gerekli şartlar sağlanamadığı için yaşanmış beyin göçünün de anavatana dönmeye başlaması da Arapça eğitimin mesafe almasında katkı sunmuştur. Onların yurt dışında edindiği bilgi ve tercübe de bu kurumlar için bir zenginlik olmuştur.
Müslümanların din dili olan Arapça dilinde İslâmî eÄŸitim vermek Endonezya’dan Fas’a, Siyah Afrika ülkelerinden Türki Cumhuriyetlere varana kadar dünyanın dört bir köşesinden ilim talebelerinin de Türkiye’ye gelmesine sebep olmuÅŸtur. Buralarda yetiÅŸecek olan ilim adamlarının kendi ülkelerine döndüklerinde halklarımız arasında köprüler kuracaklarına şüphe yoktur.
Ayrıca ifrat ve tefrit din yorumlarının önüne geçmede de bu kurumlar önemli görevler üstlenmekte ve burada yetişen ilim adamları ortak bir tasavvur geliştirme imkânı yakalamaktadırlar.
Zamanın ruhunu ve konjonktürün getirdiği imkânları görebilen yöneticiler hem bu hocalara iş sahaları açmış hem de bu birikim zayi edilmeden istihdama sokulmasına yardımcı olmuşlardır. Tarihin çok önemli bir dönemecinde doğru yerde durmuşlardır.
Velhâsıl bize görüş soran veli ve gençlere bu fakülteleri tercih etmelerini elbette tavsiye ederiz. Özellikle de başarılı talebelere...
Henüz yorum yapılmamış.