Sosyal Medya

Makale

Neler Oluyor?

IŞİD üzerinden oluÅŸturulan bir toz bulutu her tarafı sarmaya baÅŸladı. Bu toz bulutu yüzünden görüntü tam olarak netleÅŸtirilemediÄŸi için, yapılan yorumlar da hep bir fluluk/bilinemezlik taşıyor.

Net bir deÄŸerlendirme yapabilmek için yeterli bir bilgilenmenin yokluÄŸu can sıkıcı… Buna raÄŸmen çekilmek istenen ortama ve istendik yoruma ulaÅŸma çabasına gönüllü katılım saÄŸlamak da bir baÅŸka marazı ortaya çıkarıyor. Her siyasal, sosyal, toplumsal kesim, ters köÅŸeye yatırılma endiÅŸesi duymaya hiç gerek görmeden, teslimiyet içinde bu bilinmezliÄŸin keskin kılıcına boynunu uzatmaktan çekinmiyor.

Neler oluyor? IŞİD sanki yeni bir durummuÅŸ gibi, mal bulmuÅŸ maÄŸribi misali dört elle sarılarak ÅŸiddet eleÅŸtiriliyor. Ama bu ÅŸiddet eleÅŸtirisi aynı zamanda bir baÅŸka ÅŸiddetin meÅŸruluÄŸu üzerinden gerçekleÅŸtiriliyor ve kimse bu nasıl bir ÅŸey deme cüretinde bulunamıyor ya da gerçekten bunu fark eden yok! Her iki durumda da sorun ‘püsküllü bela’ olarak orada öyle durmaktadır.

1990’ların başından itibaren Ä°slam Dünyası’nda yoÄŸun bir ÅŸiddet sarmalı oluÅŸturulmuÅŸ ve sürdürülmeye devam etmektedir. Birinci ve Ä°kinci Körfez SavaÅŸları, Afganistan, Pakistan, KeÅŸmir, Çeçenistan, Bosna, Irak, Libya ve Suriye sürekli bir ateÅŸ topu olarak Müslümanların yüreÄŸini yakan bir durum olmaya devam ediyor. Ve her seferinde Taliban, El Kaide, Boko Haram, Åžabbab ve IŞİD isimlendirilmeleri ile Batılı hegemonya Ä°slam Dünyası’na seyrüseferlerine ‘insan hakları, özgürlük, demokrasi’ yaveleri eÅŸliÄŸinde zihinleri iÅŸgal ederek, kafaları karıştırarak meÅŸru zemin oluÅŸturuyor.

En olumsuzu da Müslümanların kendi içinde parçalanarak meseleyi doÄŸru bir ÅŸekilde anlamlandırma konusunda düÅŸtükleri acziyet ve zaaftır. Ayrıca farklı propaganda ajandalarına yenik düÅŸerek kendilerine ait bir düÅŸünceye sahip olma konusunda isteksiz kalmaları ve üstelik bir de mevcut konjonktüre esir düÅŸmeleridir.

Meselenin özü hatırlanmak bile istenmiyor! Hâlbuki bundan birkaç yıl önce mesele ‘medeniyetler savaşı’, ‘medeniyet içi savaÅŸ’ ve ‘tarihin sonu’ gibi tezlerle tartışılıyordu. Kimse o gün neler konuÅŸuldu bir bakalım da bugünümüzü daha iyi anlayabiliriz diye zahmete katlanıp geçmiÅŸ tartışmalara bakmayı düÅŸünmüyor veya düÅŸündürülmüyor!

Halbuki durum çok açık; batılı güçler Ä°slam Dünyası ile fiili bir savaÅŸa girmek yerine lokal sorunlar oluÅŸturarak meÅŸru zeminde müdahale ederek siyasal beklentilerini yerine getirecek adımların atılmasını daha iÅŸlevsel buluyorlar. Ä°çerden buna yardımcı olacak ve kendi iktidarları uÄŸruna bu yaÄŸmaya göz yumacak birileri de hep olageliyor.

Çünkü açıktan Ä°slam Dünyasına açılacak bir savaÅŸ yenilgiye mahkûm… Ki Batı’nın önemli bir nüfusu Müslüman ve Müslümanların da önemli bir nüfusu Batı’da yaşıyor. Bu gerçek hep unutulmak isteniyor. Hâlbuki Batı, Ä°slam Dünyasında yaÅŸayan azınlıklar üzerine sürekli yeni projeler/taktik ve stratejiler oluÅŸturuyor. Bunu da gözlerimizin içine bakarak yerine getirmekten kaçınmıyor. Ama Müslüman zihin bunu bile anlamaktan çoÄŸu kez aciz kalıyor. O zaman kaçınılmaz son baÅŸlıyor. Batı dün olduÄŸu gibi bugün ve yarın da Ä°slam Dünyası’nı sömürmeye, yer altı ve yer üstü zenginliklerini çalmaya devam edecektir. Bu durumun oluÅŸmasında elbette ki yerli unsurların katkısı göz ardı edilemez boyuttadır. Elbette ki aydın, ve entelektüel entelijansiyanın yanında siyasi, iktisadi destek verenler de olmuÅŸtur/olacaktır da… Ama buna raÄŸmen halkın bu konuda aydınlatılması ve en önemlisi bu sömürülmeye yatkın olma vasfından önce toplumsal öncülüÄŸe soyunan bilinçli kiÅŸilerin kurtulmasının elzem olduÄŸu gerçeÄŸi anlaşılabilmelidir.

OrtadoÄŸu’da meydana gelen olayların tarihsel geçmiÅŸi önemli ve o gün ortaya atılan tezlerin bugünü siyasi olarak belirlediÄŸini unutmamalıyız. Bu sofistike edilmiÅŸ savaÅŸa hazırlıklı olmalı ve içerdeki iÅŸ birlikçileri de deÅŸifre etmeliyiz. IŞİD ya da yarın baÅŸka bir isim bahane edilebilir… Ama biz kendi içimizdeki sorunu kendimiz çözme konusunda irade beyanında bulunamaz halde olursak hep baÅŸkalarının eli içimizde olmaya devam edecektir. Bu ÅŸu demektir ki Müslümanlar, bir kere yorum yaparken batılı çıkarları bir tarafa bırakarak ümmetin kendi bütünlüÄŸünü ve yarınını düÅŸünmelidir. Eskilerin ‘Savad-ı Azam’ dedikleri vasat ümmet yeniden silkinerek üzerindeki ataleti, tembelliÄŸi, sinikliÄŸi, korkaklığı atmalı ve büyük bir cesaretle ve cesametle ayaÄŸa kalkmalıdır.

Åžu açık bir gerçek olarak zihinlere kazınmalıdır: Batı hiçbir ÅŸekilde Ä°slam Dünyasına müdahil olmamalıdır, bunun meÅŸru hiçbir sebebi/zemini de yoktur. Bu meÅŸruluÄŸu saÄŸlayacak yalanlara itibar edilmemeli ve onlara yaltaklanacak kiÅŸilere/kurumlara kesin bir tepki/tavır konmalı ve içimizden atılmalıdırlar… Ancak saflaÅŸarak ama çoÄŸulculuÄŸumuzu içimizde taşıyarak var olabiliriz. Farklılıklar zenginliklerimizdir. Farklı olamayacağımız nokta bizi içerden yıkmak isteyen, sömürmek isteyen dahili ve harici bedbahtlara izin verilmemesi gerektiÄŸidir. Farklı din, mezhep ve meÅŸreplere sahip olmak bizim dışarıdan yönetilmemiz anlamına gelmemelidir…

Bu dikkat, duyarlılık ve azim üstümüzdeki toz bulutunun dağılmasını saÄŸlayacağı gibi baskı ve yönlendirmelerden de azade olacağımız anlamına gelecektir. Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.