Kürsü
M. Ali Akbulut: Düşman ve Düşmanlaştırma (5): Taassub

İnsan iliÅŸkilerini zedeleyen, geren ve hatta çatışmaya yol açan davranışlardan biri taassuptur. His ağırlıklı bir davranış olan taassup, genel anlamıyla; kiÅŸinin bilmediÄŸi bir konuyu öÄŸrenmemekte inat etmesi, körü körüne baÄŸlılık göstermesi, sorgulamadan taklit etmesi, akıl yürütmeden yanlışta ısrar etmesi ve batıl inançlar üzerinde direnmesi olarak tanımlanabilir.
Asabiyetde denilen taassup, genel hatlarıyla kınanan bir davranış biçimidir. KiÅŸinin baÄŸlı olduÄŸu soy, parti, grup, din, mezhep, takım gibi aidiyet unsurlarına körü körüne baÄŸlanması, hiç sorgulamadan kendi grubunu yüceltirken diÄŸerlerini yok sayması, kötülemesi, dışlaması ve aÅŸağılaması ÅŸeklinde tezahür eden bir haldir.
Birçokları tarafından Hamiyet-i Cahiliye olarak da tanımlanan taassup, cehalet, bilgisizlik ve hoÅŸgörüsüzlükle beslenir. Taassup sahibi kiÅŸi, her olayı baÄŸlı olduÄŸu siyasi parti, grup, cemaat, tarikat, din, mezhep, millet veya kavmin üstünlüÄŸü perspektifinden deÄŸerlendirir. Karşıt görüÅŸleri kabul etmediÄŸi gibi, onlara tahammül dahi edemez ve düÅŸmanlaÅŸtırıcı bir tavır sergiler.
Aslına bakılırsa taassup, bilgisizlik üzerine oturtulmuÅŸ, birçok bireysel ve toplumsal belanın da kaynağını oluÅŸturan bir hastalık olarak nitelendirilebilir. Bu durum, sorunu çözme becerisinden ziyade, sorun üzerinde ısrar etme yeteneÄŸi olarak da görülebilir. Zira sorunu çözmek isteyen kiÅŸi, onu anlamak için çaba gösterir. Soruna önyargıyla deÄŸil, çözüm odaklı baktığı için mazeret üretmez ve eksiklikleri gidermek için çalışır.
Taassup, ortada bir sorun varsa gözleri kapatıp sorunun yok olduÄŸunu iddia etmektir. Sorun merkezli bir tanım yapacak olursak; taassup sahibi (mutaassıp) kiÅŸi sorunlara karşı duyarsızdır. Hatta, sorun odaklı çözüm arayışlarına karşı hoÅŸgörüsüz, dengesiz ve hakkaniyetten uzak bir tavır sergiler. Hakikate karşı ise âdeta kör ve sağır olur.
İslam dini, taassuba karşı mesafeli durmuÅŸ ve bunun yerine Salabet sahibi olunması gerektiÄŸini belirtmiÅŸtir. Taassupta akıl yürütmeme, körü körüne taklit, hoÅŸgörüsüzlük ve duyarsızlık hâkimken; salabette sorgulama, hakikati öÄŸrenme çabası ve tahammül gibi erdemler öne çıkar.
Taassubun, insan iliÅŸkilerine verdiÄŸi zarar nedeniyle bireysel ve toplumsal bir psikolojik hastalık olduÄŸunu belirten görüÅŸler mevcuttur. Mutaassıp kiÅŸilerin davranışlarına bakıldığında, bu teÅŸhisi doÄŸrulamak mümkündür.
Mutaassıp kiÅŸilerin kendini geliÅŸtirmesi neredeyse imkânsızdır. Sürekli olarak karşısındaki kiÅŸileri hedef alır. Onları küçümser, aÅŸağılar, kusur bulur ve gerekirse yok etmeyi düÅŸünür. İmha odaklı bir çizgi izler.
Taassubun hâkim olduÄŸu toplumların ilerlemesi mümkün olmadığı gibi, bu toplumlar yeni geliÅŸmelere karşı kendini kapatır. Hele ki bu geliÅŸmeler kendi toplumlarının dışında ortaya çıkmışsa, onlara tahammül edemezler.
İslam dünyasında yaÅŸanan birçok sorunun temelinde de taassup yattığını unutmamak gerekir. Bilim ve teknoloji alanındaki geliÅŸmelere imkân tanımayan İslam coÄŸrafyası, büyük emek ve sermayeyle yetiÅŸtirdiÄŸi beyinlerin Batı'ya göç etmesine sebep olmaktadır. Bu durumu sadece imkânsızlıklarla deÄŸil, aynı zamanda taassubun bir sonucu olarak da görmek gerekir.
Aslına bakılırsa, İblis'in kendi konumu hakkındaki ısrarı ve bilgisizce insanla kendisini kıyas etmesi, taassubun ilk temellerini atmıştır. Taassup, ÅŸeytanın ete kemiÄŸe bürünmüÅŸ hali olarak; bir üstünlük iddiasıyla baÅŸlayan, bilgisizce bir konumu savunarak insanlar üzerinde liderlik taslama çabasıdır. Bu çabayı bazen basit bir kabilecilik (Kabilecilik), bazen siyasi bir partinin seçim rekabeti (Partizanca), bazen bir ulusun üstünlüÄŸü iddiası (Milliyetçilik), bazen bir spor kulübü müsabakası (Fanatiklik), bir din mensubiyeti (BaÄŸnazlık) veya bir tarikat mensubiyeti (Hamsoftalık) ÅŸeklinde görmek mümkündür.
Nedense taassup denilince hemen akla din gelir ve mutaassıp olarak da genellikle dindar kimseler tanımlanır. Oysa İslam dinine mensup bir Müslüman, dinde sebatlı olmayı, aklı, azmi, cesareti, kararlılığı, akletmeyi, düÅŸünmeyi ve tefekkürü esas alarak kendini ve imanını geliÅŸtirmek durumundadır. İman etmek, salih ameller iÅŸlemek, güzel iÅŸler yapmak ve takvaya ulaÅŸmak gibi bir seyir izler. Sürekli kendini yeniler ve yaptığı iÅŸlerin daha iyisi, daha makbulü için arayış içinde olur. Kısacası Salabet-i Diniye üzere olur.
Mutaassıp kiÅŸi, bir bakıma var olanı koruma içgüdüsüyle hareket eden bir muhafazakârdır.
Taassup sahibi, hayatı kendine zindan eder. Dindar görünümlü bir mutaassıp ise dini daraltır. İnatçılığından ötürü dünyadaki geliÅŸmelere kapalıdır. Adil olması beklenemez; çatışmalarda taraf olur. Sorun çözümünde hakem olması mümkün deÄŸildir. Tahammülsüz ve baÄŸnaz olduÄŸu için etrafına sürekli yeni yasaklar ve sınırlamalar getirir. Siyasi bir partinin güzel hizmetlerine objektif olarak bakamaz, çünkü partizandır ve deÄŸiÅŸime kapalıdır.
Bir millet veya ulus üzerinden yürütülen bir taassup anlayışı, geçmiÅŸte yaÅŸanan olayları doÄŸru deÄŸerlendirip geleceÄŸi inÅŸa etmeye de engel olur. Tarihi olayları anlamaktan uzak kiÅŸilerin, günün olaylarını doÄŸru deÄŸerlendirmesi mümkün deÄŸildir.
İnsanoÄŸluyla birlikte var olan ve her dönemde farklı renklerle karşımıza çıkan taassup, insan toplulukları için ciddi problemler oluÅŸturmuÅŸtur. Çünkü toplum içinde ciddi dengesizliklere yol açar. Temelinde taassup olan her davranış, bireysel ve toplumsal iliÅŸkilere zarar veren bir virüs gibidir. Birey düzeyinde sürekli karşı tarafta kusur arar, akla hayale gelmez iftiralar atar. Her fırsatta tefrikaya yol açacak söylemler geliÅŸtirir. Hasım saydığı kiÅŸileri karalar. Kendisinin veya kendi düÅŸünce sistemindeki olası yanlışları görmek istemez, hatalarıyla yüzleÅŸmekten kaçınır. Dar düÅŸünceli olduÄŸu için, eÄŸer din üzerinden bu tutumu sergiliyorsa, dini de daraltma yoluna gider. Kendi hayatını cehenneme çevirdiÄŸi gibi, baÅŸkalarını da sürekli rahatsız eder.
Dikkatinizi çekiyor mu bilmem; Müslümanların baÅŸörtüsü ve kıyafetlerine tahammül edemeyen bazı kesimler vardır. Anlama ve akletme yetisinden yoksun oldukları için, Müslümanları "baÄŸnaz" diyerek suçlama yoluna giderler. Bunu bazen sosyal medyada, bazen kamera önlarında yaparak kendi hastalıklarının üstünü örtmeye çalışırlar. Kendi kültürünü, inancını ve tarihini anlamak istemediÄŸi gibi, tutucu davranışlarıyla kendi deÄŸer sistemine düÅŸman kesilirler.
Taassup hastalığının tedavi yolu, Salabet-i Diniye'den geçer.
Cenap Åžahabeddin'in bir sözüyle noktalamak isterim: “Her taassupta bir katil mahiyet vardır. Tarihin taassubu hakikati öldürür. Felsefenin taassubu fikri öldürür. Dinin taassubu dini öldürür.”
Dinin sahibi, bizi hakiki din anlayışı üzerine sabit kılsın; kitabıyla kuÅŸatıp, hikmetle bakmayı nasip eylesin.
M. Ali Akbulut
Yasin AydoÄŸan
Eylül 02, 2025 Salı 11:35
Faydalı açılımlar teşekkürler
İhsan
Eylül 02, 2025 Salı 11:01
Kalemimize sağlık Hocam Allah razı olsun