Sosyal Medya

Aile: Koca çınarı ayakta tutan toprak

Âileyi zehirleyip, tüketen davranış biçareliklerine karşı topyekûn bir uyanma şart. Yarının çok geç olacağı aşikâr çünkü.



Tek tek bireylerle toplum arasındaki bağı inÅŸa eden, cemiyetin devamlılığını saÄŸlayan en temel kurum ağır bir saldırı altında. Her gün bir baÅŸka parçası dağılıyor. Ä°nsana ÅŸeklini veren kadim yapıyı ayakta tutan ne varsa tehdit ediliyor. BenliÄŸimize âilelerimizin elleriyle akan ahlâka, terbiyeye, eÄŸitime, kültüre, görgüye, nezakete, inceliÄŸe dair ne varsa hızla azalıyor, eksiliyor.

BaÄŸrında köklendirdiÄŸi koca çınar toplum gitti gidecek... “Vur patlasın çal oynasın” akıp giden güdük hayatların ortasında hâlâ yıkılmamış, ayakta duruyorsa bu sadece köklerinin derinliÄŸinden. Ona ait olan her ÅŸeyin üzerinde tepinmeyi marifet bilen ruhsuzluk, kapıldığı ayinin sonunda kurban edilecek olanın yaÅŸadığı toplumun ta kendisi olacağına aldırmadan dört bir koldan katılıyor saldırıya. Medeniyetler beÅŸiÄŸi bir coÄŸrafya da onunla birlikte kirlenip, tükeniyor.

Rızkı bozan bozulur

“Tohumu, buÄŸdayı, ekmeÄŸi bozulan bir dünyanın geleceÄŸi noktanın böyle olacağı belliydi” desem ukalalık mı olur? Lakin tabiatın kuralı bu; rızkı bozan da bozuk rızkı yiyen de bozulur.

Toplumu koca bir çınar olarak düÅŸünsek âile onu ayakta tutan, besleyen, köklerini saldığı, hayatın zemzemini damarlarına yürüten toprak olur. KiÅŸinin hayatında önemli her eylemi, davranışı, var olması için ihtiyaç duyduÄŸu gıdadan bakıma, rûhî geliÅŸiminden eÄŸitimine kadar her ÅŸeyi karşılayan cinsten bir toprak.

Topraktaki yüzlerce mineral misali âileden beslenen deÄŸerler, insanın kiÅŸiliÄŸini dolayısıyla beÅŸerî kapasitesini, yeteneÄŸini, verimini belirler. Tıpkı toprağın organik maddesi gibi âilenin tabii yapısında bulunan bütün örf ve adetler de toplum için hayati öneme sahip âilenin organik maddeleridir. Öyle ki içinde nefes alan her bir bireyin gıda ve enerji kaynağı olmasından öte âilenin bireylere aktardığı bütün maddi manevi özellikler o sihirli minerallerle desteklenir.

Âile denilen topraÄŸa kök salmış bir toplumu viran etmek ve dizleri üzerine yere yığmak öteden beri insanı Metaverse türü paralel dünyalara tıkamak isteyenlerin en büyük muradı. Fakat daha da kötüsü o kirli dileÄŸe bu coÄŸrafyanın âilelerinden çıkanların da canla baÅŸla destek veriyor olması. O yüzden hem faziletsiz çürümenin farkında olanlar azalıyor hızla hem de bu fecaat zehirlenmeye engel olabilecek mevkilerde oturanların idrakleri ve ÅŸevkleri.

Nicedir her ÅŸey altüst

Oysa âile, psiko-sosyal yönden geliÅŸen bireyin en çok etkileÅŸime uÄŸradığı mahal. SaÄŸlıklı bir âilede yaÅŸanan iliÅŸkiler, insanın kendine güvenmesini, kendine ve diÄŸer bireylere sevgi duymasını, kimlik kazanmasını, kiÅŸilik ve sosyal beceriler geliÅŸtirmesini ve topluma adaptasyon sürecini belirler. Fakat nicedir her ÅŸey altüst oldu. ZenginleÅŸtikçe yoldan çıktık. Sahip olduklarımızın fiyatı ve miktarı artıp, marka ve görüntüleri deÄŸiÅŸtikçe dağıttık. Öyle ki bir toplumu büyütüp, besleyen yapının bireyleri dahi âilenin tarumar edilmesine takılmıyorlar artık.

Âileler, âilenin ne olduÄŸunu bilmeyenlerce kuÅŸatılmış, iÅŸgal edilmiÅŸ gibi. Nicedir bir âilenin fazileti de orada yetiÅŸenin zarafeti de yerlerde sürünüyor. Ana bir yerde, baba bir yerde, çocuk bir baÅŸka yerde. Herkes kendi paralel dünyasına çekilmiÅŸ. Sanki birileri ‘Elde güzele, iyiye, sevgiye dair geride ne kaldıysa, yok edin!’ diye emir vermiÅŸ gibi. Sahte cennetlerin revaçta olduÄŸu zamanlarda tükettiÄŸiyle azalan her insan, emrin gereÄŸini yerine getirmek için adeta kendini paralıyor. Yetmiyor üzerlerimize çöreklenen donukluÄŸa aldırmadan hepimizi bir uçuruma sürükleyen tehlikelere dikkat çekenlere “gerici”, “yobaz”, “çaÄŸdışı” yaftası yapıştırıyoruz.

“Toplum olarak bir yok oluÅŸa gidiyoruz” demeye görsün biri, aÄŸzını açtığına piÅŸman ediyoruz. “Mesele kadına hürriyet, daha iyi bir hayat deÄŸil de toplumu ruhu çekilmiÅŸ bir bedene çevirmek olabilir mi?” sorusunu soranın anında boynuna ipi doluyoruz. “Pozitif ayrımcılığın derdi söylendiÄŸi gibi eÅŸitlik deÄŸil, kadını kendine ve erkeÄŸe yabancılaÅŸtırmaktır” diyene saÄŸdan soldan bütün tehditkâr parmakları çeviriyoruz. AsriliÄŸin, modernliÄŸin, çaÄŸdaÅŸlığın makyajlı yüzüne kanmış dimaÄŸlarımız, hipnoz edilmiÅŸçesine yıkıcı her deÄŸiÅŸimi hayatın tabii gidiÅŸatından saymaya meylediyor.

Nesli de bozduk tarımı da

Böyle olunca âile de tıpkı endüstriyel tarımın kıskacındaki tohum, toprak, su, hava misali zehirleniyor. Üzerinde yükselen koca çınar toplum da. Daha ne kadar dayanır, bilinmez. Sendelerken dahi hâlâ “kaygıya mahal yok, asayiÅŸ berkemal” diyenler, Ä°stanbul gibi çetrefilli sözleÅŸmelere imza atanlar ya da geri çekilmesinden üzüntü duyanlar. Varın siz iÅŸin vahametini kestirin artık.

Dağılmaya, tükenmeye, yozlaÅŸmaya dair yapılan ne varsa hürriyet ve çaÄŸdaÅŸlıkla iliÅŸkilendiriliyor. ÇocuÄŸun ebeveyne, öÄŸretmene, büyüÄŸe edebinin tükenmiÅŸliÄŸi çocuÄŸun bireysel devrimi sayılıyor. Kadının eÄŸitim, iÅŸ, kariyer dünyasındaki baÅŸarıları(!) eve tutsaklığının sonu, dayatılan lalettayin anneliÄŸe karşı kurtuluÅŸu… Ä°nsanı insan eden davranışların, karakterlerin, erdemlerin yok oluÅŸu bireyin özgürleÅŸmesi... Duygu, ilgi, heves, merak eksikliÄŸi ve amaçsızlık ile bezenmiÅŸ “gemisini kurtaran kaptan” türü biçarelik, teknolojik çağın gereÄŸi… Hatta demokrasinin icabı, çaÄŸdaÅŸlığın olmazsa olmazı...

Öte yandan âileye, kadına, erkeÄŸe, ebeveyne, çocuÄŸa dair arızalara her dikkat çekme ise tımarhanelik paranoyanın dışa vurumu. Topluma dair insanın içine düÅŸen kaygılar, endiÅŸeler, korkular sadece hayatın hatalı okunmasından ibaret. Âileyi saran tehlikeye dikkat çekilmesi en hafifiyle geri kafalılık, çaÄŸdışılık hatta kadın düÅŸmanlığından baÅŸka ÅŸey deÄŸil.

Evlilik ve annelik ayak bağı mı?

Kendi tükenmiÅŸ haline aldırış etmeden meseleye dikkat çekene “deÄŸiÅŸimlere karşı gösterilen mukavemet, deÄŸiÅŸimleri kabul edememe saplantısıdır” teÅŸhisini koyandan geçilmiyor. Ä°ÅŸ dünyasında kadın çalışma oranındaki her artış ÅŸampanyalar eÅŸliÄŸinde kutlanıyor. “EvliliÄŸi, âile kurmayı, anne olmayı kadına ayak bağı olmaktan çıkaracağız” demeye getirilen zıvanadan çıkmış demeçler çılgınca alkış alıyor.

Kadına alabildiÄŸine sunulan pozitif ayrımcılığın, kadını mâruz kaldığı ÅŸiddetten kurtaracağına inananların haddi hesabı yok. Oysa mavi ışığın albenisine kapılanların kavrulmayla biten hikâyelerine benziyor hâlleri. Onca sosyal kırılmaya, yozlaÅŸmaya, tükenmeye sebep olan uygulama desteklenirken, bir de aklımızla alay edercesine birileri sabah akÅŸam “neden sokaklarda kadına ÅŸiddet artıyor” sorusunu soruyorlar. Åžiddet, nicedir dikkat çekilen lakin hiç kale alınmayan iliÅŸkilerdeki yapaylıkların, yalnızlıkların, yabancılaÅŸmaların sonucu olabilir mi?

Seküler de aynı dindar da

Âilenin yapısı, iÅŸlevi ve üyelerinin rolleri açısından hiçbir ÅŸey artık kendiliÄŸinden olmuyor. Her ÅŸey yapay... Algılarla ÅŸekillenen eÅŸler, çocuklar asıl rollerinin hakkını veremiyorlar. Âile içi artan davranış bozuklukları nicedir seküler, dindar ayırt etmiyor. Rollerle alakalı Ä°slam’dan referans aldığını düÅŸündüklerimiz dahi dış dünyanın albenisi veya baskısıyla rollerini üstlenme de sorunlar yaşıyorlar.

Aynı yerde durduÄŸunuzu düÅŸündüÄŸünüz insanların toplumu abluka altına alan yozlaÅŸmanın deÄŸirmenine su taşımaları ise bir baÅŸka keder. Koca bir çınarı çürütüp yıkacak felakete dikkat çekenin nefesini kesmeye fazlasıyla meraklı olanları var. Üzerimize çöreklenen tehlikeyi telaffuz edeni piÅŸman edenlerin yanında olanların sayısı artıyor. Böyle olunca da sonuç ortada… Âileyi ya da toplumu ayakta tutan deÄŸerler hızla azalıyor ve sırtımızı dayadığımız çınar gittikçe daha bir güçsüzleÅŸiyor.

Lafın özü, âileyi zehirleyip, tüketen davranışsal biçareliklere karşı topyekûn bir uyanma ÅŸart. Yarının çok geç olacağı aÅŸikâr çünkü. Hâlâ ayakta durduÄŸumuza bakıp “meseleyi abartmanın âlemi yok” diyenlere de hatırlatalım “Görüntüye bakıp aldanmayın, tıpkı aÄŸaçlar misali toplumlar da ayaktayken ölür.”

Müellif: Baki M. Top / Kaynak: Gerçek Hayat Dergisi

 

 

 

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.