Sosyal Medya

Moğolları yenen kimdi?

Kutuz, dedesi Alaaddin Muhammed'i kahrından öldüren ve amcası Celaleddin'i diyar diyar gezdiren Cengiz Han'ın torunu Hülagu Han'ın ordularını yok etmişti. Yani Sind nehrinde Moğol katliamından Hazreti Musa misali kurtulan küçük çocuk yine Hazreti Yusuf misali Mısır'a sultan olmuştu. Onun elinden hezimete uğrayan Moğollar bir daha bellerini doğrultamadılar.



Tarihte Memluk Sultanı Baybars’ın adı çok duyulur da, Sultan Kutuz’un hikâyesini bilene pek rastlanmaz. Hatta MoÄŸolları ilk kez kesin maÄŸlubiyete uÄŸratıp Ä°slam dünyasından atan kiÅŸi olarak bazen Kutuz yerine Baybars’ın gösterildiÄŸi bile olur. Oysa tam künyesi Melikü’l-Muzaffer Seyfeddin Kutuz Mahmud bin Memdud bin HarezmÅŸah olan bu sultan, bir yıldan daha kısa süren hükümdarlığında, sadece Ä°slam tarihinin bir kahramanı deÄŸil, dünya tarihinin de gizli öznelerinden biri olmayı baÅŸarmıştır. Onu bu denli önemli kılan, elbette 1260 yılında Ayn Calut muharebesinde Hülagu’nun komutanı KetboÄŸa’yı öldürüp ordularını dağıtmasıdır; ancak hanedan mensupluÄŸundan köleliÄŸe düÅŸmesi, oradan sultanlığa yükselmesi ve MoÄŸolları tarihte ilk kez hezimete uÄŸrattıktan sonra suikastla öldürülmesi onun iniÅŸli çıkışlı hayatını müthiÅŸ bir dram, hatta trajediye dönüÅŸtürmüÅŸtür. DoÄŸumundan itibaren kendi makûs talihi ile Ä°slam dünyasınınki benzer bir seyir izlemiÅŸ, nihayetinde lakabı “Melik’ül-Muzaffer Seyfeddin”de olduÄŸu gibi, muzaffer bir melik olarak hayatını noktalamış ve kıyamete kadar “dinin kılıcı” olarak anılmaya lâyık olmuÅŸtur.

Hazin akıbet

Celaleddin HarezmÅŸah, babası Alaaddin Muhammed’in Cengiz Han’a karşı hem ailesini, hem ordusunu, hem de ülkesini kaybedip Hazar denizinde bir adada ıstırap içinde gözlerini hayata yummasından sonra, HarezmÅŸah Devletini bir süre toparlamaya çalıştı. Bu sırada yeni bir ordu kurarken Abbasi halifesinden, Eyyubi Meliki EÅŸref’ten ve Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat’tan yardım istediyse de, herhangi bir destek göremedi. Zira bu hükümdarlar, hem MoÄŸolların Anadolu ve OrtadoÄŸu topraklarına kadar uzanamayacağını düÅŸünüyor, hem de durup dururken Cengiz Han gibi Çin’i ele geçirmiÅŸ ve devrin en kudretli devleti olan HarezmÅŸahları birkaç yıl içinde tarih sahnesinden silmiÅŸ bir düÅŸmanın hışmını üstlerine çekmek istemiyorlardı. Üstelik MoÄŸollara karşı savaÅŸması için Celaleddin’e verecekleri her destek onu güçlendirecek ve belki de Cengiz’den daha yakın ve büyük bir tehlikeye dönüÅŸtürecekti. Ancak korkunun ecele faydası olmayacak; Anadolu Selçuklu Devleti 1243’te KösedaÄŸ savaşıyla dağılırken, Abbasi halifeliÄŸi de 1258’de yıkılacaktı. Ne var ki, bu ecel, korktukları Celaleddin’in elinden deÄŸil, onun hasmı MoÄŸolların elinden olacaktı.

Sind’e düÅŸen çocuk

Bu hayal kırıklığı ile sarsılan Celaleddin, Herat’a çekildikten sonra, Türkmenlerden kurduÄŸu yeni ordusuyla bugünkü Afganistan topraklarında sarp coÄŸrafyanın da yardımıyla MoÄŸolları peÅŸ peÅŸe maÄŸlup etmeyi baÅŸardı. Hatta 1221’de Kabil yakınlarında gerçekleÅŸen Pervan savaşında HarezmÅŸahlar kesin bir zafer kazanınca, bu haber Ä°slam dünyasında MoÄŸolların yenilmez olduÄŸu efsanesini bitiren bir müjde olarak dalga dalga yayıldı. Pervan maÄŸlubiyeti sonrası korkunç bir öfkeye kapılan Cengiz Han, “Savaşı hangi mevkide istersin, sen seç!” diye tehdit gönderince, gözü pekliÄŸiyle meÅŸhur Celaleddin onu Gazne’de beklemeye baÅŸladı. Ne var ki, kum gibi akan ve bizzat Cengiz Han’ın “intikam ordusu” adını verdiÄŸi MoÄŸol ordularının önünde dayanması mümkün deÄŸildi. Ailesini de yanına alarak ordusuyla beraber annesi Ayçiçek Hatun’un memleketi olan Hindistan’a yöneldi; orada daha fazla destek kuvveti toplayabileceÄŸini hesap ediyordu. MoÄŸollar gelmeden önce Ä°ndus (Sind) nehrinin karşı kıyısına geçip orada bir tahkimat oluÅŸturmaya karar verdi. Fakat çok geçmeden Cengiz’in öncü birlikleri yetiÅŸti ve iki ordu 24 Kasım 1221 günü nehir kıyısında ÅŸiddetli bir savaÅŸa tutuÅŸtu. Aslında savaÅŸtan ziyade tek taraflı bir katliamdı bu; Celaleddin’in hiç ÅŸansı yoktu, zira önünde giderek biriken acımasız bir düÅŸman, arkasında ise coÅŸkun bir nehir vardı.

Köle pazarındaki sultan

Bu hengâmede Celaleddin, ailesinden bazı kadınların da arzusuyla çok zor bir karar verdi; aralarında annesi ve zevcesinin de bulunduÄŸu HarezmÅŸah hanedanının eli silah tutmayan kadın ve çocuklarını Sind nehrine atarak bizzat kendi askerlerine boÄŸdurttu. Çünkü MoÄŸollar, ele geçirdiÄŸi kadınları kirletiyor, çocukları da baÅŸlarını koparmak suretiyle öldürüyorlardı. Ä°ÅŸte kaderin bir cilvesi, bu trajedinin ortasından kurtulan 4-5 yaÅŸlarındaki bir çocuk, Celaleddin HarezmÅŸah’ın kız kardeÅŸi Cihan Hatun ile amcazadesi Emir Memdud’un oÄŸlu Mahmud’dan baÅŸkası deÄŸildi ve ileride dayısının yarım bıraktığı iÅŸi tamamlamak ona nasip olacaktı. Celaleddin’in Hint asıllı kölesi Selâme tarafından boÄŸulmaktan kurtarılıp bir katır sırtında maÄŸaralardan köylere, daÄŸlardan ovalara köÅŸe bucak MoÄŸollardan kaçırılan bu çocuk için pek az insana rast gelecek maceralı hayat serüveni böylece baÅŸlamış oldu. ÇeÅŸitli kaynaklarda küçük nüanslarla deÄŸiÅŸiklik gösteren rivayetlere göre, Köle Selâme ile birlikte Hint köylerinde saklanan, MoÄŸolların izini bulmasıyla sürekli yer deÄŸiÅŸtiren küçük Mahmud, bu ÅŸekilde Ä°ran topraklarından Irak-ı Acem’e ulaÅŸtı. Kuzey Irak’ın daÄŸlarında önce haydutların eline esir düÅŸtü, ardından bir köle tüccarına satılarak Halep’e getirildi.

Halep pazarında Ä°bn’üz-Zâim adlı bir zengin tarafından beÄŸenilip satın alınan Mahmud’un, yaşıtı olan Kıpçak köle Baybars ile tanışıklığı muhtemelen Ä°bn’üz-Zâim’in hizmetinde beraber bulundukları yıllara uzanır. Åžam’da büyüyüp zekâ ve yetenekleriyle dikkat çeken bu iki yakın arkadaşın yolları daha sonra farklı efendilere satılmalarıyla geçici olarak ayrıldı: Mahmud, Emir Ä°zzeddin Aybek’in; Baybars ise Emir Aktay’ın hizmetine girdi.

Ahlat’ta dönen kader

Öte yandan önce babasını kaybeden, sonra hanımı ve annesi ile hanedandan kadın ve çocukları MoÄŸolların eline geçmesinler diye Sind nehrinde boÄŸduran, oÄŸlu Åžehzade Bedreddin MoÄŸollar tarafından başı kesilerek vahÅŸice öldürülen Celaleddin, henüz otuz yaşına gelmemiÅŸ iken doÄŸal olarak ruhen sarsılmıştı. Öfke ve hırsına maÄŸlup oldu, daha evvel destek çaÄŸrısını reddeden Abbasilere, Eyyubilere ve Anadolu Selçuklularına karşı yaÄŸma saldırıları baÅŸlattı. Ahlat’ta yaÄŸma ve katliam gerçekleÅŸtirdikten sonra, Erzincan yakınlarındaki Yassıçemen’de üzerine gelen birleÅŸik Eyyubi-Selçuklu ordusu karşısında 10 AÄŸustos 1230’da ağır bir maÄŸlubiyet aldı. Sonrasında Diyarbakır daÄŸlarında eÅŸkıyalar tarafından göÄŸsünden hançerlenerek öldürüldü.

Bu sırada Celaleddin’in hazin akıbeti ile eÅŸzamanlı olarak yeÄŸeni Mahmud’un yıldızı parlıyordu. Åžam’da kendisine Kutuz lakabı verilen Mahmud, efendisi Aybek et-Türkmâni ile birlikte Kahire’ye giderken, bir süre sonra efendisinin Åžecerüddür ile evlenerek sultan olması üzerine saltanat naipliÄŸine yükseldi. Åžecerüddür, Mısır Eyyubi Sultanı Necmeddin’in karısıydı ve kocasının ölümü üzerine sultan olmuÅŸ, ancak ne halifenin ne de bazı emirlerin ve halkın bir kadının sultanlığını onaylamaması nedeniyle Memluklardan biriyle evlenerek devleti arka planda idare etmek istemiÅŸti. Ancak bir Memluk’un sultan olabildiÄŸini gören diÄŸer Memlukların gönlünde de taht ateÅŸi tutuÅŸmuÅŸtu bir kere; bu kez Baybars’ın efendisi Aktay, Aybek’in Åžecerüddür elinde oyuncak olduÄŸundan bahsetmeye ve bir Eyyubi prensesi ile evlenip sultanlıkta hak iddia etmeye baÅŸladı. Sonuçta Sultan Aybek ile Emir Aktay arasındaki bir çatışmada, sultanın kölesi Kutuz kılıcını çekip Aktay’ı öldürdü. Baybars buna çok içerlemiÅŸti; sultanı ve eski arkadaşı Kutuz’u ortadan kaldırmak istediyse de baÅŸaramadı ve yanındaki Memluklarla birlikte Åžam’a kaçtı. 12 Nisan 1257 günü hırslı Åžecerüddür, artık söz geçiremez olduÄŸu kocası Sultan Aybek’i bir suikastla ortadan kaldırdı. Memluk emirleri Aybek’in henüz 15 yaşındaki oÄŸlu Nureddin Ali’yi sultan seçtiler, fakat 1258 yılında MoÄŸolların BaÄŸdat’ı yakıp yıkarak Halife Mus’tasım Billah’ı bir çuvala koyup atların nalları altında çiÄŸneterek katlettiÄŸi haberi geldiÄŸinde, artık bütün Mısır’da güçlü bir sultana ihtiyaç olduÄŸu dillendiriliyordu. Zira Cengiz’in torunu Hülagu Han’ın askerleri Suriye’ye kadar uzanmış, MoÄŸol elçileri Mısır’a gelip tehditler savurmaya baÅŸlamıştı.

Mısır’a sultan…

Böyle bir ortamda, Mısır’da ulema ve ümera “Herkesin boyun eÄŸeceÄŸi, cesur, dindar, dirayetli ve MoÄŸollara karşı Ä°slam beldelerini savunabilecek kudretli bir kiÅŸinin baÅŸa geçmesi gerektiÄŸini” açıklayarak Kutuz’u ortak kararla ve “el-Melikü’l-Muzaffer Seyfüddin” unvanıyla 5 Kasım 1259’da sultan seçtiler. Ä°lk olarak orduyu düzenlemekle iÅŸe koyulan Kutuz, devlet adamlarını ve halkı MoÄŸollara karşı cihadın önemine ikna etti. Daha evvel Harezm ordusunda görev almış ve MoÄŸollara karşı savaÅŸmış eski beyleri ve askerleri çağırarak ihsanlarda bulundu, kendilerine orduda çeÅŸitli rütbeler verdi ve tecrübelerinden istifade etti. Ardından Suriye Eyyubi Meliki Nasır Yusuf ile ittifak anlaÅŸması yaptı ve Suriye’ye kaçmış olan Baybars ile diÄŸer Memlukları da MoÄŸollara karşı cihat için birlik olmaya çağırdı. Bu vesileyle affa uÄŸrayan Baybars, Memluk öncü birliklerinin başına geçti ve Gazze’de Baydara komutasındaki MoÄŸol öncü birliklerini maÄŸlup etti.

Ayn Calut’ta hesaplaÅŸma

Ancak hâlâ MoÄŸol korkusunu atamamış emirler ve devlet adamları düÅŸmanı Mısır’da karşılama taraftarı idi. Dedesi HarezmÅŸah Alaaddin’in güçlü kalelere soktuÄŸu 200 bin kiÅŸiye yakın ordusunun MoÄŸollara nasıl yem olduÄŸunu ve kendi mevzilerinde savunma yaparken neredeyse savaÅŸamadan can verdiÄŸini bilen Kutuz buna karşı çıktı. Ordusunun başına geçip ÅŸöyle bir nutuk irad etti:

“Ey Müslüman emirler! Yıllardır beytü’l-mâlin ekmeÄŸini yiyorsunuz ve ÅŸimdi de savaÅŸmak istemiyorsunuz. Ä°ÅŸte ben gidiyorum; Allah yolunda cihad etmek isteyenler benimle gelsin. Kim savaÅŸmak istemezse, o da evine dönsün. Allah hepimizi görmektedir. Müslümanların vebali geride kalanların boynunadır!”

Ä°ÅŸte böylece gidilen Filistin’de, Hazreti Davud’un henüz bir çocukken Calut’u öldürdüÄŸü yerde 3 Eylül 1260 günü yapılan Ayn Calut savaşında Kutuz komutasındaki Memluk ordusu MoÄŸol ordusunu tamamen imha etti. Hülagu Han’ın saÄŸ kolu MoÄŸol komutanı KetboÄŸa da savaÅŸ meydanındaki ölüler arasındaydı. Kutuz, dedesi Alaaddin Muhammed’i kahrından öldüren ve amcası Celaleddin’i diyar diyar gezdiren Cengiz Han’ın torunu Hülagu Han’ın ordularını yok etmiÅŸti. Yani Sind nehrinde MoÄŸol katliamından Hazreti Musa misali kurtulan küçük çocuk yine Hazreti Yusuf misali Mısır’a sultan olmuÅŸtu. Onun elinden hezimete uÄŸrayan MoÄŸollar bir daha bellerini doÄŸrultamadılar.

Ah Baybars!

Fakat tarihin devranı burada bitmedi; zaferden hemen sonra Halep naipliÄŸini isteyen Baybars, bir av sırasında adamlarıyla beraber aniden Kutuz’a saldırarak onu katletti. Birkaç hafta sonra da Ayn Calut galibi El-Melikü’l-Muzaffer Seyfeddin Kutuz Mahmud bin Memdud bin HarezmÅŸah için süslenen Kahire caddelerinde zafer taklarının altından geçerek Kalat’ül-Cebel’deki Mısır tahtına oturdu! Ä°bn Kesîr’in ifadesiyle, Kutuz, “ÅŸecaatli, bahadır, çok hayır iÅŸleyen, Ä°slam’ın ve Müslümanların yararına çalışan bir kimseydi. Halk kendisini çok sever, onun için hep hayır dua ederdi.”

Sultan Kutuz asırlar sonra hâlâ hayır duaları alıyor. O küçük çocuÄŸun, o büyük sultanın aziz ruhuna binlerce Fatiha… 

Müellif: M. Mücahit Küçükyılmaz / Star-Açık GörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.