Sosyal Medya

Eşcinsel sapıklığın geldiği nokta: Allah nefret suçu işliyor

Avrupalıların ‘Tanrı’larını öldürme gelenekleri var. Pavlus, Akdeniz Helenist kültürden aldığı imajla bu geleneği kurmuş. Hz. İsa, Tanrı Oğul olarak öldürülmüştü, öldürülen ‘Tanrı’ydı. İçgüdülerine sonuna kadar özgürlük diye bağıranlar, bu defa Türkiye’de ses verdiler. Doğrudan Allah’ı nefret suçuyla suçluyorlar. Artık en büyük suçlamayla karşı karşıyayız. Burada bir kişi, bir kurum ya da bir siyaset hedefte değil. Doğrudan Allah hedefte.



Avrupalıların ‘Tanrı’larını öldürme gelenekleri var. Pavlus, Akdeniz Helenist kültürden aldığı imajla bu geleneÄŸi kurmuÅŸ. Hz. Ä°sa, Tanrı OÄŸul olarak öldürülmüÅŸtü, öldürülen ‘Tanrı’ydı. Bu trajedi, her zaman büyük günahtan kurtulmanın bedeli olarak devam etti. Katolik Ä°talya’da, istediklerini karşılamayan azizlerin ikonlarını kırbaçlayan bir ritüel var. Vaftiz geleneÄŸi, ‘Tanrı’yı öldürmenin ritüeli olarak devam eder. “Kan” ve “beden” yeniden kutsanır. Moderniteyle beraber Tanrı öldürme tutumu baÅŸka bir evreye geçti. YaÅŸamını elinden alan ve insanı köleleÅŸtiren kilise ‘Tanrı’sı, bu defa Nietzsche tarafından öldürüldü. Nietzsche, bir Tanrı öldürendir. Onun felsefesinde Hristiyanlık da Deccal’dır, onun ‘Tanrı’sı da. Engizisyona dönen, dogmatizmle birleÅŸen ve insana yaÅŸama imkanı bırakmayan ‘Tanrı’ya saldırır. YaÅŸamak için, özgür olmak için, kölelikten kurtulmak için ‘Tanrı’nın ölmesi gerekir. Åžimdi post-modern zamanlarda baÅŸka bir Tanrı öldürme ritüeli yükseliyor. Onu nefret suçlusu olarak ilan etmek! Ä°nsan arzularını en sona, en olmayacak sınıra, en trajik biçime götüren zihniyet… ‘Tanrı’yı bunun karşısında engel görüyor. Nietzsche’nin diyonsosçu tapınma ritüellerindeki kaos, karanlık, sınırsızlık ve çılgın coÅŸkunluÄŸu yaÅŸamak istiyorlar. Tanrı bir nefret suçuna dönüÅŸüyor. Çünkü bunlara günah diye bakıyor. Bunları yapmayın diyor, bunları hoÅŸ görmüyor. Tanrı, engeldir. Nietzsche “Ä°çgüdüler ve kudretinle yaÅŸa” diyor, Freud da libido diye çığlık atıyor. Özgürlük, ahlak meselesi olmaktan çıkarak içgüdü ve libido meselesine dönüyor. Özgürlük, bir akıl ve kalp meselesi olmaktan çıkarak bir cinsellik meselesine bürünüyor. Kaotik ve gnostik sapkın ritüeller bu defa cinsellikle icra ediliyor.
 
Ä°çgüdülerine sonuna kadar özgürlük diye bağıranlar, bu defa Türkiye’de ses verdiler. DoÄŸrudan Allah’ı nefret suçuyla suçluyorlar. Artık en büyük suçlamayla karşı karşıyayız. Burada bir kiÅŸi, bir kurum ya da bir siyaset hedefte deÄŸil. DoÄŸrudan Allah hedefte. Onun kitabında aÅŸağıladığı içgüdülere tapma eylemi nefret suçu olarak görülüyor. ‘Tanrı’larını öldüren kültürün taklitçileri, ÅŸimdi Allah’a iftirada bulunuyorlar. Henüz daha iÅŸin başındalar. DoÄŸrudan Allah’a nefretlerini kusamıyorlar. Ama iÅŸin aslı budur. Ayetleri nefret suçu diye görmek nedir? Ayetler, kimin kelamıdır? Tanrı öldüren bir zihniyetin ÅŸuursuz taklitçileri, eÅŸcinselliÄŸi lanetleyen ve sapma gören Allah’a isyan içindeler. Allah’ı nefret suçu iÅŸleme sandalyesine oturtuyorlar. HadsizliÄŸin, ÅŸuursuzluÄŸun ve isyanın tüten dumanları. ÖzgürlüÄŸü akıl ve kalpten kıça indiren içgüdü tapıcıları.
 
Ä°çgüdü tapıcıları, eylemlerine insan hakları diyor. Cinsel sapmalarını insan hakları kılıfında savunuyorlar. Müslümanları da homofobik diye damgalıyorlar. Tam bir cinsiyetçilik despotizmi. Kıç despotizmi! Ä°nsan, yaratılışıyla insandır. Ä°nsan akıl ve kalbiyle insandır. Ä°nsan, ahlakla insandır. Oysa bunlar, insanı içgüdüyle ve libidoyla tanımlıyorlar. Bu mercekten bakıyorlar. Bu bakışta elbette biz gözükmeyiz. Bir Müslüman bu bakışta görünmezdir. Onların sapkın bakışında olmayan biz Müslümanlar, damgalanıyoruz. Ä°nsan hakları kılıfıyla eÅŸcinseller engizisyonunda çarmıha geriliyoruz. Müslüman, eÅŸrefi mahlukattır. Müslüman, hayata akıl, kalp ve ahlakla bakar. Müslüman, özgürlüÄŸe mideden, içgüdüden, libidodan bakmaz. Müslüman, Allah’ın halife kıldığı insan numunesidir.
 
Ä°stanbul SözleÅŸmesi, Ä°stanbul’a hakarettir artık. Fatih’in Ä°stanbul’una, Ä°slam Ä°stanbul’una hakarettir. SözleÅŸme, Allah’a nefret suçu atanların ve iman ehli insanları damgalamanın referansına dönmüÅŸtür. Ailenin anlamını dinamitleyen bir gerekçe metni olmuÅŸtur. ÖzgürlüÄŸü içgüdüye indirgeyen zihniyetin sığınağı olmuÅŸtur. Sapkınlığın, hayasızlığın ve cinsiyetsizliÄŸin bayrağı haline gelmiÅŸtir.
 
Ä°çgüdü tapıcıları, hem Allah’ımıza söz söylüyorlar hem de Müslümanlığımıza. Bütün kültürel deÄŸerlerimizi hiçe sayıyorlar. Onlar gibi bakmayanı da ötekileÅŸtiriyorlar, sanık sandalyesine oturtuyorlar. Bu AB deÄŸerlerinin bizimle alakası yok. Kemalizm’in siyasal baskılarından çıkış için nefeslenmek üzere kendisine koÅŸtuÄŸumuz AB, bize kazık atma peÅŸinde. Kendi libido ve içgüdü zihniyetini özgürlük diye pazarlıyor. Kültürümüz çürütülüyor. Çürüyen kültürlerini bize ihraç ediyorlar. Artık buna bir son vermeliyiz. AB’nin imzalamadığımız maddelerinin başında bu yer almalı. Ä°stanbul SözleÅŸmesi’ni laÄŸvetmeliyiz. Yoksa bu vebalin altından kalkamayız. Hele ki muhafazakar bir siyaset bu konuda daha büyük bir vebal altında. Çünkü Kur’an’ı nefret suçlarıyla yargılayanların kendilerine mesnet kabul ettikleri bir metni koruyanlar olarak tarihe geçecekler. Genç nesilleri ve aile yapısını ifsat etmenin peÅŸinde olanların mesnetlerini kollayanlar olarak algılanacaklar. Türk siyasi tarihinde, kültür ve aile imha metninin bekçileri olarak anılacaklar.
 
 
Ergün Yıldırım /YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.