Sosyal Medya

Tercüme Haber

İslami düsturda muhasebe ve hesap verebilirlik

İslami bakış açısından, ekonomik kaynaklardan sorumlu olanlar, söz konusu işlem ve kaynakların hükümet, ticari veya kâr amacı gütmeyen organizasyonlara ait olup olmadığına bakılmaksızın idarenin yürütülmesini açıklamak zorundadırlar.



İslam Dini Organizasyonlarında Muhasebe ve Hesap Verebilirlik
 
Kâr amacı gütmeyen organizasyonlar, özellikle din temelli kuruluÅŸlar, toplumda çok öncelerden beri önemli bir role sahip olmuÅŸlardır. Faaliyetlerinin kapsamı, ölçeÄŸi ve çeÅŸitliliÄŸi sadece geleneksel hayır kurumlarına deÄŸil aynı zamanda iÅŸ eÄŸitimi, toplumsal ve ekonomik kalkınma, barınma, madde bağımlılığı programları, mülteci yerleÅŸimi ve diÄŸer çeÅŸitli hizmetlere de odaklanmaktadır.
 
Genel olarak, hesap verebilirlik bir tarafın (birey, grup, ÅŸirket, hükümet, organizasyon vb.) doÄŸrudan veya dolaylı olarak diÄŸer bir tarafa bir eylem, süreç, ürün veya çıktı gibi bir ÅŸeyden dolayı sorumlu olduÄŸu iki taraf arasındaki iliÅŸkiyi göstermektedir. Hesap verebilirlik, tanımlarda gösterildiÄŸi üzere, baÅŸkalarının kaynaklarını yöneten veya kontrol eden kimselerin sorumluluÄŸunu ifade etmek için kullanılmaktadır: Afifuddin ve Siti-Nabiha (2010)’a göre hesap verebilirlik davranış nedenlerinin verilmesi ve talep edilmesini kapsayan bir iliÅŸkidir. Fulton (1968)’e göre ise hesap verebilirlik bireylerin ve organizasyonların mümkün olduÄŸunca objektif olarak ölçülebilen performans ile sorumlu tutulmasıdır. Bu nedenle, söz konusu çeÅŸitli tanımlardan, iki taraf arasında bir iliÅŸki bulunduÄŸunda hesap verebilirliÄŸin var olduÄŸu varsayılmaktadır. Bu görüÅŸ, alınan eylemler için gerekçe aramak ve birey veya organizasyonun alınan eylem ve alınan kaynakların kullanılması için daha yüksek bir otoriteye karşı sorumlu olmanın yanı sıra bazı bireylerin, küçük grupların veya organizasyonların bir baÅŸkasının davranışları hakkında talepte bulunmak için belirli haklara sahip olduÄŸunu varsaymaktadır.
 
Ä°slam’da Muhasebe ve Hesap Verebilirlik
 
Tarihsel olarak, muhasebeciler ve muhasebe Müslüman toplumunda oldukça önemli bir rol oynamıştır. “Kâtip olarak da bilinen muhasebeci hükümet, iÅŸ hayatı ve toplumda oldukça prestijli bir pozisyonda olmuÅŸtur”. Amil, mübaÅŸir, kitap veya kâtip-el-mal muhasebeci, defter tutan, ödeme sorumlusu için kullanılan yaygın unvanlar olup Ä°slam dünyasının deÄŸiÅŸik yerlerinde birbirinin yerine geçecek ÅŸekilde kullanılmıştır. Türkiye ve Mısır’da muhafaza edilen tarihi el yazması kitaplar, muhasebenin Medine-tül-münevvere’deki Ä°slam devletinin erken dönemlerinden beri bir meslek olarak uygulandığını ve organize olduÄŸunu ortaya koymaktadır. Muhasebecilerin kullanılması Ahmed bin Ali el-KalkaÅŸandi’nin, onuncu cildi Hicri 821’e (Miladi 1418) tarihlenen on ciltlik elyazması kitabında belirtilmektedir. Bu kitap, Hicri 1 (Miladi 622) yılında Ä°slam devletinin kurulmasından beri zaman içinde geliÅŸen Müslüman toplumunda muhasebenin kullanıldığı ve muhasebecilerin istihdam edildiÄŸi kanıtını saÄŸlamaktadır.
 
Miladi 700’den 1200’e kadar beÅŸ asır boyunca, Ä°slam dünyaya hükmetmiÅŸtir. Bunun sonucu olarak, Müslüman tüccarlığı Arap Yarımadası’nın ötesine taÅŸmıştır. Bu ticari geniÅŸleme, tüm ticari iÅŸlemlerde hesap verebilirliÄŸin saÄŸlanması ve aynı zamanda Ä°slam hukukuna uyum konusunda bir mekanizmanın geliÅŸmesini teÅŸvik etmiÅŸtir. Ä°slam hukuku veya Åžeriat hayatın bütün yönlerini düzenlemektedir. Aynı zamanda, sivil yargının yanı sıra cezai yargı alanını da kapsamaktadır. Müminlerin her davranışı Ä°slam hukukuyla uyum içinde olmalı ve Ä°slami ilkelerden elde edilen ahlaki standartları gözetmelidir. Bu etik ilkeler bazı spesifik muhasebe standartlarıyla birlikte neyin doÄŸru, neyin adil ve hak olduÄŸunu, kurumsal sorumluluÄŸun doÄŸasını, toplumun önceliklerini tanımlamaktadır. Müslüman muhasebeciler, diÄŸerleri gibi, Ä°slam’ın kural ve düzenlemelerine uygun olarak görevlerini yerine getirmeli ve fillerini Ä°slam ahlak normlarına dayandırmalıdırlar.
 
Ä°slam, finansal iÅŸlemlerin hem kâr amacı güden hem de kâr amacı gütmeyen organizasyonlarda nasıl yürütülmesi gerektiÄŸini düzenleyen kapsamlı bir ahlak kuralları formüle etmiÅŸtir. GeniÅŸ anlamda, her ÅŸey Allah (s.v.t.) tarafından sayıldığı için, muhasebe Ä°slam’ın merkezinde yer alır. Ä°slam’da muhasebe kavramı muhasebe ilkelerine örnek referanslarda bulunan Kur’an’dan türetilmiÅŸtir. Temel seviyede, Allah (s.v.t.) Müslümanların iÅŸlemlerini kayıt altına almalarını gerekli kılmaktadır. Kaydetmeye yapılan böyle bir vurgu hakların ve yükümlülüklerin yerine getirilmesinin önemini göstermektedir. Bu, Kur’an Kerim’de ÅŸöyle beyan edilmektedir:
 
“Ey iman edenler! BelirlenmiÅŸ bir zamana kadar bir borç iliÅŸkisi kurduÄŸunuzda bunu yazın. Aranızdan bir kâtip bunu adaletle yazsın. Kâtip Allah’ın (s.v.t.) kendisine öÄŸrettiÄŸi gibi yazmaktan geri durmasın…” (Bakara, Ayet 282). Yukarıdaki ayet diÄŸer organizasyon ve bireylerin yanı sıra ticari veya kâr amacı güden organizasyonlara da uygulanmaktadır. Muhasebenin temel amaçlarından biri muhasebeci ve hesap sahibi arasında adil bilgi akışını saÄŸlayarak hesap verebilirliÄŸi artırmaktır. Bu, muhasebenin bilgi saÄŸlamada çok önemli bir rol oynadığı anlamına gelmektedir. Muhasebe dini görevin yerine getirilmesinde bir hesap verebilirlik aracı olup Adnan ve Gaffikin (1997) tarafından açıklandığı üzere “muhasebenin insanın Allah’a (s.v.t.) karşı hesap verebilirliÄŸini yerine getirmesine yönelmesi muhasebe bilgisinin bireylerin zekâtlarını hesaplamalarını mümkün kıldığı anlamına gelmektedir”.
 
Ä°slami bakış açısından, ekonomik kaynaklardan sorumlu olanlar, söz konusu iÅŸlem ve kaynakların hükümet, ticari veya kâr amacı gütmeyen organizasyonlara ait olup olmadığına bakılmaksızın idarenin yürütülmesini açıklamak zorundadırlar. Peygamber Muhammed’in (s.a.v.) “her biriniz bir velisiniz ve her bir veli altındaki her ÅŸeyden sorumludur” sözünde açıkça beyan edildiÄŸi üzere, Allah (s.v.t.) insanları yer yüzünün (yaratılışın) idarecileri olarak tayin etmiÅŸtir. Bu sebeple, Ä°slam söz konusu olduÄŸunda, kâr amacı güden ya da gütmeyen organizasyonların yönetiminin, paydaÅŸların ihtiyaçlarını karşılamaları ve Ä°slami öÄŸretilere uygun bir ÅŸekilde görevlerini yerine getirmeleri gerekir.
 
Ä°slam kendi hesap verebilirlik veya El-Safi tarafından kullanılan bir terim olan, tüm Müslümanların Hesap Gününde eylemlerinden ve eylemsizliklerinden sorumlu oldukları anlamına gelen, Teklif kavramını geliÅŸtirmiÅŸtir. El-Safi ÅŸöyle diyor: “Her insan kendi iÅŸlerinden sorumludur ve herkes küçük veya büyük tüm iÅŸlerin yazılı olduÄŸu bir eylemler kaydı ÅŸeklinde bir “kitaba” sahiptir. Yüce Allah (s.v.t.) ölümden sonra bütün insanları hayata döndürecek ve mezarlarından çıkaracak ve böylelikle her birinin eylemlerinin, ödüllerinin veya cezalarının sonucunu karşılayacaktır”. Bu durum, her bir Müslümanın bu dünya ve öte dünyadan oluÅŸan ikili bir dünya görüÅŸüne sahip olması ÅŸeklindeki Ä°slami ontolojiyle uyum içindedir.
 
Dolayısıyla, Ä°slam’daki hesap verebilirlik her Müslümanın dünyadaki davranışlarının Ä°slami kurallara uygun olup olmadığından emin olmasını gerektirmektedir. “Ä°nsanoÄŸlu Allah’a (s.v.t.) karşı sorumludur ve onun ahiretteki baÅŸarısı bu dünya hayatındaki performansına baÄŸlıdır”. Aslında, bu kavram politik, sosyal ve bireysel alana uygulanan Ä°slam’ın çekirdek mesajını oluÅŸturur. Açıkçası, Ä°slam hesap verebilirlik ilkesini kapsamlı ve herkes için uygulanabilir olarak görmektedir. Ä°slam’da, her Müslümanın iyi veya kötü bütün eylemlerinin kayıtlı olduÄŸu Allah’la (s.v.t.) bir “hesabı” bulunmaktadır. Bu nedenle, Müslümanlar bu dünyadaki eylem ve eylemsizlikleri için hesaba çekileceklerine inanırlar. Bu itibarla, bu dünyadaki her eylem ve kelime Ä°slami öÄŸretilerle uyumlu olmalıdır. Ä°slam’daki hesap verebilirlik kavramı hesap verebilirlik ilkesine atıfta bulunan Kur’an türetilmiÅŸtir. Askary ve Clarke (1997)’a göre, Kur’an-ı Kerim’de, “Allah(s.v.t.) hesap verebilirliÄŸin kökü olan Hesap veya “account” kelimesini, farklı ayetlerde sekiz defadan fazla tekrar etmektedir”. Hesap vermek, genel anlamıyla, her insan ‘hesap verebilir olduÄŸu için’ insan çabasıyla ilgili bütün meselelerde bir kimsenin Allah’a (s.v.t.) karşı “hesap verme” yükümlülüÄŸüyle ilgilidir. Ä°slam’daki hesap ile Ä°ngilizcedeki ‘account’ kelimesi arasındaki temel benzerlik her Müslümanın Kur’an-ı Kerim’de belirtilen görevleri yerine getirme sorumluluÄŸunda yatmaktadır. Benzer ÅŸekilde, ticari bir giriÅŸimde hem yönetim hem de sermaye saÄŸlayıcıların, firma içindeki ve dışındaki davranışlarından dolayı sorumlu olduÄŸudur. Bu baÄŸlamda hesap verebilirlik cemiyete veya toplumun tamamına hesap verebilirlik anlamına gelmektedir.
 
 
Kaynak: Ä°slamiiktisat web sitesi
 
 
Not: Bu yazı, Mohammed Yasin’in 31.10.2017 tarihinde al Ameen Post’ta Ä°ngilizce olarak yayınlanan makalesinden çevrilmiÅŸtir. Makalenin orijinal metnine http://www.alameenpost.com/articles.aspx?categoryname=Taxes&newsid=9242 (EriÅŸim: 26.01.2020) linkinden ulaÅŸabilirsiniz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.