Sosyal Medya

Kürsü

Taha Kılınç: ABD ve İsrail’in de açıktan desteklediği proje tam gaz uygulamaya geçirildi

Taha Kılınç- Yeni Şafak



“Arap Baharı” adı verilen bölgesel türbülans sürecinin en keskin sonuçlarından biri, coÄŸrafyamızdaki “Ä°slâmî muhalefet” potansiyelini ortaya çıkarması oldu. Dış yönlendirmelerin gidiÅŸattaki etkisi bir yana, dikkatle bakanlar için, OrtadoÄŸu’daki her ülkenin ayrıntılı röntgeni, güçlü ve zayıf noktaları, barındırdığı hareketlenme imkânı ve gücünün sınırları, olaylar geliÅŸtikçe daha da net bir ÅŸekilde meydana çıktı. Bölgeyi ezberler ve ön kabuller çerçevesinde izleyenler hariç, herkes yaÅŸananlardan bol bol ders çıkardı, notlar tuttu, planlarını ve tasavvurlarını revize etti.
 
“OrtadoÄŸu’nun zinde güçleri” açısından, Ä°slâmî hareketlerin “Arap Baharı” sürecinden güçlenerek ve iktidara gelerek çıkması, muhtemel en korkunç senaryoydu. Özellikle özgür seçimler yoluyla koltuÄŸun el deÄŸiÅŸtirmesi usulünün yerleÅŸmesi, uykularını kaçıran bir ihtimaldi. Ayrıca, bölgedeki ABD-Ä°srail ekseninin sarsılmasına da asla müsaade edilemezdi, yönetici kadrolar bu eksenin ekonomik ve siyasî rantıyla koltuklarına zamklanmıştı çünkü.
 
Åžahit olunan sosyal ve siyasî hareketlenmeye düÅŸük yaptırmak için, üç parçalı bir proje hazırlandı. Buna göre: 1) Ä°slâmî hareketler boÄŸulacak, iktidardan düÅŸürülecek, itibarsızlaÅŸtırılacak veya askerî müdahalelerle ortadan kaldırılacaktı, 2) Dinî alan tamamen devletlerin tasallutu altına alınarak, Ä°slâmî siyaset iddiası taşıyan her çizgi ve yorum “Siyasal Ä°slâm” damgasıyla dışlanacaktı, 3) EÄŸlence sektörü, dünyevileÅŸme ve müstehcenlik teÅŸvik edilerek, insanoÄŸlunun nefsânî tarafına oynanacak, böylece dinin toplumlar üzerindeki baÄŸlayıcılık ve belirleyicilik derecesi azaltılacaktı.
 
BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’ın başını çektiÄŸi, ABD ve Ä°srail’in de açıktan desteklediÄŸi bu proje, sahada tam gaz uygulamaya geçirildi:
 
Ä°lk önce, 3 Temmuz 2013’te, Mısır CumhurbaÅŸkanı Muhammed Mursi darbeyle devrilerek, Müslüman KardeÅŸler TeÅŸkilâtı (Ä°hvân) mensuplarına yönelik kapsamlı bir kovuÅŸturma baÅŸlatıldı. Binlerce Ä°hvân üyesi dünyanın gözleri önünde öldürüldü, hapsedildi, idama mahkûm oldu, sürgüne gitmek zorunda kaldı… “Ä°hvâncı” olmak, Arap dünyasında en büyük suçlamaydı artık. BAE ve Suudi Arabistan yönetimleri Ä°hvân’ı “terör örgütü” ilân ederek, kendi sınırları içindeki ve etkileri altındaki bütün bölgelerde Ä°hvân çizgisine savaÅŸ açtılar. Bu arada, bütün muhalif Ä°slâmî hareketler de “Ä°hvâncı” olmakla itham edilerek aynı torbaya dolduruldu.
 
BAE-Suudi Arabistan ikilisi (tekrar rayına soktukları Mısır’ı da peÅŸlerine takarak), eli daha da büyütüp Yemen, Libya, Suriye ve diÄŸer ülkelerde sahaya indiler. Suriye’de gelecek vaat eden yerli muhalif komutanlar ve liderler teker teker avlanırken ve nihayet BeÅŸÅŸar Esed rejimiyle yeniden saflar sıklaÅŸtırılırken, Türkiye ve Katar, bölgedeki Ä°slâmî hareketlere verdikleri destek nedeniyle hedef tahtasına oturtuldu. Bu baÄŸlamda, 15 Temmuz darbe giriÅŸimindeki dış ayaklardan birini, coÄŸrafyamızın bazı baÅŸkentlerinde aramak gerekir.
 
Ä°kinci adım olan “dinî alanın tamamen kuÅŸatılması”nda, siyasi yönetimler, din adamlarından ve ulemâ sınıfından büyük destek gördü, görüyor. “Siyasal Ä°slâm” adı altında, Ä°slâm’ın siyasete, uluslararası iliÅŸkilere, ekonomiye ve hayatın diÄŸer alanlarına getirdiÄŸi düzenlemeleri mahkûm etmeye giriÅŸen muktedirler, söylemlerinin altını “dini argümanlarla” doldurmaya teÅŸne bir din adamı ve ulemâ kadrosunu da hazır buldular. Mısır’da Ezher, Suudi Arabistan’da resmi müftülük makamı ve baÄŸlı kuruluÅŸlar, BAE’de -Åžeyh Abdullah bin Beyye riyasetinde teÅŸkil edilen- fetva konseyi vb. tamamen bu amaç çerçevesinde hizmet veriyor bugün. Birçok ülkede binlerce Ä°slâm âlimi, davetçi ve aktivist tutuklanırken, yöneticiler, kendilerine ayak bağı olmayacak bir Ä°slâm yorumunu kitlelerde yerleÅŸtirmeye çalışıyor. Yanlarına çektikleri bazı ‘muteber’ isimler de, onların ekmeÄŸine yaÄŸ sürüyor. Hep beraber hedefleri, camiye ve kalbe hapsedilmiÅŸ, sisler içinde mistik bir hava taşıyan, coÄŸrafyamızın acılarına somut alternatifler ve gidiÅŸata dair eleÅŸtiriler sunmayan, uysallaÅŸtırılmış ve boyun eÄŸmiÅŸ bir Ä°slâm modeli…
 
Ve son olarak, eÄŸlence sektörünün, dünyevileÅŸmenin ve müstehcenliÄŸin alabildiÄŸine teÅŸvik edilmesi baÄŸlamında Suudi Arabistan, “zincirlerini” kırmayı sürdürüyor. On yıllardır ulema sınıfının tekeline bırakılan alanlara (kadın, müzik, sinema vb.) buldozer gibi dalan devlet, “özgürleÅŸme” adı altında, Suudi toplumunun içinde hapsolmuÅŸ durumda bulunan arzu ve iÅŸtahları coÅŸturuyor. DiÄŸer Arap (ve Ä°slâm) ülkelerinde de benzer süreçler aÅŸağı-yukarı böyle yaÅŸanıyor. Bilhassa Körfez yönetimleri tarafından, insanoÄŸlunun nefsanî taraflarına oynama stratejisi, toplumların “aşırılık”tan ve “Siyasal Ä°slâm”dan kurtulmasına, böylece Batı’yla tam entegrasyonun saÄŸlanmasına yönelik toplumsal bir proje olarak yürütülüyor.
 
***
 
OrtadoÄŸu’nun Arap yönetimleri bölgedeki hareketlenmeyle bu ÅŸekilde baÅŸ etmeye çalışırken, Ä°ran’ın bu manzara karşısında ellerini ovuÅŸturmaması imkânsız. Mısır’daki darbeyi sessiz bir ikrarla karşılayan, Türkiye’yi de ısrarla yanında ve ekseninde tutmaya çalışan Ä°ran yönetimi için, Arap dünyasındaki bu periÅŸan görüntü, bulunmaz bir fırsatı da beraberinde getiriyor. Ä°ran’ın -Batı’nın da yol vermesiyle- sahada ilerleyiÅŸini sürdürmesi ve etkilerini derinleÅŸtirmesi, OrtadoÄŸu’daki bölünmüÅŸlüÄŸü daha da artıran bir unsura dönüÅŸüyor böylece.
 
Müslüman dünyanın içine sürüklendiÄŸi bu çok boyutlu açmazın kimlere hizmet ettiÄŸini söylemeye ise gerek yok.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.