Sosyal Medya

Kürsü

İlk Türkçe Romanı Yazan Osmanlı Paşası Ermeni Asıllı mıydı?

'Türk eğitim sisteminin ezberci anlayışından dolayı kafamızda değişmeyen hatta değişmesi teklif bile edilemeyecek bazı kesin yargılar oluşmaktadır. Bu yargıların bir kısmı adeta ''doğru bilinen yanlışlar'' diyebileceğimiz türdendir. Bu doğru bilinen yanlışlardan biri de ilk Türkçe romanımız meselesidir. Az çok edebiyatla haşır neşir olanların adı gibi bildiği şeylerden biri de ilk Türkçe romanımızın Şemseddin Sami'nin 1872-73 tarihli Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat isimli romanı olduğu yargısıdır. Peki gerçekte durum böyle midir? Bu sorunun cevabını kısa ifadelerle anlatmak pek mümkün değildir. '



Kadir GÜVEN - Düşünce Mektebi

Öncelikle Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ı ilk Türkçe roman diye nitelendirmek yanlıştır. Aslında kesin yargılarla hep bir ''ilk'' oluşturma durumu edebiyat eleştirisi açısından sağlıklı değildir. Roman türünün batı eksenli ortaya çıkıp diğer kültürlerde kendini gösterme sürecinde, yerel kültürlerdeki edebi türlerin romanla olan ilişkisini kesin çizgilerle belirlemek sıkıntılı bir yaklaşımdır. Tanzimat Dönemi'nde edebi dünyamıza giren ve baskın hale gelen roman türünde sınıflandırmalar sorunsalı günümüzde hala devam etmektedir. İlk Türkçe roman meselesinde de kesin yargılarda bulunmak zordur.

TaaÅŸÅŸuk-ı Talat ve Fitnat romanından daha önce kitap haline getirilen Hayal-i Celal romanın varlığı TaaÅŸÅŸuk-ı Talat ve Fitnat'ın ilk roman olma konumunu sarsmaktadır. Recaizade Mahmut Ekrem'in aÄŸabeyi olan Recaizade Mehmet Celal tarafından yazılan Hayal-i Celal'in uzun bir süre hasır altı edilip bilinmemesinin sebebini BoÄŸaziçi Ãœniversitesi'nden hocam Erol KöroÄŸlu şöyle açıklamaktadır. ''Mehmet Celâl’in bir ÅŸiirinde “homoseksüel” olduÄŸunu açıkça söylemiÅŸtir. Edebiyatta yeniliÄŸin öncülerinden olan Recaizade Mahmut Ekrem’in, kardeÅŸinden ve ona ait bu ilginç kurmaca anlatıdan hiç bahsetmemesi belki de bu cinsel yönelimden kaynaklanmaktadır.''

Bu iki Müslüman Osmanlı yazarın elinden çıkan romanlardan önce bir başka roman daha yayınlanmıştır. Bu roman 1871 yılında anadili Türkçe olan Evangelinos Misailidis Efendi'nin Karamanlıca (Anadili Türkçe olan Ortodoks Hristiyan Türklerin konuştuğu dil) yazdığı Temaşa-i Dünya ve Cefakar ü Cefakeş romanıdır. Bu roman da Türkçe olarak yazıldığından dolayı bu romanı da ilk Türkçe roman olarak kabul etmek mümkündür. Fakat bu romanın bahsettiğim ilk iki romandan önemli bir farkı vardır. Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat ve Hayal-i Celal Arap alfabesi temelli Osmanlı Alfabesiyle Türkçe yazılırken Temaşa-i Dünya ve Cefakar ü Cefakeş romanı ise Rum harfleriyle Türkçe olarak yazılmıştır.

Bu bahsettiğim romanlardan neredeyse 20 sene evvel yazılan bir başka roman ise çok ayrı bir noktadır. Gerçek ''ilk Türkçe roman'' olarak değerlendiren bu romanın ismi Akabi Hikayesi'dir. Ermeni harfleriyle Türkçe olarak Vartan Paşa tarafından yazılan bu romanın basım tarihi 1851'dir. Yani ilk roman olarak bildiğimiz Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat romanından 20 sene evvel. Roman Türkçe olarak yazılmıştır fakat Osmanlı alfabesiyle değil Ermeni alfabesi ile yazılmıştır. Akabi Hikayesi İstanbul'da yaşayan Ermeni cemaati için yazılmıştı. İstanbul'da yaşayan Ermeniler günlük hayatlarında Türkçe'yi kullanıyorlardı. Fakat Ermeni okullarında Ermeni harfleriyle okuma öğretiliyordu. Dini ve eski kutsal metinleri bu harfleri öğrendiklerin dolayı okuyabiliyorlardı. Fakat günlük hayatlarında Türkçe konuşuyorlardı. Bu duruma örnek vermek gerekirse günümüz Türkiye'sinde insanlar Kuran'ı Arapça bilmeden Arap harflerini öğrenerek okuyabilmektedirler. O dönemin İstanbul Ermenilerinde de benzer bir durum söz konusudur.

Arkaik Ermenice her ne kadar Ermeni okullarında öğretilse de Ermeni cemaati günlük hayatında Türkçe konuştuğu için bu Ermenice onlar için zor gelmekteydi. Bu durumun farkında olan Vartan Paşa dönemin Ermenileri tarafından Türkçe yazmak için kullanılan Ermeni alfabesini Türkçeye daha uygun hale getirerek eserini Ermeni harfleriyle Türkçe olarak yazar. Osmanlı Ermenileri bu şekilde romanı rahatça okuyup anlayabildiler.

İlk Türkçe romanın yazarı Vartan Paşa ise yurtdışında iyi bir eğitim almış Osmanlı Bahriye Nezaretinde çalışarak Paşa rütbesine kadar yükselmiş bir İstanbul Ermenisidir.

Romanın konusu ise dönemin İstanbul Ermeni cemaatinin yaşayışını görmemiz açısından çok ilginçtir, adeta dönem belgeseli niteliğindedir. Bir aşk hikayesi etrafında gelişen olayların arka planında farklı mezheplerin çatışması anlatılmaktadır. Kadim Ermeni Ortodoks Kilisesi'ne inanan Ermenilerin bir kısmı 18.yy.dan sonra misyonerlerin etkisiyle Katolik ve Protestan mezheplerine geçtiler. Ortodoks Ermeni Kilisesi Katolik olan Ermenileri mürted ilan ederek onların sürgününe neden oldular. Daha sonra Osmanlı Devleti Katolik Ermeni Kilisesi'ni resmen tanıdı. İstanbul'da birlikte yaşayan bu iki Ermeni cemaati arasında ise düşmanlık sürdü. İşte roman böyle bir dönemde yazılmıştı. İki farklı mezhepteki Ermeni gencinin acıklı aşk hikayesi romanda anlatılmaktadır. Farklı mezheplerinden dolayı birbiriyle evlenmelerine izin verilmeyen iki gencin sonu ise kötü bitmektedir. Romanın yazarı Vartan Paşa ise Katolik bir Ermenidir. Fakat bu mezhep düşmanlığına karşıdır. Roman boyunca bu mezhep düşmanlığına bir aşk öyküsü üzerinden karşı gelmektedir.

Eğer çeviri romanları saymayacaksak Vartan Paşa'nın 1851 yılında Ermeni harfleriyle Türkçe yazılan Akabi Hikayesi'nin ilk Türkçe roman olduğunu söylemek mümkün gözükmektedir. Her zaman edebiyatta kesin yargılardan uzak durmanın daha sağlıklı olacağına da unutmamak gerekir.

Kadir GÃœVEN

KADİR GÜVEN'İN DİĞER MAKALELERİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.