Makale
'Ben Varmam İnekliye, Yoğurdu Sinekliye'
"Ben varmam inekliye, yoÄŸurdu sinekliye
Mevlam nasip eylesin omuzu tüfekliye"
Son zamanlarda kadın erkek ilişkileri üzerine kafa yorup okumalar yaparken makaleye başlık yaptığım türkü dilime dolandı. "Ben varmam inekliye, yoğurdu sinekliye..." Gerçi yeni nesil kızlarımızın kocaya varmak diye bir meseleleri yok sanırım. Malum eskiden kız almak-kız vermek diye bir tabir vardı, bizim yaş kuşağı iyi bilir.
Büyük ailenin mutasyon geçirip çekirdek aileye evrilmeden önceki yıllarda; vakti gelen delikanlı için gelin alınır, büyük ailenin büyüklüğü çerçevesinde ya bağımsız bitişik nizam ev ya da evin bir köşesinde yeni aileye bir oda verilip gelin kız büyük aileye dahil edilirdi. Dolayısıyla kızımız bir menzile/kocaya varmış olurdu. Şimdilerde, kızla oğlan anlaşmış, bize hayırlı olsun demek düşer, diyerek büyükler takısını takıp köşeye çekiliyor. Kız tarafı kız veriyor, oğlan tarafı oğlan veriyor, gerisi sen sağ ben selamet...
Hatta evlerden ırak, nikâh gibi lüzumsuz resmiyetlerle uÄŸraÅŸmak istemeyen, "canım sıkıldı mı vururum tekneyi gider" hissiyatı ile aynı evde konaklayan, adına aile demekten ar ettiÄŸim yaÅŸam formlarına da kıyıda köşede rastlanır oldu.
Tabi o ayrı konu, toplumun kanayan yarası, bu yazının baÄŸlamı dışında, lakin hepimizin üzerinde karabasan gibi, halı altına süpürdüğümüz bir mevzu olarak ve her geçen gün özellikle ÅŸehrin üniversite mahallelerinde, okumuÅŸ taife arasında artarak, Sibirya soÄŸuÄŸu gibi Balkanlar’dan üzerimize geliyor. Bir tedbir almazsak ne kadar mahsulümüz, fidanımız var ise telef olacak haberiniz ola.
Yazımızın gündemine dönecek olursak. “Varmak” kelimesini tevil edip her ÅŸeye raÄŸmen, “yönelmek”, “ilgi göstermek” ÅŸeklinde bugünün Türkçesine tercüme ederek, kızların “inekli ve yoÄŸurdu sinekli” diye tabir edilen iÅŸinde gücünde, içkisi kumarı olmayan, orta mektep mezunu, sessiz, kendi halinde, iyi aile çocuÄŸuna yüz vermediklerini söylememiz mümkün olabilir sanırım.
Ben türkünün yalancısıyım, “Ben varmanı inekliye yoÄŸurdu sinekliye, Mevla’m nasip eylesin omzu tüfekliye” diyor. Haa yoÄŸurdu sinekten arındırıp homojenize kaymaksız tava yoÄŸurdu ÅŸeklinde kâseye koyup, pazarlayan ÅŸirket patronun oÄŸlu olursa “o baÅŸka” manası çıkar mı acep? Bilmem, üstelik “onun arabası da var güzel mi güzel!”.
BildiÄŸim bir ÅŸey var ki, omzu tüfekliye itibar; her daim devam etmiÅŸ sanki. Åžarkının hikâyesindeki omuzu tüfekliyi, bir eÅŸkıya temsil ediyor. Kızın gönlü, bizim Ahmet amcanın çoban oÄŸlunda deÄŸil, yol kesip, kervan kaldıran eÅŸkıyaya kaymış bakar mısınız?
Bizim gençliÄŸimizde Harbiye’de okuyan delikanlıların, omuzu tüfekli taifesi olarak, genç kızların beyaz atlı prensi gibi pastaneden bize nanik yaparken hatırlarım. Harbiyeli tanıdığı olmayan mahallenin en güzel kızı ise mahallenin en bıçkın delikanlısının hizasında yürürdü ne hikmetse. Hey gidi günler!
Yıl iki binlere geldiÄŸinde ne deÄŸiÅŸti diye şöyle YouTube’a bir göz atayım dedim. Aman Tanrım, ismi lazım deÄŸil bir ergen popçu kız çıkmış, tam dört yüz altmış iki milyon kez izlenmiÅŸ. Allah’ım sen aklımı mukayyet ol. Peki, nedir o ÅŸarkı sözü?
“Çaldığın o kalbi yerine koy lütfen
EÄŸer hislerinden pek emin deÄŸilsen
Aradığın aşksa en güzelinden
O zaman baÅŸka
Açarım kapıları hazırım dünden”
“Varmak” kelimesi “açmak” kelimesine evrilmiÅŸ; bizim omuzu tüfekli, “hırsızlığa” terfi etmiÅŸ. Lakin mevzu aynı; çalabilene aÅŸk olsun, kapılar açık. Yalnız dikkat ettiyseniz yüzyıl deÄŸiÅŸiyor lakin beklenti deÄŸiÅŸmiyor. Her hâlükârda da biraz “güç” kullanmak lazım, biraz gayret bekleniyor yani. Kızların radarına gitmek istiyorsan, rakiplerine oyunun kuralları içinde bir omuz atman ÅŸart.
Bir de son zamanlarda gençler arasında muteber olan rap mevzusuna bir göz atayım dedim. Aman Allah’ım, konuya girdiÄŸimin iki katı hızla geri çıkmak zorunda kaldım sevgili okur. Zinhar o mecraya maske-mesafe-hijyen yetmez, duble abdest alıp mevcutlu girmek lazım.
Ez cümle salih bir nesil yetiştirmek istiyorsak yaşadığımız toplumu doğru analiz etmek, doğru analiz yapmak için ise toplumun değişim dinamiklerini iyi anlamak zorundayız. Temiz bir toplum için, kendi mahallemizi temiz tutmak yetmez, zira kötülük bulaşıcıdır. Malum pandemi bize mikropların yayılma konusunda ne denli marifetli olduğunu yaşatarak öğretti. Safları sıklaştıramasak da düzgün tutmak, mesafeyi stabil tutmak, antivirüs yazılımlarınızı güncellemek, hepsinden nemlisi kendi türkülerimizi; yazmak ve söylemek durumundayız vesselam.
Mehmet Bulayır
Not: Bu makale, “Muhal ile Mümkün arasında” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.
Henüz yorum yapılmamış.