Sosyal Medya

Makale

Suni hayatlar

Suni Hayatlar!

Hiç aklımıza düştüğü olmuş mudur? Bu konuda konuşabilmek, yazabilmek, hatta düşünebilmek çok zordur, korkutucudur ve ürkütücüdür.

Hayatın hakikisini, doğalını bilmeden yetişmiş ve yaşayan insanlar, suni hayatın koyduğu ölçüler ve değerler çerçevesinde; özgür olmanın, keşfetmenin, hissetmenin, üretmenin, bizatihi olmanın, sevmenin, yaşamanın hakikisi ile yüzleşemediklerinden olsa gerek; talep etmekten, aramaktan ve hatta bulmaktan, ellerindeki sahteyi kaybetmekten, ölesiye korkarlar.

Böylesine vasatlarda yetişmiş olanlar ve böyle olanlarla birlikte yaşayanlar, bu nedenle suni ve hakiki hayat üzerinde konuşamazlar. Zira konuşurlarsa açık yaraya tuz basmış olurlar.

Yara sahiplerinin çoÄŸu, ÅŸifa arayışları olmadığı için meselenin hakikatine dikkat kesilmez, sadece tuzun verdiÄŸi acıya olumsuz tepki gösterirler ve bunu yapana çok kızarlar velev ki yapan kendileri olsun. 

YaÅŸlarımızla orantılı içerisinde bulunduÄŸumuz hayatlara, hayatlarımıza bir bakalım. Her ne kadar farklı hayat biçimlerine sahip olanları da temel anlayış ve kök nedenlerinden baÅŸlayarak tanımaya, anlamaya çalışsakta; Allah'a teslim olmuÅŸ kiÅŸiler, gruplar olarak tanımladığımız bizleri, çok daha yakından, detaylı ve iyi tanımak imkânlarımız olmuÅŸtur. Ne gördük, neler iÅŸittik, neler yaptık, nelerin parçası olduk, iddia ettiÄŸimiz inançlarımızı temsil etmekte neredeyiz? Her birimiz an itibariyle varlıklara, hayata, yaÅŸamaya dair imanımız nedir diye, özgün ve özgür bir odaklamayla, arayış üzere miyiz?

Zira hayatın doÄŸasını ve hakikisini bulmak ve yaÅŸamak inancı ve tercih ettiÄŸimiz dinin fıtratı ve temel hükümleri ile karar, davranış ve hâllerimiz arasındaki çeliÅŸki ve boÅŸlukların nedenlerini anlamaya çalışmak insana çok ÅŸey kazandırıyor.

BaÅŸlangıçta, insanların davranış ve hâlleri ve bunları yapılandıran ara mekanizmaların ve usullerin telkinleri ve teklifleri ile baÅŸlayan anlama ve anlamlandırma çabaları yeterli olmayınca; hakikati oluÅŸturan temel hükümlerle, karar ve davranışları oluÅŸturan mertebe arasındaki bütün etki düzlemlerini de kapsayan bütüncül bir düşünce sistematiÄŸi çerçevesinde bakabilmenin mecburiyeti çıkıyor ortaya. Mevzumuz bu olmayacak bugün, zira bu hususlara yeterince deÄŸindiÄŸimizi düşünüyorum. 

Asıl muhteva, suni bir hayat yaÅŸayıp, bunun farkında bile olmayan bir kısım insanların hüsranı, acziyeti, çaresizliÄŸi, kayıpları ve korkuları üzerine olmalıdır. 

Bir Müslüman için fıtratı çerçevesinde yaÅŸanacak bir hayat; bunun inÅŸası, geliÅŸtirilmesi ve korunması süreçlerini kapsayan bir bütünü ifade etmektedir. 

Bu hayatın ekseninde "sadece Allah'a kulluk etmek" vardır. Bu, hayata dâhil olmanın baÅŸlangıç noktası iken, o kadar sulandırılmış, anlam derinliÄŸi hırpalanmış, etki alanı yok edilmiÅŸ ve fakat olmazsa olmaz bir mükellefiyetidir insanın. Bu noktada, Sadece Allah'a kulluk etmenin hayatın ekseni olabilmesi için, bunun fonksiyonel anlamını, hayattaki karşılıklarını bilmek gerekmektedir. 

Sadece Allah'a kulluk etmenin gerekliliğini anlatmak, yazmak, ders haline getirmek, sloganlaştırıp, tekrar etmek ya da ibadet ve sembollere indirgemek onu hayatın ekseni haline getirmez. Zira kulluk etmek fonksiyonel bir kavramdır ve fiili karşılıkları vardır.

Daha sonra bu eksen esas alınarak bir hayat inşa edilmeye başlanır. Bütün hayatların mahiyetleri; eksen alınan varlık nedeninin gerçekleştirilmesini mümkün kılacak hüküm cümlelerine havi dini bilgilerle belirlenir.

Müslümanlar için kitap, sadece "Allah'a kulluk etmek" eksenli bir hayatın inşa edilip yaşanabilmesini mümkün kılacak; anlamları, ölçüleri, sınırları, ilkeleri, hukuku, ilişkileri, kök stratejileri, usulleri ve gerekli diğer hususları sağlamaktadır.

Bu kitabı tebliÄŸ eden Nebi/Resul, aynı zamanda bu kitabın hükümleri ile bir hayatı, küll ve cüzleri ile inÅŸa ederek, orijinal ÅŸahitlik yapmıştır, bugün de yapmalıdır. Bu da hayati bir zorunluluÄŸu içermektedir. Allah kullarına; bunları anlayacak, anlamlandıracak, keÅŸfedecek, icat edecek, planlayacak, inÅŸa edecek, güvenliÄŸini saÄŸlayacak akıl ve melekelerle de süreci yönetmek imkânı verilmiÅŸtir.

Bize yakın olan ve her an Rablik sıfatını tecelli ettiren; hali, kali ve fiili dualarımıza icabet eden, Rabbimizle ilişkimiz de böyle bir hayatı inşa edip, yaşamamızı mümkün kılan sistemin bir parçasıdır. Bu sistem, insanların ve tüm varlıkların yaratılış özelliklerine uygun, hakiki bir hayatın inşa edilmesi için gönderilmiş fıtrat dininin bütüncül yaklaşımını ifade etmektedir. Bu sistemi bütüncül olarak işletmeyen, parçalarına indirgenmiş ya da fonksiyonsuz bir din anlayışı ile hakiki bir hayat inşa edilip yaşamak, mümkün olmayabilir.

Eksenine "sadece Allah'a kulluk etmenin" konulmadığı, bunun yerine; usullerin, ekollerin, sistemlerin, insanların, tarihin, geleneÄŸin, bilginin vs konulduÄŸu süreçlerle ancak suni hayatlar yapılandırılıp, yaÅŸanabilir. 

Hayatın inşa sürecinde önce eksen belirlenir ve bu eksenden mülhem tahayyül ve tasavvurlar oluşur. Daha sonra bu çerçevede pratik süreç başlar. Düşünülür, konuşulur, planlanır, inşa edilir, düzeltilir, geliştirilir. Böylece tümü ahsen-u amel olan bir hayat yaşanır.

EÄŸer bir eksen ve bundan mülhem tahayyül, tasavvur ve planlar yoksa hakiki bir hayatın inÅŸa süreci de olmaz. Bunu baÅŸaramayan topluluklar, kendilerine bir tasavvur oluÅŸturup, bununla bir hayat kurmak çabasında olanlardan etkilenerek, onların gölgesinde bir hayat yaÅŸamak durumunda kalırlar. 

Yukarıdaki sistem unsurlarının; varlıklarının, fonksiyonlarının, etkilerinin ve kullanım doğalarının farkında olmayan ve bu kıymetleri yerli yerinde, usulünce kullanamayanlar; süreçlere ve ilişkilere bizatihi taraf olamayanlar, hakiki bir hayat inşa edip yaşayamazlar. Zira onlar, şeytanın; "onları şükredici bulmayacaksın" vaadini haklı çıkartmaktadırlar.

Buradan hali pür melali gözden geçirmek lazımdır. Kendi hayatımızın fiili ekseninde ne var? Hatta bunun ne kadar farkındayız? Hayatı ve içeriklerini ne kadar kendimiz yaşayarak keşfetmişiz? Ya da ne kadar başkalarının tarifleri üzerinden kabul etmişiz? İtminanı ne kadarımız biliyor ve bunun nimetleri ile hareket ediyor? Tadılmamış aşk tariflerinin edebiyatının, ötesine geçebilmişlerimiz el kaldırsın! Cinsellikle ya da mülkiyetle karıştırılmamış eş sevgisinin, bizatihi denenmiş hasılalarından üç beş cümle edebilecekleri çoğumuz dinlemeye hazırız.

GeleneÄŸin ve temsilcilerinin taraftarıyım teziyle zekâsını, yeteneklerini inkâr ve heba edip; müessir ve hakiki hiçbir ÅŸey yapmadan ve fakat halini gerekçelendirip, kendini ikna etmeye çalışarak; aynı zamanda ruhunun derinliklerinde ıstırap çekerek ölüme hızla giden birileri var mı diye sorsam aklınıza kaç kiÅŸi gelir?

Överek, yücelterek ve üzerinde hiç düşünmeden, ne işe yaramaktadır sorusunu hiç sormadan içerik hazırlayıp, ders vererek ömrünü geçirenlerden; yüzleşip de bunun pek işe yaramamış olmak ihtimalini görmeye ne kadar tahammül edebilirler?

Cehennemi buhranlar yaşarken, "imrenilecek insan" şöhretini korumak için yapageldiklerini terk etmek korkusunu kaç babayiğit yenebilecektir.

Önümüzde en yakıcı sorunlardan biri olarak duran; elimizden kaçan, kaybettiÄŸimiz kendimizin, insanların, gençlerin bunalımlarını görmezden gelerek, içeriksiz ve etkisiz tespitler dinleyip, okuyup, birbirimizle paylaÅŸarak, fıtratlarını ve ÅŸakilelerini dikkate almadan onların da bizler gibi zekâ, akıl, ÅŸahsiyet ve meleke sahibi olduklarını ıskalayıp, tesirsiz nasihat ya da eleÅŸtiri veya kızmakla sorunu çözebilmek gayretlerinin ancak acziyet ifadesi olarak nitelendirilebileceÄŸi gerçeÄŸini kaçımız kabullenebilmektedir.

Bugün insan cinsi (daha çok gençler), yoÄŸun saldırı altında ne yapacaklarını bilmiyorlar. ÇoÄŸunlukla hayata iliÅŸkin hakiki bir tarifleri, anlam cümleleri ve idealleri yok. Belki de gençlerin, ana direnç noktaları olabilecek ebeveyn ÅŸahitliÄŸinden ve rehberliÄŸinden yoksun biçimde; bu hallerinin faturasını anne ve babalarının dinine kesmektedirler. Bu koÅŸullarda onların da hakiki bir hayat kurmak ÅŸansları yok gibi gözükmektedir. 

İnsanların zihinlerini bloke ederek bir şeyler anlatmak yöntemleri; her şeyi tarif etmek gayretleri ile insanların çoğunluğunu, yönetim ve karar süreçlerinin dışında tutan örgütlenme ve idare biçimleri; insanların, yaşayacakları hayatın inşasına katılımını esas almayan yöntem, yaklaşım ve kabuller de hakikate uygun bir hayat kurmayı engellemektedir. Zira insanlar düşünmeden, akletmeden, keşfetmeden, denemeden, üretmeden ve hatta bizatihi öğrenmeden bir hayat yaşamak durumunda kalmaktadırlar.

Hayat anda yaşanır ne geçmişte ne gelecekte. Allah'a kulluk da anda yapılır.

Anda yaşanan hayatı, anda yapılacak bir kulluğun fonksiyonu olarak inşa ettiremeyen bir din anlayışı ile ancak suni bir hayat yapılandırılır ve yaşanır. Böyle bir din anlayışı, hayatın, inşa sürecinde, özgün mahiyetini belirleyen fonksiyona sahip fıtri bir anlayış olmaz. Böyle bir din anlayışı olsa olsa; kültürün bir parçası ya da yaşanılan hayattaki özel tercihleri belirleyen hobiler gibidir. Böylesi bir hayat da zorunlu olarak düalisttir.

Suni bir hayat yaşamanın handikabı, bu tarafta-dünyada itminana, rızaya ve kulluğa ulaşamamak; bundan sonraki hayat buudunda, gerçek hayatın cennetinde yaşayamamak riskidir. Kıyamet günü mutlaka gelicidir, bilinmezliği bizim şakilemizle ilgili olup, herkesin yapmakta/yapmamakta olduğunun karşılığını bulacağı gündür o. Ona inanmayan, nefsinin arzusuna uyan kimseler, sakın bizleri ona inanmaktan alıkoymasın. Allah korusun işte o zaman helak oluruz.

 

Murat Sayımlar

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.