Sosyal Medya

Makale

önce milletin dili oldu, sonra duası

yaÅŸanmışlık bir bilgi deÄŸil, 
bir izdir dost...
ne kütüphanelerde bulunur
ne de google’da yazılır.

hayır hayır, tecrübeden bahsetmiyorum.
tecrübe ayrı bir ÅŸeydir. belki seni baÅŸarılı kılar,
ama yaÅŸanmışlık seni sabırlı, merhametli, dirayetli yapar.
insan yaÅŸanmışlıkla yoÄŸrulmadıkça hikmet üretemez.
yaÅŸanmışlık, insanın çilesidir.
acıyla piÅŸmiÅŸ, sabırla yoÄŸrulmuÅŸ, zamanla tartılmış bir ömürdür.

ve bu topraklarda yaÅŸanmışlık, sadece bireyin deÄŸil, bir milletin çilesiyle yazılmıştır.
yüz yıldır susan ezanların, parçalanan hilâlin, boynu bükülen ümmetin yaÅŸanmışlığıdır bizimki…
gözyaşıyla mühürlenmiÅŸ mektuplar, sürgün edilmiÅŸ âlimler, kapatılmış medreseler, 
daraÄŸaçlarında sallanan bedenler, satır aralarına gizlenen dualar… ah!

halep’te, baÄŸdat’ta, kudüs’te yankılanan feryatlar; istanbul'da, ankara'da, konya'da, diyarbakır’da sessiz çığlıklara karışmıştı.
mazlum halklar bir çare beklerken, bu milletin eli zincire, dili mühüre vurulmuÅŸtu.

iÅŸte böyle bir zamanda…
bir adam çıktı.
evet sahici ve bir o kadar bizden
gövdesi bu topraklardan.
sesi, ümmetin boÄŸazında düÄŸümlenen haykırışlardan beslenen…
sıradan değil, sabırdan doğan bir adam.
bir “uzun adam” dendi ona… 
çünkü onun yolu uzun, yükü ağır, davası derindi.
23 yıl önceydi.
milletin baÄŸrından çıktı.
önce milletin dili oldu, sonra duası…
sustuÄŸumuz ne varsa dillendirdi.
umutsuzluğun harflerini tek tek sildi bu milletin alnından.

ayrıştıran değil toparlayan,
inkâr eden deÄŸil dirilten bir akıldan bahsediyoruz.
sadece projelerle deÄŸil, sabırla, sebatla, yılmadan örülen bir mücadele…
dünya mazlumlarının gözünde “karanlıkta bir kandil”, 
bu milletin nazarında ise “emaneti taşıyan bir yiÄŸit” oldu.
makedonya’da cami gölgesinde namaz sonrası ellerimi elleri içine alan, gözü gözümde 
gönlünden süzülüp gelen bir hırıltı gibi 
“tayyip’’ diye kelimelere duran bir yaÅŸlı adamın yaÅŸanmışlıklarının özetidir iÅŸte dediÄŸim 

savunma sanayisinden saÄŸlığa, eÄŸitimden diplomasiye kadar uzanan bir yürüyüÅŸ bu.
bir gecede deÄŸil, her gecesinde rabbe yakararak geçirilen 23 yılın yürüyüÅŸü…

ve yine ne garip ki…
bunca yaÅŸanmışlığa raÄŸmen hâlâ dil uzatan, küçük gören, hafife alanlar var.
milletin yorgun omuzlarına deÄŸmemiÅŸ parmaklarla, 
ekrandan, sosyal mecradan 
“ne yaptı ki?” diye soranlar…
çile bilmeyenlerin, sabır nedir tanımayanların eleÅŸtirileri…
ergen ve sığ… çünkü yaÅŸanmışlıktan uzak.

bugün hâlâ “ne yaptı ki bu adam?” diyenlerin sesi, 
ne garip ki düÅŸmandan çok, içerden geliyor.
ve bu sesin tonu, tam da İslam düÅŸmanlarının sevdiÄŸi tonda:
küçümseyici, itibarsızlaÅŸtırıcı, alaycı…
mesela, gazze'ye sırtını dönmüÅŸ!, 

oysa ki yaşanmışlık; sadece bilgiyle değil, bedelle kazanılır.
ve tayyip bey’in yaÅŸanmışlığı, yalnız ÅŸahsî deÄŸil;
bir milletin küllerinden diriliÅŸinin sessiz devrimidir.
bu devrim, hâlâ kıymetini bilmeyen dindar görünümlü muhterisler tarafından
ama zamanı olmadığı, ama gücü yetmediÄŸi, ama bir nedenle 
yapamadıkları veya eksik yapılan zannedilen 
"yeterince İslami, insanı deÄŸil" bahanesiyle deÄŸersizleÅŸtirilmeye çalışılıyor.

kimi entelektüel birikimine yaslandı, kimi titrine, 
kimi takiye ruhuna bürünmüÅŸ siyasi abasına…
ama hepsi aynı yerden konuÅŸtu: muhalif olma dürtüsü.
bazı dindarlar için muhalif olmak, bir fikir deÄŸil artık, 
bir kimlik haline geldi.
okumuÅŸ ama üç keçiyi güdemez adamların kibir abidesi duruÅŸları 
“muhalif müslüman’’ etiketinde satışa sunuldu 
“bu kadar da abartmayın,” diyen,
“ayasofya’yı açsa ne olur, kalp açmıyor ki!” diyerek kendini bilge sanan,
“filistin’i savunmak siyaset deÄŸil, reklam!” diye küçümseyen hoyrat bir kesim…

oysa ki yaÅŸanmışlık; sadece bilgiyle deÄŸil, bedelle kazanılır.
ve tayyip bey’in yaÅŸanmışlığı, sadece ÅŸahsî bir hikâye deÄŸil,
bir milletin küllerinden doÄŸuÅŸunun modern çaÄŸdaki sessiz devrimidir.
15 Temmuz’da göÄŸsünü tanka siper edenlerin duasında onun izi vardır.
gazze’ye sahip çıkan diplomatik mücadelede, somali’ye uzanan merhamet elinde, 
ayasofya’da yeniden okunan ezanda…
o yürüyüÅŸün, o sabrın izi vardır.

nahl sûresi’nde buyrulur:
“Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir ÅŸey bilmez halde çıkardı;
size kulaklar, gözler ve kalpler verdi ki ÅŸükredesiniz.”
ama kalp yalnız bilgiyle iÅŸlemez…
ÅŸükreden kalp, yaÅŸanmışlıkla yoÄŸrulan kalptir.

yaşanmışlık, insana tevazu katar.
çünkü bilginin kibrini, acının tokadı alır.
birine acıyanın kibirli olması zordur; çünkü bir zamanlar o acıyı yaÅŸamıştır.
iÅŸte o yüzden Rasulullah (sav) buyurur:
“kiÅŸiye kendi başına gelen bela, baÅŸkasına karşı merhamet vesilesidir.”

dostum…
bazen okuduÄŸun kitaplar deÄŸil, yaÅŸadığın hüzün dolu hikâyeler seni insan eder.
hikayesi olan adamların
bazen bir damla gözyaşı, ciltlerle dolu raflardan daha çok hikmet taşır.
çünkü insan, yaÅŸadıkça yontulur.
ve her yontuluş, onu Rabbine yaklaştırır.

bir ömür geçer…
ama o ömürden geriye sadece yaÅŸanmışlık kalır.
ve insan, ardında bıraktığı yaşanmışlık kadar insandır.
çünkü bilgi unutur… söz silinir…
ama sabırla yaÅŸanmış bir hayat, gökte kayıtlıdır artık.

ve bugün…
bu milletin alnındaki secde izinde, mazlumların gözündeki ümmet umudunda,
23 yıllık uzun bir sabrın, ağır bir yükün ve derin bir adamın yaÅŸanmışlık izi vardır.
gavurun deÄŸil, ergenlerin deÄŸil, muhalif hastalığına tutulan müslümanın deÄŸil 
erbabın anlayacağı bir iz…

çünkü dedi ökkeÅŸ;
“hakikî ilim, yaÅŸanmış bir hayattır.
ve hakikî liderlik, milletiyle birlikte çileye talip olmaktır.”

sonra susmadı ökkeÅŸ ve 
mustafam, bu yazın 
bir ömür koÅŸturan, yaÅŸanmış hikâye biriktiren 
ÅŸimdilerde yürümekte zorlanan ama yolunda yılmadan yürüyen bir güzel adama 
dua ve teÅŸekkür olsun dedi ve sustu…


paylaÅŸmaya deÄŸer gördüÄŸünüz yazılarımın dilediÄŸi kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.