Makale
At gözlüğü
Bizim dünya dediÄŸimiz ÅŸey kendimiziz aslında; kendi bildiÄŸimiz, kendi yaÅŸadığımız, kendi anladığımız, kendi sevdiÄŸimiz ve yine kendi nefret ettiÄŸimiz ÅŸeylerle sınırlı bir ÅŸey! Hayattan ne anladığımız kendi insanî kapasitemizin, idrakimizin, bilincimizin izin verdiÄŸi kadar! BaÅŸkalarının dünyası da kendi insanî çapları kadar! ÅžaÅŸmaz doÄŸrularımız var ya, hepsinin menzili bizim son sınırlarımızda bitiyor. Hepimiz bir gezegenin içinde topluca ve aynı zamanda kendi iç dünyasında tek başına yaÅŸayan varlıklarız. Gerçeklik dediÄŸimiz ÅŸeyin geniÅŸliÄŸi, içinde yaÅŸadığımız fanusun vadettiÄŸi, izin verdiÄŸi kadar. Ufku durduÄŸumuz yerden görebildiÄŸimiz kadar… Ama iÅŸin cilvesi o ki, herkes o fanusu bütün bir alem sanıyor ya da bu yalana bir ÅŸekilde kanıyor. Bir ÅŸeyleri derinliÄŸine anlamak ve kavramak, hayata daha geniÅŸ ve derin bir zaviyeden bakmak noktasında aÅŸamadığımız en büyük engel bu olmalı!
“Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Herkes baÅŸkasında, kendisi olabildiÄŸi kadarını görür, kendi zekâsı ölçüsünde anlayabilir. Bu zekâ düÅŸük türden ise, tüm zihinsel yetenekler, -en büyükleri bile- onun üzerinde etkide bulunamayacaklar ve o bu yetenekleri algılayamayacak, sadece kendisiyle ortak olan zayıflıkları, mizaç ve karakter eksikliklerini algılayacaktır” diyor Arthur Schopenhauer, ‘Hayatın Anlamı’ isimli kitabında.
Dünyamız bizdekinden baÅŸka olanı anlamaya, baÅŸkaları gibi hissetmeye gayret ettiÄŸimiz ölçüde geniÅŸleyebilir. İnsanın kendine hapsolması en sınırlayıcı ÅŸey! ÇoÄŸumuz kendimizden ötesini göremediÄŸimiz için ya da belki daha doÄŸru deyiÅŸle kendimizden fazlasını göremediÄŸimiz için kısır bilinçlerle yaÅŸamaya mahkûm oluyoruz. Bu pek çoÄŸumuzun farkında bile olmadığı bir at gözlüÄŸü! Bizi her ÅŸeye dar açıdan bakmaya mecbur ediyor. Sonsuz ihtimallerle her an hiç durmadan zenginleÅŸmekte olan alemi, o deÄŸiÅŸkenliÄŸi ve doÄŸurganlığı içinde kavramamıza engel oluyor. Ve yine kendi anladığımız kadarda sabitlenip katılaÅŸan zihinlerimizi tıkanma noktalarını bir türlü aÅŸamaz hale getiriyor. YaÅŸayan bir organizmanın nefes almakta güçlük çeken hücreleri gibi yaÅŸamak durumunda kalıyoruz. At gözlüklerinden kurtulmak zorundayız. Varlığın sonsuz doÄŸasıyla tanışmak, bizi kendi döngüsüne mahkûm kılan tek kiÅŸilik fanusları kırmak tek çaremiz. Fizik alemde bir ÅŸeyi yapmanın zorlukları var; metafizik alemde ise her ÅŸey bakış açını, istikametini, yöneliÅŸini deÄŸiÅŸtirmene bakıyor aslında. Yapmadığımız, yapmaya yeltenmediÄŸimiz ÅŸey belki de bu!
Kelimeler noktanın varlığının farkındadır, önlerine çıkacak diye endiÅŸe duymaz, telaÅŸ etmezler. Noktanın anlatıya nefes alıp verme imkânı verdiÄŸini bilirler. Noktalardan sonra anlatılar devam eder. Peki nokta bir anlatının iki ucunu bir nefes molasında bir araya getirdiÄŸinin farkında mıdır? DeÄŸilse, çok yazık, o nokta anlatının dışında kalır!
Dalından düÅŸen bir meÅŸe palamudu, ormanın sonsuz hikayesinin de dışına mı düÅŸer?
İnsan bilinçtir, bilinci zayıflayınca insanlığı da zayıflar.
Titus Burckhardt, ‘Aklın Aynası’ isimli kitabında insanın aÅŸması gereken kritik bir engeli iÅŸaret ediyor: “Kendini bilmek insan doÄŸasındaki uçurumların ölçüsünü tartmayı ve tutkulu nefisten kaynaklanan her türlü kendini aldatma biçiminden kurtulmayı gerektirir: Bundan daha büyük bir kendini inkâr etme biçimi ve bundan dolayı da daha büyük bir kefaret yoktur.”
“Madem ki buÄŸday dedin” dedi meczup, “o vakit durma, himmeti buÄŸdaydan iste!”
https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhan-ozcan/at-gozlugu-4723567
Henüz yorum yapılmamış.