Makale
Din Adamı Yok İslam'ın İnsanı Var
Kilisenin, Hıristiyanca anlayışın izleri hala toplumda varlığını-etkisini sürdürüyor. Kullandığımız kavramları nedense pek seçmiyor, seçmeden kullanıyoruz. Bu kavramların, muhatabın zihninde nasıl bir algıya dönüÅŸeceÄŸini hesap etmeden kullanıyoruz.
Kur’an bize İslam’ın insanından bahsediyor. İslam’ın insanını inÅŸa etme direktifleri-hükümleri sunuyor. Kur’an yaratılan tüm kulların Halık-ı Zülcelal Allah’ın muhatabı olduÄŸunu söylüyor. Kur’an hiçbir sınıf-statü-cins ayrımı gözetmeden herkese hitap ediyor. İlahi hitap tüm kulların saadetini esas alacak hükümler beyan ediyor. İlahi hitabın muhatabı olarak Ebu Cehil (la) ile Ebu Bekir (ra) arasında fark olmadığını ihsas-ihtar ediyor. Hz. Ömer ne kadar mükellefse Hz. Bilal de, Hz. Habbab da Hz. Sümeyye de o kadar mükellef diyor. Hatta Peygamber gönderilen toplumlara sorulacağı gibi, görevli kılınan peygamberlere dahi hesap sorulacağını ayan beyan ortaya koyuyor.
Çünkü Rabbimiz Kur’an’da “Ey iman edenler” buyururken kimseyi dışarıda tutmuyor her insana, her akıl, irade, vicdan sahibine çaÄŸrıda bulunuyor.
Hemen hatırlayalım kendisine övgüde aşırı giden birine Efendimizin söylediklerini: “Sen ne kötü bir hatipsin vallahi kıyamet günü bana nasıl muamele edileceÄŸini ben dahi bilmiyorum.”
İslam’ın insanı…
İslam’ın gerçekleÅŸtirmeye çalıştığı asıl ÅŸey budur iÅŸte.
Ya İslam’ın insanıyız ya da deÄŸiliz.
İslam’ın, insanı kökten deÄŸiÅŸtirme yolunda, özünde bulunan bu dinamik unsuru bozmaya çalışan ÅŸirk anlayışları, kavramlar üzerinden tahribata giriÅŸiyorlar.
İslam’ın insanı yerine din adamı, din görevlisi, din hizmetlisi, gibi İslam’ın özüyle, aslıyla asla alakası olmayan yeni kavramlar icat ediyor ve bünyemize zerk ediyorlar.
Olan ÅŸu:
Evvela Din hayattan kovulmuÅŸ oluyor.
Din’e bir yer tahsis ediliyor, din’in alanları daraltılıyor.
Din, bir sınıfa indirgeniyor, bu sınıfta sözde "din adamları"… Zaten din, "din adamı" denen bu ne idüÄŸü belirsiz sınıfa ait olursa ÅŸirkte hedefine varmış oluyor. Din adamı din’i (!) iÅŸleri deruhte eder, siyasete, ekonomiye, sosyal hayata karışmaz-karışamaz. Ama siyasete, servete, içtimai hayata vaziyet edenler din’e ve sözde onun adamına karışabilirler.
Din, topluma ait olmaktan çıkıyor, toplum mükellef sınıf kabul edilen din adamlarına iÅŸi yıkıveriyor ve kendisini soyutluyor. Böylece insanlar sorumlu olmadıklarını düÅŸünmeye-zannetmeye baÅŸlıyorlar.
Din (bütün bir hayatı kuÅŸatan bir hakikat iken) özel bir mekâna (cami, mescit) hapsediliyor.
Nükte olsun: Yıllarca kendisini Müslüman olarak tesmiye eden, aslında kendini kaybetmiÅŸ ama sonradan hidayet yoluna giren bir insan özüne-aslına rücu edipte namaza baÅŸladığında neden “hoca” lakabıyla anılmaya baÅŸlar. Hiç düÅŸündünüz mü? Cevap ÅŸu: "Çünkü namazı hocalar-din adamları kılar. O da hoca oldu dolayısıyla o kılacak, biz hoca deÄŸiliz kılmasak da problem yok."
Din adamı tabirinin yol açtığı yıkıma basit bir örnektir bu.
Kendimizi putperest (Hıristiyan) anlayışların literatürüne ahmakça müÅŸteri kılmak ne acı bir durum.
İslam’ı, kuÅŸatıcı bir yaÅŸam biçimi iken, özel merasimlerin, özel seansların hâkim olduÄŸu bir hayat tarzına indirgemek cinayettir. Bu da İslam’ın ÅŸerefli müntesibi özgün müslüman kimliÄŸin katili olmaktır.
Özel merasimlerin özel görevlileri, bu iÅŸi meslek addedip sırtlarını devlete, göbekten sisteme baÄŸlıyor-baÄŸlanıyor, kurtulduklarını sanıyorlar.
Ashab döneminde, hayat içerisinde kendisine asla yer bulamayan bu batıl (din adamı, din görevlisi, din hizmetlisi gibi) ifadeler bugün hayatımızda ne kadar da çok yer tutuyor.
Ashab döneminde, herkes-her ÅŸahıs İslam’ın insanı olmanın derdine düÅŸer, bunun mücadelesini vermeye çalışırdı, ÅŸimdilerde bu iÅŸ sadece adına din adamı denen sınıfa havale ediliyor. (İslam'ı dava edinmiÅŸ tüm misyon sahipleri istisnadır ve baÅŸ tacıdır)
Ashab zamanında, insanlar bireysel mükellefiyetlerini eda ederken isimler önüne hiçbir lakap takmazlar-takılmazdı. Åžimdi bizde hacca gider gitmez “hacı” namaza baÅŸladığınızda “hoca” olunuyor.
Sonradan yakıştırılmış-yapıştırılmış sun’i tüm etiketleri, bize sonradan giydirilmiÅŸ tüm üniformaları atmalı kendimizi asli deÄŸerlerimizle ifade etmeliyiz.
DüÅŸüncelerimizi ifade ederken-etmeye çalışırken hakikate atıf yapmaya çalışmaktan baÅŸka hiçbir gayemiz olmamalıdır.
İslam, bizim dinimiz ve her ÅŸeyimizdir. VaroluÅŸ gayemizdir. Åžanı yüce Rabbimizin bizim için inzal buyurduÄŸu bir kuÅŸatıcı hayat biçimidir. Her insan konumu ne olursa olsun aynı ölçüde-seviyede muhatap ve ÅŸartlar muvacehesinde mükelleftir.
Mescit hayatın kalbidir. Hayata kan pompalayan bir kalp mesabesindedir. Aktiftir, günceldir. Hayatın tüm alanları mescit eksenli ÅŸekillenmeli, yüzü oraya dönük olmalıdır. Mescidin içi ile dışı arasında fark yoktur, içerde alınan dışarıya taşınmalı hayata aksetmelidir. Dışarıda yaÅŸanan da içeriyle bütünüyle örtüÅŸmelidir. İç-dış örtüÅŸmeli-uyuÅŸmalı-tekleÅŸmeli-birleÅŸmelidir.
Adımız sadece Müslüman’dır, bu ismi Rabbimiz vermiÅŸtir, bunun dışında hiçbir isme onay verilmemelidir. BaÅŸkaca hiçbir isme de ihtiyacımız yoktur.
Din adamı yok, İslam’ın insanı var.
İslam’ın insanı olma gayretinde olan her kula düÅŸen de zaten sorumluluÄŸunu bilerek hareket etmek ve sapmışların hidayeti için didinmek, çalışmaktır.
Bu her müslümanın misyonu-özel görevidir.
İslam’ı HıristiyanlaÅŸtırma, mescidi kiliseleÅŸtirme, müslümanı papazlaÅŸtırma operasyonlarına ÅŸiddetle tepki vermeli ve reddetmeliyiz. Toplumun bilinçaltına yer etmiÅŸ bu sakat-sapık anlayışları tecdide tabi tutmalı ve Kur’an’i kavramlarla deÄŸiÅŸtirmeliyiz.
Yasin aydoÄŸan
Temmuz 01, 2025 Salı 21:53
Değerli katkı için teşekkürler
Vesselam
Haziran 10, 2025 Salı 15:44
Din bir kıyafetle sembolize edilir, bir mekana özel kılınırsa, görülmek üzere yada anlatılmak üzere bir din anlaşılır. oysa din hayatı kuşatan, hayatın kendisi olursa din şahsın üzerinde yani yaşantısında görülür. ne yazık ki, dini yaşantıdan çok anlatılan bir din haline getirince dini anlatan birine de ihtiyaç duyulur. o da "Din adamı" olur. oysa din hayatı kuşatan yaşanır hale gelirse din adamına ihtiyaç da olmaz.. anlatmak için anlatana yaşamak için ise anlamaya ihtiyaç var. çok güzel konu elinize sağlık, muhabbetle