Makale
Ölümün Gözüyle Değişim
Son yirmi yıl içinde en fazla kullanılan ve kendisine umut baÄŸlanılan sözcük “deÄŸiÅŸim”. Öyle ki zıt kutuplar bile deÄŸiÅŸimin açtığı sihirli alanda irtibat kurabiliyorlar. Buna raÄŸmen her farklı düÅŸünce dünyasının deÄŸiÅŸimden beklentisi farklı. İddia sahibi söylemlerin bu sihirli kabın içini doldurmadaki çabaları makul karşılanabilir. Bir yanıyla da deÄŸiÅŸimden bahsetmek, iÅŸi zamana bırakmamış daha doÄŸrusu zaman kazanmanın bir baÅŸka ifadesi.
Modern dönemin bu hareketli kavramına Müslüman nasıl bakabilir? Neler bekleyebilir? “Muhkem” kaydıyla bize gelen bilgide, Hz. Adem’den günümüze, kabile hayatından ÅŸehir toplumlarına uzanan süreçte toplumun sürekli bir devinim içinde olduÄŸu örneklerle sunuluyor.
Dünyaya sirayet etmede insanoÄŸlu sürekli arayışlar içinde olurken, hayatını kolaylaÅŸtıracak araç ve yöntemleri geliÅŸtirerek yeni kuÅŸaklara bırakır. Ortaya çıkan medeniyetler kendilerine has üretimleriyle yarış içinde olurken, üstünlük arayışının itici gücüyle iktidar mücadelesinde sürekli yenilenme ihtiyacı hissederler.
İki yüz küsur yıllık modern dönem, söz konusu akıştan çok farklı özellikler arz ediyor. İnsanın hizmetinde olması gereken teknoloji, insanın efendisi olma konumuna insan eliyle yükseltildi. Korkunç bir devinimden kopan sınıf deÄŸiÅŸim, motorun devreye giriÅŸiyle insan fıtratına yabancılaÅŸan seyirle akışını sürdürdü. Kapasite, hız ve dönüÅŸtürücü özelliÄŸiyle ortaya çıkan deÄŸiÅŸim, insanın fıtratını köklü bir biçimde sarsarak, yaratılıştan taşıdığı özü yabancılaÅŸtırıcı özelliklerle etkiliyor.
DeÄŸiÅŸimin bütün heyulasına karşın, deÄŸiÅŸmeyenin karşısındaki konumu ve gücü ne orandadır?
Muhkem bilgiyle bize ulaÅŸan ve tecrübeyle desteklenen birikim; hayatın, hayatı aÅŸan boyutuyla deÄŸiÅŸmeyen sabit tarafına iÅŸaret eder.
İnsan fıtratının eÄŸilimleri, ölümlü oluÅŸu, ahiretin varlığı, hesap günü, cennet, cehennem, bütün bunların üzerinde Yaratıcının muradı deÄŸiÅŸimden etkilenmez. Yaratıcının gönderdiÄŸi bilgi bizzat deÄŸiÅŸimi ve sabiteyi ortaya koyar; ayrıca deÄŸiÅŸime yön verir.
Ölüm var oldukça deÄŸiÅŸimin bütün sihri, Musa’nın asasına çarpıp dökülen olgular olarak kalacaktır. Ölüm, dünya ve ahireti birbirine baÄŸlayan geçit olarak hakikati hatırlatıcı iÅŸleviyle, her an tazeliÄŸini korumaktadır.
Reel hayat, muhkem bilginin ışığıyla dünyaya sirayet etmediÄŸinde mümin için sıkıntı ortaya çıkar. Mümin, seküler hayata tam uyum saÄŸlayıp kalbiyle onayladığında, kiÅŸilik parçalanmasıyla karşı karşıya kalacaktır. İkinci tutum, reel hayatı muhkem bilginin realitesine taşımak için çaba ve özlem içinde, kaçınılmaz kimi yanlışlar yaÅŸadığının farkında olarak, tasavvurundan ödün vermeden hayatı kurma seçeneÄŸidir. Mümin zihni için, sabite ile deÄŸiÅŸkenin anlamlı bir bileÅŸkesi söz konusudur. Durmak bilmeden akan nehir ile bir an sarsılmayan dağın oluÅŸturduÄŸu doku misali.
İnsan, varlığa anlam yükleme yetisine, bir amaç üzere yaÅŸama potansiyeline sahiptir. Postmodern dönem amacı hazza ve “an”a sığdırarak, geçmiÅŸle geleceÄŸin akışını imha ediyor.
Özgürlük yaldızlı ambalaj olarak, postmodernitenin iÅŸini kolaylaÅŸtırıyor. Ortaya medya merkezli, ucu açık hazların kutsanması kalıyor.
Küresel ölçekte seyreden bu hal, yeni dünya dini olarak kabul görüyor. DeÄŸiÅŸimin sihirli çaÄŸrısı, hazları popüler kılan starlar eliyle tebliÄŸe çıkarıyor. Yeme, içme, giyinme, eÄŸlenme tarzları birbirini destekleyerek, dünya ölçeÄŸinde dönüÅŸüne açılıyor. Müslümanların bu akıştan fazlaca etkilenmediklerini söylemek mümkün deÄŸil.
Seküler dünya saati tüm canlılığı ile otağını kurarken, Müslüman gençliÄŸi koruyabilecek yegane zırh olan fıkhın, mekân ve zamanla baÄŸlantısını kaybediyor.
Artık Müslümanlar da baÅŸarıyı kutsuyor! Bunu destekleyecek argümanlar baÄŸlamından koparılarak meÅŸrulaÅŸtırılıyor. Amacı oluÅŸturan, destekleyen deÄŸerler, dünyevi lezzetler için araç konumuna düÅŸürülüyor.
Oysa ölüm yerli yerinde, dimdik ayakta.
Ahiret yurdu parlaklığından hiçbir ÅŸey kaybetmemiÅŸ.
Her gün yeryüzü yepyeni sofra açıyor. GüneÅŸ her sabah günü yeniliyor. Aklın ve kalbin kıyılarında dolanıyor ılık rüzgarlar. Tefekküre konu olmak için bulut bulutla buluÅŸuyor. Son katılığa karşı gök gürültüsü bir ürperti olsun, kireçlenmiÅŸ algılar hayatiyet kazansın diye sarsıyor ses duvarını.
İman, amel, ihsan…
İç içe geçmiÅŸ üç bütünleyici boyut, “an”a yansıdığında ahiret saati çalışmaya baÅŸlar. Ahiret saati tik takları duyulduÄŸunda tefekkürün lezzeti, seküler hazlara aldırış etmez. Ölüm o zaman sıkı bir dost olarak yaklaÅŸmaya baÅŸlar.
Ölmeyi bilmek, ahiret merkezli bir dünya gerçekliÄŸinden geçiyor.
Seküler gerçeklik, ölüme ve sonrasına ait sözü olmayan iyi gün dostluÄŸudur. Åžu halde her anın içinde ve hiçbir insanı dışlamayan ölüm, bizim büyük silahımızdır. Müslümanlar ölmeyi bilendir. Ölmeyi bilen hayatı sonsuza taşımayı baÅŸarmıştır.
Merkeze ölümü alarak, yeniden haber-i sadığın ışığında deÄŸiÅŸenleri ve sabiteleri düÅŸünme imkânımız mevcuttur.
Henüz yorum yapılmamış.