Makale
Ayarı kaçan şeyler
DerinliÄŸine bakışımızı yitirdik sanki! Hayata, eÅŸyaya, insanlara, bunlar arasında olup bitenlere bakarken yekpare ÅŸeyler görüyoruz, neredeyse geometrik keskinlikte ÅŸekiller… Girintisiz çıkıntısız yüzeyler, detaysız, inceliksiz ve hikayesiz görünümler… Hayat bu kadar köÅŸeli ya da bu kadar hesabı yuvarlanabilen bir ÅŸey olmasa gerek! Her ÅŸeyi lego gibi birbirine eklemlenebilir görmek yanıltıyor bizi. Birbirine uymayacak parçaları birbirine eklemeye çalışıyoruz sanki sürekli. Uymuyor oysa hiçbiri bu parçaların bir diÄŸerine. Onları girinti çıkıntıları ile, birbirine uymaz yanları, ince detayları ve kendine özgülükleri ile görebilsek, tanıyabilsek ve anlamlandırabilsek bu kadar itmeyecek belki her ÅŸey her ÅŸeyi. Buradan sadece herkesin içini daraltan bir gerilim doÄŸduÄŸunu görmemiz gerek… Zorlanmaması gereken ÅŸeyleri zorlanmaması gereken yerlerinden zorlayıp duruyoruz sürekli.
İzlediÄŸimiz filmlerde zaman zaman teknik bir arıza ortaya çıkıyor ve görüntülerle altyazı senkronu bozuluyor. Dolayısıyla filmde ne olup bittiÄŸini anlayamaz hale geliyoruz. Åžimdilerde insanlarla aramızda da benzer bir senkron tutturamama problemi oluÅŸuyor sanki. Herkes durmadan konuÅŸuyor ama hiç kimse kendi dünyasının dışında ne olup bittiÄŸini tam olarak anlayamıyor.
İnsanların konuÅŸa konuÅŸa anlaÅŸtıkları doÄŸrudur ama dilleri, kelimeleri, bunlara yükledikleri anlamlar farklılaÅŸmışsa buradan anlaÅŸma nasıl çıksın? Mesele belki de bir ÅŸeyleri artık beraberce anlayamaz hale gelmemiz, dünyalarımızın birbirinden bu kadar uzaklaÅŸmış olmasıdır. Bunu hesaba katmalıyız belki de. Kelimelerimiz birbirine temas etmiyor sanki artık! Kabul edelim; bu, birbirini anlamayan kelimeleri en bağırgan halimizle tekrar ederek çözebileceÄŸimiz basitlikte bir problem deÄŸil!
Italo Calvino’nun ‘Görünmez Kentler’inden bütün ya da parçalı olmak ikilemine dair ilginç ifadeler… DüÅŸünsek mi bu ifadelerin üstünde biraz?: “KeÅŸke her ÅŸey böyle ikiye bölünebilse… Böylece herkes bön ve cahil bütünlüÄŸünden kurtulabilse. Bir bütündüm ben ve her ÅŸey doÄŸal, karmakarışık ve anlamsızdı gözümde; her ÅŸeyi gördüÄŸümü sanıyordum, oysa gördüÄŸüm bir kabuktu yalnızca. EÄŸer bir gün kendinin yarısı olabilirsen, ki bunu bütün gönlümle dilerim, bütünlüÄŸü olan beyinlerin sıradan zekasını aÅŸan ÅŸeyleri anlayacaksın. Kendi yarını ve dünyanın yarısını yitirmiÅŸ olacaksın, ama geride kalan o yarı, bin kez daha derin, daha deÄŸerli olacak. Hatta her ÅŸeyin sana benzer ÅŸekilde ikiye bölünüp parçalanmasını isteyeceksin, çünkü güzellik, bilgelik ve adalet parçalardan oluÅŸan ÅŸeyde vardır.”
Yeni hayat düzeni, hepimizi aynı kalıpların içine sığdırmak istiyor. Böylesinin kontrolü, yönlendirilmesi ve hatta kodlanması daha kolay çünkü. Böyle zorlama ve dayatmalarla birbirimize benzetildiÄŸimiz oranda anlamsızlaşıyor oysa biraradalığımız! Kendimize özgülüÄŸümüz ancak bizi baÅŸkaları için gerekli, temas etmeye deÄŸer ve zenginleÅŸtirici kılıyor. İnsanlar tuÄŸlalar gibi deÄŸil; üst üste, yan yana muntazam çizgilerle dizilmeleri bir ÅŸey ifade etmiyor. Yapbozun parçaları gibi farklılıklarımızın bizi birbirimize yakıştırıyor, girintilerin çıkıntılarla, çıkıntıların girintilerle denkleÅŸmesi gerekiyor.
“İnsan yaÅŸamının ne olduÄŸunu zerre kadar idrak eden herkes bir zaman her ayrık ruhun tuhaf yalnızlığını hissetse gerektir ve sonra baÅŸkalarında da aynı yalnızlığın keÅŸfedilmesi yeni, tuhaf bir baÄŸ yaratır ve öyle sıcak bir merhamet büyütür ki bu, yitmiÅŸ olan için neredeyse bir telafidir adeta” diyor ‘Yalnızlığın Felsefesi’ kitabında Lars Svendsen.
“Söyleyende izan kalmamışsa” diye not düÅŸtü defterine, “er geç sözün mizanı da ÅŸaÅŸar!”
https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhan-ozcan/ayari-kacan-seyler-4711045
Henüz yorum yapılmamış.