Sosyal Medya

Makale

Yetim Bir Semboldür

Babası ölmüÅŸ çocuÄŸa yetim, anası veya hem anası hem babası ölmüÅŸ olan çocuÄŸa da öksüz denir. Birinin anasının ama özellikle de babasının ölmesinin niçin sorun teÅŸkil ettiÄŸini de herkes bilir. KiÅŸi babası öldüÄŸünde sahipsiz gibidir. Bu durumda onu koruyacak, kollayacak, eÄŸitimini, yetiÅŸmesini büyümesini saÄŸlıklı bir ÅŸekilde saÄŸlayacak imkânları kısıtlanmış ve belki de yok olmuÅŸ demektir. Korkutucu ve tehlikeli olan budur. Zira insan kendisini destekleyen unsurları kaybettiÄŸinde genellikle hemcinsleri arasında rekabet ÅŸansını yitirir veya haklarını savunamaz hâle gelir.

Babası olmayan çocuÄŸun sorumluluÄŸu topluma aittir. Buna göre kimsesizlere karşı nasıl davranıldığı hususu o toplumun kalitesini ortaya çıkarır. EÄŸer babası olmayan çocuklar, eÄŸitim ve saÄŸlık imkânlarından herkes kadar yararlanabiliyor, adaletten üstlerine düÅŸen payı zorlanmadan çıkarabiliyorlarsa o toplum gerçekten medenidir. Bu ÅŸekilde yetim, toplumda adalet ve eÅŸitliÄŸin var olduÄŸunu gösteren bir ayraç görevi görür. Âdeta bir kalite ölçerdir.

Ä°nsanların bir kavramı, simge yoluyla ortak akılda bir araya getirmelerine sembol denir. Bu anlamda yetim, adaletin sembolüdür. Kur’an’da yetim ve hakları hususundaki vurgular da onun adaleti gösteren bir sembol/simge olarak ele alınması gerektiÄŸine iÅŸaret eder. Yani bu kavram sözlük anlamından ziyade ortak aklıda iÅŸaret ettiÄŸi çerçeveyle birlikte anılmalıdır. Mesela Mâun suresinde yetimi itip kakmaktan kasıt, kimsesiz insanları dövmek ya da onları kovmak deÄŸildir. Dolayısıyla yetime sahip çıkmak da onların başını okÅŸamak ya da karınlarını doyurmak ÅŸeklinde anlaşılmamalıdır. Nitekim hiç kimse yetim ve yoksulları göz göre göre yok saymaz, sırf yetim diye birini horlamaz. Ya da bu derece alçak davranabilecek kötü insan sayısı, hakkında hüküm vaz etmeye deÄŸmeyecek kadar azdır ve herhâlde onların da aklından zoru vardır. Ama haksızlıklara sessiz kalan, baÅŸkalarının hakları umurunda olmayan pek çok insan bulunabilir. Mekkeli müÅŸrikler de böyledir. Kendi menfaatlerine son derece düÅŸkün olmalarına karşılık baÅŸkalarının aç ya da açıkta kalmasına seyirci kalabilmektedirler.

Elbette yetim ve yoksullarla ilgilenmek ve onları yedirip giydirmek sevap, yani dinin teÅŸvik ettiÄŸi güzel (hasene) bir davranıştır. Nitekim bir müminin vicdanı, yanı başında bu ÅŸekilde ihtiyaç içinde kimsesiz insanların bulunmasına müsaade etmeyecek kadar canlıdır. Bir plan veya hesap gerektirmeden yapılan pek çok infak bu türdendir. Ancak asıl mesele yetim doÄŸuran sebepleri yok etmek, sorunu kalıcı ve devamını önleyecek ÅŸekilde çözmektir. Balık tutmayı öÄŸretmek örneÄŸinde görüldüÄŸü gibi buna sâlih amel denir. Salih ameller, arkalarında bir iman önlerinde ise bir plan gerektirirler. Buna göre yetimlerle gerçek anlamda ilgilenmek arka planda adalet fikrine sahip olmayı, sonrasında ise onları doÄŸuran ve zayıf düÅŸüren unsurları yok etmenin planlanmasını zorunlu kılar.

Mâun süresinin muhatapları müÅŸriklerdir. Ve onlar, ilgili rivayetlerde de takip edilebileceÄŸi gibi yetime vasi tayin eden ve belirli günlerde yoksullara yemek yedirmeyi âdet edinmiÅŸ kimselerdir. Surede yetimi itip kakmalarının dini yalanlamakla eÅŸleÅŸtirilmesi, konunun Mekke aristokrasisini de içine alan daha geniÅŸ çerçevede ele alınması gerektiÄŸine iÅŸaret eder. BaÅŸka bir ifade ile yetim başı okÅŸayarak bu iÅŸin içinden sıyrılmak ve böylece surenin muhatabı olmaktan kurtulmak mümkün deÄŸildir. Yetimi itenler, adaleti gözetmezler. Adalet beklentisi ve hassasiyeti olmayanlar, hesap vermeyi düÅŸünmezler. Üstelik müÅŸrikler, yetim konusundaki bu danışıklı tavırlarına raÄŸmen kendilerince namaz kılarak temizlenme yolunu seçerler. Bu da yetime ve yoksula yaptıkları muamelenin Allah katında da makbul bulunduÄŸu iddiasını gündeme getirir. Kıldıkları namaz yaptıkları iÅŸin meÅŸruluÄŸunu gösteren bir iÅŸarettir âdeta. Suredeki “Vay öyle namaz kılanların” ifadesi, onların temizlenme çabasını da sorumluluktan kaçma gayretlerini de reddeder. Burada muhatap Mekke’nin yönetiminde söz sahibi olan ileri gelen müÅŸriklerdir. Zira sorun yetimi sevmek veya yoksulu doyurmakla deÄŸil, yetim ve yoksul doÄŸuran sebepleri yok etmeye çalışmak, insanların bir ihtiyacı nedeniyle küçük düÅŸmesine mani olmak, yani ancak adaleti saÄŸlamakla yok edilebilir ki adalet zaten dünyada herkesin hakkı olanı alması demektir. Nitekim Mâun suresinin indiÄŸi aÅŸama, yetim ve yoksulluÄŸu bireysel çabaları aÅŸacak ÅŸekilde bir sistem sorunu olarak Mekke ileri gelenlerinin önüne koymakta ve asıl meselenin güvenlik ve açlık korkusu olduÄŸunu anlamamıza yardımcı olmaktadır.

Mekke müÅŸrikleri dini yani hesap gününü yok saydıkları ve bu nedenle sorumluluk üstlenmedikleri için kimsesiz insanların haklarının gasp edilmesine de seyirci kalmaktadırlar. Toplumda eÅŸitlik ve adalet mumla aranmaktadır. Hemen hemen bütün iÅŸler imtiyaz sahibi ayrıcalıklı kiÅŸilerin ve onların ailelerinin menfaatine uygun ÅŸekilde yürümektedir. Sosyal adaletin gerçekleÅŸmemesi, gelir dağılımı ve fırsat eÅŸitsizliÄŸi, toplumda sınıfsal ayrıcalıkların oluÅŸması, zulme uÄŸrayanların haklarını savunamamaları gibi pek çok sorun vardır ve bu konularda soy, para ve makam ayrıcalığı taşımadıkları için en çok zarar görenler yetimlerdir. Yetimlerin durumu, turnusol kâğıdı gibi dinin yalanlandığını kanıtlamaktadır.

Yetimin adaleti iÅŸaret eden bir sembol olarak ele alınması hâlinde çözüm süreci ve yolları bütünüyle deÄŸiÅŸiklik az edecektir. Buna göre yetim doÄŸuran sebeplerin yok edilmesi, yetime sahip çıkmanın öncelikli konusu hâline gelmelidir. Gayrı meÅŸru çocukları doÄŸuran nedenler, boÅŸanma sebepleri, eÄŸitimde fırsat eÅŸitsizliÄŸini ortaya çıkaran uygulamalar, toplumda ayrıcalık oluÅŸturan yaptırımlar masaya yatırılmalıdır. Ekonomide fırsat eÅŸitsizliÄŸi, haksız rekabeti körükleyen tutumlar, hak ve özgürlükler baÄŸlamında ortada duran sorunlar halledilmeden yetim meselesi çözülemez.

O hâlde yetim konusunda yapılması gereken en önemli ve öncelikli iÅŸ, toplumda adaletin nasıl saÄŸlanacağının masaya yatırılmasıdır. Ä°nsanların hiçbir vasfa ve ayrıcalığa sahip olmadan mutlu ve huzurlu yaÅŸaması için gerekli olan budur. Nelerin haksızlığa yol açtığı, insan hak ve özgürlüklerinin nasıl daha iyi hâle getirilebileceÄŸi, rüÅŸvet gibi hastalıkların etkili bir ÅŸekilde nasıl önlenebileceÄŸi acil bir ÅŸekilde ortaya çıkarılmalıdır. Bunun yanı sıra fıkhın günümüz hukukuyla mukayesesi, müslümanları bölen ve ayrıştıran hükümlerin tespiti, kardeÅŸliÄŸin ihdası, asrın meselelerine öneriler gibi pek çok açıdan Ä°slam hukuk mirasının güncelleÅŸtirilmesi ve çaÄŸa tanıklık eden, sorunların farkında, yaÅŸayan müçtehitlerin yetiÅŸtirilmesi gerekmektedir. Zira kavramlar her daim canlılara hizmet etmek ve evrensel kalabilmek için sembolleÅŸirler.

Nihayet sâlih amele yönelmek haseneden evladır. Haseneyi sâlih amelin yerine koymak ise gerçek bir budalalıktır. Yetim, elbette babasız kalmış bir çocuÄŸu gösterir ama onun aynı zamanda adaleti hatırlatan bir sembol olduÄŸu asla gözden kaçırılmamalıdır. Üç kuruÅŸ parası ve az buçuk aklı olanlar yetimin başını okÅŸayıp onlara yemek yedirerek sorumluluktan kurutulabilirler. Zira bunlar yetime bakıp sadece yoksulluÄŸu görürler. Ama daha çok kazanmak adına plan yapmayı bilen ve aklını konforları için çalıştırmaktan geri durmayanlar, toplumdaki zulüm ve haksızlıklardan bütünüyle sorumludurlar. Çünkü bu kiÅŸilerin yetime bakıp toplumu sarsan sorunları görmeleri gerekir. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.