Sosyal Medya

Makale

Yeni bir sosyal sözleşmeye doğru -9

Özgürlük…

Özgürlük, herhangi bir baskı altında olmadan içten gelen bir bakış ile o ÅŸeyi yapmaya teÅŸebbüs etmektir. KiÅŸinin kendi özgüvenini belirgin kılmasını saÄŸladığı gibi kendisi ile barışık olmayı da içermektedir. Kendisi ile barışık olmak ve özgüven sahibi olmak ile iliÅŸkilerin sahici ve saÄŸlıklı bir zeminde kurulması arasında birebir bir iliÅŸki vardır. Ä°liÅŸkinin nitelikli bir özelliÄŸe sahip oluÅŸunu da betimler.

Özgürlük, daha çok serbestiyet olarak yorumlanır. Bu doÄŸru bir bakış deÄŸildir. Elbette ki serbestiyetin özgürlükle bir bağı vardır. Ama sadece ona indirgenemez! ÖzgürlüÄŸü dilediÄŸini yapma olarak betimlemekte sorunludur. Ä°nsan dilediÄŸini yapamaz hale geldiÄŸinde özgürlüÄŸü de biter. Ama bu böyle deÄŸildir. Bu da bize özgürlüÄŸün istediÄŸini yapma olarak tanımlanamayacağını gösterir. O zaman özgürlük, hayır deme imtiyazıdır. Bir ÅŸeyi reddetmek de özgürlük olarak betimlenir. Ama her ÅŸeyi reddedemeyeceÄŸimize göre bu tanım da eksik kalır. Özgürlük, ‘özü gürleÅŸtirmektir’ diyen tanımın daha güçlü ve daha kuÅŸatıcı bir özellik taşıdığı görülmektedir. Çünkü insan kendi özünü güçlendirdikçe, barışıklığını artırır. Barışıklığı güçlü olan kiÅŸi, adaletle hükmeder. Adalet ile hükmeden kiÅŸi, karşılığın verilmesindeki hakkaniyeti iÅŸaret eder. Karşılık ise bizi sorumluluÄŸa ve oradan da anlama taşır. Ä°ÅŸte bu yüzden insanın kendi özü üzere olma çabası, kendinden uzaklaÅŸmasına imkân tanımayacağı gibi bir ÅŸeyi ne ise o olarak görme imtiyazını kazandırır.

YaÅŸam bir süreç ise bu süreci sahici ve saÄŸlıklı bir ÅŸekilde yürütebilmek için özünün gürleÅŸmesi asıldır. ‘Bir ÅŸeyi yerli yerinde kullanmak adalet üzere hikmet ile eylemektir’, denir. Bir sosyal sözleÅŸme ise hikmet ile ve adalet üzere kaim kılınabilir. SaÄŸlıklı ve sahici olması, baÄŸlayıcılığını yitirmemesi, kuÅŸatıcılığını güçlendirerek sürdürebilmesi için özün gürleÅŸmesi asıldır. Bu sadece insanın özünün gürleÅŸmesi baÄŸlamında deÄŸil, yapılacak her ÅŸeyin özünün gürleÅŸtirilmesi asıldır. Çünkü ne yapılırsa yapılsın, eÄŸer o ÅŸeyin aslına, özüne uygun yapılırsa anlamını bulur. Anlamını bulan her ÅŸey ise kendi varlığını iÅŸaret levhası gibi gözlere yakın kılar.

Baskı, otoriterlik gibi özün sorunlu hale gelmesini saÄŸlayacak olgular, özün gürleÅŸmesine engel olduÄŸu gibi yabancılaÅŸmayı beraberinde taşır ve adaletin zulme dönüÅŸmesine zemin oluÅŸturarak barışı zedeler, yokluÄŸa tevdi eder. Barış, toplumsal yapıda zoraki bir durum olarak öngörülemez! Zoraki olmak, tabii olmayı engeller, tabii olmayı kaybettiÄŸinizde ise sahtelik ve yapaylık devreye girer. Bu, hem anlam ve sorumluluÄŸu ve hem de adalet ve barışı zedeler.

ÖzgürlüÄŸün anlam ile irtibatı ve anlamın kalıcılığını saÄŸlaması, anlamın kendi otantik yapısı açısından elzemdir. Anlam, kendini sahiciliÄŸin kollarına tevdi eder. Sahicilik ise özgürlüÄŸün olmazsa olmaz koÅŸuludur. Özün gürleÅŸmesi, o ÅŸeyin anlamının açığa çıkışını temellendirir. Anlam, özgürlük ile anlamını bulur. ÖzgürlüÄŸü dışarıda bırakan herhangi bir olay, olgu ve durum kendi anlamını izhar edemez! Varlık, insan, iliÅŸkiler ağı, ancak kendilerinin özlerinin gürleÅŸtiÄŸi zeminde anlamlarını fısıldarlar. Ä°ÅŸte bu fısıltıya kulak verecek olanda özü gür olanlardır. Anlam ve özgürlük arasındaki baÄŸ, hissedilenden fazladır. Özünü kaybetmiÅŸ bir ÅŸeyin anlamı da kaybolur. Özü zayıf olanın anlamı da zaaf taşır.

Sorumluluk duygusunun geliÅŸmesi ve tabii seyri içinde varlık kazanması için herhangi bir dışsal ve zorlayıcı içsel bir nedene baÄŸlı olmaması elzemdir. ÖzgürlüÄŸün sorumluluÄŸu tabii seyri içinde ve herhangi bir baskı olmadan üstlenmeye zemin oluÅŸturduÄŸu bedihidir. Zaten sorumluluÄŸun kendi özünün gürleÅŸmesi de özgürlüÄŸün sorumluluÄŸu içsel ve dışsal kuÅŸatmasına dayalıdır. SorumluluÄŸu salt anlamın tezahürü olarak görmek yanıltıcı olabilir. Anlam ve sorumluluk, özgürlüÄŸün saÄŸladığı güvenli bir zemin üzerinden tabii yapılarına sahip olabilirler. DoÄŸal olarak özgürlüÄŸü olmayanın sorumluluÄŸu da yoktur. Burada özgürlük, sorumluluÄŸun hem kendisi/ontik yapısı gereÄŸi, hem de sorumluluÄŸu üstlenen ben’in kendisi baÄŸlamında ÅŸarttır. Her iki zeminde de özgürlük sorumluluÄŸun vazgeçemeyeceÄŸi bir zemindir.

ÖzgürlüÄŸün sonucu elde edilen sorumluluÄŸu yerine getirdiÄŸinde veya getirmediÄŸinde kiÅŸi için elde edilen karşılığın sahici ve çözüm üretici bir fonksiyonu olabilir. Karşılık, her zaman bir dışsal baskıyı veya içsel zorunluluÄŸu hisseder, hissettirir. Bu baskı ve zorunluluÄŸun karşılık bulabilmesi ise özgürlüÄŸün varlığına dayalıdır. EÄŸer, karşılık, özün gürleÅŸmesi ile saÄŸlanmazsa, sorunlar yumağını oluÅŸturarak adaleti zedeler. Adalet zedelendiÄŸi zaman barış yara alır. Ama karşılık, tabii olarak taşıdığı baskıyı özgürlük ile dengeleyerek onu sahici ve makul kılar.

Özgürlük, bir sosyal sözleÅŸmenin vasatıdır. Bu sosyal sözleÅŸmeyi saÄŸlayacak bütün unsurlar, amiller, olgular, özgürlüÄŸün bereketli toprağından beslenirler ve o ruhun verdiÄŸi dirilikle canlı ve dinamik olurlar. Sosyal sözleÅŸmenin belkemiÄŸini, onu tabii ÅŸartları içinde kabul etmek ve tabii ÅŸartları içinde yerine getirirken, bir müeyyide uygulanacağı zamanda yine tabii ÅŸartları içinde uygulamaktır. Bu tabii ÅŸartları saÄŸlayan ise özü gürlüktür. Bu özün gürlüÄŸü, hem içsel/enfüste, dışsal/afakta iÅŸlevsel kılınmalıdır. Yani uygulamanın kendisinin özü gürleÅŸtirilirken, uygulamayı yapan özne/ben’in de özünün gürleÅŸtirilmesi enfüste ve afakta tabii halin kalıcı oluÅŸunu saÄŸlıyor. Baskı, baskı olmaktan çıkarak adaletin tecellisine dönüÅŸüyor. Çünkü artık biz o durumu baskı olarak algılamıyoruz. Bu durumun saÄŸlanması, sosyal sözleÅŸmenin kalıcılığını da beraberinde taşır.

Bu noktada adalet duygusunun zedelenmemesi için gerekli olan zeminin, karşılığın tabii ve makul karşılanması ve herhangi bir olumsuzluÄŸun akla getirilmemesini saÄŸlama vasatı, özgürlüÄŸün kabulüne dayanır. Adalet, ancak özün gürleÅŸtirilmesi ve her iki özü gürlüÄŸün birlikte var olabilmesine baÄŸlıdır. Bir suçun meydana gelmesi ve bu suçun karşılığının verilmesi adalet üzere olursa, barışı zedelemez, sosyal sözleÅŸmeyi güçlendirir. Barışın kalıcılığı, adaletin tabii oluÅŸuna göre saÄŸlanır. Adaletin tabiiliÄŸi ise özün gürleÅŸtirilmesi ile iliÅŸkilidir. Adalet barış için vazgeçilmezdir. Barışın ikamesi ise adaletin varlığına dayanır. Adalet ve barış ise anlam, sorumluluk ve karşılığın tabii yapılarına göre anlam kazanır. Özgürlük, bütün bu olguların kendi içinde varlık kazanmalarına ve diÄŸerleri ile baÄŸlarının sahici olmasına zemindir.

Barış, hem iç dünyamızda hem dış dünyamızda sahici ve kalıcı bir iliÅŸki kurmamıza imkân tanır. Barışın imkân haline gelmesini saÄŸlayan ise özünün gür oluÅŸudur. Barışın özünün gür olması demek, sadakat ve itaatin meÅŸru bir zeminde yaÅŸam kazanması anlamına gelir. Sadakat ve itaat ise özgürlüÄŸün iki hali; olgu ve benin özünün gürleÅŸtirilmesi sayesinde sahicilik ve kalıcılık kazanır, makul ve meÅŸru bir zemine yaslanır. Özgürlük ve barışın birbirini besleyen boyutunu göz ardı etmemeliyiz. Özün gürleÅŸmesi, barışık oluÅŸun varlığına baÄŸlı iken, barışın güçlenmesi ise tabii oluÅŸunun kalıcılığını saÄŸlayacak bir vasata sahip oluÅŸudur. Bu ise, özünün gürleÅŸtirilmesine, özgürleÅŸtirici bir fonksiyon kazanmasına göre biçim alır.

Bir sosyal sözleÅŸme, özgür iradeler arasında kabulü saÄŸlandığında ve yürürlüÄŸe girdiÄŸinde meÅŸru bir zemine sahip olabilir. Özgür iradeler, beyan ettikleri sözleÅŸmeyi, kabul ederek, ona sadakat gösterirler ve kendilerinin kabulüne mazhar olmuÅŸ sözleÅŸmenin sorumluluklarını yerine getirmekten içtinap etmezler. Böylece özgür bir irade ile yapılan sosyal sözleÅŸme kendi kalıcılığını da bu özgür seçime dayandırarak onu iÅŸlevsel kılar. Bu ona hem sahicilik katar ve onu otorite kılmayı mümkünleÅŸtirir.

Özün gürleÅŸtirilmesi, meydana gelebilecek bir olayın denge noktasını görmede de bir üstünlük saÄŸlayacağını belirtmekte yarar var. Çünkü meydana gelen bir olayda denge noktası gözetilmezse beraberinde bir çürümeyi taşır. Bu çürümeden kurtuluÅŸ ise dengenin varlığını izhar ettirmek ve bu dengeyi görecek özgür bir vasatın oluÅŸumunu saÄŸlamaktır.

Yeni bir sosyal sözleÅŸmeye doÄŸru diyerek baÅŸladığımız yazı serisinde dikkate sunduÄŸumuz her kavramın kendi baÄŸlamı içinde tutarlı ve makul, diÄŸerleri ile iliÅŸkisinde ise sahiciliÄŸi esas aldık. Her kavramın kendisinde bir derinliÄŸin inÅŸa edilmesi elzemdir. Bu kavramlar, varlığı, insanı, iliÅŸkiyi, birlikteliÄŸi, topyekûn yaÅŸamı üzerine bina edebileceÄŸimiz temel kavramlardır. Her teklif, teklif ettiÄŸi ÅŸeye göre deÄŸer kazanır. Her teklif, tartışılmayı ve eleÅŸtirilmeyi hak eder. DoÄŸru görüldüÄŸünde ise taltifi esastır.

Bu kavramların üzerinden yaptığımız teklif, bir sosyal sözleÅŸmenin ruhunu inÅŸa etmeye matuftur. O sözleÅŸmeyi saÄŸlayacak ilkelerin, anayasal metinlerin, hukukun geliÅŸtirilmesinin üzerine bina edileceÄŸi ruhu, binayı, deÄŸeri, arka planının vermeyi amaçlamıştır. Bu zemin üzerinden bir yasama faaliyeti yapılabilir. EÄŸitim, siyaset ve iktisadi olanı da bu çerçeve içinde yeniden tanımlamak ve tasarımlamak mümkündür.

Ä°çine doÄŸduÄŸumuz evrenin belirleyiciliÄŸini kabul ederek yol almak mümkün iken, yaÅŸamak istediÄŸimiz evreni kendimiz tanzim etmeyi irade ederek kendi ruhumuzu yükleyebiliriz. Bu tamamen insana bırakılmış bir sorumluluk alanıdır. Ä°nsan, sorumlu bir varlıktır. Bu sorumluluÄŸun içinde iliÅŸkiler ağını kuracak bir bilgi ve ruh arayışı da vardır.

Dünyayı daha iyi bir yer yapmanın iradesini göstererek varlığımızın anlamını izhar etmeli, anlam ve sorumluluÄŸunu kuÅŸanmış biri olarak varlığımızın üzerine bina edildiÄŸi kulluÄŸun gereÄŸi olarak imtihanını veren bir fert olarak hayata gözlerimizi yummalıyız. Hem de hayata gözlerimizi yumarken, sorumluluÄŸunu yerine getirmiÅŸ bir fert olarak kendimizle barışık bir insan olmalıyız…

Her iki hal içinde özgürlüÄŸümüz, özümüzün gürlüÄŸünde neÅŸvünema bulacaktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.