Sosyal Medya

Makale

Yeni bir sosyal sözleşmeye doğru-3

SözleÅŸmenin tarafı olan insan…

Bir sözleÅŸme tarafların tanımı ile baÅŸlamalıdır. SözleÅŸme karşılıklı bir güvenin tesisi ile ortaya konabilecek bir özellik kazanmalıdır. SözleÅŸmenin garantisinin hukuk olduÄŸu söylemi elbette ki önemlidir. Ancak, sözleÅŸmenin taraflarından birinin sözleÅŸmeyi açık veya gizli ihlalinin giderilmesinin imkânlarını tartışmak elzemdir. Dolayısıyla bir sözleÅŸme eÅŸit taraflar arasında gerçekleÅŸtirilmelidir.

Sosyal sözleÅŸmede taraf olan insanın bir tanımı ve bu tanım üzerinden neler yapabileceÄŸini kestirmek önemli ve vazgeçilmezimiz olmalıdır. Çünkü yaÅŸadığımız modern tecrübe sözleÅŸmelerin bir karşılığının olmadığını bize göstermiÅŸtir. Hem ulusal sözleÅŸmeler, hukuksal taahhütler, hem uluslar arası sözleÅŸmeler dikkate alındığında bu sözleÅŸmelerin hep nedense güçlülerin lehine iÅŸlediÄŸini göstermiÅŸtir. Demek ki bir sosyal sözleÅŸme aynı zamanda felsefi bir bakış ve metafizik unsurları da kapsamalıdır. Ä°nsan tanımı kadar sosyal tanımı da elbette önemini koruyacaktır. Ama ağırlığı insana vermek sözleÅŸmenin geçerliliÄŸini artıran bir özelliktir.

Her sosyal sözleÅŸme bir garantör aramayı makul görür. Garantör olmadan bir sözleÅŸmenin yapılması kolay olmasa gerek! SözleÅŸmede tarafların eÅŸit ÅŸartlarda olması garantör isteÄŸini geride bırakmaya imkân saÄŸlar. Ama taraflar her zaman aynı gücü eÅŸitlikle taşımayı sürdüremezler.

Bu noktada bir sosyal sözleÅŸmenin aynı zamanda bir felsefi arka plana yaslanması gerektiÄŸini ilzam eder. Ä°ÅŸte ortaya koyduÄŸumuz anlam, sorumluluk, karşılık, adalet ve barış, özgürlük ve denge kavramları aynı zamanda bize hem metafizik bir karakter inÅŸa etmeye imkân saÄŸlar, hem de yeni bir sosyal sözleÅŸmenin felsefi arka planını sunabilir. Bu kavramların her insan teki için önemli ve gerekli oluÅŸu kadar, farklı kültür ve medeniyetlerle, farklı felsefi ve düÅŸünsel yaklaşımları da içerecek bir düzeyde ve açık bir yapı olarak kurmakta fayda var. ÖrneÄŸin, anlam dediÄŸimizde en geniÅŸ anlam alanı ile saçma/anlamsızın zıttı oluÅŸudur. Saçma/ anlamsız, gereksiz /hiçliÄŸin yok sayıldığı bir zemine dikkat çekmektir. Anlam, yapılan her ÅŸeyi gerekçelendirmek ve bu gerekçelendirmeyi gerçek/doÄŸru üzerine bina etmeyi iÅŸaret eder. Farklı gerçeklikler veya doÄŸrular, sözleÅŸmenin gereÄŸini yerine getirmekten alıkoymamalıdır.

Ä°nsan, anlam arayışını sürdüren, arada unutsa da bu anlam arayışının onun bizzat kendi gerçeklik doÄŸasını oluÅŸturduÄŸunu gören ve bilendir. Bu yüzden yanlış bir iÅŸ yapana saçmalama deriz. Bu saçmalama, anlamı dışarıda bırakan bir iÅŸlemle alakalıdır. Ä°nsan, anlamlıdır. Bu anlamlılığı yaratılışı ile birlikte baÅŸlayan bir sürece iÅŸaret eder. Ayrıca varlık katmanlarında bilinç sahibi bir varlık olarak anlam yükleyen yegâne varlıktır. Ä°sim koyma, tanım yapma, tarif etme ve ifade gücü insanı çok farklı bir konuma taşımaktadır.

Ä°nsanın kendisi bir anlamdır, baÅŸlı başına…

Anlam, insana kurgu yapma yeteneÄŸi vermiÅŸtir. Kurgu yapmak ise neyi, nerede, nasıl ve neden yapması gerektiÄŸi konusunda insana fazladan bir yetkilendirme tanımaktadır. Ä°ÅŸte bu yetkilendirme beraberinde bir sorumluluÄŸu taşımaktadır. Çünkü anlam olan insan, anlam üretirken bu ürettiÄŸi anlamı sorumlulukla yerine getirme arayışını da taşıma zorunluluÄŸunu doÄŸurur. Farklı kültürel veya düÅŸünsel havzalara sahip olmak bu durumu ortadan kaldırmıyor. Bu da farklılıklara raÄŸmen, yeni bir sözleÅŸmeyi kurarken anlam ve sorumluluÄŸu taşıyan insana güven duymayı tecrübe ettirmeyi saÄŸlar. Burada sorumluluÄŸun insan açısından anlamı, anlamayı doÄŸal bir sürecin sonucu olarak ortaya koyan bir varlık olduÄŸudur. Çünkü insan başıboÅŸ bırakıldığı andan itibaren saçmalar, yapı bozumuna uÄŸratır, kurgular üzerinden kendi haklılığını inÅŸa etmeyi becerir. Buna müsamaha gösteremeyiz. Ä°ÅŸte karşılık, yani kiÅŸinin anlam ve sorumluluÄŸunu yerine getirirken karşılaÅŸacağı mükâfat ve ceza burada devreye girmelidir. Yani bir sözleÅŸme salt bir sözleÅŸme olarak kalamaz! Beraberinde bir karşılığı da taşımalıdır. Ä°nsan bu karşılığın her adımda karşısına dikildiÄŸini tecrübe ile bilir. Ancak insanın unutkanlık gibi bir özelliÄŸi olduÄŸu için hatırlamakta zorlanmaktadır. Burada hatırlatıcı bir pozisyonu sürekli canlı tutmalıyız. Ä°nsan, hatırlayıcı bir pozisyonu sürekli canlı tutarsa unutma belasından kurtulacağı için sözleÅŸmeye baÄŸlı kalmayı da baÅŸarır.

Ä°nsan, anlam ve sorumluluÄŸu doÄŸal olarak karşılık ile taçlandırır. Bu karşılığın güvencesi bir sosyal sözleÅŸmenin bel kemiÄŸini oluÅŸturur. Bu yüzden sosyal sözleÅŸme dayatılarak elde edilecek bir sonuç deÄŸil! Bilakis, gönüllülük esasına dayalı olmalıdır. Ä°nsan bu sözleÅŸmeye gönüllü katılmalı ve kendini gerçekleÅŸtirmekten vazgeçmeden bu sözleÅŸmenin gereklerini yerine getirmelidir. Bu sözleÅŸme insana haysiyetini geri kazandırmalı ve bu insan, sözüne güven duyulan bir karakteri taşımalıdır. Anlam ve sorumluluk zaten kiÅŸiye karakterini geri kazandıran temel kavramlardır. Burada bir tekliÄŸi, tek bir düÅŸünceye tabi olmayı deÄŸil, birliÄŸi, birlik içinde çokluÄŸu içinde taşıyan bir yapının sosyal sözleÅŸmenin zeminini kurması gerektiÄŸini belirtiyoruz. Çünkü eÅŸitlik, sosyal sözleÅŸmenin kalıcı oluÅŸunu saÄŸlayacak olan zeminini iÅŸaret eder. SözleÅŸmede birileri üstün ve öncelikli olamaz! Her insan, eÅŸit bir zeminde sosyal sözleÅŸmenin tarafı ve bu taraf olma ona insan olma ÅŸerefini geri verdiÄŸi gibi inandığı gibi yaÅŸama hürriyetini de bağışlamış olmalıdır. Burada ana nokta iliÅŸkiler ağı içinde her kesin sözleÅŸmeye uygun davranması ve kimsenin kimse üzerinde otorite olmayacağı bir zemin kurabilmektir.

Bu sözleÅŸmeye taraf olan kiÅŸi aynı zamanda adil olmalıdır. Adalet duygusu insanın karakteristik yapısını kurarken onun güvenilir biri olacağının temelini de inÅŸa eder. Adalet sahibi bir insan, haksızlığı ve yalanı yok sayar. Bu da bir sorun olduÄŸunda çözümü konusunda ciddi bir zemin kurmayı saÄŸlar. Sorun anlam ve sorumluluk üzere çözüme kavuÅŸurken karşılığını ise adalet üzerinden saÄŸladığınızda vicdan; hem ferdin vicdanı ve hem de mahÅŸeri/sosyal vicdan yatışır. Bu da sorunun çözümünü kolaylaÅŸtırır.

Bir sözleÅŸmenin sürekliliÄŸini saÄŸlayacak olan ÅŸey ile bir insana güvenin sürekliliÄŸini saÄŸlayacak olan ÅŸey aynıdır: adalet… Adalet, insana olan güveni saÄŸlamlaÅŸtırırken, sözleÅŸmenin kalıcılığının teminatı olmayı da beraberinde taşır. O yüzden bir sosyal sözleÅŸme insandan bağımsız ele alınamaz. Burada insan tekil boyutu içinde sözleÅŸmenin tarafı olmalıdır. Yeni bir döneme geçtiÄŸimiz bu zeminde, tekilliÄŸin önemi artarak devam etmektedir. Eski klasik yaklaşımların reel zeminde bir karşılığı kalmamaktadır. Bu yüzden geçmiÅŸi yeniden deÄŸerleri üzerinden ayaÄŸa kaldırma arzusu da ancak tekil insanın kendi anlam ve sorumluluk hassalarını güçlü hale getirerek bu sosyal sözleÅŸmenin hem tarafı ve hem de garantörü olduÄŸunda gerçekleÅŸebilir olur.

Dolayısıyla insan adalet sahibi bir varlık olduÄŸunda birlikte yaÅŸamanın anlamını da keÅŸfeder ve barış içinde varlığını keÅŸfeden ve iliÅŸkilerini bu yumuÅŸak zeminde güçlendiren biri olur. Ä°nsan, öncelikle kendisi ile barışık olduÄŸunda baÅŸkası için güvenilir bir hale gelir. Kendisi ile barışık birinin bir baÅŸkası ile barışık olmanın tecrübesine haiz olacağı için onunla daha kolay bir barışıklığın içinde yer alır. Bu barışıklığı zaten anlam, sorumluluk ve karşılığın saÄŸladığı zemin üzerinden adalet ile taçlandırdığı zaman barış kalıcı hale gelir. Barış kalıcı hale geldiÄŸinde ise insan, etrafı ile sahici ve saÄŸlıklı bir iliÅŸki kurmayı baÅŸarır. Bu sahici ve saÄŸlıklı iliÅŸki ise sosyal sözleÅŸmenin garantörü olmayı hak eder. Ä°ÅŸte barışı saÄŸlayacak zemin sözleÅŸmenin de kalıcılığını iÅŸaret eder. Bu temel gerçekliÄŸi insanın öÄŸrenmesi ve barışın kendisine saÄŸlayacağı vasat üzerinden anlam ve sorumluluÄŸunu yerine getirmenin kolaylılığını hissetmelidir. Bu hissiyatı kazanması ise elbette ki barışık bir ortamın tecrübesine sahip olmakla saÄŸlanabilir.

Tam bu noktada barışıklığın yeni bir sosyal sözleÅŸmede bir tanıklık konumu kazandığını bize göstermektedir. Bu barışıklığın dar bir çerçevede de olsa uygulanabilir ve tecrübeye konu edilebilir bir olguya dönüÅŸmesi ise zorunludur. Yukarıdan itibaren kullandığımız her kavram bir diÄŸer kavram ile birebir iliÅŸkili ve birbirini tamamlayan unsurlardır. YekdiÄŸerini bir diÄŸeri ile çatışma zeminine taşımamayı öÄŸrenmeliyiz. Yani yeni bir sosyal sözleÅŸme yeni bir yaklaşımı zorunlu kılıyor. Bu yeni yaklaşımın ilk adımı anlam ise onu takip eden adımı elbette ki sorumluluk olacaktır. Karşılık ise adalet ile dengelenir. Ve barışık olma dengeli bir biçimde korunduÄŸu sürece insan yaptığı sözleÅŸmenin tarafı, denetleyicisi ve koruyucusu olmaya adım adım yaklaşır. Tam bu noktada bütün bu atmosferi saÄŸlayacak ve bu atmosferin yırtılmasının önüne geçecek olan özgürlük kavramını devreye koymalıyız. Ä°nsan, yaptığı her eylemi ve sürdürdüÄŸü her sözleÅŸmeyi özgür iradesi üzerinden gerçekleÅŸtirdiÄŸinde anlamı karakterine dönüÅŸür ve sorumluluÄŸunu yerine getirmekten asla canı pahasına vazgeçmez! Bu yüzden özgürlük bu sistemin atar damarıdır.

Özgürlük ve özgür irade insan açısından sorumluluÄŸunu barışık bir ÅŸekilde ve adalet ile yerine getirmesi konusunda bir vasat inÅŸa eder. Ä°nsan özgür bir varlıktır. Bütün kısıtlılığına raÄŸmen, insan özgürlüÄŸü üzerine bina edilmiÅŸ anlam ve sorumluluÄŸunu üstlenir. Bu yüzden anlamın anlam, sorumluluÄŸun sorumluluk, karşılığın karşılık, barışın barış, adaletin ise adalet olarak karşılığını bulacağı bir zemini özgürlük inÅŸa eder. Ve özgürlük de kendi güvenliÄŸini denge üzerinden kurar. Denge özgürlüÄŸünü sahici ve saÄŸlıklı bir zeminde tutmaya imkân saÄŸlar. Denge her kavramın pozitif boyuttan negatif boyuta yönelmemesinin teminatıdır.

Ä°ÅŸte insan, yeni bir sosyal sözleÅŸmenin zeminini kuran bu kavramlar üzerine iliÅŸkilerini kurduÄŸu zaman sosyal sözleÅŸmenin de garantörü olacağı gibi kendi karakterinin saÄŸlam, sahici ve saÄŸlıklı olmasının da vasatını kurar…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.