Sosyal Medya

Makale

Yeni bir sosyal sözleşmeye doğru-1

Ä°çinde yaÅŸadığımız evreni yaÅŸanılmaz kılan insanoÄŸludur. Ä°nsanlık tarihinde olmayacak kadar insan kibirli ve bencil bir karaktere büründü. Bunu besleyen ise kendi aklı ile inÅŸa ettiÄŸi kültür ve medeniyet kodlarıdır. Yani bugün içinde var olduÄŸumuz kültür evreni tamamen insanın kendi ürünüdür. Ve bu insanı mutsuz kılan, umutsuz kılan ve sürekli bir ezilmeyle karşı karşıya bırakan, emniyetsiz bir ortamı oluÅŸturdu. Teknolojik bir çaÄŸ olduÄŸumuz doÄŸru olmakla birlikte bu teknolojinin ruhumuza kattığı bir deÄŸer ortada görülmemektedir. Tam tersi disiplin toplumundan otoriter bir topluma bu dijital teknoloji sayesinde geçiÅŸ yaptık. Bu kültür evreni tek kelime ile insanı yabancılaÅŸtırdı. Bu yabancılaÅŸtırma bütün katmanları ile gerçekleÅŸen ve tarihte eÅŸi ve benzeri olmayan bir özellik taşımaktadır.

Gücü yetenin gücünü gösterdiÄŸi ve sürekli mazlumiyetlerin, mahrumiyetlerin açığa çıktığı bir dünyada güvenlik tedbirleri ile meseleyi aÅŸmaya çalışan bir bakış içinde deviniyoruz. Teknolojik propaganda eÅŸliÄŸinde sürekli bir aldanış psikolojisi içinde varlığımızı hiçliÄŸin deveranında debelendirip duruyoruz. Güvenin ve emniyetin siyasi, sosyolojik ve psikolojik vasatını da kaybettik. Bu yüzden yeni bir arayış kaçınılmaz. Bu yeni arayış, sadece kiÅŸinin kendisini ve sahip olduklarını dikkate alan bir bakış ile deÄŸil, diÄŸeri/öteki olarak tanımlanan kiÅŸinin sahip olması gerekenleri de dikkate alan bir yaklaşımla inÅŸa edilmesi kaçınılmaz! Çünkü salt kendisini düÅŸünen bir bakış, diÄŸerleri için bir cehennem olmaya devam edecektir. Bu karmaÅŸa ve kaos tüketilemeyecek olacağı için sorunlar yumağı olduÄŸu gibi devam edecektir.

Mevcut kültürün ürettiÄŸi yaÅŸam tarzının insanı daha mutlu kılan bir özelliÄŸi yoktur. Çünkü insan tek başına yaÅŸayacak bir varlık deÄŸildir. O çevresiyle birlikte bir uyum içinde yaÅŸamayı baÅŸardığı zaman mutluluÄŸu yakalar. Bu uyum bozulduÄŸu zaman hem psikolojik zemini yapı bozumuna uÄŸrar, hem de sosyolojik zemini yapı bozumuna uÄŸrar. Buda siyasi yapı bozumuna davetiye çıkarır. Ä°ktisadi muhterislik, sürekli bir kazanma duygusu eÅŸliÄŸinde insanı intiharın eÅŸiÄŸine getirdi bıraktı. Kazanma güdüsü, beraberinde hiçbir deÄŸerin varlığını taşımadı, bilakis onları yok saymaya itti…

Modern kültürün öteki kavramı üzerine bina ettiÄŸi felsefi yapısını yeniden düÅŸünmek elzem olmuÅŸtur. Öteki kavramının yaÅŸam üzerine oluÅŸturduÄŸu baskıyı kaldırmanın yolu, ötekiye yüklenen olumsuz, düÅŸman ve yok edilmesi gereken olduÄŸu duygusunu bertaraf etmekle iÅŸe baÅŸlamak ve yeni bir öteki/diÄŸeri tanımına ulaÅŸmak zorunlu görünüyor. Yoksa mevcut kültür bir ÅŸekilde varlığını idame ediyor, etmeye de devam edecektir. Bu durum salt öteki ile sınırlı olmamakla birlikte yeni bir baÅŸlangıç için öteki ile olan savaşı durduracak bir yaklaşıma olan ihtiyaç izaha muhtaç deÄŸildir. Elbette ki insan tanımı ve bu insan tanımı ile birlikte bir evren ve Yaratıcı ile yaÅŸamın anlamı üzerine bir bakış geliÅŸtirmekte öteki üzerine geliÅŸtirilecek bakışa eÅŸlik edecektir.

Ancak, öteki ile ilgili yaklaşım, diÄŸer söylediÄŸimiz anlam alanlarını bütün insanlara dayatmaktan vazgeçmeden oluÅŸamaz. Bu yüzden önceliÄŸimiz olan öteki ile kuracağımız iliÅŸkinin mahiyeti önemini ibraz ediyor. Ä°çinde var olduÄŸumuz kültür evreninin ürettiÄŸi öteki kavramı kötülüÄŸün cazibe merkezi konumunu sürdürmektedir. Ötekiyi anlamlı ve iliÅŸki kurulabilir, birlikte yaÅŸanabilir kılacağımız bir bakış üzerinden yeniden tanımladığımızda kötülük kendiliÄŸinden azalmaya yüz tutacaktır. KötülüÄŸün azalması demek, yabancılaÅŸmanın kendi standardına doÄŸru bir seyrüsefere çıkması anlamına gelecektir. YabancılaÅŸma, kötülüÄŸün neÅŸvünema bulduÄŸu zemini kuruyor. Bu yüzden ötekiyi yabancılaÅŸtırarak yok edilmesi gereken veya sürekli sömürülmesi gereken biri olarak betimlendiÄŸinde kötülük sürekli kendisine yeni alanlar bulmaya devam edecektir. Bir insan olarak bu kötülüÄŸün elbette bir gün bana da ulaÅŸacağını düÅŸünmemden daha makul bir bakış olamaz! O zaman daha yaÅŸanabilir bir dünya için yeni bir diÄŸeri/öteki kavramını inÅŸa etmeyi baÅŸarmalıyız.

Bu noktada bir insan tanımı ve bu insan tanımına uygun yeni bir kavramsal ÅŸema da açığa çıkacaktır. Modern kültür evreninde insan mikro tanrıcık olarak betimlenmektedir. Yani kendisi ile ilgili yargılara ve kendisi dışında kalan ÅŸeylere dair yargılara da yine kendisi karar verecektir. Bu karar menÅŸeinin de akıl olduÄŸu vurgusu yapılmaktadır. Åžimdi milyonlarca akıl, milyonlarca yargı üretebilir bir pozisyonu taşıyor. Bu da doÄŸal olarak kendi hakikatinin sahibi olarak bu hakikati diÄŸerlerine dikte etme imtiyazı da kazandırıyor. Ä°ÅŸte modernleÅŸme tarihinin belkemiÄŸini oluÅŸturan psikolojik vasat buradan neÅŸet etmektedir. Hem her insanın kendi yargısının efendisi olacağı tezi, hem de bazı insanların diÄŸer geride kalan büyük çoÄŸunluÄŸun yerine bu yargıları ortaya koymaya hak kazandığı tezi… Ve buna bina edilmiÅŸ, tek boyutlu insan, tek boyutlu evren ve tek boyutlu yaklaşım… Ä°ÅŸte duraÄŸan, anlamsız, yabancılaÅŸtırıcı ve çürütücü, hiçliÄŸin kurumsallaÅŸmasını saÄŸlayan vasat…

Öncelikli olarak kendi yetersizliÄŸimizi kabul ederek baÅŸlamalıyız. Bu yetersizliÄŸimiz bizim zaafımız deÄŸil, bilakis, bizim en büyük gücümüz olduÄŸu bilincini kuÅŸanarak iÅŸe baÅŸlamalıyız. Çünkü insanlık tarihi boyunca tecrübe ettiÄŸimiz temel gerçeklik; insan tek başına her ÅŸeyi yapamadığı gibi buna gücü de yetmez! O zaman paylaÅŸmaya ve yardımlaÅŸmaya açık bir vasatı birlikte inÅŸa ederek yeni bir kültürün varlığını aÅŸikâr kılmalıyız. Bu yaklaşım bize öteki/diÄŸeri ile bütünleÅŸmeye ve tamamlanmaya dair açık bir seçme/seçenek düzenini öne çıkartır. Böylece öteki ile iliÅŸkimizi yok etmeye yönelik deÄŸil de birlikte var olmaya ve yardımlaÅŸmaya matuf kılarak yeni bir baÅŸlangıcı iÅŸaret edebiliriz.

Bu yaklaşım, dinleri tek çatı altına toplamak, felsefi sistemleri birleÅŸtirmek gibi bir gayeyi taşımamaktadır. Temelde farklı düÅŸüncelere sahip olunsa da, burada, yeryüzünde birlikte yaÅŸadığımızı unutmadan, burayı emniyetli bir yer kılmanın imkanı olarak, insanın yaÅŸam koÅŸullarını iyileÅŸtirecek bir yardımlaÅŸmayı öne çıkartarak salt kendimizi deÄŸil, gelecekteki insanların da daha iyi bir dünyada yaÅŸamasını saÄŸlayacak koÅŸulların oluÅŸturulması ve bir sorumluluk duygusu ile beslenmektedir. Yani aslında bu yaklaşım, makul, reel ve temel gerçekliÄŸi dikkate sunarak ve iÅŸlevselliÄŸini öne çıkartarak bunu yapma arzusundadır. Çünkü her bir insan teki olarak yaÅŸadığımız tecrübe bize bunu öÄŸretmektedir. EÄŸer, bencil ve müstaÄŸni olmazsak, bir azınlığın her ÅŸeye sahip olduÄŸu bir dünyada bizim gibi olan diÄŸer insanların yok oluÅŸla karşı karşıya kalışlarını açıklayacak bir duygu durum olamaz! Bu yüzden yeni bir çıkışın imkânlarını tartışmaya baÅŸladı insanlar! Ama bu yeni çıkışın imkânlarının bütün insanlar için mi, yoksa sadece, bir zümrenin, dinin, kültürün, etnik unsurun, felsefi bakışın, ya da sınıfın mı, olacağını kararlaÅŸtırmak ÅŸarttır. EÄŸer kısmi bir bakış egemen olacaksa bu, bugünün sorunlarının yarının da sorunları olacağı anlamına gelecektir. O yüzden bugün sorun oluÅŸturan bakışın izlerini yok etmeden yarının kurtuluÅŸunu ve barışını saÄŸlamak mümkün olmayacaktır.

Ben bir Müslüman olarak kendi inancıma göre yaÅŸamayı tercih ederim. Bu inancımın gereÄŸi olarak da baÅŸkaları ile bir sözleÅŸme gereÄŸi bir arada olma imtiyazım vardır. Yani dini inançlarım gereÄŸi, mümin kardeÅŸlerimle bir hukukum, ÅŸeri olana dair bir zeminim var, ama öteki/diÄŸeri ile olan iliÅŸkimi düÅŸmanlık üzere deÄŸil, barış üzere ve bir sözleÅŸme/ahitleÅŸme üzerine kurabilirim, tarihte bunun örneÄŸi vardır. Bugünde bu örneÄŸi yapabiliriz. Mesele salt benim Müslüman olarak varlığımı idame ettirmek deÄŸil; bilakis, varlığın her türünün kendisine verili olan yaÅŸamın emniyet içinde varlığını idame ettirmesi de inancımızın bir parçasıdır. Her insanın kendi sorumluluÄŸunu kuÅŸanarak bu hayatı yaÅŸaması ve emniyet içinde varlığını sürdürmesi ve neye inanıp inanmayacağını kendisinin belirleyeceÄŸi bir vasata sahip olması da benim inancımın bir parçası olduÄŸu kadar insanın yaratılışının ve imtihan oluÅŸunun temelini oluÅŸturur. Bu yüzden insan, herhangi bir ikna operasyonuna tabi kılınmadan kendi ÅŸartları içinde kendisi bir tercihte bulunarak bu sorumluluÄŸunu kendisi üstlenmiÅŸ olmalıdır ki bir karşılığı aldığında adalet tecelli etsin.

Tam burada insanın yaÅŸam ile iliÅŸkisini ve varlıkla bağını anlamlandırırken neye istinaden betimlediÄŸimiz öne çıkmaktadır. Hayatın bir anlamı var mıdır, yok mudur? Ä°nsanın bir anlamı; kendisini kapsayan her ÅŸey ile birlikte bir anlamı var mıdır, yok mudur? ÜrettiÄŸi kültür bir anlam taşımalı mı taşımamalı mıdır? Ä°liÅŸkilerin bir anlamı olmalı mı, olmamalı mı? Bu sorular bizi anlam kavramına taşıyacaktır. Anlam ve hiçlik/anlamsızlık… Bu iki kavramın ürettiÄŸi bir dünya var olacaktır. Ä°ÅŸte bu dünyalardan hangisi insanı daha insan kılabilir? Bu soruya vereceÄŸimiz cevap bizi yeni bir baÅŸlangıcın ve yeni bir yolculuÄŸun baÅŸlama noktasına taşıyacaktır.

Yeni bir baÅŸlangıcın ÅŸu üç temel kavram üzerine bina edilmesi gerektiÄŸini düÅŸünüyorum: anlam, sorumluluk, karşılık/mükâfat ve ceza… Ä°nsanın davranışlarının tümünü bu üç kavram ile betimleyebiliriz. YaÅŸamda olup biten her ÅŸeyi bu üç temel kavram üzerine bina edebiliriz. Bu üç kavram, insanın ürettiÄŸi, anlamlandırdığı, ortaya koyduÄŸu siyasi, sosyal, iktisadi, toplumsal ve bireysel her ÅŸeyde bir karşılığı vardır. Bu üç temel kavramı ise iki temel kavramın zemininde var kılmalıyız: adalet ve barış… Adaletin ve barışın ikame edilmediÄŸi bir zemin anlamı yokluÄŸa tevdi eder, sorumluluÄŸu ortadan kaldırır ve karşılığın zulümle sonuçlanmasını beraberinde taşır. Bu yüzden bu iki temel kavram çok önemli ve dikkatle kurulmasını gerektirir. Ve en önemli kavrama geldik, ister ilk baÅŸta ve ister benim gibi son ilke olarak düÅŸünelim; özgürlük… Özgürlük olmadan bu beÅŸ kavramın içeriÄŸinde sorunlar oluÅŸur. Yani ilk üç kavram bu üç kavramın üzerine bina edileceÄŸi zemin olan iki kavram ve bu beÅŸ kavramın anlamını doÄŸru bir ÅŸekilde bulacağı özgürlük kavramı; bize yeni bir çıkış noktasını ve yeni bir baÅŸlangıç noktasını açığa çıkartır. Bu kavramların her birinin yeniden tanımlanması gerektiÄŸi açıktır.

Denge kavramı ise bu altı kavramın sahici ve dinamik bir ÅŸekilde yaÅŸamda karşılığının saÄŸlanması açısından kaçınılmaz olandır. Serinin denge kavramı ile birlikte sürdürülmesi bazı ÅŸeyleri dikkate sunmada faydası olacaktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.