Sosyal Medya

Makale

Ruhun Yalnızlığı

İnsan ruhu yalnızlığı yaşar mı?

Ruh, kiÅŸinin tam olarak kendisi olduÄŸudur. Ruh derken kastedilen, bedenden bağımsız deÄŸil; bilakis, kiÅŸinin varlığını üzerine kurduÄŸu anlamın bizzat kendisi olarak betimlemekte bir mahzur olmaz.

Yalnızlık ise; kiÅŸinin, kendisi gibi birisini bulamamanın derin acısı ile birlikte, bulabilme mecrasının yokluÄŸuna delalet eder. KiÅŸi, yalnız kalma isteÄŸine sahip olur, bu geçici bir durumdur ve ardından yaÅŸamın kollarına atılmaya hazır hale gelir. Ancak ruhun yalnız kalması, giderilebilecek bir zeminin yokluÄŸuna delalet eder.

Ruh, yalnızlığını; aynı hedefe, aynı amaca ve aynı istikamette yol yürümeye yoldaÅŸ bulamadığı zaman derinden hisseder. Bir insanın, aynı hedefe yöneldiÄŸi bir dostu ile birlikteliÄŸi yalnızlığı paylaÅŸması anlamına gelir.

Bu noktada yalnızlık, giderilebilecek bir olguyu iÅŸaret etmez; bilakis, yalnızlığını paylaÅŸacağı ortak paydaÅŸlar arayarak azaltmaya imkân tanır.

Ruhun, algı, idrak ve anlama kapasitesi her halin üzerinde bir tutumu iÅŸaret eder. Ancak, ruhu kendi başına deÄŸil, üzerine yaÅŸamın tortularından sirayet etmiÅŸ kirlilikleri temizleme istidadı üzerinden yükselterek anlamayı en üst kapasiteye kadar taşınabilir.

Bu noktada ruhun saflaÅŸması ve o saflaÅŸmayı saÄŸlayacak irade ve teknik beceri; odaklanma, baÄŸlanma ve güven ile birlikte yaÅŸamı estetik hale dönüÅŸtürecek istidadı üzerinden beceri kazanmasına baÄŸlıdır.

Ruhun, aÅŸağı ve yukarı faaliyetleri kiÅŸinin kendi çabası ve uÄŸruna yaÅŸam süreceÄŸi olgunun kendisi ile bağıntılıdır. Ruh, yüce bir hedef peÅŸine düÅŸtüÄŸü zaman yücelir, ama aÅŸağılık bir durum için yönlendirilirse alçalır.

Her halükarda kiÅŸilik, ruhun aynası olma pozisyonunu elinde tutuyor. Bu kiÅŸiliÄŸi oluÅŸturan kültür evreni ise ruhun hem arınmasına, hem de kirlenmesine zemin oluÅŸturarak ruhu yüceltebileceÄŸi gibi ruhun sefih bir biçime ulaÅŸmasına da imkân tanır. Bu yüzden, ruhunuzu teslim edeceÄŸiniz kültür evrenini dikkatle tefekküre konu edinmelisiniz. 

Ä°nsan, görsel bir hafızaya sahiptir. Ruh ise görsel hafızayı sürekli tazeleyerek yaÅŸananları derinlemesine algılamaya yönelir. Bu da ruhu hem yorar, hem bitap düÅŸürür. Sürekli bir kaosun cenderesinde bulunan kiÅŸi, belirli bir süre sonra umudu kaybederek bitap düÅŸer ve hiçbir ÅŸey yapmamaya ikna olur.

Ruh, içinde var olduÄŸu kültür ile bir yabancılaÅŸma yaÅŸadığı zaman, kendini yadsımaya baÅŸlayarak kendinden uzaklaşır. YabancılaÅŸmanın derinliÄŸi artıkça ruh, kendi yalnızlığını bir sığınaÄŸa dönüÅŸtürür.

Yalnızlığın sığınağında var oluÅŸunu sürdürmenin bedeli ise ruhun yalnızlığını yaÅŸarken acıyı ona yoldaÅŸ kılmasıdır. Çünkü yalnızlık tek başına çekilebilecek bir olguyu taşımaz.

Bu yüzden yalnızlık ‘sadece Allah’a mahsustur’ denir. Çünkü Allah, kendi tamlığı içinde duygulardan arîdir. Bu yüzden insan, kendi tamlığını oluÅŸturma çabasına aralıksız devam edecek bir iradeyi hayata geçirmelidir.

Yalnızlık, kiÅŸinin kalabalıkta kaybolması ile ilintili bir durum içerir. Åžu söz bu meseleyi güzel özetler: ‘Halk içre hak üzre’…

İnsan, halk ile birlikte bulunurken, kendisi ile baş başa kalırken, Rabbi ile birlikte olmayı itiyat haline getirebilir. Ama kişinin Rabbi ile birlikte oluşunda bile bir yalnızlığın derin hissi bulunur.

Yalnızlık, ancak, varlık, var oluÅŸ ve var olma halleri içinde bir tamlık idraki oluÅŸtuÄŸunda izole edilebilecek bir ÅŸey olur. Ancak bu sefer de Rabbin tam olarak kuÅŸatılamayacağı algısı belirli bir yalnızlığı sürdürür. Ama bu yalnızlık, derin bir acı ile gerçekleÅŸmeyecek olandır.

Ruh, içinde var olduÄŸu koÅŸulları aÅŸabilecek bir potansiyeli taşır. Ancak, kendi başına var olma imtiyazını kaybettiÄŸi için, varlık kazandığı bütünlük içinde anlam kazandığından ve o bütünlüÄŸü saÄŸlayan parçaların yardımcı olmaları ile bütünlüÄŸe ulaşır.

Yalnız, bu bütünlüÄŸü saÄŸlayan parçaların kendi hikâyeleri vardır. Her parça kendi hikâyesinin bir kahramanı olarak eÄŸer o bütünlüÄŸü isterse tamlık oluÅŸabilir. Parçalardan biri yekdiÄŸeri ile uzlaÅŸmaz veya kendi başına yaÅŸama istidadı kazandığında ise tamlık oluÅŸmayacağı için bütünlük zedelenir. Ve ruh bundan muazzep olur.

Ruhun yalnızlığını saÄŸlayan ÅŸey; sahip olduÄŸu tamlığın oluÅŸumundaki parçaların eksikliÄŸi ve bir bütünlük algısının yokluÄŸudur. Burada bütünlük, kiÅŸilik ölçeÄŸinde gerçekleÅŸmesi beklenen olacağı gibi yaÅŸamın tek parça bir bütün oluÅŸunu da içerir.

Bu yüzden kendi kiÅŸiliÄŸinde tamlığa ulaÅŸmış kiÅŸi, eÄŸer evren ölçeÄŸinde bir bütünlüÄŸü saÄŸlayamasa; ruh bu durumdan derin bir elem duyar ve kendi yalnızlığı ile baÅŸ baÅŸa kalmaya karar verir.

Buradaki yalnızlığın hüznü, kendi bütünlüÄŸü için deÄŸil, bilakis, evren ölçeÄŸindeki bütünlüÄŸün eksikliÄŸi, zaafı ve dolayısıyla zulmün var olma ÅŸartlarının varlığının oluÅŸturduÄŸu ÅŸeydir.

Bu yüzden ruh ve yalnızlık; kademeli bir pozisyonu kendi ontik yapıları üzere taşımaktadırlar. Bu temel gerçekliÄŸi dikkate alan bir bakış ile ruhun yalnızlığına dair bir umudu diri tutma imkânı bahÅŸedilebilir.

Ä°çinde varlık kazandırılan kiÅŸiliÄŸin ruhunun neliÄŸi meselesi gündemin başına taşınmalıdır. Çünkü ruhu yalnız olan kiÅŸinin intibak sorunu yaÅŸaması mukadderdir. Bu mukadderlik durumu ise bütünlüÄŸü zedeleyen bir ÅŸeye dönüÅŸür. Bu noktada ruh, yalnızlık, bütünlük, tamlık ve kültür evreni birlikte deÄŸerlendirilmesi gerekli olana iÅŸaret eder.

Ruhun yüceliÅŸi ve düÅŸüÅŸü ise afakta olacağı gibi kiÅŸiliÄŸin kendi varlığında da gerçekleÅŸen bir durumdur. Ä°nsanın kendi içinde yaptığı yolculuÄŸu salim bir ÅŸekilde gerçekleÅŸtirmesi, afakta yapacağı yolculuÄŸa hazırlık olacaktır.

Bu noktada bedensel hazlardan ruhun hazlarına yönelik bir yolculuk, kiÅŸiyi olgunluÄŸa taşıma konusunda ilk adımı atmaya hazırlar. Ruh, kiÅŸisel tecrübe ile ÅŸunu bilmektedir; bedeni hazlar geçicidir, ona takılı kalmak, kendisini geri bırakır.

Bu yüzden bedeni hazları kendi miktarınca ve gerekli olduÄŸu kadarı ile iktifa ederek ruhun daha derin hazlarına hazırlık yapmalıdır. Çünkü ruhun hazzını öÄŸrenmek için bedenin verdiÄŸi hazzı tatması kiÅŸi için kaçınılmaz olacaktır. Ama bu noktada ruh, bedensel hazza takılı kalan bir mekanizmaya yenik düÅŸerse, zorlu bir süreç baÅŸlar.

Bu olgunun kendisi, kiÅŸide önemli bir yalnızlık hissi doÄŸurur. Buradaki yalnızlık hissi ile anlam olarak kendi bütünlüÄŸünü kavramış ruhun yalnızlık hissi aynı ÅŸey deÄŸildir. Bu yüzden yalnızlık kavramının kullanıldığı baÄŸlama dikkat kesilmek meseleyi anlamaya matuf önemli bir durumdur.

Ruhun yalnızlığının dayandığı baÄŸlamı gösterme açısından yukarıdan itibaren bahse konu olan satırların önemi açıktır. Hayatı boyunca kiÅŸi, kendi bütünlüÄŸünü oluÅŸturma gayretinden ödün vermemelidir.

Bu noktada kiÅŸi, önemli eÅŸiÄŸi aÅŸtığını düÅŸünebilir. Ancak yaÅŸamın kendisi kiÅŸiler açısından öyle bir yalnızlık üretiyor ki, ruh acıdan kıvranıyor. Bu durumu yaÅŸayanlar algılayabilir. Anlamın her adımda tökezlemeye zorlandığı bir zeminde ruhun kendi yalnızlığına sığınmasından baÅŸka bir çare kalmamaktadır.

Ruh kendi yalnızlığına sığındığında ise derin hüzne kapılır. Bu hüzün melankolik bir durum oluÅŸturur. Ä°rade, ruhun imdadına yetiÅŸmezse akli süreçlerde sorunlar baÅŸ gösterir, ‘deli’ muamelesi görür.

Ama kendi bütünlüÄŸünü saÄŸlamış kiÅŸilik, yalnızlığını ve hüznünü derinleÅŸtirerek yaÅŸamayı öncelik hale getirir ve bu hüzün üzerinden damıttığı bir inceliÄŸi yaÅŸamın vazgeçilmez özelliÄŸi haline dönüÅŸtürür.

Ruhun kendi varlığını açığa çıkartabilmesi için yeterli bir içsel yolculuÄŸu yaÅŸamak ve hitama erdirmek asıldır. Ruhun, her halükarda bir yalnızlığı yaÅŸamasının zorunluluÄŸunu idrak ederek bu yalnızlığın taşınabilir bir seviyede tutulmasının imkân dâhilinde oluÅŸuna istinaden hareket etmenin önemi kavranmalıdır.

Hem ruhun anlam döngüsünü, hem de yalnızlığın anlam döngüsünü doÄŸru kavramanın yolu ise; varlığın ve öncelikle insanın aÅŸkınlığı bir yeti olarak deÄŸil ontolojik bir durum olarak kavramaktır. Ä°nsan, aÅŸkınlığa özgü yaratılmıştır. Ve sürekli aÅŸkınlığı her edimde ortaya çıkarmaktan keyif alır.

Bu durum alçaklığın bir olgu olarak varlığını dışarıda bırakmaz. Çünkü haz, alçaklıkta da bulunmaktadır. Ve kiÅŸi, alçaklığı o hazzı elde etmenin keyfi ile normalleÅŸtirmektedir. Yoksa alçalmayı hiçbir kiÅŸilik kabullenmez…

Ruhumuz, kendi yalnızlığı içinde yapayalnız kalmasın! O’nun yalnızlığını giderecek bir güven ortamına olan ihtiyaç izah gerektirmez! Bu güven, kesin bir inançla iman etmeye ayarlı bir yolculuÄŸu hitama erdirmekten geçecektir.

Ä°man, imkânsızı yapabilme istidadı saÄŸlayacağı için yalnızlığın giderilmesine katkı sunar. Ruh, iman ile taçlandığı zaman, kendi olma hazzını yaÅŸar. Bu kendi olma, kendi bütünlüÄŸünü yaÅŸamayı imkâna dönüÅŸtürür. Bu imkân, ruhu güçlendirir ve kendi yalnızlığı ile baÅŸa çıkma gücü sunar.

Ama bir gerçeklik var ki o da göz ardı edilemez: içinde var olduÄŸumuz kültür evreninin yabancılaÅŸtırıcı ve yalnızlaÅŸtırıcı unsurlarını top yekûn ortadan kaldırma imkânın neredeyse muhal oluÅŸudur. Bu kiÅŸinin kendi tamlığını gerçekleÅŸtirirken varlık planında bir bütünlüÄŸü saÄŸlamaya matuf hedefin gerçekleÅŸtirilmesini zora sokmaktadır.

Modern ruh, kendi yalnızlığını bir kader olarak kabullenmiÅŸ ve bu yalnızlığın verdiÄŸi acı ile sürekli maddi hazlara sığınarak aÅŸmaya çalışır. Bu durum, ruhu daha da yalnızlaÅŸtıran ve acısını koyu hale dönüÅŸtürmekten baÅŸka bir iÅŸe yaramaz. Çünkü modern insan, kendi bütünlüÄŸünü yok eden, tamlığını parçalayan bir kültür evrenine sahiptir.

Ve maalesef bu kültür evreni bütün dünyayı sarıp sarmalamış durumdadır. Bu yüzden ruhumuz muazzep bir ÅŸekilde kendi yalnızlığının girdabında boÄŸulmaya devam etmektedir.

Bir umut olarak; kiÅŸi, kendi bütünlüÄŸünü saÄŸlayarak kendi tamlığının idraki ile kendi yalnızlığına ve ruhunun yalnızlığını ve kaygılarını saÄŸaltabilir. Umudu diri tutarak, umudu aşılayarak, yeni umutlara yelken açılır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.