Sosyal Medya

Makale

Hakikate Dair

Hakikat hakkında konuÅŸmak ve yorum yapmanın ciddi zorlukları olduÄŸu kanaatini taşıyorum. Çünkü üzerinde ittifak edecek bir anlamını ortaya koymak gerçekten çok zordur. Her düÅŸünce kendi hakikat algısının tanımını ortaya koymakta ve yol yürümektedir. Bu yüzden tam bir uzlaşı saÄŸlamak zordur. Ayrıca modern düÅŸüncede hakikat reel/ gerçek olana yani verili olana indirgenerek meseleyi daha girift hale getirmektedir. 

Hakikat, var olanın, oluÅŸ sürecinde ve oluÅŸ sürecini belirleyen etkenleri dikkate alarak anlama çabasına tekabül eden bir bakışı içermelidir. Hakikat, varlığın metafizik ilkelerinin kabulü ile birlikte zihinde belirginlik kazanacak bir özellik taşımaktadır. Bu da zaten tanımı üzerine bir uzlaşıyı zora koymaktadır. Çünkü bütün hakikat algılarını teke irca ederek hepsini kuÅŸatacak bir bakışı ortaya çıkarmak zor ötesi bir durumu iÅŸaret eder. Hakikat bir boyutu ile ulaşılamaz ve kuÅŸatılamaz olana tekabül ederken, diÄŸer tarafı ile gözlem altında olunan ÅŸeye ıtlak olunuyor. Bu meseleyi ortaya koymakta zorunlu bir zorluÄŸu beraberinde taşıyor.

Hakikat üzerine konuÅŸacaksak mutlaka üzerine bina edeceÄŸimiz bazı metafizik ilkelerimiz olmalıdır. Bu ilkeler üzerinden hakikatin neye tekabül ettiÄŸini ortaya koymak tutarlılık açısından önemlidir. Çünkü ortaya konan görüÅŸün hem iç tutarlılığı hem de dayanacağı bir apriori ilkelere ihtiyaç hâsıl olur. Böylece söylenenleri hem doÄŸru anlama hem de eÄŸer bir eleÅŸtiriye tabi tutulacaksa neye yöneltilmesi gerektiÄŸinin açıklığa kavuÅŸması baÄŸlamında bu önemlidir.

Bu noktada ‘Fark’ kavramının temel bir metafizik ilke ve hakikatin anlaşılabilmesinin temel zemini olarak düÅŸünülmesi gerektiÄŸini öneriyorum. Çünkü fark kavramı üzerinden varlığın ikili tabiatını anlamada yol alabiliriz. Yaratıcı, Yaratma, Yaratılış ve yaratılmış varlık arasındaki farkı kavramadan hakikatin neye tekabül edebileceÄŸini kavramak zor görünüyor. Varlığı tek bir bütünlük içinde anlama çabasının eÅŸitlik üzerinden aslında farkı ortadan kaldırdığını ve anlamı üzerine bina edeceÄŸimiz bir zemini yok ettiÄŸini gözlemleyebiliyoruz.

Ayrıca her hakikat tanımının bir kurgu ile malul olduÄŸunu hesaba katarak yola çıkmalıyız. Yani insanın hakikat algısının ve tanımının hakikatin tamlığı açısından malul olduÄŸunu bilerek tanım yapmalı ve algılara bu veçhesi üzerinden eleÅŸtiri yapılabildiÄŸini de iÅŸaret etmeliyiz. Bu noktada ufkun geniÅŸliÄŸi ve derinliÄŸi hakikat algısının ve tanımının kuÅŸatıcılığını belirleyeceÄŸini söylemeliyim… 

Hakikat, en genel anlamı ile Tanrı, Yaratılış, yaratılmış varlık ve aralarındaki iliÅŸkinin mahiyetine dair genel bir anlamdır. Ama varlığa ve iliÅŸkiler ağına ışığı tuttuÄŸumuz an, bu tanımda elastikiyet ve dinamizm bulmaya baÅŸlayabiliriz. Çünkü meseleye insan zihni girdiÄŸi andan itibaren bu zihnin tikel özelliÄŸi ile hakikat arasındaki bağın öznelliÄŸi doÄŸal olarak devreye girmektedir. Hâlbuki öznellik hakikati sınırlar. Bu yüzden öznelliÄŸi aÅŸabilecek bir yöntemin icbar ediciliÄŸi karşısında insan aciz kalakalmaktadır.

Tanrısal bakış açısından hakikat ile yaratılmış özne olan insan açısından hakikat aynı düzlemi iÅŸaret etmemektedir. Bu farkı doÄŸru anlamadan hakikat üzerine serdedeceÄŸimiz görüÅŸlerin illetli olmasını engelleyemeyiz. Varlığın hakikat açısından birkaç farklı yüzü olduÄŸu tartışılmaz bir gerçekliktir. Bu noktada Tanrı açısından hakikat ile yaratılış açısından hakikat ile yaratılmış varlık açısından hakikat hep farkını koruyacaktır. Daha alt düzeye indirgediÄŸimizde her insan tekinin inançları ve algıları, varlığa yüklediÄŸi anlam ile birlikte hakikat algısı ve tanımı farklılaÅŸacaktır. Bu temel gerçekliÄŸi dikkate alarak hakikati konuÅŸabilecek bir zemini inÅŸa etmenin imkânlarını oluÅŸturmaya baÅŸlamalıyız. Ama bu hakikatin farklılığını deÄŸer alanına taşımanın zorluÄŸu ve eÅŸitleyici bakışın hiçliÄŸi çağıran sesini de dikkate almadan yol alınmaz.

Hakikat, bu noktada artık; Tanrı’nın varlığının anlamı ve hakikatinin neliÄŸi… Ä°nsanın yaratılışı, anlamı ve üzerine yüklenmiÅŸ bir sorumluluÄŸunun varlığı… Ä°nsanın bir imtihan oluÅŸ sürecine mebni oluÅŸu veya olmayışı… Varlığın insan ile iliÅŸkisi ve sorumluluÄŸunun çözümü, idraki ve anlamı… Varlığın insan açısından deÄŸeri ve anlamı üzerinden metafizik ilkeleri kurarak tanımladığımızda sonuca ulaÅŸabiliriz. Ä°lkelerin varlığı hakikat algısının farklılığını doÄŸuracaktır. 

Artık hakikat açısından özgürlüÄŸün ve iradenin kaçınılmaz bir deÄŸeri olduÄŸunu ve düÅŸünüm üzerinden anlama kapı aralayarak hakikati idrak etmenin mümkün zeminini iÅŸaret edebiliriz. Elbette ki bu zeminin dışında kalan bir hakikatin varlığını da dikkate alarak… Gaybe iman ve bu iman üzerinden oluÅŸturulan anlam ile hakikat arasındaki bağın özne olarak insan ile bağını da açığa çıkarmış oluyoruz. Böylece hakikat dediÄŸimizde aslında insanın zihin dünyasının Tanrı, Yaratıcı Kudret, yaratma ve yaratılış ile yaratılmış varlıklara yüklediÄŸi anlamla iliÅŸkili olduÄŸu açıklık kazandı. Sorun hakikatin bu anlamını hangi biliÅŸ süreci ve bilgi düzeyi üzerinden yapacağı meselesidir.

Ä°ster akli zemini ilke olarak kabul et ve ona göre bir anlam dünyası kur ve hakikat tanımını yap. Ki tarih boyunca felsefi bakışlar bu çerçeveyi kullanmışlardır. Metafizik ilkelerini de akli ilkelere dayandırarak bu anlamı ortaya koymuÅŸlardır. Ya da duyularını sürecin temeli kıl, korkuların, isteklerin, beklentilerin, sevinçlerin tarafından oluÅŸturulacak ilkeler üzerinden bir hakikat düzeyi kurarsın. O zaman mevcut gözlemi, algıyı önceleyerek bir hakikat arayışını temellendirebilirsin. DoÄŸa felsefecileri daha çok bu düzeyden hareketle hareket etmiÅŸlerdir. ÇaÄŸdaÅŸ zeminde pozitivizm buna tekabül edebilir. Veya sezgisel zemin üzerinden bilgiye ulaÅŸarak metafizik ilkeleri ortaya koyarak hakikati betimlemeye çalışabilirsin… Sezgisel olanda dinlerin kaynağı olan vahiy buraya dâhil edilir. Aslında vahiy, diÄŸer bütün biliÅŸsel zeminleri kuÅŸatacak bir bakışı müminine vermektedir. Ama süreçle dinden uzaklaÅŸmalar, siyasal, toplumsal güç arayışları, zamanla yorum ve din farkını ortadan kaldırdığı için hakikat açısından da zorunlu bir sorunlu alan baÅŸlamaktadır. O yüzden her dönem peygamber gönderilmiÅŸ veya uyarıcı ‘Bilge Adamlar’ ihya faaliyetlerini ortaya koymuÅŸlardır. 

Bir Müslüman olarak benim hakikatimi tabii ki vahiy belirler. Ama vahyi metafizik ilkeler düzeyinde anlamlandırmayı ve sunduÄŸu bilgiyi aklımın kılavuzu kılmayı öÄŸrendiÄŸimde hakikat ile iliÅŸkim ve dolayısıyla tanımım daha güçlü ve daha kuÅŸatıcı bir özellik kazanacaktır. Bu çerçeve içinde gönderilmiÅŸ bütün vahiylerde ortak ilkeler nelerdir diye bakıldığında bazı parametreler göreceÄŸiz: Ä°nsanın yaratılmış bir varlık olduÄŸu ilkesi… Ä°nsanın bir teklife muhatap olduÄŸu ve imtihan için bu dünyanın kendisi için yaratıldığı… Bunun tabii sonucu olarak bir baÅŸka hayat, ahiret hayatının varlığı ve mükâfat ile cezanın kaçınılmazlığı… Varlık ile iliÅŸkisinin niteliÄŸi; ‘varlığın insana musahhar kılındığı’ gerçeÄŸi… 

Yukarıda saydığım ilkeler, dinler tarihi açısından ‘GönderilmiÅŸ Vahye’ dayalı dinlerde olduÄŸu gibi kültürlerde de benzer ilkelerin varlığı deÄŸiÅŸiklik arz etse de ortak noktaların varlığını okuyoruz. Modern dönemde bu temel ilkeleri deÄŸiÅŸtiren bir bakış ve düÅŸünce ağırlığını korumakta ve kültürü de biçimlendirmektedir. Bu yüzden modern düÅŸüncede hakikat Heidegger’in kendine mahsus anlatımı ile reel olana/var olana indirgenmiÅŸ durumdadır. Bu yüzden hakikat artık ‘tanımlanmış aklın sınırları içindedir ve tanımı da fizik veya matematik ile ispatı mümkündür. 

Hakikat baÄŸlamında yaÅŸadığımız temel gerçeklik; modernliÄŸin bu hakikatinin bir karşılığının olmadığını ve insanı tek boyutlu (Herbert Marcuse) hale taşıyarak hem varlığa hem kendisine yabancılaÅŸmasını saÄŸlayarak hiçliÄŸin girdabında yokluÄŸa tevdi etmiÅŸtir. Batının kendi içinden batılı aklın sınırını zorladığını ve çözümsüz kaldığını dillendirmeler baÅŸladı. ModernliÄŸin kabullerine hala baÄŸlılığını sürdüren Habermas bile ahir ömründe batılı aklın duvara çarptığını ve kendisinin aÅŸamadığı alanlarda batı tarafından belirlenmemiÅŸ dinin deÄŸerleri kullanma çaÄŸrısı yaptığını eserlerinden okuyoruz. 

Dini düÅŸünceler bu konuda ne durumda; Ä°slam hariç Batı düÅŸüncesi bütün dinleri esir almış ve yapı bozumuna uÄŸratmıştır. Kendi içinden çıkan ve kendisini eleÅŸtiren düÅŸünsel akımları da deÄŸiÅŸime zorlamıştır. Rusya ve Çin örneÄŸinde olduÄŸu gibi… Asya ve Latin Amerika yerli kültürlerinin de bir karşılığı yoktur. Ä°slam ise Müslümanların bugünkü halleri dikkate alındığında potansiyel olarak varlığını sürdürmesine raÄŸmen reel zeminde yukarıda saydığım temel ilkeleri insanlığın ve varlığın anlamını yeniden bulması için kullanıma açacak bir vasatı yoktur. Buna cüret edecek bir zemin kurması da ÅŸu an için mümkün görünmemektedir. Batı, Ä°slam düÅŸüncesini de zorlamaktadır. Gelenek ve modernist bakış, meseleyi çözümsüzleÅŸtirmektedir. Ä°slami düÅŸüncenin kendi içindeki çoÄŸul yapısı da bugün tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu yüzden bir çözüm arayışının saÄŸlam bir temel üzerinden yapılabilmesinin imkânları da azalmaktadır. Ama bugün dünya ciddi bir krize girmiÅŸ bulunmaktadır. Müslüman’ca akıl, bir çıkış yolunu bulmak için kendi zihinsel hapishanesinin dışına çıkma yolunu ve cesaretini bulması gerekir. 

Hakikatin yeniden düÅŸünülmesi ve hakikatin doÄŸasının temel ilkelerini doÄŸru kodlayarak onların anlamının derinliÄŸini kavramlaÅŸtıracak bir düÅŸünce zeminine olan ihtiyaç izaha muhtaç deÄŸildir. Müslüman zihin bu temel gerçeÄŸi kavradığı andan itibaren kendisini tarihle veya bugünle sınırlandırmadan, kelam, felsefe veya tasavvuf ile kayıtlamadan fıkhı kendi asli zemininde kurarak yeni bir çıkış yolu bulabilir. Buna özgür bir irade, güçlü bir istek ve cesur bir atılganlık zemin kazandırır. 

 Bir baÅŸlangıç açısından Hakikatin iki yüzü vardır: Birincisi, Allah'ın varlığı ve yaratılışın hakikati, ikincisi ise yaratılmış dünya ve insanın hakikati... Bu iki hakikat birbiriyle ilintili olduÄŸu kadar birbirinden farklı düzeyleri iÅŸaret ederler. Dolayısıyla verili dünyadan hareketle verili olmayan bir hakikat hakkında konuÅŸmak gaybe taÅŸ atmak olarak betimlenir...  Bilinmeyen bir alan ile ilgili bir görüÅŸ ancak o bilinmeyen alana dair bilginin de yine Gaybi,  yani vahiy ile gelmesi ile saÄŸlanabilir. Meseleyi bugün ile sınırlandırarak bizim hakikatimizin temelini oluÅŸturan temel prensibin neliÄŸini tam olarak kavradığımızda bu hakikatin kurgusunun neye tekabül edeceÄŸini anlamamız kolaylaÅŸacaktır... 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.