Sosyal Medya

Makale

Komplo

Yeni Zelanda'da meydana gelen elim camii saldırısı üzerine derin bir öğrenmeye tekabül edecek bir bakışı tartışmak ve bunu gündeme taşımak elzem oldu.

Komplo baÅŸlığını özellikle seçtim… Çünkü bu kavram ile genelde önemli birçok ÅŸeyin itibarsızlaÅŸtırıldığını düşünüyorum. Sanki her ÅŸey kendi suyunda akmakta ve dışsal bir etken olmadan hayat kendi rutininde yürütülmektedir. Bu düşünme biçiminin doÄŸru olmadığını şöyle arkaya yaslanarak bugüne kadar olup bitenin neliÄŸi meselesine odaklandığımızda bunu gözlemleme imkânı buluruz. Son on yılda yaÅŸananların kendisi dahi bu yargıyı çürütmeye yeter düzeyde malzeme sunar. Seçimlerden iç savaÅŸlara ve baÅŸka ülkelere yapılan müdahalelere, ortaya çıkan ÅŸiddet örgütleri ve bunu besleyen politik enstrümanlarda dâhil her ÅŸey bir planın parçası olarak iÅŸlerliÄŸe kavuÅŸturulmaktadır.

Bu durum modern epistemenin saÄŸladığı bilme imkânı ile de orantılı bir gerçekliÄŸe sahiptir. Teknolojik üstünlüğünü doÄŸadan topluma ve oradan da bireye yönelten batı iktidarı her ÅŸeyi kontrolü altına almanın imkânlarını zorlamaktadır. Graham Fuller, eski CIA direktörü ve halen yaÅŸamaktadır. Kitabının bir tanesinin ismi ise ‘Ä°slamsız Dünya’ Türkçeye de tercüme edilmiÅŸ olan bu kitapta Ä°slam’ın olmadığı bir dünya tasavvuruna sahip güçlerden söz eder. Ve aslında Ä°slamsız bir dünyanın daha iyi olacağına inanan güçlü bir yapının varlığı deÅŸifre edilir. Dünyada mevcut yapının ve algının karşısında hala dimdik ayakta durabilecek bir düşüncenin ontolojik ve epistemolojik varlığa sahip yegâne ‘Dünya Görüşü’nün sahibi olan Ä°slam’ın yok edilmesi ÅŸartı esas alınmaktadır. O yüzden Ä°slam coÄŸrafyası neredeyse bir kan gölüne dönüştürülmektedir. İç savaÅŸlar ve siyasi kargaÅŸalar ile birlikte dünyanın herhangi bir yerinde de size rahat yok algısının algoritmal seviyede kabulüne matuf bir eyleme iÅŸaret eder.

Bir gücün tek başına bunu yapma becerisi ve gücü yeterlilik sağlayamaz. Bu yüzden birden fazla gücün devreye girmesi ve adım - adım bir strateji ve taktikler bütünü içinde yol alınması önem kazanmaktadır. Olayın sadece olma biçimi bize savunmasız insanların katliama maruz kalmalarının masum görüntüsünü sağlamakta ve bunu makul gösterecek tarihsel bir derinliğe gönderme yapmaktadır. Kullanılan silah üzerine yazılan tarihler ve isimler, meselenin ne kadar ciddiye alındığını göstermektedir. Her gün ortaya çıkan yeni bilgiler meselenin derinliğini artırmaktan başka bir seçenek bırakmamaktadır.

Son on yılda sosyolojik olarak Ä°slam dünyasında Müslümanları örgütlü bir ÅŸekilde temsil eden Ä°hvan-ı Müslimin/Müslüman KardeÅŸler gibi temel ve saÄŸlam bir yapıyı çökerttiler gibi görünüyor. En azından eski ağırlığını ciddi bir ÅŸekilde kaybetti… Hatta diÄŸer ülkelerdeki ağırlığını da ciddi anlamda kaybetti… Ä°hvan’ın bulunduÄŸu bütün ülkeler ciddi bir ÅŸekilde siyasi olarak sorunlarla veya iç savaÅŸla tehdit edilerek ihvanın süpürülmesine yardımcı olunması isteniyor. Ciddi bir dağınıklık ve önemli olardan güç kaybı ve mevcudiyetlerinin olduÄŸu her ülkenin sorunlar yumağına sahip olması ne dediÄŸimi izah eder sanırım…

Ä°kinci hamle ise halihazırda Ä°slam dünyasının siyasal öncülüğünü yapmaya çalışan ve bu konuda çabalarını sürdüren Türkiye ve O’nun lideri konumundaki ErdoÄŸan’a matuf saldırı ve yok edilme arzusu son on yılın baÅŸat öğesi durumundadır. Bu arada yapılan ortaklıklar veya ayrılıkların da birebir bu meselenin kendisi ile iliÅŸkisi olduÄŸu aÅŸikârdır. Beka sorununu da birde bu çerçevede yeniden düşünmekte yarar vardır.

Olay örgüsünün önce Avrupa parlamentosunun Türkiye ile ilgili aldığı kararlar ile Ä°srail baÅŸbakanının dile getirdiÄŸi ve oÄŸlunun yaptığı açıklamalarla Kudüs’e yönelik yeni hamlenin peÅŸpeÅŸe gelmesi dikkate deÄŸer. Ayrıca katliamı yapan ile Avrupa Parlamentosu ve Ä°srail baÅŸbakanın aynı aÄŸzı kullanması ve terör lafzını dile getirmemeleri de dikkate deÄŸerdir.

Ä°slamsız bir dünya ile Ä°slam’ın sekülerleÅŸtirilmesi veya sivil demokratik bir düzleme taşıma arayışlarının hepsi batı menÅŸelidir. Ve aslında bu üç arayış da aynı düzlemi iÅŸaret eder. Bu yüzden bu üç arayışı temsil eden güçlerin çoÄŸu zaman Ä°slam söz konusu olduÄŸunda birlikte harekete geçtiklerini de dikkate almalıyız.

Bu son katliam yeni bir baÅŸlangıcın olduÄŸu görüşünü güçlendirmektedir. Ardından seri olayların baÅŸlaması mümkündür. Son dönemde Avrupa ölçeÄŸinde camii saldırılarını biliyoruz. Yenileri eklenebilir. Ciddi bir algı operasyonu yaratıldığı açıktır. Avrupa Ä°slam’ı gibi arayışlarında bu üç teze iliÅŸkin yardımcı unsurlar olduÄŸu gerçeÄŸi tartışılmazdır. Hatta Ä°slam’ın modern yorumu arayışları ve bunun toplumsal kabulüne yönelik çabalarda bu üç arayışa destek olmaktan baÅŸka seçeneÄŸi yoktur.

Gelenek eleÅŸtirisi ve tarihsel sürekliliÄŸi zaafa uÄŸratacak düşünce arayışlarının temelinde de seküler Ä°slam arayışı ile birebir ilintili olduÄŸu gerçeÄŸi gözlerden saklanması için çok masum nitelemeler yapılabilmektedir. Hâlbuki bu arayışlarda öne çıkan her tutum modern algıdan neÅŸet eden yaÅŸamın meÅŸru zeminini güçlendirmeye matuf olduÄŸudur. Ä°slam dünyasına yönelik zihinsel saldırı ve iÅŸgal de sadece buna yönelik bir ilgiyi taşımaktadır. Ä°ÅŸin en acıklı boyutu ise Ä°slam dünyasındaki Müslüman aydınların bütün bu olup bitenleri komplo üzerinden anlamsızlığa duçar kılarak beka sorunumuzu batılı epistemik paradigmaya teslim olmakla çözeceÄŸimize olan inançlarıdır. Teknolojik üstünlüğünü düşünsel üstünlüğünün ÅŸiarı yaparak kendilerini yok saymaları gerçek anlamda bir aÅŸağılık kompleksinin dışavurumudur. Felsefe veya sosyoloji üzerinden yapılan tartışmaların bu gerçeÄŸi örtme çabası oluÅŸturduÄŸu unutulmaktadır.

Müslümanlığını bırakmadan modernleÅŸemeyeceÄŸini anlayamayan aydın ve entelektüeller ancak batılılaÅŸarak onlara benzemenin benzersiz hazzını tadabilirler. Ancak ortada ne Müslümanlıkları ne de Ä°slam diye bir dinin kalmayacağını bilerek, bilmeyerek yola revan olmaktadırlar. Allah sonumuzu hayreylesin…

Akıllarını batıya kaptıran basiretlerini kaybeden ve olgunun deveranında kaybolanların hayatlarında Allah’ı bir temel ölçüt olarak ortaya koymaları beklenemez. Meselenin önü de sonu da Allah olmadıkça bu sorunu çözmenin imkânı yoktur. Allah’sız bir toplum ancak Ä°slamsız bir topluma dönüşebilir. Bu konuda ciddi bir ilerleme kaydettiklerini söylemek mümkün… Allah bizim hayatımızda bir yere sahip mi deÄŸil mi sorusu elzem bir soru ve her vicdanın sorması gerekli olan bir sorudur….

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.