Sosyal Medya

Makale

Mümin Müteahhid; Fahrettin Kültür

Sözlük anlamı olarak müteahhid, bir iÅŸi üzerine alan, taahhüt eden (kimse) veya bir kimse veya kuruluÅŸ için binâ, yol vb. yapımını, erzak, mal vb. saÄŸlamayı üstüne alan kimsedir. Bazısı ise yüklenici demekte ısrar ediyor. Ahdine sadık anlamı ise neredeyse unutulmuÅŸ. Allah’a ve kullarına verdiÄŸi taahhütleri yerine getiren insan diye bir tarif yapsak son nefesine kadar bunun içini dolduran bir adam tanıdım. O, ortak olarak, iÅŸveren olarak, mühendis olarak, koca olarak, abi olarak, dava arkadaşı olarak, yetimlerin hamisi olarak, ihtiyaç sahipleriyle baÅŸa kakmadan paylaÅŸanı olarak, mazlumlara can suyu olarak, sabırlı, merhametli, mütebessim, çelebi bir derviÅŸti. Ne yazık ki 25 Eylül 2002 yılında hakka yürüyen Fahrettin Kültür’ü tanımayanlar bu tanımlamaları abartılı zannedeceklerdir. O gerçek hakediÅŸin cennette olduÄŸuna inanan ve bu düstur üzerinde yaÅŸayan müteahhidlerdendi…

Siz hiç sesini değil de sözünü yükselten birini gördünüz mü?

Onu tanıdığım günden son gününe kadar kimseye bağırdığını, azarladığını ve aÅŸağıladığını görmedim. Kadife kıvamındaki sesi daima edepli ve nezaket içeren sözcüklerden baÅŸkasına yer vermezdi. Ömrünün son dönemlerinde geçirdiÄŸi pek çok ameliyat nedeniyle vücudunda bazı arazlar oluÅŸmuÅŸtu. Bunlardan biri de sesinin sürekli kısık kalmasıydı. Sesinin kısık kaldığından söz ettiÄŸi bir gün ona “Yüksek ses sana ne lazım abi sen kimseye bağırıp çağırıp azarlamazsın ki.” deyip gülüştüğümüz gün sanki dün gibi…

Siz hiç son nefesini verene kadar mahcubiyetten yüzü kızaran birine şahit oldunuz mu?

Onun güzel bir hareketini takdir ettiÄŸimiz her durumda gözlerini kaçırır ve kıpkırmızı kesilirdi. Bir hocamız mahcubiyetten yüzün kızarmasına ”Bu bir erkeÄŸin bekâretidir.” derdi. Mahcup olmak, minnettar kalmak gibi medeni eylemlerin, yerinin bedevi eylemlere terk ettiÄŸi günümüzde yüzün mahcubiyetten kızarmasını anlatmak bihayli zor…

Siz kızgınlığını sadece yüzünün kızarmasıyla gösteren kaç kişi sayabilirsiniz?

Bu, Rasulullah (sav)’ın terk edilen en önemli sünnetlerinden biridir. Anlayışlı ve nezaketli olduÄŸundan genellikle kendisine celalli davrananlar olurdu. Fakat özellikle iÅŸ ortağına, haklı olmasına raÄŸmen ses çıkarmaz fakat kıpkırmızı kesilirdi. Bunun sonucunda asla söylenmez ve anlaÅŸmazlığın tarafı olmadan yapılanı sineye çekerdi. O haklılığını kabalığına gerekçe yapan kalabalıklardan deÄŸil Rasulullah (sav)’ın sünnetine tabi nezaket sahiplerindendi…

Siz hiç çocuğu olmadığı halde sertleşmeyen, aksileşmeyen birine rastladınız mı?

Ömrü boyunca çocuk hasretiyle yanıp tutuÅŸtuÄŸu halde merhametsizleÅŸmediÄŸine ÅŸahidim. Rasulullah (sav)’ın çocuklarını hiç öpmediÄŸini söyleyen birine “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” diye buyurduÄŸu bilinir. O çocuÄŸu olmadığı halde çocuklara oldukça merhametle davranır, bulunduÄŸu ortama bir çocuk gelse herkesi unuturcasına onunla oynardı.

Siz hiç kendi nefsinden daha çok sizi düşünen biriyle arkadaşlık etme saadetine erdiniz mi?

Yüksek lisans imtihanında arkadaşının geçemeyeceÄŸini görünce kendi yazdıklarını da silmiÅŸ, ”Olsun diÄŸer dönem beraber geçeriz.” demiÅŸti. Benden bir ÅŸey istediÄŸinde ise bu nefsime hiç zor gelmezdi. Zira o bir ÅŸeyi istediÄŸinde nezaketle ister ve bu arada sizin hakkınızı da gözettiÄŸini fark ederdiniz.

Siz koskocaman bir holding kurucularından biri olduğu halde kendinden veya sahip olduklarından hiç bahsetmeyen birine tanık oldunuz mu?

O asla bitirdiÄŸi iÅŸlerle övünmezdi. Parasının çokluÄŸundan söz etmekten veya kimleri kalkındırdığından bahsetmekten hicap duyardı. O’nun odasına kolayca ulaÅŸmak ve güler yüzle karşılanıp uÄŸurlanmak çok olaÄŸan bir hadiseydi. Evinde ve bindiÄŸi arabada israfa kaçmaz mutedil davranırdı. ZenginleÅŸince çevresini deÄŸiÅŸtirmemiÅŸ ve sahip olduklarını onlarla paylaÅŸmaktan geri durmamıştı.

Size hiç evinin kapılarını ardına kadar bütün müslümanlara açan birinden bahsedildi mi?

Eskiden ne zaman toplantı yapacak bir yer arasak kendimizi onun evinde ikram edilir bulurduk. Yıldız’ın öğrencilerine o evde sayısız sofralar kuruldu. Ä°stanbul dışından gelenler o evde yatılı ağırlanırdı. Hatta Biat bünyesinde çalışan ve kız kaçıranların balayı dairesi çoÄŸu kere onun mütevazı dairesi olurdu.

Siz hiç Müslümanlarla sonuna kadar beraber olmayı şiar edinen birini gördünüz mü?

Öğrencilik hayatı sonrasında Biat Ä°nÅŸaat’ı kurarlarken ÅŸirket akdinde ölen ortağın payının varislere nasıl ödeneceÄŸi maddesini gördüğümde ÅŸaşırmıştım. Yani onlar birlikte iÅŸe baÅŸlarken bunu son nefeslerine kadar taşıyacaklarına söz vermiÅŸlerdi. O, Hayati Ãœstün’ün okul arkadaşı, iÅŸ ortağı, bacanağı ve dava kardeÅŸi olmuÅŸtu. Hatta Hayati Ãœstün’ün ölüm yıl dönümünde “Ben de onunla beraber gitmeliydim, onu yalnız bırakmamalıydım.” dercesine gözyaşı dökerken görmeliydiniz. Evet, o terk etmemiÅŸti, iÅŸ bozan olmamıştı, çözümsüzlüğün deÄŸil çözümün bir parçası olmayı hayatının en büyük düsturu saymıştı. Ta ki son nefesini verene kadar...

Siz hiç zor zamanda eleman çıkarmamış üstelik zam yapmış bir patronu hayal ettiniz mi?

O ve ortakları yanında çalıştırdıkları işgörenlerin maaşlarına göz dikmez, parayı, malı alırken veya satarken kazanmaya yoğunlaşırlardı. Çevresinde yeni okulu bitirmiş, yurt dışına kaçmış hatta hapis yapmış kardeşlerini işe alırlardı. Bu iş görenler, mesleği öğrenip kendi başlarına ayakta durmayı başardıklarında ise alış verişle onları desteklerdi. İşlerinin iyi gitmesini onun ve ortaklarının mümince tutumlarına ve yardımlarına borçlu olduklarını çok iyi bilen işverenleri görmek isteyen etrafına biraz dikkatli bakması yeterli olacaktır.

Siz hiç ölümü beklerken gülümseyip sızlanmayan birine şahit oldunuz mu?

Son günlerinde artık yataktan kalkamaz ve sık sık hastaneye yetiÅŸtirilir olmuÅŸtu. Onunla helalleÅŸme ziyaretlerimizde ne diyeceÄŸimizi ÅŸaşırır gözlerimizi kaçırıp ona bakamazdık. O bu durumu anlar bizimle ÅŸakalaÅŸmaya baÅŸlar ve halimizi hatırımızı sormaktan geri kalmazdı. Son anlarında onunla birlikte olanların büyük aÄŸrılar çekmesine raÄŸmen hiç sızlanmadığından ve ÅŸikâyet etmediÄŸinden bahsettiklerini iÅŸittim. Hatta yakınında olanlar hastalığı nedeniyle onlara rahatsızlık verdiÄŸinden dolayı çok mahcup olduÄŸunu hissetmiÅŸlerdi.

Siz hiç definden sonra bile oradan uzun süre ayrılamayan bir cemaatin bulunduğu bir cenazeye iştirak ettiniz mi?

Ä°kindi namazına müteakip Edirnekapı ÅŸehitliÄŸinde kabrinin başına gelmiÅŸ akÅŸam ezanı okununcaya kadar oradan ayrılamamıştık. Hâlbuki o güne kadar bütün defin iÅŸlemlerini hızlıca yapar ve kaçarcasına kabristandan uzaklaşırdık. Ama o gün öyle olmadı. Kabrin başında iki protez ayağı ile oturan Merhum Süreyya Åžeker AÄŸabey baÅŸta olmak üzere onu bırakıp gidemedik. Zira o da kimseyi ardında bırakarak kaçıp gidenlerden olmamıştı. Kabrin cennet bahçesi olduÄŸunu hadislerden bilirdik de bunu dışa yansımasına ilk defa ÅŸahittik.

Size hiç taziyeleri kabul eden bir evin düğün dernek evine benzediğini gördünüz mü?

Evet, ÇavuÅŸbaşı’nda ki evinde o gece sofralar kuruldu. Onun sevenler bu sofraların başında ona dua edip ikram olundular. Yakın arkadaşı Eczacı Sedat “EÄŸer Fahrettin yaÅŸasaydı sizin evinin bahçesinde bulunmanızdan dolayı sevinçten havalara uçardı.” demiÅŸti.

O ismiyle müsemma kılınmış bir Müslüman’dı.

Onun adı Fahreddin’di. Yani dinin iftiharı ve övüncü.

O, tevazunun ve nezaketin ete kemiÄŸi bürünmüş hâliydi.

O, yaÅŸantısıyla Rasulullah (sav)’a salât ve selam eden bölünmemiÅŸ bir ÅŸahsiyetti.

Allah, onu sevdiÄŸi ve tabii olduÄŸu Rasulullah (sav)’a komÅŸu kılsın.

Bizleri de onun gibi hayatıyla Rasulullah (sav)’a salât ve selam edenlerden eylesin. Âmin

“DoÄŸduÄŸu, öleceÄŸi ve yeniden diriltileceÄŸi gün ona selâm olsun!”(Meryem/15)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.