Sosyal Medya

Makale

Ajitasyon ve Edebiyat Yapmadan Kerbela’yı Konuşabilmek

Dervişin yolu bir köye düşer.

Aylardan Muharremdir. Köy meydanında büyük bir kalabalığın mersiyeler söyleyerek dövündüğünü görür.

Dervişi görenler, onu başköşeye oturtur.

Derviş bir süre tepkisiz bir ruh haliyle olanları izler, sonra yanında oturan köyün ileri gelenlerinden birine sorar:

“Üstadım, bunlar niçin dövünürler?”

Adam şaşkın bir halle:

“Ey Eren sen ne dersin? Kerbelayı, Hüseyn’i, Yezid’i bilmez misin? Bugün Aşura; Kerbela’yı anar, Ehli Beyte ağlar dövünürüz…”

Derviş bir süre düşünceli halde susar sonra tekrar aynı kişiye döner:

“Üstadım, sizce Ehli Beytin katledilen fertleri şuan ne haldedirler?”

“Cennette Allah katından rızıklanmaktadırlar.”

“Peki, Yezid ve çevresi ne haldedir?”

Adamın suratı ekşir, öfkeli bir ses tonuyla:

“Allah azabını artırsın; cehennemin yedi kat altında azap çekiyorlardır”

Üstadım madem Ehli Beyt cennettedir, Yezid de cehennemdedir; siz niye dövünürsünüz? Bırakın Yezid’i savunanlar dövünsün

Bu vaka ne kadar gerçek bilmiyorum ama gerçek olan bir şey varsa, o da tarihi okuma özürlü olduğumuzdur.

Tarihi, ya birilerine sövmek ya da birilerini övmek için okur/anlatırız.

Okuyanlar ders çıkarmadığı içindir ki tarih tekerrür eder.

Kerbela vakası için yazılan/çizilenlere bakın; tamamına yakınıajitasyon ve süslü laflardır. Hz Hüseyin’e/Ehli Beyte ağlamak ve Yezid’e/Emeviye sövmek/lanet etmek üzere kurgulanmış söylemlerdir.

Maalesef İslam tarihini eksik/yarım okuyoruz. Peygamber efendimizin vefatına kadar okuyup bırakıyoruz.

Peygamber efendimizin vefatına kadar ne yapmamız; vefatından sonra da ne yapmamamız yazılıdır tarih kitaplarında.

Övgü, sövgü ve hamaset üzerine yapılan tüm tarih okumaları boştur ve bizi yanılttığı için de zararlıdır.

Sene-i devriyesinin yaşadığımız Kerbela vakasını yeniden okumak/konuşmak gerekiyor.

Sosyolojik, psikolojik, stratejik ve siyasi olarak yeniden irdelemekgerek Kerbela’yı.

İnsan psikolojisini, Müslümanın güç ve iktidarla imtihanını konuşmak ve ders çıkarmak için güzel bir örnektir Kerbela.

Kufe halkının, Hz Hüseyin’e mektup gönderip kurtarıcı olarak çağırmaları ve akabinde Hz Hüseyin ve ailesi gelince de Yezid’in ordusu elinde hunharca katledilmelerini tepkisizce izlemeleri, sosyolojik açıdan irdelenmesi gereken bir konudur.

En önemlisi, Müslümanların dünyevi güç ve iktidar sahibi olduktan sonra nasıl bir savrulma yaşayacaklarını görme açısından önemli bir örnektir Kerbela.

Dünyevi güç ve ihtişamın Müslüman bireyin (hatta peygamber efendimizin dizi dibinde yetişmiş birçok sahabenin bile) aklını nasıl başından aldığınıgörmek ve ders çıkarmak için bakmalı Kerbelaya.

Bugün yeniden bir “Emevileşme” süreci yaşıyoruz. Yani, dünyanın/saltanatın/lüksün ahirete/mütevazı bir hayata tercih edildiği bir süreç.

İlginçtir, Kerbela edebiyatı yapanların modern Yezid’in (Beşşar Esad) safında mazlumların canlarına kast ettiklerini görüyoruz.

Kerbela’yı; hamasetten, sızlanmadan, Ehli Beyti kutsallaştırmaktan ve öznelere kin kusmaktan öteye taşıyabilseydik belki bugün bu kadar zillet içinde olmazdık.

Maalesef Ehli Beyti mitolojik bir argümana çevirdik. Hz Hüseyin’in duruşunu saltanat kavgasına çevirdik.

Hz. Hasan’ı anan ve anlayan yok. Hz. Hasan’ın hilafetten niçin vazgeçtiğinden bahseden yok.

Ehli Beyt değerlidir elbet. Lakin bu değer, peygamberin soyundan gelmesinden değil İslam’a olan samimi bağlılıklarından ve bu uğurda can vermelerinden geliyor.

Kerbela’yı konuşacaksak hamasetle değil akıl ve vicdanla konuşmamız gerek:

Cemel Vakasında Hz Ayşe ve Hz Ali ile bunların saflarında yer alan sahabelerinin birbirine kılıç çekmelerini de konuşup ibret almak lazım.

Hz Osman’ın yönetim zafiyetlerini, Hz Hüseyin’in stratejik hatalarını, Muaviye’nin saltanat hırsını, Haricilerin akıl tutulmasını düşünüp konuşmak gerek.

Bu konuşma o insanları tahkir etmek için değil edebi bozmadan ibret ve ders çıkarmak için olmalı.

Acıyı anmak, anan topluluğu birbirine bağlarken ötekine karşı kin ve nefreti de körüklediğini unutmamak lazım.

Kerbela/Sıffin/Cemel vakaları bize bas bas bağırarak bir ders veriyor:

Peygamberin çocukları, akrabası, arkadaşları, dostları, vahiy kâtibi ve halifesi de olsanız nihayetinde bir nefis taşıyorsunuz ve imtihan süreci içindesiniz; Şeytan sizin de ayağınızı kaydırmak istiyor. Peygamber olan Adem aleyhisselamın ayağını kaydırdıysa sizin ayağınızı da pekala kaydırabilir…”

Allah bize akletmeyi, öncekilerin yaşadıklarından ders çıkarmayı nasip etsin.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.