Sosyal Medya

Makale

Seçim kampanyaları, listeler ne diyor, ne diyemiyor?

Hanelerde bilgisayara erişim oranı yüzde 97.2, internete erişim oranı yüzde 80,7.

 

Türkiye’de yarısı açık öğretimde 7 Milyon 200 bin üniversite öğrencisi var.

 

24 Haziran seçimlerinden 57 milyon seçmen oy kullanacak.

 

Bu seçmenlerden 1 Milyon 585 bini ilk kez oy kullanacak, yani 2000 ve 2001 doÄŸumlular. Buna hatırlayamadıkları çocuklukları 2002’nin öncesine uzananları da eklersek bu seçimde oy kullanacak en az 10 milyon genç seçmen kendilerini bildi bileli iktidarda AK Parti var.

 

Ama basit bir Google taramasından çıkacak bütün bu rakamlar siyasi partilere galiba hiçbir şey söylemiyor olmalı ki hala parti liderleri eski, yaşlı, köylerde yaşayan, tek kanal izleyen Türkiye ile konuştuklarını sanıyorlar.

 

Şehirli, orta sınıf veya orta sınıflaşan, eğitimli ya da çocuğuna iyi bir eğitim aldırmak isteyen, internet erişimi olan, tek bir kanaldan haber almayan seçmene hitap eden, seçmeninin aklına saygı duyan bir kampanya ve slogan henüz göremedik.

 

Adaylar ısrarla seçmenin tek derdinin cebi olduğunu zannediyor, sürekli bir yerlerden bulup para, zam vaat etmeye çalışıyorlar.

 

Halbuki her seçimde toplumun öne çıkan hassasiyetleri, cevap aradığı sorular farklıdır.

 

ÖrneÄŸin Türkiye’nin nüfusunun çoÄŸunun köylerde yaÅŸadığı 14 Mayıs 1950 seçimlerini adı pek çok seçmenin telaffuz dahi edemediÄŸi Demokrat olan bir parti seçimleri “Yeter, söz milletindir” sloganı ile kazanmıştı. Ekonomik vaatlerle deÄŸil, siyasi bir vaatle. ÇoÄŸunluÄŸu köylerde yaÅŸayan, eÄŸitim seviyesi düşük bir topluma demokrasi ve söz hakkı vaat ederek.

 

Çünkü seçimin gündemi 27 yıllık bir tek parti iktidarının değişip değişmeyeceğiydi.

 

24 Haziran seçimlerinin öne çıkan gündemlerinden birinin ekonomi olduğuna şüphe yok. Dolar kuru yükseldikçe gündem daha çok ekonomi oluyor.

 

Ama büyük bir çoÄŸunluÄŸu ÅŸehirlerde yaÅŸayan, ana akım tvler ve gazetelerden üzerine yaÄŸdırılan bilgi ve propaganda dışında internete eriÅŸimi olan, ekonomik krizler yaÅŸamış, ekonominin nasıl bozulduÄŸu ve nasıl düzeltildiÄŸini bizzat görmüş bir seçmen kitlesini hala “sana burs vereceÄŸim, para yardımı yapacağım, af getireceÄŸim, maaÅŸlarına zam yapacağım, mazot fiyatını düşüreceÄŸim” vaatleriyle ya da “ekonominin durumu kötü, dolar yükseliyor çünkü dış güçler bize saldırıyor” masallarıyla kandırabileceÄŸini zanneden partiler aslında kendilerini kandırıyorlar.

 

Emin olun bu tecrübeli vatandaşlar, şehirli, genç, eğitimli, internette dolaşan seçmenler ekonomiyi kiminle düzelteceğinizi görmek ve onun ekonomiyi iyi yönetebileceğine da ikna olmak isterler. Henüz seçmenin karşısına böyle somut isimler ve bir programla çıkan da olmadı.

 

Ayrıca bu seçimlerde seçmenin tek derdi ve önceliği ekonomi de değil.

 

Huzur, kardeÅŸlik, demokrasi, hukuk, adalet, eÅŸitlik, ehliyet-liyakat gibi kavramlar, deÄŸerler; normal bir dönemde standart seçim konuÅŸmalarında pek bir ÅŸey ifade etmeyen hoÅŸ ve boÅŸ sloganlardan ibaret kalacakken bugün Türkiye’de seçmenlerin duymaktan hoÅŸlanacakları, acil ihtiyaçlar haline gelmiÅŸ durumdalar.

 

Hatta bütün bu başlıklarda eleştirilen iktidar partisinin seçim manifestosunda bile bu ihtiyaçlara cevap verme isteği görüldü.

 

Åžu ana kadar adaylar arasında seçimin esas gündeminin farkında olduÄŸunu hissettiren iki aday öne çıktı; Saadet Partisi adayı Temel KaramollaoÄŸlu ve CHP’nin adayı Muharrem İnce.

 

 

Åžimdiye kadar seçim kampanyasına bu farkındalığı yansıtmayı baÅŸaran, oyunun rengini deÄŸiÅŸtirerek, seçimin sonucunu belirleyecek ÅŸehirli, eÄŸitimli, genç seçmelerle ulaÅŸmayı baÅŸaran ilk malzemeyi İyi Parti’nin çıkardığı söylenebilir. https://www.youtube.com/watch?v=7bwzmV8WA8I&feature=youtu.be

 

Ama İYİ Parti ve Meral AkÅŸener’in de ÅŸu ana kadar verdiÄŸi siyasi mesajlar, bu ÅŸarkının vaad ettiÄŸinin epey gerisinde kalmış, taÅŸralı, eski, bilindik olmanın ötesine geçememiÅŸ durumda.

 

Merkez saÄŸ kökenli lideri olan bir parti olmasına raÄŸmen İYİ Parti ÅŸimdiye kadar CHP’den bile daha fazla Kemalist, ulusalcı bir görüntü verdi ve bu, muhafazakar seçmenlerle arasındaki mesafenin kapanmamasına neden oldu.

 

Seçimlerde, oy alamadığı yeni seçmen kitlelerine ulaÅŸan mesajlar verme konusunda en gayretli iki parti CHP ve SP’nin bu çabası vekil listelerine de yansımış gözüküyor.

 

CHP’nin milletvekili listesi partinin Gezi’den sonra kaydığı radikal sol, goÅŸist eÄŸilimlerden yeniden merkeze doÄŸru gitme çabasının da bir göstergesi.

 

Saadet Partisi de her ne kadar Temel KaramollaoÄŸlu’nun ÅŸahsında AK Parti tabanındaki rahatsız seçmenlere verdiÄŸi tepki oyunu göstermek için en iyi alternatif hissini listelerine taşıyamasa da, vekil tercihlerinde özellikle Kürt seçmenlere bir açılım yapmış durumda.

 

İstanbul 3. Bölge’den Altan Tan, Diyarbakır’dan HaÅŸim HaÅŸimi, Batman’dan Faris Özdemir gibi isimlerle Saadet Partisi, özellikle MHP ittifakı, Barzani referandumundaki tavır, HDP’li vekillerin tutuklanması gibi meselelerde AK Parti ile arasında mesafe açılan dindar Kürt seçmenler için bir alternatif olabilir.

 

Buna herhalde en çok AK Parti ve HDP’nin listeleri yardım edecek.

 

Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu, Galip Ensarioğlu gibi bu süreç içindeki bütün politikaları savunmuş Kürt siyasetçiler bile AK Parti listelerinde kendilerine yer bulamadılar. Hatta AK Parti, Diyarbakır listesinde bir BBP Genel Başkan Yardımcısına bile yer verdi. İstanbul 3. Bölge, İzmir, Adana, Mersin, Erzurum, Malatya gibi Kürtlerin de yoğun olarak yaşadığı büyükşehirlerdeki listelere de benzer eleştiriler gelmeye başladı.

 

Ama ne tuhaf ki bu durumu fırsata çevirebilecek siyasi aktörlerin başında gelen HDP’nin listelerinde de benzer sorunlar var.

 

Kandil’in kantin solculuÄŸu hayallerinin ve Rojava fantezilerinin parmak izleri görünen listelerdeki “sosyalist bileÅŸen” adaylar Kürt seçmenler, özellikle oyunun rengini deÄŸiÅŸtirecek dindar Kürt seçmenler için pek de cazip olmayabilir.

 

Mesela Adana YüreÄŸir’de oturan HDP’li seçmenler için geçen seçimde bir milletvekilini Meclis’e gönderdikleri listenin başında olan SYKP adlı bir partinin genel baÅŸkanı herhangi bir motivasyon kaynağı olmayacaktır .

 

Yargıtay Cumhuriyet BaÅŸsavcılığı’ndaki partilerin 2018 Åžubat ayına kadar üye sayısını gösteren bilgiye göre, son seçimde altı milyon oy almış HDP’nin Adana birinci sıraya genel baÅŸkanını koyduÄŸu SYKP’nin (Sosyalist Yeniden KurtuluÅŸ Partisi) 422 resmi üyesi varmış.

 

Yine son seçimde iki milletvekili çıkardığı İstanbul birinci bölgedeki listede ikinci sırada yer alan 186 üyeli BirleÅŸik Devrimci Parti genel baÅŸkanı ya da resmi kayıtlarda 50 üyesi görünen Halkın Türkiye Komünist Partisi genel baÅŸkanı, HDP’liler için devrimci dayanışma demek olabilir ama esas oyları verecek Kürt seçmenler tarafından tuhaf bulunabilir.

 

Urfa seçmeni de standart bir Urfalı ailenin bir bayram ziyaretinde ulaştığı sayıya yakın üyesi olan (145) ÖSP (Özgürlük ve Sosyalizm Partisi) adlı partinin genel başkanının neden Urfa gibi muhafazakar bir ilde listelerinde olduğunu merak etmiştir.

 

Yine de seçmen için neyin daha öncelikli olacağını kestirmek zor. Bazen tepki oyu verme hissi bütün bunları hükümsüz de kılabilir.

 

Seçimler de bu yüzden heyecanlı zaten.

 

Hataların telafisi zor, seçmeni yanlış okumanın maliyeti ağır, siyasi fanteziler, mühendisliklere de yer yok.

 

Ve seçmenler her zaman sürpriz yapmayı seviyorlar...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.