Sosyal Medya

Makale

Sürdürülebilir Varlık Amacı: Umut

İman varsa, imkân da vardır; o imkânın adı ise umuttur…

Zaman ağırlaÅŸtıkça yük de artıyor. Gündemler keskinleÅŸiyor, dertler derinleÅŸiyor, acılar çoÄŸalıyor. Kalpler, içinden çıkamadığı nice hâdisenin ortasında daralıyor; zihinler, peÅŸ peÅŸe gelen musibetlerin yorgunluÄŸunu taşıyor. İnsan, böylesi bir hengâmede sadece ne yapacağını deÄŸil, nasıl ayakta kalacağını da sorgular hâle geliyor.

İşte tam da böyle zamanlarda sorulması gereken en hakikî sorudur: “En çok neye ihtiyacımız var?”

Cevap aslında hepimizin içinde saklıdır: Umut…

Çünkü umut, sadece bir teselli deÄŸil, aynı zamanda bir direniÅŸ biçimidir. Umut, daÄŸ gibi üstümüze çöken karamsarlığın altından bir ışık gibi sızan sükûnettir. Umut, bizi hayata baÄŸlayan incecik ama kopmaz bir iptir. Ve en nihayetinde umut, inancın bir diÄŸer adıdır. Çünkü iman varsa imkân vardır; o imkânın adı da umuttur.

İslâm bunu öÄŸretir bize. Kur’ân’ın diliyle, peygamberlerin mücadelesiyle, sahâbenin hayatıyla, tarih boyunca adâlet ve hakikat uÄŸruna yürüyen onurlu direniÅŸlerle… Zira din dediÄŸimiz o yüce çaÄŸrı baÅŸlı başına bir umut çaÄŸrısıdır. Hz. Mûsâ’nın (as) denizi yararak açtığı yol da, Hz. Peygamber’in (sas) Hira’da baÅŸlayan tebliÄŸi de, Ashâb-ı Kehf’in maÄŸaraya sığınışı da bu çaÄŸrının yankılarıdır.

Kur’ân, umudu sadece bir psikolojik destek olarak deÄŸil, imanın ayrılmaz parçası olarak tarif eder. Bu yüzden Yüce Rabb’imiz ÅŸöyle buyurur: “Ey kendilerine zulmeden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Åžüphesiz ki O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[Zümer 39/53].

Bu ilâhî hitap, sadece bir bağış vaadi deÄŸil; bir kurtuluÅŸ kapısı, bir varlık felsefesidir. Kulun, en dibe vurduÄŸu anda bile umutla Rabb’inin kapısını çalabilmesinin meÅŸrûiyetidir.

Bugün hâlâ yeryüzünde adâletin sesi kısılsa da, hakkın izzeti örselense de, umudun nefesi tükenmiÅŸ deÄŸildir. Gazze’de yaÅŸanan soykırıma karşı yükselen Aksa Tufanı, sadece bir direniÅŸ deÄŸil; aynı zamanda insanlık onurunun ayaÄŸa kalkışıdır. DoÄŸu Türkistan’da bir asrı aÅŸkın süredir sürdürülen sistematik asimilasyona raÄŸmen hâlâ kimliÄŸini, inancını ve dilini korumaya çalışan her yürek; umudun ne kadar dirençli bir cevher olduÄŸunu haykırmaktadır. Zulme karşı susmayan, zalime karşı yılmayan her bir vicdanlı kalp; insanlığın ortak umudunu temsil etmektedir.

Zira biz biliriz ki kurtuluÅŸ; küresel siyasetin manevralarında, güç odaklarının lütuflarında deÄŸil, imanla yoÄŸrulmuÅŸ direniÅŸlerin özündedir. Bedir’de üç yüz on üç müminin yazdığı o destansı zafer, iÅŸte böyle bir umudun meyvesidir. Endülüs’ün ilimle, irfanla, medeniyetle yükseliÅŸi; Kudüs’ün taÅŸlarına sinmiÅŸ secde hasreti, İstanbul’un surlarını aÅŸan fetih aÅŸkı; Çanakkale’nin siperlerinde yazılan direniÅŸ… Hepsi, tarihe düÅŸülmüÅŸ umut kayıtlarıdır.

Bugün bize düÅŸen, bu kadîm umudu yeniden hatırlamak, diri tutmak ve insanlığın ortak vicdanına taşımaktır. Çünkü hakikate yürüyen hiçbir yol umutsuzluktan geçmez. Karamsarlık girdabına kapılmadan, yılgınlık tuzağına düÅŸmeden; gayretle, sabırla, ÅŸükürle ve sebatla yürümek zorundayız. Çünkü umut, insan kalabilmenin mayasıdır; ve bu maya, bir kez daha tutacaktır inÅŸallah.

 

Muhammed Ali AlioÄŸlu

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.