Sosyal Medya

Makale

Sadâkat mi Liyakat mi?

12 Eylül darbesi gerilerde kalmış artık ona ‘Bir Bilen’ deniyordu. O sıralar yapılan röportajda “Niçin diÄŸer büyük parti ile birleÅŸmediniz. Bu çekiÅŸmeniz nedeniyle sonunda darbe oldu. PiÅŸman mısınız?” diye sorulmuÅŸtu. Her zamanki kendinden emin tavrı ile şöyle cevaplamıştı: “Biz tez isek onlar anti tez idiler. Tez ile antitez hükümet kurup baÅŸarılı olamazsa sistem çökerdi. Darbe istenmeyen bir ÅŸey olsa da sistemin devamı için bir gerekliliktir. Asıl olan sisteme sadakattir.” Yani tezlerin devamı için antitezlere gerek duyulur. Bunların karşılıklı mücadelesinde sisteme sadakat rejimin teminatıdır. Sistem, Windows’tur ve her ÅŸey onun altında çalışmalı veya sistem Google’dir, istenense, arandığında en ön sırada bulunabilmektir.

Kur’an, RabliÄŸini ilan eden Firavun’un dilinden insanlığı aÅŸağılayan sistemi şöyle tanımlar:

“Firavun, kavmine şöyle seslendi; ‘Ey Kavmim! Åžu Mısır ülkesinin tek hâkimi ben deÄŸil miyim? Ayaklarımın altından akıp giden ÅŸu ırmaklar, kanallar bana ait deÄŸil mi? MuhteÅŸem kudretimi ve saltanatımı görmüyor musunuz? Yoksa ben, ÅŸu meramını anlatmaktan aciz olan ÅŸu zavallı adamdan) daha üstün deÄŸil miyim?’” (Zuhruf 51-52)

KöleleÅŸtirilmiÅŸ Ä°srailoÄŸulları’nı kurtarmak isteyen Musa (as), da sistemin küçümsemesiyle karşılaÅŸmıştı. Bu, Musa (as) nezdinde tüm insanları aÅŸağılamaktı. Her ÅŸeyin kendisine ait olduÄŸunu söyleyen sistem, hâkimiyetinin boyutlarını anlatmak için tüm yaratılmışların gerçek sahibi(!) olduÄŸu iddiasıyla büyüklenmiÅŸti. Sisteme göre insan, ancak sadık olduÄŸunda itirazı deÄŸer görürdü. Normal insanın bir saltanattan güç almadan sisteme kafa tutması hayli garipti!

Böylece (Firavun) kavmini küçümsedi. Onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar fâsık bir kavim idiler. (Zuhruf 54)

Ayet, bozuk bir sistemi ayakta tutanların adam yerine konulmamalarına rağmen sadakatlerinden şüphe edilmeyen köle şahsiyetler olduğunu dile getirir. Sistem, her zaman kendisine ölümüne sadık insanların(!) omuzlarında yükselir. Yani mevcut düzenin devamı için liyakat değil sadakat aranır. Ve ancak sorgulamadan itaat eden kadrolar, sistem adına konuşabilirler.

Sadakat, liyakatten yoksun kaldığında “mış gibi davranmak” yaygınlaşır. Ardından “Bizde adam yetiÅŸmiyor.” diye isyan edilir. Hâlbuki amaç göreve layık olmak deÄŸil, oraya kendisini getirene sadık olmaktır. Ä°mtihanları kazanıp mülakata çaÄŸrılanların liyakati deÄŸil sadakati sorgulanır. Yani ‘bizden mi?’ diye araÅŸtırılır. Bu mevkilere gelmek için yarışanların tek korkusu, onları oraya getirenin gitmesi, yani bir daha böyle bir makamı rüyalarında bile göremeyecek olmanın endiÅŸesidir. Böylece gittikçe artan gözden düşme korkusu nedeniyle sorgulamadan her görevi(!) yerine getirmek hayata tutunmanın; “Sisteme itaat et ki rahat edesin.” ilkesi de huzur ve saygınlık kazanmanın yegâne yoluna dönüşür.

Sistemi ele geçirmek veya bir baskı gurubu oluşturmak üzere organize olmuş tüm örgütlenmeler sadık adamlarını arttırıp onları kadrolara yerleştirmeye çabalarlar. Bundan dolayı cemaatlerde bile liyakat değil sadakat önde tutulur. Windows altında çalışan tüm cemaatlere müntesip olanlara, en yakınlarını bile reddedecek sadakatin dinin(!) gereği olduğu belletilir. Zira ailesinden koparılamayan kişi devşirilemez. Sistemin yanında veya karşısında olanlar, topladıkları sadık adamalarından güç alarak yaptıkları tüm mücadeleler asla adaleti ve paylaşımı sağlayamaz. Üstelik devrimler(!) öncelikle sadık adamlarını yok ederek işe başlar.

Sonunda Rabliğini ilan ederek devreden küresel sistemin ana unsuru, insanı köleleştiren sadakattir. Sisteme sadık olmayanlar hain ilan edilirler. Bütün tv dizileriyle aklımıza kazınan tema, sisteme ihanet edenin en aşağılık bir şekilde cezalandırılması ve cesedinin bir leş gibi ortalıkta bırakılmasıdır. Bu şekilde muhtemel kalkışmalara da gözdağı verilmiş olur.

Hâlbuki Uhud’a giden ordudan ayrılan 300 kiÅŸi divanı harbe verilmemiÅŸtir. “Mescid-i Dırar” adlı fesat yuvasını yaptıranlar cezalandırılmamıştır. Tebük seferine katılamayan ve yalan beyanlarıyla Peygamber (sav)’i kandıranların cezası ahirete kalmıştır. Saçında sakladığı pusulayla Mekkelilere haber götürürken yakalanan kadın, casusluk suçundan idam edilmemiÅŸ. AiÅŸe’ye (rah) iftira edenler hapse atılmamıştır. Resulullah(sav) asla insanları hain ilan ederek sahte korkular ve kayıtsız ÅŸartsız sadakatler üzerine bir sistem inÅŸa etmemiÅŸtir.

Sünnet olan, kim olursa olsun işi ehline vermektir. İşi ehline vermemek kıyamet alâmetidir. Yani liyakate değer vermemek dünyadaki tüm dengelerin altüst olmasının ana sebebidir. Emevî saltanatıyla başlayan ve sadece sadakati esas alıp insanı köleleştiren sistem, dinin insanı özgürleştiren ilkelerine hiçbir zaman hak ettiği değeri vermemiştir.

Sonuna kadar sadakat yalnızca Allah’adır. Sisteme sadakat köleleÅŸtirir. Sistem dini afyona dönüştürmek için her tedbiri alır. Dindar(!) olmak sisteme kayıtsız ÅŸartsız itaat etmekle eÅŸ tutulur. Nitekim sistemin devamı için gerekli, liyakate deÄŸer vermeyen sadık muhafazakârlar, insanın aÅŸağılanmasına sebep olurlar. Bu nedenle insanın temiz fıtratı, baÅŸkalarının dolabına beygir olmasın diye sadakatten önce liyakati öngörmelidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.