Sosyal Medya

Makale

Müslüman Ağaç Gibi Kökü, Gövdesi ve Dalları ile Bir Bütündür

AÄŸaç, kök, gövde ve dallara sahiptir. AÄŸacı aÄŸaç yapan ise bu üç özelliÄŸidir. Her özelliÄŸi aÄŸacı vazgeçilmez kılar. Birisi eksik olduÄŸunda aÄŸaç eksilir ve ihtiyacı görmez…

Müslüman da ağaç gibi olmalı ve eksikliği onun müslümanlığının eksikliği olarak betimlenir ve kurtuluşuna engel oluşturur. Soru/n şu; müslüman insanın kökü, gövdesi ve dalları ne olacaktır, ağaç meyve veriyorsa müslümanın meyvesi ne olacaktır? Bu sorulara doğru cevaplar verildiğinde müslümanın ağaç gibi hayata kök salacağını ve dallarını semaya; ahirete yönelteceğini söylemek zor olmasa gerek!

Müslümanın kökü; Tevhid, Adalet ve Özgürlüğüdür. Tabii ki bu üç özelliÄŸi de besleyen ahlaki yapısıdır. Yani müslüman, ahlak üzere tevhidi, adaleti ve özgürlüğü varlığında gerçekleÅŸtirdiÄŸinde saÄŸlam bir köke sahip olacaktır. Köksüzlük, biliyoruz ki gövdeyi taşımada zorluklar oluÅŸturur ve bu zorluklar yüzünden gövde sarsılmaya ve baÅŸka yönlere kaymaya temayül eder. Ä°ÅŸte bu temayülü engellemenin yolu kökün saÄŸlam bir ÅŸekilde topraÄŸa kendini salması ve tutunmasıdır. Tevhidi salt ideolojik bir siyasi okumaya tabi kılarak okumanın bir çözüm olmadığını yaÅŸadığımız tarihsel kesit bize göstermiÅŸtir. O yüzden tevhid’i bir dünya görüşü içinde temellendirmek ve varlığın katmanlarının tümünü bu tevhidi kavramsallaÅŸtırma üzerinden okumaya tabi kılmak elzemdir. Yani hayatın bir boyutunu tevhide aykırı düşünemeyiz.  Ontolojik olarak tevhid Allahın varlığı ve ve birliÄŸini gösterir. YaÅŸamda varlığın birliÄŸini ikame ettiÄŸimizde gerçek anlamda tevhide ulaÅŸmış oluruz.

Adalet, mülkün temelidir. Müslüman adalet dışında bir davranma eğilimi dahi gösteremez. Bu kesin ve zorunlu bir durumdur, gözardı edemeyiz. Sizin kininiz dahi sizi bir kavme adaletsiz davranmanızı sağlamamalıdır. Yani her türlü duygu durumun ötesinde kalmayı başaracak bir nesnelliğe sahip olarak adaleti ikame etmelidir müslüman! Müslüman olsun veya olmasın, herkes için adalet savunulmalıdır. Yaşamda gerçek anlamda bir meşruiyeti sağlayacak olan şey adalet sahibi olmaktır. Adalet, varlığın barış içinde varlığını sürdürmesi için elzem olduğu gibi insana yüklenen temel bir misyona da göndermedir.

Özgürlük, insanın fiillerinin ve düşünüşlerinin bir sebebinin olması gerektiÄŸini ilzam eder; o da ilahi rızayı eksene alan bakıştır. Yani özgürlük, insanın kendi iradesi ile tavır ve düşüncelerine yön vererek sorumluluÄŸunu üstlenmek ve kendisini ayartacak bütün arzu ve beklentilere kapılmadan kendisi olma, fıtratını gerçekleÅŸtirme iradesini gösterebilmektir. Yani özgür iradesi ile Allaha teslim olan ve O’na güvenerek O’nun gözetiminde olduÄŸu bilincini kuÅŸanmasıdır. Yani bu cümleyi kavramsallaÅŸtırırsak, önce müslüman, sonra mümin ve süreçle de muhsin olabilmeyi baÅŸarabilmektir. Ve bu süreçte kendi iradi tavrına dayanmasıdır.

Müslüman, kökünü bu kavramlara yükleyerek onları yaÅŸamının en önemli unsuruna dönüştürür. Hata yaptığında dahi hemen tövbe ederek arınmayı bir reflekse dönüştürür.  Ve bu durum Ona kökünü sürekli besleyerek onu güçlendirmeye devam edeceÄŸi bir zemin saÄŸlayacaktır.

Gövde, kök açısından olmazsa olmazlardandır. Yani aÄŸacın gövdesi yoksa aÄŸaç, aÄŸaç olma vasfını kazanamaz. Müslüman da bu gövde meselesini ciddiye almalı ve bu kemalı ciddiyetle gövdesini oluÅŸturmalıdır.  Gövde, kök ile dalları arasındaki iliÅŸkiyi kurar ve varlığın tam olarak varlık sahasına çıkmasına neden olur. Müslüman da eylemleri ile kökü arasındaki gövdeyi kaybettiÄŸi zaman saÄŸa sola sallanıp duruyor ve kendinden uzaklaÅŸarak varlığını kaybetmeye maruz kalıyor. Tarih buna tanıklık eder. Aslında son iki yüzyıldır yaÅŸananları bu çerçeveden okuyabiliriz. Köksüz bir gövde nasıl ayakta durmakta zorlanacaksa gövdesi olmayan kök te varlık sahasına çıkacak zemini bulamaz…

Müslümanın gövdesi ne üzerine kaim olacaktır? Müslüman gövde, samimiyet,  sadakat ve istikamet üzere kurulu olmalıdır. Ve bu üç kavramı da içinde bulunduracak ve sürekli onlara eÅŸlik edecek olan niyyettir… Niyet, samimiyeti, sadakati ve istikameti besleyecek ve onu, oluÅŸabilecek her hangi bir kirlenmeye karşı engelleyecek zemini saÄŸlam ve diri tutacaktır. Yani o kavramları muhafaza edecek olan temeldir.

Ä°hlas kavramını türkçe samimiyet olarak kullanıyoruz. Samimiyet, dünyevi herhangi bir kaygı oluÅŸturmadan uhrevi bir bakışa tam olarak teslim olmaktır. Ä°leri bir adımı ise uhrevi bir beklenti içine dahi girmeden salt ilahi rızaya matuf bir eylemlilik hali içinde olmaktır. Ä°hlas ile yapılan amel kabule mazhar olan eylemdir. Aynı zamanda samimiyet en büyük meÅŸruluk zeminidir. Dolayısı ile samimi insanın yanlışı bile göze kaba  görünmez, kulaÄŸa  Ã§irkin gelmez… Ama zaten samimiyet aynı zamanda hataya karşı en büyük güvencedir.

Sadakat, müslüman için verilen emir ve nehiylere tam bir teslimiyetle uyma çabası ve gayreti içinde olmak ve iradesini bu yönde sürekli diri tutmaktır. Sadakat, aynı zamanda inandığı temel deÄŸerlere, yani köküne ÅŸahitlik edecek istidadı ortaya koyma biçimidir. Bu yüzden sadakatle eyleme yönelen kiÅŸinin eylemi bereketli olur. Hangi iÅŸe yönelirse yönelsin, sadakat onu bereketli kılar ve onu kolaylıkla gerçekleÅŸtirmesine zemin oluÅŸturur. Sadakat aynı zamanda bir baÄŸlılık türüdür. Ve bu baÄŸlılık, aynı zamanda baÄŸlı olunan ÅŸeyi bütünüyle sahiplendiÄŸini gösterme biçimidir de…

Ä°stikamet ise müslüman için olmazsa olmazıdır. Müslümanın yöneliminin nereye olacağına verilen cevaptır istikamet… O yüzden müslümanın bir hedefi vardır ve bu hedefin ne olması gerektiÄŸini bildiren ise istikametinin tayin ettiÄŸi ÅŸeydir. Ä°stikameti bozuk olanın sadakati ve samimiyeti sorgulanır hale gelecektir. Bu yüzden istikamet müslüman açısından kilit noktadır.  Ama doÄŸal olarak istikameti doÄŸru olsa dahi samimiyet ve sadakat ile desteklenmezse iÅŸe yaramadığı da gözlemlenmiÅŸtir. Bu yüzden kavramsal çerçeve döngüsel bir bakışla ele alınmalıdır. Kök ve gövde kavramları ve üzerinde bina edilen temel kavramları bu çerçevede yorumlamalıyız. Tıpkı kök, gövde ve dallarının da döngüsel olarak yorumlanması gerektiÄŸi gibi…

Niyet hadisi bütün hadis külliyatlarının ilk hadisi olarak konumlandırılmasının önemini tedebbür etmeliyiz. Ameller niyete göre değerlendirilir. Bu çerçeve içinde niyet, okyanus kavramlarda bu okyanusta varlığını sürdüren varlıklar olarak tanımlanabilir.

AÄŸacın dallarına geldik, müslüman, dalları neye tekabül eder.  Müslüman için dallar, en genel anlamı ile kulluktur. KulluÄŸun en temel bileÅŸenlerinden biri, ibadettir… Yani kulluÄŸun somut biçimi, namaz, oruç, zekat, selamlaÅŸma, infak ve yasaklardan kaçınmak gibi temel edimlerdir. KulluÄŸun bir baÅŸka boyutu ise iliÅŸkileridir. Bu iliÅŸkileri hangi zeminde inÅŸa edeceÄŸi önemlidir. Müslümanın diÄŸer müslümanlarla iliÅŸkisi, müslüman olmayanlarla iliÅŸkisi, ve insan dışındaki varlık kategorileri ile iliÅŸkisinin niteliÄŸi kulluÄŸunun niteliÄŸini belirleyecektir.  Müslüman iliÅŸkilerini barış içinde yapar. Topluca silme girin diyen Rabbine lebbeyk diyerek karşılık verir. Bu noktada önce kendi öz saygısını kazanacak, sonra müslümanların öz saygısını kazanacak ve daha sonra da diÄŸer insanların da öz saygısını kazanacak olan ÅŸey onlarla barış içinde bir yaÅŸamı inÅŸa edebilmekte saklıdır. Kendi ile barışık olan insan, baÅŸkası ile de barışık olabilmeyi gerçekleÅŸtirecek bir zemine iÅŸaret eder. Tek başına barış kavramı yeterli donanımı saÄŸlamaz. Buna bir de merhamet ile davranmayı eklemeliyiz. Åžiddet göstermek zorunda kalacağımız durumlarda bile merhametle davranmayı unutmayan kiÅŸidir, barışı kuÅŸanan… Kurban kesileceÄŸi zaman hayvana müşfik davranılması gerektiÄŸini hatırlatan, adı da islam olan bir dinin müntesibiyiz. Yani eylemlerimizi barış ve merhametle ortaya koymalıyız. Bu bize ÅŸunu ifade eder: her varlık yaratıldığı fıtratı üzere varlığını sürdürmelidir. Ä°nsan ise bir imtihan dünyası içindedir. Ve bu imtihanın gereÄŸi olarak kendisi kendi iradesi ile bir karar vermelidir. Onun dini ve inancı veya felsefi bakışından öte o insan olarak varlık sahasına çıkmış ve bir tercih yapmakla mükellef kılınmıştır. O zaman o tercih onun fıtratıdır. Ve bize düşen insanın kendi fıtratı üzere yaÅŸamasını kolaylaÅŸtırmaktır. Ä°ÅŸte merhametle davranmak doÄŸal olarak onun kendisi olabilmesine zemin oluÅŸtururken kin ve nefretle davranmamayı ilke olarak kabul etmemizi kolaylaÅŸtırır…

Ä°ÅŸte çözüm arayan dostlara benim çözümümü sunuyorum. Bu temel gerçekleri bir türlü hayata geçiremediÄŸimiz için farklı sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. EÄŸer gerçekten ilahi rızaya uygun bir hayat istiyorsak yukarıda ifade ettiÄŸimiz bu temel kavramsal çerçeveye sahip olduÄŸumuzda müslümanca bir yaÅŸamı gerçekleÅŸtirebilme imkanına haiz olacağımızı düşünüyoruz. Bunun için elimizde yeterli düzeyde yaÅŸamlar vardır. Ä°ster ilk nesil, ister sonraki nesillerden salih amel sahibi zatların hayatı bu çerçeveyi bize hatırlatmaktadır. Ayrıca Nebi-i ziÅŸanın hayatı da gözler önünde ve bu kavramların canlı göstergesidir…

Selam hidayete tabi olanlarındır…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.