Sosyal Medya

Makale

Bir Meseleyi Tartışmak!

Her hangi bir meseleyi ele aldığımızda onun farklı veçheleri üzerinden konuşma imkânını bulabiliriz. Önemli olan muhatabımızla hangi veçhe üzerinden konuştuğumuzu karşılıklı bilmektir. İşte bu bilme bizi bir diyaloğa götürür. Aksi durumda körcesine bir mücadele ve ortaya hiçbir şey çıkmadan kalplerin kırıklığı ile kalıveririz.

Bir meseleyi konuşurken farklı veçhelerini dikkate almakta yarar var ama diyalog için şart olan hangi veçhesini konuşmaya konu ediniyorsan onu deklare ederek söylediğini niçin söylediğinin açıklık kazanmasını sağlamandır. Her hangi bir meseleyi ele alırken önce niçin ele alındığının taraflarca bilinmesi gerekir. Yani ele alınma amacı konusunda bir ittifak yoksa yine sorun oluşturur ve anlaşılmayı da engeller.

Bir meseleye yaklaşırken ve onu anlamlandırmaya çalışırken propaganda dilini kullandığınızda hem kendinize hem de muhatabınıza saygısızlık edersiniz. Propaganda dili önceden belirlenmiş bir bakışın ikna çabasına konu edinilmesini sağlamaktır. Hâlbuki bir meselenin ne olduğunu konuşmak öncelikli olarak o meselenin hakikatinin ne olduğu üzerine bir niyet taşımanın varlığını ve bu niyete göre meselenin hakikatinin aşığa çıkmasını arzuladığımıza kani olmalıyız. Çünkü amacı hakikate ulaşmak olmayan her tartışma sadece örtü görevi görür. Ezberlenmiş yargıları tekrar ederek bir konu tartışmaya konu edilemez. O zaman kendi olmaktan çıkmış kişi için muhatap boşa kürek çekmektedir.

Bir meseleyi tartışmak bir diyaloga girmektir. Diyalog için sahici olan ise doğal olmasıdır. Bu doğallığı bozacak her türlü durum diyalogu ortadan kaldırır. Mesele ile ilgili herkes elindekini ortaya koyar ve bunu nesnel bir şekilde hakikatinin aşikâr kılınması için tefekküre konu edinir. O zaman konuyu müzakere ettiğin kişi düşmanın değil senin hakikate ulaşmana yardımcı olacak dostundur. Meseleyi bu zeminde konuştuğumuzda artık taraf olmaktan kurtulmuş, yargılarımızı bir tarafa bırakarak meseleyi enine boyuna konuşmak için bir zemin oluşturduğumuzu algılayabiliriz.

Mevcut durumumuza baktığımızda ise; medya, televizyon programlarında ve sosyal medyada yapılan tartışmalara bakıldığı zaman önce muhatabına bir saygı dahi gösterilmeden mevzuya giriliyor. Ve sanki muhatap seni yoldan çıkaracak bir düşman gibi her sözüne bir kulp takmayı marifet addediyor. Muhatabın sözünün değersizleştirilmesi için gerekirse şahsına yönelik hakaret edilmekten çekinilmiyor. Muhatabın sözünü alarak onu güya devre dışı tutarak muhal bir bakışı mahkûm ediyor. En önemlisi de bütün bu tartışmalarda her konuşan hakikatin yegâne sahibi gibi davranmayı bir marifet kabul ediyor.

Sonra olup biten şeylerden sonra herkes şikâyet makamına kuruluyor. Sert açıklamalarda bulunuyor. Kendi dışındaki herkesi aklı kullanmamakla itham ediyor. Ve büyük kuruntularla hakikati anlatmaya devam edeceğini deklare ederek tiyatrodaki son sahneyi ve şovu tamamlıyor.

Ä°ÅŸte örnek, Ä°ran’da yaÅŸanan toplumsal eylemlerin deÄŸerlendirilmesinde şöyle tartışmalara ve tartışanlara bakalım; kimi, eylemde bulunanları direk emperyalistlerin uÅŸakları olarak suçluyor. Kimi, eylemleri haklı kılan Ä°ran politikalarına gönderme yapıyor. Kimi, Ä°ran’ın Suriye ve benzeri yerlerdeki politikaları yüzünden oh oldu demekten imtina etmiyor. Kimi, Ä°ran’ın emperyalizme direniÅŸinin devamı için her türlü desteÄŸi vermek gerektiÄŸini dile getiriyor. Yani aslında deÄŸerlendirmelere bakıldığında daha çok duygusal ve tarafgirlikle meseleye dalındığını açıklıkla göstermektedir. Sadece Ä°ran meselesi deÄŸil, dün, Arap Baharı meselesinde, Türkiye’deki toplumsal eylemlerde; mesela Taksim Gezi olaylarında ve sonra ortaya çıkan Fetö örgütünün siyasal eylemlerinin deÄŸerlendirilmesinde hep duygusal iliÅŸkiler taraf olmaya yöneltmiÅŸ ve hakikatin canı cehenneme denilmekten imtina edilmemiÅŸtir.

15 Temmuz sonrası çılgınca ekranlarda yapılan tartışmaları hatırlayalım! CHP’li iseniz, Ak Partinin yaptığı her ÅŸeyi kötülemekten baÅŸka seçeneÄŸiniz yok. Ak Partili iseniz, her hâlükârda parti politikasını ve liderinin yaptıklarını veya söylediklerini savunmak durumundasınız. Bunun dışında kalanlar yok mu? Var.  Ancak onlar seslerini ulaÅŸtırmakta öyle zorlanıyorlardı ki çoÄŸu zaman da seslerini ulaÅŸtıramıyorlardı.

Ancak, bir meseleyi saÄŸlıklı ve sahici bir ÅŸekilde konuÅŸmaya baÅŸlayamadığımız sürece bu girdaptan çıkış yok. Önce diyalog, sonra da hakikatinin ne olduÄŸuna yönelme ve muhatabının konu üzerinde sana yardımcı olabileceÄŸini kabullenmek sorunu çözer…

Bir meseleyi doÄŸru bir ÅŸekilde konuÅŸabilmenin ilkeleri:

- Konu hakkında bilgilenmek ve bu bilgilenmenin sağlamasını yapmak

- Muhatabına güvenmek ve onun sana yardımcı olabileceğini kabul etmek

- Elindeki bilgiyi ortaya koymak ve eleştirisine hazırlık olmak

- Konuyu doğru bir şekilde öğrenmenin niyetini taşımak

- Konuşu görüşürken her türlü duygusallığı ve tarafgirliği bir tarafa bırakmak

- Konu edinilen meselenin hakikatinin her türlü şeyden daha önemli olduğunu kabul etmek

- Ortaya çıkacak gerçeğin iyileştirici gücünü onaylamak

- Hakikatin ortaya konulması meselesinde kar ve zararın öneminin olmadığını bilmek

- Meselenin doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için öznelliği bir tarafa bırakmanın gerekliliğine inanmak

- Bir meselede doÄŸruya ulaÅŸmanın yolunun kiÅŸinin kendisinden feragat etmesi gerektiÄŸini kavramasıdır…

EÄŸer meselelerimizi bu çerçevede ele alabilmeyi baÅŸarabilirsek o zaman sahici bir diyalog üzerinden sorunlarımızı çözmeyi itiyat haline getirerek hem anlam sorununu çözeriz hem de kendi dışımızdaki her ÅŸeye karşı yabancılaÅŸmayı ortadan kaldırırız…

Entelektüellerimizden aydınlarımıza, âlimlerimizden dava adamlarımıza, toplumsal öncülük iddiası taşıyan kiÅŸilerden sivil toplum kuruluÅŸunun başındaki adamlara kadar çıkarımızı ve üstünlüğümüzü bir tarafa bırakarak meselelere taraf olabilirsek her birimizin katkısı olacaktır. Ve böylece cemaat olma liyakati kesbedebiliriz…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.