Sosyal Medya

Makale

Irka ve kavmiyete dayalı bağımsızlık

Ä°slam ülkelerinde ve diÄŸer ülkelerde, din, inanç  ve etnik aidiyet bakımından  ülke çoÄŸunluÄŸunu teÅŸkil eden halk gibi vatandaÅŸ oldukları, hak ve özgürlüklere sahip bulundukları halde ideolojik, dînî veya ırka-kavmiyyete dayalı saiklerle -ki, bunlar da çoÄŸu kez siyasi ve ekonomik saiklerin perdesi olmaktadır- bağımsızlık taleplerinde bulunuyorlar, bu taleplerini gerçekleÅŸtirebilmek için de ÅŸiddet içeren veya içermeyen yollara tevessül ediyorlar.

Bu taleplere karşı ülkenin diÄŸer kesimleri ve iktidarlar “ülkenin halkı ve toprağı ile bölünemezliÄŸi” ilkesine dayanarak karşı çıkıyorlar, huzursuzluk, hatta daha ileride çatışma ve kan da devreye giriyor.

Bağımsızlık talebine dini temel (saik, bahane, dayanak…) kılanlar için “Ä°slamî devletin temel kuralları-ilkeleri” hakkında bazı açıklamalar sunacağım.

“ÇaÄŸdaÅŸ, fakat Ä°slâmî bir devletin anayasası, bütün müslüman mezhep sâliklerinin ittifak edebilecekleri ne gibi prensiplere istinad etmelidir” mevzûunu görüşmek ve bu prensipleri tesbit etmek için 21- 24 Ocak 1951 tarihinde Karaçi’de Seyyid Süleyman Nedvî baÅŸkanlığında toplanan ve içlerinde Mevdûdî’nin de bulunduÄŸu 31 kiÅŸiden müteÅŸekkil bir komisyon aÅŸağıda özetleyeceÄŸimiz maddeler üzerinde ittifak etmiÅŸlerdir:

1- Hem kanun vaz’ı, hem de yaratma bakımından gerçek hâkim Allah’tır.

2- Kanunlar Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet’e istinad eder; bu iki kaynaÄŸa aykırı hiçbir kanun vazedilemez, karar verilemez, mevcut aykırı mevzuat belli bir zaman içinde kaldırılır.

3- Devlet; vatan, dil, soy gibi nazariye ve unsurlar üzerine deÄŸil, Ä°slâm’ın beÅŸer hayatına getirdiÄŸi nizam üzerine dayanır.

4- Kitâb ve Sünnet’in gösterdiÄŸi iyilikleri yaÅŸatmak, kötülükleri yok etmek; Ä°slâmî esasları ihyâ ve i’lâ eylemek; meÅŸrûiyeti kabul edilen mezheplere göre din öğretiminin temini için gayret etmek;

5- Bütün dünya müslümanlarının aralarında mevcut kardeÅŸlik baÄŸlarını kuvvetlendirmek, müslüman ülkeler dahilinde lisan, soy, yurt, sınıf gibi farklılıklara dayanarak Ä°slâm birliÄŸini bozan tefrika sebeplerini önlemek devletin vazifesidir.

6- Devlet; sınıf ve din farkı gözetmeksizin, insan için zarurî olan yiyecek, giyecek, mesken, tedâvî ve öğretim gibi hususları, bunları bizzat elde etmeye -bir ârıza sebebiyle- muktedir olamayanlar için temin etmeyi tekeffül eder.

7- VatandaÅŸlar, kendilerine Ä°slâm ÅŸeriatinin bahÅŸettiÄŸi can, mal, namus himâyesi; fikir, vicdan, ibâdet, seyahat, toplanma ve kazanç için teÅŸebbüs hürriyeti, sosyal kurum ve kuruluÅŸlardan faydalanma ve yükselmede fırsat eÅŸitliÄŸi gibi bütün haklardan -kanunun çizdiÄŸi hudûd içinde- istifade ederler.

8- Åžeriat cevaz vermedikçe hiçbir kiÅŸinin elinden bu haklar alınamayacağı gibi savunma hakkı verilip mahkemede hüküm giymeyen hiçbir kimse de bir suç veya günahtan dolayı cezalandırılamaz.

9- MeÅŸrûiyeti kabul edilen bütün mezheplerin sâlikleri -kanunun çizdiÄŸi sınırlar içinde- mezhep hürriyetinden tam olarak istifade eder. Dolayısıyla çocuklarına kendi mezheplerinin esaslarını talim, fikir ve görüşlerini serbestçe telkin edebilecekleri gibi ahvâl-i ÅŸahsiyyelerinde ancak kendi mezhep hükümleri ile hükmolunurlar ve bu mevzûlarda kendi mezheplerinden olan bir hâkimin (kadı) hükmetmesi daha uygun olur.

10- Devletin gayr-i müslim sâkinleri -kanunun sınırları içinde- tam olarak din, ibâdet, dinî öğretim ve kültür hürriyetinden faydalanırlar. Kezâ ahval-i ÅŸahsiyyelerinde dînî kanunları, örf ve merasimlerine göre hüküm giymek ve muamele görmeyi taleb etmek hakkına mâliktirler.

11- Yurdun gayr-i müslim sakinleriyle yapılan bütün anlaÅŸma ve baÄŸlantılara riâyet etmek devletin görevidir. Bu gibi sâkinler (devletin Ä°slâm ülkesinde kalmalarına, muvakkaten veya daimî olarak izin verdiÄŸi gayr-i müslimler) 7. maddede sayılan bütün medenî haklardan istifade ederler.

12- Devlet reisinin erkek, müslüman, halkın veya mümessillerinin; dindarlık, ehliyet ve akl-i selimine güvendiÄŸi bir kimse olması gereklidir.

13- Devlet iÅŸlerini yürütmekten asıl sorumlu olan devlet reisidir; ancak selâhiyetlerinden bir kısmını bir ferd veya gruba vermesi (tefvîz etmesi) mümkündür.

14- Devlet reisi iÅŸleri tek başına yürütmeye kalkışarak istibdad yolunu tutamaz; devlet iÅŸleri şûrâ usulüne göre yürür; bunun mânası devlet reisinin devlet iÅŸleri ile alâkalı tedbirleri almak ve vazifelerini yerine getirmek hususunda hükûmet üyeleri ve halk mümessilleri ile istiÅŸareye baÅŸvurmasıdır.

15- Devlet reisi anayasanın tümünü veya bir kısmını ilga edemez ve şûrâsız olarak tek başına (istibdad ile) idâreyi ele alamaz.

16- Devlet baÅŸkanını seçme hakkına mâlik olanlar aynı zamanda oy çokluÄŸu ile onu azletme imkânına da sahiptirler.

17- Devlet reisi, medenî haklar bakımından diÄŸer müslümanlar gibidir; kanunun hâkimiyeti dışında kalamaz.

18- Hükûmet üyeleri, yardımcıları ve halk için tek kanun ve tek nizam vardır, bunlarla da umûmî mahkemeler hükmeder ve infaz eder.

19- Bütün memleketlerde kazâ selâhiyeti idare ve icradan müstakildir; böylece de bunların tesiri altına girmeden vazifesini yerine getirir.

20- Devletin ana prensiplerine aykırı olan, anarÅŸi ve yıkıcılık doÄŸuran fikir ve nazariyelerin neÅŸrine ve propagandasına izin verilemez.

21- Ülkenin vilâyet ve eyâletleri devletin idâri bölümleri (cüzleri)dir. Kabile, lisan veya soya dayalı üniteler olmayıp, merkezî hükûmetin denetim ve yönetimi altında duruma göre kendilerine bazı idarî selâhiyetler verilebilen, fakat asla merkezden ayrılıp müstakil olmalarına izin verilmeyen idârî bölgelerden ibarettir.

22- Anayasanın hiçbir yeri kitâb ve Sünnet’e aykırı bir ÅŸekilde tefsir edilemez.

Kaynak: Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.